Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Medya Yorumları - Sayfa 61 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Dünya Hali > iç-dış politika
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Medya Yorumları
Konudaki Cevap Sayısı
741
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
443086

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #601  
Eski 16-03-2010, 11:10
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı İşte Atatürk'ün Cumhuriyeti.. İşte Atatürk'ün çocukları..

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ulu...un_cocuklar i
........
Şefin davetiyle, o genç Türk, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin yarattığı Fazıl Say sahnede göründüğü an, gök gürledi sanki..
Fazıl ve WDR Köln Senfoni Orkestrasına (Şef, Howard Griffiths) bu senfoni için eşlik eden Burcu Karadağ (Ney), Hakan Güngör (Kanun) ve Aykut Köselerli (Bendir, kudüm, darbuka) 1700 Almanın patlayan avuçlarında yükseldi.. Yükseldi.. Yükseldi..
Yerime oturdum..
"Teşekkürler Atam" dedim.. "Teşekkürler.. İşte kurduğun Cumhuriyet bu.. İşte bu cumhuriyetin yetiştirdiği gençler.. Avrupa böyle fethedilir işte.. Politikacılar, Amerikan Kongresi'nde, İsveç Meclisi'nde, Avrupa Birliği'nde başka politikacılara yenilebilirler, ama senin gençlerinin taşıdığı bayrak işte böyle dalgalanır.. Hem de bir gece için değil.. Ölümsüz.. Dünya durdukça duracak eserlerle.."
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
account (17-03-2010), Master (16-03-2010), neron (16-03-2010)
  #602  
Eski 18-03-2010, 03:07
Gozlemci Gozlemci bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 73/737
61 Mesaj ına 268 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Gazeteport'tan

Safile Usul - Gazeteport

http://www.gazeteport.com.tr/GUNCEL/NEWS/GP_652470

Wiesbaden Kriminal Dairesi Gazeteport’a yaptığı açıklamada, kendilerinin bir belge zarar görür gerekçesi ile parmak izi araştırmalarını yapmayı hiç reddetmediklerini, her belgeye uygun kimyasallar olduğunu, zarar görmesinden korkulan belgeler için uygun kimyasallar kullanılabileceğini söyledi. Kriminal Daire Gazeteport’a, ayrıca, bir belgenin bir şahsa ait olup olmadığını anlamak için DNA tespitlerinin de kullanılabileceğini belirtti. Wiesbaden Kriminal Dairesi, aynı zamanda, Almanya Deniz Feneri soruşturmalarını yürüten Frankfurt Polisi'ne hizmet veren kurum.

ERGENEKON SAVCILARI PARMAK İZİ ARAŞTIRMASINA İZİN VERMEDİ

Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu iddia edilen, “İritica ile Mücadele Eylem Planı” ismi verilen yazılı kağıtlara ilişkin tartışma sürüyor. Albay Dursun Çiçek altındaki ıslak imzanın kendisine ait olduğu yönünde rapor veren Adli Tıp Kurumu’na itiraz ederek, söz konusu yazılı kağıtlarda parmak izinin aranmasını talep etmişti.

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’da hafta başında verdiği demeçlerde Jandarma Kriminal Dairesi’nin parmak izi araştırması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan izin beklediklerini, sonradan, “Asker belgeyi bozdu” şeklinde bir ithamla karşı karşıya kalmak istemediklerini söylemişti.

Önceki gün ise, Ergenekon savcılarının söz konusu araştırmaya, “Belge zarar görür” gerekçesi ile karşı çıktığı ve parmak izi tespitine izin vermediği öğrenilmişti.


.......henüz Türkiye'de uygulanamasa da dünyada bu tarz önemli belgelere zarar vermeden incelemenin yolları mevcut. Zaten Dursun Çiçek'in aynı zamanda avukatlığını da yapan kızının dün yaptığı "Belgeyi incelenmek üzere yurtdışına göndermek istiyoruz" açıklaması da bundan kaynaklanıyor.
Alıntı ile Cevapla
Gozlemci kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (18-03-2010), Master (18-03-2010), neron (18-03-2010)
  #603  
Eski 24-03-2010, 13:37
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Deniz Feneri oldu medüz!

ndogru@gazetevatan.com

Bilmeyenlere söyleyeyim. Medüz, “deniz anasının” bilimsel adıdır. Elsiz, ayaksız, yüzgeçsiz, gözsüz, midesiz, omurgasız, pelte gibi bir yaratıktır, denizde yaşar, rüyadaymış gibi yavaş hareket eder. Deniz Feneri Dosyası, medüz hızına çakıldı.

Gelme hızı medüz!

Tercümesi medüz!

Soruşturması medüz!

İddianamesi medüz.

Okur bana soruyu yollamış, “sor” diyor: “Halkın gücü, Aytaç Durak’ı hızla hesap vermeye zorladı” diye yazmışsın; tamam da bu “halkın gücü Deniz Feneri Dosyası’nın medüz hızından kurtulmasına” niçin söz geçiremiyor? Deniz Feneri dosyasını 3 savcı birden yürütüyor ve bugünü de sayarsak Almanya’dan dosya Ankara’ya geleli tam 1 yıl 21 gün (386 gün) oldu. Erzurum-Erzincan iddianamesini 3 günde yazabilecek kadar hızlı savcılar yetiştiren Türkiye adaleti, dosya Almanya’dan geleli 386 gün geçmesine rağmen niçin hâlâ “dava açılmasının” yolunu aralayamadı?

Hızı düşüren nedir?

İktidarın gücü mü?

Savcılar, bu davanın açılmasının iktidara zarar verebileceği duygusuna kapıldıkları için mi işi yavaştan almaktalar? Böyle bir “iğneleyici şüpheye kapılmak” bile inanın beni üzüyor fakat okurlardan da her gün bu yönde çok sayıda sıkıştırma mektubu almaktayım. Soruşturma gizlidir ve üzerinde yazı yazılamaz; biliyorum ancak Ankara’da Deniz Feneri dosyasını yürütmekte olan savcılarımız, davayı “soruşturmanın gizliliği ile halkın bilgilendirilmesi arasında sıkışıp kalmaktan kurtaracak” bir formül bulamazlar mı?

Savcı açıklasa!

Medüz olduk!

Gerekçemiz şudur!

Deseler, anlayacağız.

Sadece biz değil Almanya adaletinin savcıları ile hakimleri de “Fener dosyasının medüz hızına çakılıp kalmasını” anlayamıyor. Alman savcılar “Deniz Feneri dosyasının Türkiye ayağındakilerini de yargılayacak ikinci davayı açabilmeleri” için Ağustos 2009’da Türkiye’deki 4 sanığa (Zekeriya Karaman, Zahid Akman, İsmail Karahan, Harun Kapuyoldaş) ulaştırılsın diye gönderilen mahkeme ilanı 7 ay geçmiş olmasına rağmen sadece 1 sanığa ulaşabildi.

Alman’ın aklı almıyor!

7 ay, 210 gün eder.

210 günde belge gidemiyor.

Sadece “mahkeme ilanı” değil MASAK’ın (Mali Suçları Araştırma Kurulu) hazırlaması gereken “Deniz Feneri’ne bağlı olarak yapılan kara para hareketi” ile ilgili raporun da bitip bitmediği, bitmediyse niçin bitmediği bilinmiyor. Ayrıca İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı’nın Türkiye’deki Deniz Feneri Yardımlaşma Derneği’nin 2007-2009 yıllları arasında 20 aylık bir dönemini inceledikten sonra; 58 trilyon YTL’lik bir bağışın toplandığı ve bunun 17-18 trilyon YTL’sinin yurtdışına gönderildiği ve “Derneğin mal alımlarında şeffaflık ilkesinin ihlal edildiği” rapor edilmesine rağmen “Deniz Feneri Derneği kamu yararı statüsünde” hâlâ nasıl durabiliyor?

Dernek iktidarın gözbebeği.

Başbakan’ın has derneği.

Meclis, iktidarın isteği ve desteğiyle bu derneğe “üstün hizmet ödülü” verdi, Bakanlar Kurulu kararı ile “kamu yararı statüsüne” alındı.

Sayın savcılar!

Hız niçin medüz!

Yok mu halka bir açıklama!
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (31-03-2010), coser (25-03-2010), Gozlemci (26-03-2010), Master (24-03-2010), neron (25-03-2010), salacak (28-03-2010), Trusty (27-03-2010)
  #604  
Eski 27-03-2010, 23:59
Trusty - ait Avatar
Trusty Trusty bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: London, On.Canada
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 58/44
0 Mesaj ına 411 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Alıntı:
buena vista´isimli üyeden Alıntı

Bilmeyenlere söyleyeyim. Medüz, “deniz anasının” bilimsel adıdır.

Elsiz, ayaksız, yüzgeçsiz, gözsüz, midesiz, omurgasız, pelte gibi bir yaratıktır, denizde yaşar, rüyadaymış gibi yavaş hareket eder.


Takildim bu Meduza..!

Gidinin deyyusu, elin yok, ayagin yok, omurgan yok, miden yok.

Ne is yaparsin, ne isin var sularda...

Bosuna kirletiyorsun denizleri...

Yakaliyacaksin bunlardan ucunu, asivereceksin ortalik yerde, bak bir daha yapiyorlarmi ?

Durzuler sizi..!
__________________
Mantikli olmak lazim.
Alıntı ile Cevapla
Trusty kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (31-03-2010), buena vista (28-03-2010), dentist (28-03-2010), Master (28-03-2010), neron (28-03-2010)
  #605  
Eski 07-04-2010, 23:39
Gozlemci Gozlemci bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 73/737
61 Mesaj ına 268 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Haberal, Anitkabir

Anitkabir'de yuruyuse katilmak sucu islemeyin sakin!!!!....300 gunden fazla hapise tikarlar, Ergenekoncu yaftasi yapistirirlar. Aman diyeyim... Demokrasi getirecegiz dedilerse de, oyle Anitkabir'de yuruyus hakki getiriyoruz demediler ki...

Haberal'in sorgusundan..

"...Savcı Pekgüzel'in, ''25 Ekim 2003 tarihinde 'Cumhuriyete Saygı Yürüyüşü' düzenlenmiş, Anıtkabir'e yürüyüş yapılmıştır. Bu yürüyüşte 'ordu göreve' pankartı taşınmıştır. Buraya katıldınız mı? Yürüyüşe katılmak için akademisyen ve öğrencilere otobüs temini yaptınız mı?'' şeklindeki sorusuna da Prof. Dr Haberal,''Toplantıyı YÖK'ün düzenlediğini biliyordum. 'Rektörler ve öğretim üyeleri Anıtkabir'e gideceğiz' denildi. Ben Aslanlı Yol'a kadar gittim. Çelenk bırakıldı ama o gün ameliyatım olduğu için hemen geri döndüm'' yanıtını verdi...|"
Alıntı ile Cevapla
Gozlemci kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (09-04-2010), Master (08-04-2010), neron (08-04-2010), Ramo (11-04-2010)
  #606  
Eski 17-04-2010, 20:08
Master - ait Avatar
Master Master bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kalamış
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 6.503/2290
5427 Mesaj ına 23007 Kere teşekkür edildi
Cool ''Zevkine payan yoktur bu işin Sevişin yavrularım sevişin”

Özdemir İNCE




Köy Enstitüleri kederi


TARİHSEL söylemde (discours) “Teyzemin bilmem nesi olsaydı, dayım olurdu” türünden hesaplar olmaz ama ben bu yazıda öykünün trajik yanının ortaya çıkması için bu yönteme başvuracağım: Köy Enstitüleri 1925-1935 arasında kurulsaydı; aynı yıllar arasında toprak reformu yapılabilseydi; imam hatip projesi yozlaştırılmasaydı, Türkiye şu anda Avrupa standartlarının üzerinde olurdu!

Şimdi, dönemin her türlü verilerini değerlendirerek bunu anlamak mümkün.

TOPRAK REFORMU OLMADAN

Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşadığı dönemde her şeye muktedir olduğu sanılır. Hayır, her şeye muktedir değildi. Çok istediği halde toprak reformu yapamadı, yaptıramadı, yaptırmadılar ve gözü açık gitti. Meclis açılış konuşmalarının hepsinde toprak reformunun gereklilik ve zorunluluklarından söz eder.

Köy Enstitüleri açılırken (17 Nisan 1940) zamanlama hatası yapıldı. Dönemin iktidarı toprak reformu yapmadan, bu reformda kullanılacak kadronun hazırlanmasını öne aldı. Önce kadroyu hazırlayacak, sonra toprak reformu yapacaktı. Bu, bir hata idi. Atatürk’e bile toprak reformu yaptırmayan şeyh, aşiret reisi, ağa, bey, mir, mütegallibe düzeni Köy Enstitüleri’nin yaşamasına izin veremezdi. Vermedi.

CHP içinde yuvalanmış bu reis, ağa, bey, mir, mütegallibe koalisyonu 5-6 yıl içinde Köy Enstitüleri’nin kuyusunu kazdı. Ardından 1950’de Demokrat Parti ile iktidara geçince iplerini çekti. Oysa, önce toprak reformu yapılmalı, ağalık düzeni yıkılmalı, daha sonra Köy Enstitüleri açılmalıydı. Cumhuriyet Devrimi saftı, deneyimsizdi. Kendi yönteminin etkili ve etkin olacağını düşünüyordu.

REŞAT ŞEMSETTİN SİRER

Köy Enstitüleri bu yöntemle de başarılı olabilirdi. Çünkü 1940-1946 arasında öğrenci sayısı 100 bini aşmış, teknik kurslardan yararlanan köylü sayısı 13.500’ü bulmuştu. 875 yeni köy okulu, 741 işlik ve 993 öğretmenevi yapılmış, 851 köy okulu onarılmıştı.

Karşı devrimciler ve mürteciler, tek parti CHP kadrosunun silme jakoben olduğu safsatasını yayarlar. Demokrat Parti kuruluncaya kadar karşı devrimcinin, mürtecinin, laik cumhuriyet karşıtlarının siyasal temsilcilerinin büyük bir çoğunluğu CHP saflarında idi. Bunlardan biri olan Reşat Şemsettin Sirer bile bile CHP’nin Milli Eğitim Bakanı olarak görevlendirilmişti. O da üzerine düşeni yaptı ve Köy Enstitüleri’ni sıradan öğretmen okullarına çevirdi.

Toprak reformu karşıtlarının önderi ve sözcüsü 14 Mayıs 1950’den sonra başbakan oldu. Demokrat Parti iktidarı 1952, 1953 ve 1954 yılında yaptığı operasyonla Köy Enstitüleri’ni kapattı. DP’nin en büyük destekçisi CHP’li Reşat Şemsettin Sirer idi.

Bundan sonra ortalık imam hatiplere kaldı. İslamcı ve karşı devrimci kadro, tek parti CHP’sinin başaramadığı Cumhuriyetçi Kadro yaratma eylemeni kendi açısından başardı. Şimdi, imam hatip kadrolarını kendi düzeninin başına geçirmek için Anayasa’yı değiştirmek istiyor. Bunu başarırsa karşı devrim operasyonu tamamlanmış olacak.

++++++++++++

Minik Soru : CHP, tekparti zamanından sonra ne zaman tekrar İktidar oldu ??!!!
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez
Alıntı ile Cevapla
Master kullanıcısına teşekkür edenler
account (18-04-2010), buena vista (18-04-2010), neron (19-04-2010), Ramo (17-04-2010)
  #607  
Eski 27-04-2010, 06:36
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Cinsel terör..

Can Dündar Ada

27 Nisan 2010

“Çocuk gibi masum” ifadesini birçok yazıda kullanmışımdır. Artık kullanmayacağım.
“Efsane”, dün Siirt’ten gelen haberle sona erdi benim için...
Oysa biliyordum ki, bir toplumdaki masumiyet ortalaması neyse, çocukların payına da o kadarı düşer ancak...
* * *
Mardin ve Siirt’ten gelen haberlere bakın:
Dün Bilge Köyü katliamı davasında mahkûm olanlar arasında 14 yaşındaki bir çocuk da var.
Bir düğün evinde, hem de namaz kılmakta olan insanların üzerine ölüm yağdıranlardan biri o...
“Neden yaptın?” sorusuna “Namus için” cevabı verenlerden...
Yaşı küçük olduğundan katliamdan 15 yıl hapis cezası aldı; tam 44 kez...
Siirt’te aylarca, onlarca erkeğin tecavüzüne uğrayan kız da 14 yaşındaydı; Pervari’de 2 yaşında bir bebeğe tecavüz edip öldüren yatılı bölge okulu öğrencileri de...
14 yaşında bir çocuk babası için, akıl almaz, yürek dayanmaz haberler bunlar...
* * *
Büyüklerin küçüklere, küçüklerin daha küçüklere uçkur çözdüğü bir zorbalık zinciri...
Yarın ümitlerinin bu dünyada yer bulamayıp öbür dünyaya ertelendiği bir ülke...
Şiddetin kural, barışın istisna olduğu bir coğrafya...
Bir yanda ahlak uğruna işlenen “namus cinayetleri”, öte yanda küçük çocukları, hatta bebekleri sıraya dizen bir ahlaki erozyon...
Bu erozyonun hem mağduru olan hem ondan nemalanan çocuklar...
Sıradanlaşan ölüm, olağanlaşan zulüm...
Adeta bulaşıcı bir cinsel terör...
Ya da terörle gelen pornografi...
Zalimlerin arsızlığı, masumların kayıtsızlığı...
Topyekûn bir vicdan kaybı...
* * *
Evde, camide, okulda, kırda, kışlada, dağda, yatılı okulda, Kuran kursunda ha babam dayak yiyerek yetişen, hep ölüm, hep nefret haberleriyle, dağdan gelen silah sesleriyle, acılı şehit cenazeleriyle büyüyen, bir an önce korucu ya da gerilla olup silaha kavuşmanın, cana kıymanın rüyasını gören nesiller yetişti doğuda, güneydoğuda...
Erken büyüyüp erken öldüler.
Onlarla birlikte sorunlar ve nüfus da büyüdü.
Büyümeyen, kişi başına düşen ekmekti, güvenceydi, sevgiydi.
Doğru dürüst eğitim de veremedik onlara; yeterli okul, sınıf, kitap, bilgisayar, öğretmen gönderemedik, geleneği kovalarken modern sosyal hayatı yeşertemedik, flörtü fuhuş zannettik.
Onlara ulaşabildiğimiz tek kanal televizyondu; onda da ekran aracılığıyla zihinlerine bolca cinsellik zerk ettik.
Açlığın ormanında, ziyafet sofrası sergilemenin yağmayı kamçılayacağını göremedik.
* * *
Şimdi bu derin soruna iki sığ çözüm bulmuş gibiyiz:
Suçu habercilere atıp felaketin üstünü örtmek...
Ya da çocukları mahkûm edip temize çıkmak...
İkisinin de çare olmadığının bilincindeyiz.
Suçlular küçük olsa da suçun büyüğü bizde; biliyoruz...
Biz ne kadar masumsak, o kadar masum çocuklarımız...
Düşünün:
Bir mezbahadan kaç vejetaryen yetişebilir ki?

Milliyet
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
coser (27-04-2010), janus (27-04-2010), Master (27-04-2010), neron (27-04-2010), Ramo (27-04-2010), su (06-05-2010)
  #608  
Eski 29-04-2010, 14:06
LAZIO LAZIO bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2009
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 111/62
83 Mesaj ına 243 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Seçimlerin aksatılmadığı bir ülkede askerî darbe yapmak alçaklıktır.

Sana güvenip ülkesinin güvenliğini sana emanet eden, silahını alan, üniformanı diken, lojmanını yapan, cebine paranı koyan halkına ihanettir.

Senin “düşmanla” savaşacağını sanıp sana karşı hiçbir tedbir almayan insanını kalleşçe arkadan hançerlemektir.

İktidara gelebilmek için meydanlara çıkıp halkından oy istemeye gücü yetmeyen ödleklerin iktidarı silahla çaldıkları sefil bir zorbalıktır.

Darbe yapanların, darbe tezgâhlayanların, darbe planları hazırlayanların, “halkına ve ülkesine ihanetten” en ağır cezaya çarptırılmaları gerekir.

Onlar kendi halkının hainidir çünkü.

Biz çok alçak ve çok alçaklık gördük.

Hiçbirini cezalandırmadık.

“Makbul adam” muamelesi gören bu hainler, ülkeyi “darbe aşamasına” getirebilmek için en kanlı oyunları oynadılar.

“Ajanlarını” harekete geçirip sokaklarda insanları öldürttüler.

Halkı birbirine karşı kışkırttılar.

Büyük kıyımlara yol açtılar.

Katliamlar yaptırdılar.

Karargâhlarına saklanıp aşağılık bir memnuniyetle sokaklarda insanların ölmelerini seyrettiler.

Katilleri saklayıp barındırdılar.

12 Eylül ihanetini düzenleyen “üniformalı çetenin” başındaki general olan Kenan Evren hiç utanmadan “darbe şartlarının olgunlaşmasını” beklediklerini açıklamıştı.

Darbe nasıl olgunlaşmıştı peki?

Darbe, insan kanıyla olgunlaştı.

Ölümlerle, cinayetlerle olgunlaştı.

Sabah bir sağcıyı, öğleden sonra bir “solcuyu” vuran aynı silahı katillerin eline tutuşturanların planlarıyla olgunlaştı.

Her zamanki rezilce tuzaklarla olgunlaştı.

Defalarca aynı oyunları oynadılar.

“Derin devlet” denen kanlı bataklığı bunun için kurdular.

Devleti çürüttüler, çeteleştirdiler, hukuku yok ettiler, katillere makam verdiler.

Yaptıkları darbelerle doymadılar, hep daha fazla darbe yapmak istediler.

Susurluklar, Ergenekonlar bunların yüzünden topluma yapışıp kanını kuruttu.

Her suçu, cezalandırılmadan işlediler.

Kendi halklarını öldürmeye alıştılar.

Dokunulmazlıklarıyla şımarıp küstahlaştılar.

İhanet ettikleri halka bir de emirler yağdırdılar, aşağıladılar, horladılar.

Medyadaki yandaşları onları alkışladı, “paşa kükredi” diye manşetler attı, halkın oyuyla işbaşına gelmiş sivilleri ve onları seçenleri aşağılayıp “hainleri” yüceltti.

Dört koldan sardılar bizi.

Bizi öldürdüler.

İşkencelerden geçirdiler.

Darağaçlarına çektiler.

Zindanlarda karanlıklara gömdüler.

Gencecik çocuklar idam sehpalarında can çekişerek ölürken arsız bir gerinmeyle “asmayalım da besleyelim mi” dediler.

Utanmadılar hiç, utandırılmadılar.

Bu ülke, tarihinde ilk kez darbecileri yargılıyor şimdi, darbe planlarını ortaya çıkarıyor, cinayetlerin, suikastların, kalleşçe hazırlıkların, katliam planlarının hesabını soruyor.

Şimdi sıra, binlerce insanın kanıyla “olgunlaşan” 12 Eylül’e geldi.

Parlamento, muhalefet partilerinin “hayatları boyunca silinmeyecek bir lekeyi” kendi alınlarına sürerek direnmesine rağmen 12 Eylül darbesinin yargılanması için gerekli anayasa değişikliğini gerçekleştirdi.

Kenan Evren’e ve hempalarına mahkeme kapısı açıldı.

“Niye kendi halkına ihanet ettin” diye sormak imkânı doğdu.

Bence, yargılanmalılar.

İntikam için değil, “darbeyi aklından geçiren” bütün rezillere örnek olmaları için yargılanmalılar, “darbe düşünenler” kurtulamayacaklarını görsünler diye yargılanmalılar, bir daha hiç kimse “darbeyi düşünemesin” diye yargılanmalılar.

Darbeyi bu ülkenin kaderinden silmek için yargılanmalılar.

İhanet ettikleri halkın “sen hainsin” diyen sesini duymaları ve bütün hainlerin bundan sonra “bu sesi” duyacaklarını anlamaları için yargılanmalılar.

Alçaklığı sona erdirmemiz için yargılanmalılar.

Çok alçaklar ve çok alçaklıklar gördük.

Bir daha görmeyelim diye yargılanmalılar.

İhanet bitsin artık bu ülkede.

Bir daha kimse kendi halkına hainlik edemesin.

Halkın efendi, ordunun hizmetkâr, generallerin sadık, devletin sağlam, hukukun adil olduğu bir ülke kuralım.

Alçaklığı sonsuza dek çıkartıp atalım hayatımızdan.

Artık yapalım bunu.

A.Altan
Alıntı ile Cevapla
  #609  
Eski 29-04-2010, 16:34
Master - ait Avatar
Master Master bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kalamış
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 6.503/2290
5427 Mesaj ına 23007 Kere teşekkür edildi
Arrow %92 geçilir mi??

%92 ile kabul eden başka bir halkmıdı ?? Bence yeni anayasa için eğer halk oyuna gidecekse %92 yi geçmeli.. yoksa eskisi geçerlidir..

Tabiki o çok istenen ve anlatılan vede arzulanan Demokrasi varsa....

Bence eskiside yeniside fark etmiyor... Neticede bir Düzen...

Üstteki anlatıyı yazan için ise söz çok eskilerden söylenmiş...

Uğur Mumcu : “Cuntacı, holding soytarısı liberal tosunlar Çetin, Ahmet, Mehmet Altan”
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez
Alıntı ile Cevapla
Master kullanıcısına teşekkür edenler
hazan (29-04-2010), neron (29-04-2010), Ramo (04-05-2010)
  #610  
Eski 29-04-2010, 18:50
LAZIO LAZIO bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2009
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 111/62
83 Mesaj ına 243 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Alıntı:
Master´isimli üyeden Alıntı
%92 ile kabul eden başka bir halkmıdı ?? Bence yeni anayasa için eğer halk oyuna gidecekse %92 yi geçmeli.. yoksa eskisi geçerlidir..

Tabiki o çok istenen ve anlatılan vede arzulanan Demokrasi varsa....

Bence eskiside yeniside fark etmiyor... Neticede bir Düzen...

Üstteki anlatıyı yazan için ise söz çok eskilerden söylenmiş...

Uğur Mumcu : “Cuntacı, holding soytarısı liberal tosunlar Çetin, Ahmet, Mehmet Altan”
-------------------------------------------------------------------------

Bu mantiga gore:

"AKP'yi %52 ile iktidara getiren baska bir halkmi?....Gelecek secimde iktidar olacak parti %52 yi gecmeli....Yoksa eskisi gecerlidir"....Nasilsa eskiside yeniside fark etmiyor....Netice bir duzen.....

Bu olmamis.....Baska bir mazeret bulun bence.....LAZIO

-------------------------------------------------------------------------
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 15:51 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce