Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Tencere - Sayfa 30 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Dünya Hali > Gözlem-Tespit
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Tencere
Konudaki Cevap Sayısı
308
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
146332

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #291  
Eski 13-03-2008, 20:32
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı cumhuriyet, laiklik, ve atatürk dostu(!) birinin" son 12 yılda söyledikleri:

irticanın portresi

recep tayyip erdoğan
(1994 – 2006)

belediye başkanlığı döneminde

“elhamdülillah şeriatçıyız” (21.11.1994 milliyet)
“yılbaşına karşıyım” (19.12.1994 sabah)
“ben tekkeye değil dergaha gittim” (22.1.1997 gözcü)
“ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok” (12.5.1994 hürriyet)
“her 10 kasım'da yaygara kopartılıyor” (14.11.1994 hürriyet)
“içki yasaklansın” (1.5.1996 hürriyet)
“istanbul'u medine yapacağız” (akit)
“bütün okullar imam hatip yapılacak” (17.9.1994 cumhuriyet)
“sarık operasyonu çok komik” (15.5.1995 sabah)
“yeşil (kaldırım rengi) medeniyettir” (25.6.1994)
“sadece imamlar resmi nikah kıysın” (9.5.1995 milliyet)
“ben millet meclisi’nin de dua ile açılmasından yanayım” (8.1.1996 milliyet)
(belediye başkanlığı döneminde belediye meclisinin her açılışı istiklal marşı yerine kuran okunarak yapılmıştır. yine böyle bir dualı açılıştan sonra bunu söylüyor.)
“ben istanbul'un imamıyım” (8.1.1995 hürriyet)
“mayo reklamı şehvet sömürüsüdür” (6.3.1996 hürriyet)
“milli piyango zulümdür” (29.9.1994 hürriyet)
“taksim'deki caminin temelini inşallah atacağız” (1.7.1994)
“cumhurbaşkanı'nın imam hatipli olacağı günler yakındır” (5.2.1996 akit)
“türkiye kendine din olarak kemalizmi almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir...”
“türkiye’nin yarınında artık kemalizme ve kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur. kemalizmin yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. bizim için en üst belirleyici, islam’ın etkileridir. her şey ona göre belirlenir.”
“camiler kışla, minareler süngü, kubbeler miğfer, müminler askerimizdir.”
“demokrasi bizim için bir amaç değil, araçtır. amacımıza ulaşana kadar demokrasiye bağlıyız.”
“demokrasi bizim için bir tramvaydır. istediğimiz durağa gelince ineriz.”

dinci bir miting sırasında halka sesleniyor:
“yolumuzun ortasında inek oturmuş, yolumuzu kapatıyor, menzile ulaşmamızı engelliyor.
ineği yolumuzdan önce lafla, usul usul, sonra evvelallah sizlerin yardımıyla, artık nasıl olursa, nasıl denk gelirse kaldıracağız.”
(inek olarak laik cumhuriyeti ve atatürk devrimlerini kastediyor.)
o dönem yanında olduğu erbakan hocasının “kanlı mı olacak, kansız mı” söylemini bir başka şekilde seslendiriyor.

“türkiye’yi eyaletlere bölmek lazım. merkezi yönetimin bir takım yetkileri bunlara verilmelidir.
belediye başkanları da bu konuda en yetkili olmalıdırlar. o bölgelerdeki her türlü eğitimde bunlara bırakılmalıdır.”
(pkk gibi bölücülerle aynı söylem)

“hem laik, hem müslüman olunmaz. ya müslüman olacaksın, ya laik. ikisi birarada olunca
ters mıknatıslanma yapar. mümkün değil, ikisi birarada olamaz.”
“referansımız islamdır. tek hedefimiz islam devletidir.”
“sen “ne mutlu türküm diyene” dersen, onun da “ne mutlu kürdüm” deme hakkı vardır.”

oğlunun nikah davetiyesindeki tarih:
“29 zilkade 1421”
(nikah tarihi olarak arap takvimindeki tarihi kullanıyor)

“1.5 milyarlık islam alemi, müslüman milletimizin ayağa kalkmasını sabırsızlıkla bekliyor. kalkacağız, bu ayaklanma başlayacak.”
“egemenlik kayıtsız şartsız milletindir lafı koskoca bir yalan, egemenlik kayıtsız şartsız allah’ındır.”

başbakan olduktan sonra:

“türkiye’yi pazarlıyorum. bizim için verilecek para önemlidir. herşeyi pazarlar satarız, parayı veren düdüğü çalar.”
“bir tutturmuşlar laiklik elden gidiyor diye, millet isterse tabii ki gidecek be.”
“kadın nereye isterse oturur, sana ne yaa! ayıp yaa!”
(kars’ta akp toplantısında kadınlarla erkeklerin ayrı yerlerde oturtulmasını eleştiren gazeteciye)

“bana verilen maaş çok düşük, yetmiyor. sen ne kadar maaş alıyorsun?”
(almanya başbakanı’na)

“türkiye’de kürt sorunu vardır. bunu türkiyelilik kavramıyla çözmeliyiz. türkiyeli kimliği her vatandaşın üst kimliği olmalı, türk kavramı da alt kimlik olarak değerlendirilmelidir. isteyen isterse yine ben türküm derse desin.”
(diyarbakır’da halka yaptığı konuşmada alt üst kimlik tartışmasıyla türk kimliğini de ermeni, rum, kürt gibi alt kimlik olarak gösteriyor.) pkk ile aynı söyleme giriyor.

“pkk’nın cenaze töreninde bayrağını açması da, f-16’ların alçaktan uçuş yapması da yanlış. iki tarafında yaptığı yanlış”
(pkk terör örgütü ile türk silahlı kuvvetleri’ni aynı kefeye koyuyor, kendince her iki tarafa da eşit yaklaşıyor.)

“suriye’yi lübnan’dan çıkardıkları gibi, bizi de kıbrıs’tan çıkartırlar. birileri bize çık der, kuzu kuzu çıkarız.”
“ben müslümanım diyenin aynı zamanda laikim demesi mümkün değil”

“fazla içmedin değil mi? ağzın içki kokuyor.”
(avusturya’nın ankara büyükelçisi’ne)

“dur dinle be!.. dur dinle!.. 9 ay 10 gün be!..”
(seçim konuşmaları sırasında vatandaşa)

“yahu, bu millet yatıp kalkıp size mi çalışacak.”
(erzurum’da çiftçilere sesleniyor)

“sana mı kaldı türban konusunda karar vermek, bu ulemanın işidir. ulema ne diyorsa o olur.”
(avrupa insan hakları mahkemesi’ne)

(danıştay’ın türban kararı konusunda)
“efendi sen kim oluyorsun, buna mecelle (şeriat hukuku) karar verir”
(bir kaç hafta sonra işareti alan şeriatçı bir terörist danıştay’ı bastı ve türban kararı veren danıştay üyelerini silahla taradı, danıştay üyesi bir hakimi öldürdü.)

“sallamaa.., elini kolunu sallamaa.., her yerin oynuyor be!”
(muhalefet milletvekiline)

“abd’de özgürlük anlayışı var ama benim ülkemde yok”
(benim ülkem özgür değil diye, abd gezisinde ülkesini amerikalılara şikayet ediyor.)

“ulan terbiyesizlik yapma!
artistlik yapma ulan!
hadi ananı da al git burdan”
(mersin’de bir vatandaşa)

cumhurbaşkanı tarafından onaylanmayan yüzlerce atamanın vekaletlerle yürütülmesi konusunda:
“biz hukuka aykırı bir şey yapmıyoruz. mecelle’de (şeriat hukuku) böyle bir kaide var.”

“askerlik yan gelip yatma yeri değil”
(şehit yakınlarına)

“ne konuşacam ben o kadınla yahu!”
(şehit annesine)

“söyleyin şu sahtekâra ne istiyormuş”
(almanya’da bir gurbetçi için söylüyor)
bu lafı söylediği toplantıda salondaki vatandaşlara türkiye cumhuriyeti’nin büyükelçisi’ni yuhalatıyor.

“burası (kafasını göstererek) basmıyor. hayatında iki koyun gütmediği için bunu kavrayamıyor.”
(yök başkanı prof.dr. erdoğan teziç’e)

“kendisine kefilim, babam gibi güvenirim, ona kendime inandığım gibi inanıyorum.”
(birleşmiş milletler tarafından tüm dünyada terörist ilan edilen ve aranan el kadı hakkında)

“onları hoplatacağım.”
(terörist el kadı’yı eleştiren muhalefet üyeleri ve gazetecilere)

pkk ateşkes kararı verince:
“biz de durduk yerde onlara operasyon yapmayız”
(pkk’yı muhatap alıyor ve ateşkes kararlarına jest yaparak karşılık veriyor.)

“neyseki, yaşına başına saygı duyuyorum. ağzı olan konuşuyor be!”
(kıbrıs davasının 50 yıllık lideri rauf denktaş’a)

“ulusalmış, milliyetçiymiş, ne milliyetçisi yahu, bunlardan olsa olsa saman milliyetçisi olur.”

“sanki maçta gibi bağırıp çağırıyorlar, (türkiye laiktir, laik kalacak) diye, bunlar hoş şeyler değil.”
(akp genel kongresinde)

ve diğerleri;
şerefsizler
bizim çocuklar açmı kalsın be!
kes ulan sesini.
sana üç nokta koyarım.
otur ulan oturduğun yerde, herşeye burnunu sokma

2002 seçimlerinden hemen önce ve başbakan olunca:
“ben gelişerek değiştim.”

başbakanlığının 4. yılında:
“ben hiçbir zaman değişmedim. islami fikirler değişmez.”

ve henüz 1980’li yıllarda recep tayyip erdoğan’ın atatürk ve cumhuriyet rejimine karşı etmiş olduğu yemin:
"ben muhammed müslüman ümmetindenim. türkiye dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. hayatımı mustafa kemal dinsizliği ile savaşa adayacağıma, türkiye'yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğime, kemal paşa zamanında çıkarılan dinsiz kanunların tatbikini önleyeceğime, kısa zamanda ümmet esasına dayanan, şeriat devletinin kurulması için çalışacağıma, dinim, allahım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim."

recep tayyip erdoğan’ın son 12 yılda hem belediye başkanlığı döneminde, hem de başbakanlığı sırasında söylediği yukarıdaki laflarına bakınca; 1980’li yıllarda yaptığı yeminine harfiyen sadık kaldığını ve yeminini gerçekleştirme yolunda tüm gücüyle çalıştığını görmemek için herhalde ya kör olmak, ya da türkiye cumhuriyeti düşmanı olmak gerekiyor.

“cumhurbaşkanı'nın imam hatipli olacağı günler yakındır.”
(5.2.1996 akit)

Alıntı:
http://onpunto.com/ShowBlog.aspx?Web...asam&CId=45840
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (14-03-2008), Master (13-03-2008), meraklı (17-03-2008), neron (14-03-2008)
  #292  
Eski 16-03-2008, 12:01
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
account (16-03-2008), ar_de_ (16-03-2008), buena vista (23-03-2008), dentist (16-03-2008), Master (16-03-2008), meraklı (17-03-2008), neron (18-03-2008), Süvari (17-03-2008)
  #293  
Eski 20-04-2008, 12:01
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Askerlik beyanı ..

Perihan Mağden


Hollanda Genel-kurmay Başkanı'nın oğlu, Afganistan'da yol kenarına yerleştirilen bir bombanın patlamasıyla öldü.
Geçtiğimiz kasım ayında Yeni Zelanda'nın Savunma Bakanı'nın teğmen yeğeni de Afganistan'da pusuya düşürülüp öldürülmüştü.
Prens Harry'nin (Charles'ın oğlu) birkaç ay boyunca Afganistan'da görev başında olduğu (asker olarak) ordaki varlığı keşfedilince, İngiltere'ye geri yollandığı da malum.
Tabii ki Hollanda Genelkurmay Başkanı'nın oğlu da ölmesin,
Yeni Zelanda Savunma Bakanı'nın yeğeni de.
Hiçbir muasır medeniyet ülkesi; el âlemin ülkesine (ne kadar 'iyi niyetlerle' ambalajlanmış söylemlerle de olsa) asker yollamasın ayrıca!
Neo-emperyalizmin dayatılmış insan (hakları) severliğine, karnımız tok.
Ve fakat Gelişmiş Ülke Genelkurmay Başkanı Oğlu'nun 'şehit' düşmüş olması oralarda; akla ister istemez bizim Şehit Edebiyatçıları'nı düşürüyor.
Ordumuz'da üst kıdem mensuplarının evlatlarının askerlik görevlerini nerelerde yaptığına dair, ya da çürüğe çıktıkları için nerelerde yapmadığına, bir liste var.
Bir zaman önce korsan bir internet sitesinde yayınlandı.
Ama Medyalamamız itibar etmedi bu listeyi yayınlamaya.
Özel hayata giriyormuş!
Bence hiç de girmiyor.
Son on-on beş yılın üst düzey tümmm askeri yetkilileri evlatlarının nerelerde askerliklerini yaptıklarını açıklasalar bir.
Şöyle bir liste yayınlasalar.
Sonuç olarak 30 yıldır bitirilemeyen, yurdumuza yüz milyarküsur dolara patlamış bir iç savaş söz konusu.
Ve insan Güneydoğu'da 'Siyasi çözüm de şart. Çözüm de şart!' papağanlayıp siyasi çözüme dair en ufak bir adım atılmaya yeltenildiğinde, 'Vatan elden gidiyor! Yetişin: milliyetçiler- imdaaat!'ı basanların, yani savaşın devamından bunca yıldır medet umanların genleriyle Bu Savaş'a 'katkılarını' merak ediyor.
Bütün bakanlarımız, başbakanlarımız, milletvekillerimiz DE
açıklasa oğullarının nerelerde, hangi koşullarda vatani görevlerini 'gerçekleştirdiğini.'
Netice olarak: ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ!
Ama şehitlerin hep fakirin fukaranın, rençberin, cahilin, köylünün çocuklarından verilmesi, insanda Bu Vatan'ın vahim bir Eşitsizlik Duygusu'yla bölünmüş olduğu hissini yaratıyor.
Ali Babacan'ın yeğeni şehit düştüğünde gazetelere doğal olarak haber oldu.
Hem olmayacak bir şeydi bu.
Hem de olmayacak bir şeydi.
Ali Babacan'ın (Allah sabır ihsan etsin) ailesine düşen ateş dışında, ben hiçbir Mühim Pozisyon Sahibi'nin geçtim çocuğundan/oğlundan hısım ve akrabaları arasından dahi şehit düştüğünü hatırlamıyorum.
Siz hatırlıyor musunuz?
Ayrıca 'Evladın Nerde Askerliğini Yaptı Beyanı' bence askeri komutanlarımız, politikacılarımızla da sınırlı kalmasın.
Mesela Şov Haber'e geçti geçeli, handiyse Askeriye'nin ve İç Savaşın Reklam Kuşağı gibi çalışan (askerlikten/darbecilikten atılma) Ali Kırca'nın iki oğlu acep nerde yaptı askerlik görevini? Yoksa onlar daha
o yaşa gelmediler mi?
Master mı yapıyorlar? Filan.
Bütün genel yayın yönetmenleri, köşciler, ellerine kalemi alınca ortalığı 'Sevr! Misak-ı Milli! Vatanın bir karış toprağı!' diye inim inim illetenler böyle bir Evlat Beyanı, Hısım-Akraba Beyanı'na tâbi tutulsalar.
En başta da kendi vatani görevlerini nerde ifa ettiklerini açıklasalar.
Meydanlarda bağrışmaktan boyun damarları pörtlemiş 1 Vatan Kurtaran Şaban'ın, 28 günde enseleyerek yaptığı askerliğini biliniyor; mesela.
Onlarca yıl daha hicap duysak vakti zamanında siyasetimize yaptığı katkısızlıklardan yetmeyecek; yine pek milliyetçi/sağcı/köylücü bir hanım politikacının oğlu, bacağındaki platinin 'paslanma ihtimaline' karşı hastaneleyerek yapmıştı askerliğini. Diyelim.
İş başkasının evladına gelince böylesine gönlübol, böylesine ağızdan köpürmeli şehit edebiyatçılarının Askerlik Beyanları'nı görelim, bir.
Ya da sonsuza dek Savaş Taraftarlığı Çalçeneliği'nden malûlen emekliye ayrılmalarını talep edelim.
Medya baronlarından/bezirgânlarından üst üst düzeylere: Bekâra karı boşamak kolay- El âlemin çocuğunu ölümlere sürmek de.
Barış götürmen gereken topraklarda lümpenlenirken, ağzından çıkanı kulağın duyacak!
Kürt partileri illa billa kapatılmak istenirken de. Yargı Darbeciler ordan başlamışlardı. İşe.
Savaşı bitirmek işine gelmeyenlerin, 'genç' subayların mütemadi rahatsızlanmalarından başlamaları gibi. RADIKAL
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
Ramo (20-04-2008)
  #294  
Eski 25-04-2008, 17:29
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Hoca Camii'de Değil Okul'da...

Perran Kutman Hayat Bilgisi dizisinde kendisine hocam diyen talebelere "Hoca camiide" diye yanıt veren bir öğretmeni canlandırmıştı.
Gerçek hayat diziden çok daha farklıymış.
Dün Kartal'daki Atatürk İlköğretim Müdürü'nün yaptıklarını yazarken işin pedogoji bölümünü sorgulamıştık.
23 Nisan gösterisi için haftalardır hazırlık yapan öğrencilerin gösterisini yarıda kesmenin çocuklar üzerinde yarattığı etkiden söz etmiştik.
Sonra da belli ki Müdür Bey provalarla hiç ilgilenmemiş ve kızların kıyafetini hiç görmemiş diye devam etmiştik.
Meğer işin öncelikle ahlaki tarafını sorgulamamız lazımmış.
Müdür Bey ifadesini alan Milli Eğitim Müfettişleri'ne öğleden önce yabancı müzikten rahatsız olduğu için gösteriyi kestirdiğini söylemiş.
Öğleden sonraysa şehit cenazelerinin kaldırıldığı gün dans gösterisi olmaması için duruma müdahale ettiğini söylemiş.
Müdür Bey'e göre yabancı müzik eşliğinde yapılan dans gösterisi oluyor,çayda çıra ve harmandalı ise başka birşey...
Okul müdürü olmuş birinin yaptığını temizlemek için herkesin saygı duyduğu şehitlerin arkasına saklanmaya çalışması ne ayıp,ne acı ve ne kötü...
Şehitlere hassasiyeti olan adam törenlerin o bölümünü önceden iptal eder,gösteri başladıktan sonra değil.
Müdür Bey söyleyemiyor ama veliler anlatıyor,adamın derdi kızların sırtının görünmesiymiş.
Daha 8-10 yaşında olan çocuklardan söz ediyoruz.
O çocukları görüp tahrik olacak kadar sapık olan biri için sırt gözükse ne olur,gözükmese ne?..
Türkiye'de Milli Eğitim'in geldiği hal bu.
Bu zihniyet yakında çocukları teneffüse harem-selamlık olarak çıkartır.
Yıllar önce Meclis'te görev yapan ve bileklerine kadar uzanan etekler giyen kadın kameramanların çorap da giymeleri istenmişti.
Bu talebi dile getiren vekiller çıplak kadın bileğinin tahrik edici olabildiğini söylemişlerdi.
Haydar Dümen'in o olayda adı geçenleri tedavi edip etmediğini bilmiyorum ama tedaviye ihtiyaç duyanların sayısının çok olduğu belli.

ozaysendir@haberturk.com
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (25-04-2008), Master (26-04-2008), meraklı (26-04-2008), Ramo (25-04-2008)
  #295  
Eski 25-04-2008, 22:06
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Şimdi o törendesiniz,7-10 yaşlarınızda bir kız çocuğunuz var.Günlerce onun bu törenlere hazırlığını,heyacınına tanık oldunuz.Giyilecek kostümler günler öncesinden ütülendi hazırlandı.O gece heyacandan uyku bile uyumadığını gördünüz.O küçücük bedenin en güzel harmandalıyı,yada çayda çırayı oynayabilmek,görevini mükemmel yapabilmek,oyun arkadaşlarıyla iyi bir ekip,kısaca bir olabilme mücadelesine tanıksınız.
Sabahın köründe,heyacanla yenilen bir kaç lokma kahvaltı ardından,
aman ha şunu unutmayalım,fotograf makinası alındımı telaşı,
Tören alanına herkesden önce varmak,iyi bir yer tutup güzel yavrucağınızın en güzel resimlerini yakalama düşüncesi.Belkide bu telaşa ek yük bindiren trafik çilesi.
Ne gam herşeye değer.Bugün bayram...
İşte başladı,O güzel yüzler,saf temiz gülücükleriyle alandalar.Sanki tüm yorgunluk bitti.O güzel yüzler herşeyi sildi.
Ben iki yavrucağımla çok yorgunluk attım böyle.Tanrı herkese tattırsın.
Ama yukarda gibisini değil.
8-10 yaşındaki bebelerin oyununa değil,emeklerine değil,ayıp arayan eşeklikleri,hayvanlıkları,yaşatmasın Tanrım.
O ana babaların yerinde olmak kimse istemez.Belki onlar bu yükü kaldırır ama.
O körpecik incinmiş yürekleri tedavi etmek zor.
Artık şunu bilelim,siz biz sustukça,hoca camide filan değil,küçücük yüreklerin beyninde,okulda sırada,her yerde.Bu hoca .
Kahramanlar onlara ihtiyaç olduğunda lazımdır.Bu kendini bilmeze ders verecek biri çıkmalıydı ki ibret olsun...
Sukut alltındır sözünü çok mu iyi öğrendik ki,lazım olduğunda bile dilimiz çözülmez oldu.
Yola devam...
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (25-04-2008), Master (26-04-2008), meraklı (26-04-2008), neron (28-04-2008)
  #296  
Eski 08-06-2008, 10:44
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Tek Başına



Ne denir?Sözler tuhaf kaçar bu resme.İllada bir kaç cümle edeceksek.

HELAL OLSUN...
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
account (09-06-2008), ar_de_ (08-06-2008), buena vista (08-06-2008), Gozlemci (08-06-2008), Master (16-06-2008), meraklı (09-06-2008)
  #297  
Eski 15-06-2008, 17:33
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Yaşamı Tersden yaşamak

Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir…
Şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak daha güzel, hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mı?
Cami’de uyanıyorsunuz.
Bir tahta sandık içerisinde, herkes karşınızda saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor ve tüm haklar helal edilmiş vaziyette tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı, olgun, ve ağırbaşlı olarak.
Herkes etrafınızda, büyük bir itibar, iltifatl ar, çocuklar torunlar hepsi hazır.
Arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı alıyorsunuz.
Ne güzel, hazır maaş, hazır ev…
Altmışlı yaslara kadar garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz.
Sağlığınız gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
Bir gün çalışmak istiyorsunuz ve ise ilk başladığınız gün size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz..
ve genel müdürlük veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir insan olarak ise başlıyorsunuz.
Herkes karsınızda el pençe divan…
Vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler de başlıyor.
Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
Diğer hormonal aktiviteler artıyor, fevkalade…..aman ne güzel günler başlıyor…
derken bir gün patron size artık üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor.
Bu arada babanız ortaya çıkmış, ‘fazla çalıştın’ diyor ‘artık eve dön, işi bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun…’ Keyfe bakar mısınız?
Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor.
Ekmek elden, su gölden bir dönem başlıyor.
Partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.
Derken anne ve babanız sizi götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi de yok artık….
Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, ‘evde otur, keyfine bak, oyuncaklarınla oyna’ diyorlar.
Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
Derken anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor.
Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır.
Bir gün karanlık ılık ve sıcak bir ortama giriyorsunuz.
Beslenmek için ağzınızı açmaya dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor, sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir ortamda yaşıyorsunuz.
Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz.
Veeeeee…. En güzeli deeee……
Günün birinde müthiş keyifli b ir geceyle hayatiniz bitiyor…

Can YÜCEL
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
account (16-06-2008), ar_de_ (16-06-2008), buena vista (15-06-2008), dentist (16-06-2008), Master (16-06-2008), meraklı (16-06-2008), neron (16-06-2008), serdarkus (16-06-2008)
  #298  
Eski 23-06-2008, 12:31
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı NYT: Türkiye'deki mücadelenin kökü eski

AHU ÖZYURT Washington

AKP hakkındaki kapatma davasına geniş yer veren New York Times gazetesinde, İstanbul muhabiri Sabrina Tavernise imzasıyla yayımlanan haberde, Türkiye'de yaşanan son mücadelenin köklerinin 1920'lerdeki Atatürk devrimlerine kadar uzandığı kaydedildi.
Atatürk'ün doğuyla olan bağları kesip Latin alfabesine geçtiğini anlatan yazıda, AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın devrimler hakkındaki "Türk toplumu travma geçirdi. Bir gecede kıyafetleri değiştirildi, dilleri değişti. Dinleri söküp atıldı" sözlerine yer verildi. Yazıda, "Türkiye'nin sıkıntılı deneyimi, Müslüman ülkeler arasında hiç görülmeyen canlı bir toplum, din ve etnik köken ile sınıf konusunda çok bilinçli bir toplum yarattı" denildi.
AKP hakkında açılan davanın "hukuki değil siyasi" olduğu görüşünün Türkiye'deki liberal çevrelerce de benimsendiğine dikkat çeken yazıda görüşüne başvurulan Prof. Dr. Baskın Oran, "Son oyunlarını oynuyorlar. Ordunun artık darbe yapacak gücü yok. Son dayanakları Anayasa Mahkemesi" dedi.
Daha önceki yazılarında CHP'den görüş almayan Tavernise'in, bu kez Bihlun Tamaylıgil, Birgen Keleş gibi isimlerle de görüştüğüne dikkat çekildi. Tamaylıgil'in "Laiklik bir Müslüman toplumun özgürlüğe açılan akciğerleridir, kadınların tek güvencesidir" sözlerine yer verildi.

Milliyet:
Minik Yorum:Hani bunlar meydanlarda gerçek Atatürk`çü idi.
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (23-06-2008), buena vista (23-06-2008), meraklı (24-06-2008)
  #299  
Eski 12-08-2008, 13:54
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı El Kaide’den kadınlara ‘salatalık’ alma yasağı

Irak’ta Sünni halk içinde kök salmaya çalışan El Kaide terör örgütü, Afganistan’daki Taliban’ı bile geride bırakan “haram anlayışı”yla tepki toplamaya başladı. Koyduğu kurallara uymayanları katleden El Kaide, halkın gündelik yaşamına ilişkin düzenlemeler kapsamında kadınların pazardan salatalık almasını yasakladı.


El Kaide’nin Irak’taki yasağının nedeni salatalığın ‘cinsel organa’ benzetilmesi.
Habere yorum yaz
Arkadaşına gönder
Sitene ekle
Sayfayı yazdır

Salatalığın şekil olarak erkek cinsel organına benzediğini savunan terör örgütü, domatesi de “dişi cinsten” saydı. Anbar’daki Sünni aşiret şeyhi Hamid El Hayyes, İngiliz Reuters ajansına yaptığı açıklamalarda, “Memeleri meydanda diye dişi keçileri dahi öldürüyorlar. Kuyruklarının yukarı doğru kıvrılması bile haram sayılıyor” diye konuştu.
El Kaide’nin yasaklar listesinde dondurma da yer alıyor. Dondurma alım satımını yasaklayan örgüt, gerekçe olarak dondurmanın Hz. Muhammed zamanında bulunmamasını gösterdi. Kuaförler ile kozmetik ürünleri satan dükkânlar öteden beri El Kaide’nin hedefleri arasında bulunuyor.

Minik yorum:Allahım okumuş cahilden ,softadan molladan,dindar geçinen dinsizden koru bizi...


Kaynak:http://www.milliyet.com.tr/Guncel/Ha...0yasağı&ver=77
__________________
Yaşadıklarını kar sanma yanına...
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna
Ne kadar yaşarsan yaşa
Sevdiğin kadardır ömrün...

Can Yücel
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
account (12-08-2008), buena vista (12-08-2008), janus (31-08-2008), Master (12-08-2008), meraklı (13-08-2008), neron (12-08-2008), su (01-09-2008)
  #300  
Eski 31-08-2008, 23:00
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Atatürk ve Millet

"Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra bu din Arapların (..) Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. (..)
"Türk milleti birçok asırlar, (..) bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'an'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü. (..)
"Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allah'la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular. (..)
"... din hissi, dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap çöllerine gitti. (..) Artık Türk, cenneti değil, (..) son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk milletinde bıraktığı hatıra..."
----------------
1931 yılında okullarda okutulan,Medeni Bilgiler kitabının "Millet" bölümünden satırlar.Bu satırlar kitapda M.K Atatürk`ün el yazısı ile yer alıyordu.
__________________
Yaşadıklarını kar sanma yanına...
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna
Ne kadar yaşarsan yaşa
Sevdiğin kadardır ömrün...

Can Yücel
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
Master (01-09-2008), meraklı (01-09-2008)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Açık
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 20:29 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce