#31
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Ben sorunun hali hazırda tek cevabının bağımsızlık olduğunun altını çizeyim Ali Hoca'm. Adım adım da anlatayım ne demek istediğimi. Mustafa Kemal'imiz ne demişti hatırlayalım;
Şuranın altını çizelim "...yaşayamaz ve yaşamayacaktır." Mustafa Kemal yanılmışmıdır bunları söylerken? Hayır. O'nun kastı açıktır: "bağımsızlığınızdan ödün vermemelisiniz!" demek istemiştir. "Yanılmışmıdır?" diyorum çünkü bağımsız, hür bir Cumhuriyet değildir Türkiye Cumhuriyeti. Bu gerçeği bilmeyenimiz kalmadı. Biz, başta ABD olmak üzere bir kaç büyük devletin kolayca çekip çevirdiği ülkeden öte değiliz. Sınırsız doğal kaynağımız, genç insanımız var ama kullanamıyoruz. Halkın, kafası iki gıdım çalışan bireyleri oy verecek tek bir lider bulamıyor. Sebebi de çok açık. Amacı T.C. yi ileri götürmek olan, vatanına milletine çalışmak için aday olmuş bir tek allahın kulu yok aralarında. İş böyle olunca bi kaç basamak değil, bi kaç kat aşağı iniyoruz sn.hocam. Ne oluyor? Amacımız ileri gitmekten çıkıyor, insanları kullanmaya dönüyor. Ülkeyi kalkındırmak? Halka daha iyi yaşam sunmak? Geçelim bunları. Adamlarımızı dolduralım devlet dairelerine, ihaleler verelim, analarını da alıp gitsin arkamızda olmayanlar... Bağımsız değiliz hocam biz bağımsız... Liderimiz yok, olmadı son 50 senedir. Olacak gibide durmuyor. Nasıl bir nesil yetişmesini bekliyorsunuz bu şartlarda? Ot çekmiş uçmuş somyada uzanan zenci gibiyiz. |
nedo kullanıcısına teşekkür edenler | ||
#32
|
||||
|
||||
Ah Sn Nedo,
Mustafa Kemal'imiz demiş demesine de "yaşayamaz ve yaşamayacaktır" ve bizler neredeyse sömürge misali kalakalmışsak ortada semerciyi değiştirmekten ziyade artık eşeklikten kurtulmak için dua etmeliyiz- adım atmalı ve çabalamalıyız.. Kellerini saklayıp "saçlarımı şimşir tarakla tararım" diyen takkecilere hiç mi karşı parti kuran olmadı...Oldu da biz mi el üstünde tuttuk...İşte şekil 1a - Rahmetli İsmail Cem, şekil 2a Cem Boyner...... Neyse sözüm meclisten dışarı, kendine güvenen, önce vatanım diyen, aç olursa uyuyamam,yalan olursa yaşayamam, toprağım bölünemez- ki bu arada almanlara ait ve fransızlara ait güneyde ve güney batı sahillerinde küçük iken büyümekte olan köyler(!) gelişti- diyebilecek bir baba yiğit, bir helal süt emmiş var mı....varsa arkasında değil yanında duralım ve kalalım... Bu arada Sn.Alihocam bu güzel yazılarınızı ve vermiş olduğunuz ara gazlarının devamı temennisiyle bizleri bu güzel keyiften ayırmayacağınızı umuyorum... Her daim umut ve sevgiyle kalın................ |
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler | ||
alihoca (20-03-2007), bikmisbroker (20-03-2007) |
#33
|
||||
|
||||
Tam bozgun yedim okuyup hepinizi.İki aspirin aldım.Az sonra girerim normale.Ya ben aranıza en son katılanlardan biriyim değil mi?Biraz hatırım olsun mu?Olsun.Tüm bunları bırakıp,başka coğrafya parçaları aramayıp,şurayı nasıl'Yaşanılacak ülke'moduna getirebiliriz diye kafa patlatsak,sanki...
Ne bileyim,daha mı hayırlı olacak???
__________________
VAR'la YOK arasında dar bir alan var ya,işte oraya bayılıyorum... |
Lizzy kullanıcısına teşekkür edenler | ||
#34
|
||||
|
||||
Dün akşam ufak bi çocuğu kaçırdılar kapımızın önünden. 20 dk aradım arabayla bende. 10-15 kişi aradık bulamadık çocuğu. İşim vardı ayrıldım. N'ldu bilmiyorum.
2 saat önce akrabamız aradı, evine hırsız girmiş. Amcamı aradım ilgilensin diye. İşim vardı gidemedim ondada N'lmuş öğreniriz akşam. Eve uğradım antremana gitmeden önce 20 dk. Annem geldi eve şimdi, panik stres içinde, anlattıklarını aynen anlatıyorum; "Kartal'dan minübüse bindik. 1 km arayla 2 genç bindi. İlk binen parayı uzatmak için kalktı sonradan binen yerine oturdu. İlk binen geri geldi, orası benim dedi. Bunlar tartışmaya başlayınca bi kadın durdurun minübüsü inmek istiyorum dedi. O inince bende indim. Çocuklar yaka paça indiler minübüsten, ne olduğunu anlayamadan yarım metre yanımda 3-4 silah sesi duydum. Biri diğerini baldırından, diz kapağından vurmuş. Yere düşmüş çocuk. Ambulans çağırdık, kaçtı vuran. Geldim eve şimdi." Hadi ben antremana kaçar. |
nedo kullanıcısına teşekkür edenler | ||
ihabbilo (11-08-2020) |
#35
|
||||
|
||||
Acaba
svg Nedo Kurşunmu döktürse ??
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
#36
|
|||
|
|||
Akira Kurosawa
Yaşlılık zor zenaat,
Adamın aklına ilgili ilgisiz şeyler geliveriyor. Yazsan olmaz. Yazmasan hiiiç olmaz. Neyse hoş görünüze güverenek anlatalım da içimizde kalmasın. Sene bilmem kaç... Yer; Japonyanın uzaak bir köyü. Köylüler yoksul , köylülür cahil. Üstüne üstlük başlarına da bir bela tebelleş olmuş ki sormayın gitsin. Köye bir it uğrusuz sürüsü dadanmış ki anlatılır işkence değil billahi. Öyle ki, Köylerinin başına musallat olan hırsız, haydut ve canilerin azıcık olan pirinçlerine, sakilerine ve çekik gözlü ayva tüylü dilberlerine ve dahi canlarına verdikleri zararlardan, artık illallah demişler. Doğduğu ve yaşadığı toprakları terk etmeyip kalanlar; Bu durumdan, umut, beklenti sürekli şikayet ve mızmızlanma ile bu sorunlardan kurtulamayacaklarını anlayınca, köyün ihtiyar heyetini toplayarak çare aramaya başlarlar. En sonunda köylerini korumak için usta bir samuray kiralamaya karar verirler. Gel velâkin paraları o kadar azdır ki, En kahraman silahşörların ücretini ödemeye yeterli değildir. Ne yapsın garipler, Birazcık elden ayaktan düşmüş de olsa bir zamanların usta samurayı olan Sambei ile onun işsiz güçsüz arkadaşlarına umut bağlamak zorunda kalırlar. Ne var ki, Haydut ve cani sürüsü sayıca çok ve silahlıdır ki, Yedi silahşörların onca uğruya karşı başarılı olup köyü kurtarabilmeleri zordur. Onlarda emekli Usta Samuray Sambei’nin önerisi ile orağı, çekici, yabası ile uğrulara karşı savaşa hazırlanırlar. Talimler yaparlar. Uğruların köye saldıracağı zamanda gittikçe yaklaşmaktadır. Kalan kısacık zaman diliminde savunma ve saldırı taktikleri üstüne öğrenebildikleri ile yetinmek zorunda kalmışlardır. Gün gelip uğru sürüsünün köye saldırısında ise, Yedi Samuray ile birlikte acemice ama kahramanca savaşırlar. Hatta köylünün çoğu bu savaşta şehit olur. Ama zor da olsa, kanlı da olsa en sonunda köylerini uğru saldırısından korumayı ve başarırılar. Uğruların birçoğunu öldürmüşlerdir. Canını zor kurtarabilenler ise arkalarına bile bakmadan kaçmışlardır. Hatta bir daha mı tövbe! Dedikleri söylenir. Eh, zaferlerini de yedi gün yedi gece, güle eğlene, yiyip içip eğlenerek kutladıklarını söylemeye bilmem gerek var mı? |
alihoca kullanıcısına teşekkür edenler | ||
#37
|
||||
|
||||
üç gin ortadan kaybolduk , mevzu arap şeysine ( saçı saçı ) dönmüş.
Birileri memlekette ne kadar pohtan olaylar olduğunu hoş örneklerle anlatıyor , birileri de , bunlar heryerde olur, takma kafaya şeklinde anlaşılacak tepkiler veriyor. 1. Evet, doğrudur ; bu memleket, gerek kültür yozlaştırmacılığından, gerek eğitimin çağdışına süratle sapmasından, gerek gelir dağılımının acaipliğinden ,yaşanmaz hale gelmiştir.( aslını düşünen özel mesaj atsın.) 2.gelecekten umudun sürekli azaldığı toplumlarda bu böyledir. 3. AB kapısında bekleyen bütün ülkelerde gelecek umudu arttığı için '' yaşanmaz hale getiren '' olaylar süratle azalmaktadır. 4. Biz de en başta '' milliyetçi'' avantacıların manuplasyonları ile bu umut da köreltildiği için ''umutsuz vakalar'' artmaktadır. 5. Geleceği geçmişte arayarak hep arkasına bakarak yürüyen toplumların ilk önüne gelen açık rogardan bok yoluna gitmeleri kaçınılmazdır. 6. İnsanı sevmenin ''kıllanılan '' bir davranış olduğu ülkede başka birşey beklenmez. 7. Bu ülkede geriye bakarak yürümenin erdemlerinden bahsedildikçe daha çoook rogar kapağı çalınacaktır. 8. Bu ülkeden başka ülkede vallahi de yaşanmaz yahu. |
#38
|
|||||||||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||||||||
Ama gel görki sevmiyorum insanını arkadaş... Sevmiyorum. Bir else koca ülke bir parmak kalıyor adam olan onundan.. Ama öyle işte. Senle de olmuyor Türkiyem, sensizde... |
nedo kullanıcısına teşekkür edenler | ||
uezecaluqida (11-08-2020) |
#39
|
||||
|
||||
Ne kadar abartıyor bu nedo böyle..
İstanbul'da son günlerde sık sık meydana gelen şiddet olaylarına bir yenisi daha eklendi. Metro istasyonuna gelen 3 kişi bilet parası ödememek için turnikelerden atlayınca kendilerini uyaran metro güvenlik görevlisinin boğazını bıçakla kesti. Biletsiz giren şahısları uyarmaya çalışan güvenlik görevlisinin boğazından bıçaklanma anı güvenlik kameraları tarafından saniye saniye görüntülendi. http://www.haberturk.com/haber.asp?i...&dt=2007/03/20 |
#40
|
|||
|
|||
Tarihi, siyasi, dini tartışmalara girmenin çok zor hatta berbat bir şey olduğunu, siyasi tartışmalara girmenin insanı itici ve sevimsiz kılabildiğini, insanı ego sorunları ile boğuşmak zorunda bırakabildiğini, sanal alemde yedi sekiz yıl bu konulara giriftar olup yaşamış biri olarak;
Siyasi tartışmalara hiiç bulaşmadan, bıyıkaltı bilir gülüşlerle tartışmaları sanal sessiz köşelerden izlemenin çook keyifli, rahatlığını sürmek varken dilini tutamamakla halt ettik gibi ya neyse… ... Konumuza dönecek olursam; Önceki iki mesajımda her daim örnek verdiğimiz gelişmiş ülkelerin yaşanacak ülke haline gelebilmesinde başrol alan toplum kesimlerini-sorumluları yazarken, dolaylı da olsa yaşanılacak Ülke olabilmek için olması gerekenlerin ipuçlarını –aklımca- vermeye çalışmıştım. Becerememişim demek ki... Bir arkadaşımızın söylediği gibi nedenleri bilmeden sonuçları yargılamaya başladığımız da, istemeden de olsa kendi ağzımızla söylediğimiz, birilerinin elli yıldır yaptığı karşı devrim çalışmalarına bizzat iştirak eylemiş oluruz. Bunu yapmakla kalmayıp bu yaptığımızı da demokratlık sanmaya başlarız. Nedenleri bilmek dedim ya aslında nedenleri bilmek de sorunu çözmeye yeterli değildir. Aslolan nasılı yani çareyi yani çözümü bulmamıza yaracak fikirler üretmektir. Bunu da, dilek ve temennilere yer vermeden, konuyu kavram karmaşaları ile boğmadan, uygulanabilir ve hayata geçirilebilir projelere dönüştürerek yapmamız gerekir. Bakın örnek olsun diye vereyim. Türk Milletinin %60-70'inin aptal olmasının SORUMLUSU kimdir. Sorusuna cevap olarak ‘bağımsızlık’ vermişiz. Bağımsız değiliz de ondan diyerek açıklamışız. Siyasi anlamda bağımsızlığın tanımına baktığımız zaman Türkiye Cumhuriyetinin bağımsız bir devlet olduğunu rahatça söyleyebiliriz. En kısa yoldan söylenmesi gereken şey, cevabın yanlış olduğudur. Diğer taraftan siyasi bir kavram olan bağımsızlığın kalıcı olabilmesi için ekonomik bağımsızlığın sağlanması gerekir. Ekonomik bağımsızlık ise öncelikle uygulanabilir bir ekonomik kalkınma modeline karar vermekle başlar. Sonrasında ise seçeceğimiz ekonomik modelin olmazsa olmazları olan kurallarını -ne kadar acıtıcı olsa da- kararlı bir şekilde uygulamakla sürdürülür. Peki demokrasi demokrasi diye konuşup durduğumuz siyasi sistemi yaratan ekonomik üretim ilişkilerinden haberdar mıyız? Nedir, ne değildir, nasıl kurulur ve inşa edilir? Sorularına bulacağımız doğru cevapları kabullenebileceğimizden bile doğrusu şüpheliyim. İkinci olarak sınırsız kaynak konusunda söylenebilecek tek şey sınırsız kaynaklarımız olmadığı gerçeğidir. Bordur, petroldür diye başlamayalım lütfen, otuz yıldır bu masalı anlatanların en başında gelenlerin, şimdi iktidarda olduğunu da bilin lütfen. Söyledikleri masalın en küçük kıymeti harbiyesi olmuş olsaydı. 393 sayısına ulaşmış bir iktidarın sokaklardan petrol akıtması gerekirdi. Ayrıca benim de bu yazımda kullandığım, son elli yıldır Ülkeyi bu hale getirenler argümanına gelecek olursam; Herhangi bir karşı devrim sürecinde karşı devrimcileri, görevlerini yaptıkları için suçlamanın çok da doğru olduğu söylenemez sanırım. Düşünün ‘Siz isterseniz halifeliği bile getirirsiniz’ diyenleri, ‘Ben İstanbul’un imamıyım’ diyenleri hangi mantıkla suçluyoruz? En başa dönecek olursam, Öncelikle nedenleri doğru saptamalıyız. Sonrasında ise yapılacak olan ürettiğimiz-üreteceğimiz çözümleri konuşmaktır.. Aksi halde her zaman yeni versiyon bir Atatürk bekleyip durmanın, mehdi beklemekten pek bi farkı olmadığını artık anlamalıyız. Konuya bu açıdan yaklaşınca, Siyaseti konuşmanın kolay, yazmanın zor, Şikâyet etmenin, sızlanmanın kolay, nedenleri tespit etmenin ve çözüm üretmenin zor olduğu görülecektir. İş bu nedenledir ki; Önümüzde ki seçimlerde ‘CHP’nin iktidara gelmesinin’ Türkiye Cumhuriyetinin yakın geleceği için en büyük tehdit ve tehlike olduğu gibi bir iddiam olduğunu söyleyebilirim. |
Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Konu Seçenekleri | Bu Konuda Ara |
Modları Göster | |
|
|