Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Tencere - Sayfa 25 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Dünya Hali > Gözlem-Tespit
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Tencere
Konudaki Cevap Sayısı
308
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
146437

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #241  
Eski 07-05-2007, 08:38
zumbul - ait Avatar
zumbul zumbul bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Giresun
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 79/805
0 Mesaj ına 420 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Vakİt Daraliyor Yanİ..

Alıntı:
AnnE´isimli üyeden Alıntı
Yukarıdaki alıntıdan bir alıntı ; Türkiye Gazetelerinde pek görülemeyen güzellikte bir cümle , altını çizmek istedim :

Miting günü platformda yan yana oturan kadınlar, çocuğunun düğününde ev sahibi olarak konukları karşılayan, gelen her misafirle gözleri parlayıp gururlanan annelere benziyordu.
O zaman zifaf çok yakın desenize
Alıntı ile Cevapla
  #242  
Eski 10-05-2007, 20:46
meraklı - ait Avatar
meraklı meraklı bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: Koşuyolu
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 287/1518
251 Mesaj ına 1077 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Lokman Ayva tam vaktinde işe girişmiş..Hem 16 sında başlayacak olan sakatlar haftası sebebiyle bir adım atmak babında-işte iş yapıyoruz mantığı- hem de AkP nin biraz daha taban genişletme çabasına artılar ekleme gayreti..)

Neyse bu elbette hem bedensel engeli olanlar hemde görme engelliler için bir ışık, bir şevk olacak...Bizler şükürler olsun kendimizi tam sayıyoruz- duygusal eksikliklerimizin olmadığını var sayarsak- işimizi birilerine ihtiyaç duymaksızın yürütebiliyoruz. Ama görme engelliler dünya renklerinden uzak, karanlıkta yarattıkları renklerle hissedip duygularıyla gören, elleriye şekillendirip gönlüyle kendini ortaya koyan vatandaşlarımız var ki, hassas, esprili, kıvrak zeka ile dikkat ve disiplin sahibi olarak hayatlarını idame ettiriyorlar. Öyle ki sadece dilenmekle ya da orda burda tezgah açıp bağış toplamakla geçinmeyi düşünmeyip el becerileri ile kendilerine istihdam yaratmışlar.

Sözün özü, eksiklerimizi tamamlarken, tamamlanamayan eksiklerimiz olmadığı için , aslında herzaman eksik bir tarafımızın olduğu bilinciyle, hem tamlayan hem de tamlanan olduğu konusu da göz önüne alınarak hayatın getirdiği ve tercihlerimiz doğrultusunda yaptığımız hataları hayata mal ederken eksiklerimizi bilerek başkalarının eksikliğine takmadan yaşamak dileğiyle...kalınız sağlıcakla...
Alıntı ile Cevapla
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (12-05-2007), Ramo (12-05-2007)
  #243  
Eski 12-05-2007, 08:11
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı İzmir’de deli dalgalar...

Bekir COŞKUN
bcoskun@hurriyet.com.tr


"DIŞARDA deli dalgalar..."

Ben bu şarkının sadece bu ilk satırını söylerim.

Çünkü ikinci satıra geldiğimde gözlerim dolar, burnum akar, dilim daha da dolanır, dudaklarım eğilir, çenem yamulur...

Söylerim söylemesine de, anlaşılmaz.

Çevremdekiler "Üzülme ama... Bak iyi şeyler de var... Üzül üzül nereye kadar... Çaresi var mı, yok..." diyerek beni avutmaya kalkarlar, su dayatanlar, mendil yetiştirenler, sırtıma vuranlar arasında, şarkımı söylemekten vazgeçip öyle sessiz-sakin otururum.

Daha ilk satırda...

Ağzımı var gücümle açıp "Dışarda deli dalgalar..." demenin hemen akabinde...

Susarım...

Devamını hiç söyleyemedim şarkımın.

Ben bu şarkıyı yıllar önce, bir gece vakti İzmir sokaklarında duymuş ve öğrenmiştim.

Bizim sevdamızın şarkısıydı bu, bütün dostlarımız bilir, hálá da bizim şarkımızdır.

Ve arada bir söylemeye kalktığım, ama sadece ilk satırını söyleyebildiğim tek şarkı.

*

Yarın İzmirliler bunu Alsancak’ta söyleyecekler:

"Dışarda deli dalgalar..."

Yine bir sevdanın şarkısı olarak:

Cumhuriyet sevdasının...

Benim áşık olduğum kenttir İzmir. Her zaman İzmir’e dikkat etmelisiniz. İzmir, Türkiye’nin "nasıl olması gerektiğini" gösteren şehirdir.

İzmir’i içinden çıkarttığınız zaman Türkiye Türkiye olmaz.

Áşık olduğum şehrin, hayran olduğum kadınları-erkekleri-gençleri, yarın bir ağızdan, aydınlık yüzlerini güneşe doğru çevirip hep birlikte haykıracaklar.

Mağrur, güçlü, dudakları titremeden, asla yarım bırakmadan ve kararlı.

*

"Deli dalgalar" yarın İzmir’de vuracak, ülkemize reva görülen karanlığın duvarlarına.

İzmir’de şarkılar yarım kalmaz.

Sonuna kadar...

Yarın İzmirliler haykıracaklar:

"Dışarda deli dalgalar..."
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
meraklı (13-05-2007), neron (14-05-2007), Ramo (12-05-2007)
  #244  
Eski 14-05-2007, 09:58
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

14 Mayıs 2007

Rahmi TURAN
rturan@hurriyet.com.tr

Yalaka inek, kasabın bıçağını bile yalar!


MEYDANLARDA "Laik Cumhuriyet fırtınası" esiyor! Siyasal bir kasırga bu...

Fırtınanın geleceğini anlamak için meteoroloji uzmanı olmaya gerek yoktur.

Gök kapkara bulutlarla kaplanıp, rüzgár çılgınca esmeye başladığı vakit, gelen fırtınayı en budala insan bile anlar. Az sonra kıyamet kopar, göz gözü görmez olur!

Siyasal kasırganın geldiğini anlamak için de siyaset bilgini olmaya gerek yoktu! Görünen köy kılavuz istemez, değil mi?

Peki, bunu görmediler mi? Elbette gördüler ama önlemeye duyguları ve güçleri yetmedi. Hırsları akıllarından bir karış havada olduğu için durumun ciddiyetini kavrayamadılar. Hálá kavrayamıyorlar!

* * *

Bu iktidarın, ülkeyi götürmek istediği yer belliydi...

Zaten bu nedenle ip koptu, milyonlarca insan meydanlara koştu.

Buna rağmen hálá iktidara şakşakçılık yapanlara, yağ çekenlere bakıyorum da:

"Yalaka inek, kasabın bıçağını bile yalar!" sözünü hatırlıyorum. O yalakaların, iktidarı pohpohlamaları ve uzlaşma kültüründen yoksun insanların salakça inatlaşması, ülkeyi fırtınalı bir havaya soktu.

Ne kadar akıllı olurlarsa olsunlar, gücü elde edenler yağcılıktan, dalkavukluktan hoşlanıyorlar! Her devirde ortaya çıkan kılavuz kargalar onların başlarını pisliğe sokuyor!

İktidarı ele geçirenlerin, yağdanlıklara inanmamaları gerekiyor ama, ne hikmettense hep kanıyor, aldanıyorlar! Sonuçta bunun çilesini ülke çekiyor, hepimiz çekiyoruz!

* * *

Türk insanı ne zaman rahat bir "Ohh" diyecek?

Bu kafayla gidilirse hiçbir zaman!

Şeriat özlemi, türban dalaşı, din kavgaları, suikastlar, muhtıralar, çıkarcılık, yargıya baskı, üniversitelere gözdağı, partizan kadrolaşma...

Tüm bunlardan milletçe bıktık artık, iyice bunaldık!

Bu nedenle mitinglere milyonlarca insan aktı. Aslında askerler değil, halk muhtıra verdi AKP’ye... Fakat anladıkları şüpheli... Meclis’teki son çabaları bunu gösteriyor!

İktidar mensuplarına bakıyorum da, yalnız gözleri değil, yürekleri de körleşmiş gibi sanki... Hálá "Dediğimiz dedik" inadında görünüyorlar. Oysa "Laf olsun, torba dolsun" siyasetiyle işler yürümüyor!

* * *

İktidarın önde gelen kişilerinin "Türkiye Cumhuriyeti’nin sonu geldi. Kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz" şeklindeki söylemleri kafalara çakılan çiviler gibi derin yaralar açtı. AKP’nin antidemokratik yapısı böylece net bir biçimde ortaya çıktı.

Geniş halk kitleleri "Sandık mı? Boşver! Nasıl olsa asker düzeltir!" şeklindeki sorumsuzluğunun acı sonuçlarını yaşayarak gördü.

Seçmenin tekrar aynı hatayı yapacağını sanmıyorum. Malûm; "Kör bile aynı çukura iki defa düşmez" denir. Peki, ya düşersek? O zaman aklımız da körleşmiş demektir!

* * *

Türkiye’nin tablosu düzelir mi? Düzelir elbette...

Kim ki, bu ülkenin vatandaşlarının yarısından çoğuna "Bunlar benden değil" diye rızkını vermiyorsa, yandaşlarını ihale zengini yapıyorsa, devlet kadrolarını kendi militanlarıyla dolduruyorsa, seçim cehennem sıcağında bile olsa, onları sandıkta yok etmek gerekiyor!

Eski hamam eski tas olup sadece tellaklar değişirse, yani kişiler başka olup da aynı zihniyet tekrar iktidara gelirse, umut yok demektir.

Kurtulmak isteyip istemediğine millet sandıkta karar verecek!
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (14-05-2007), coser (14-05-2007), Lizzy (14-05-2007), meraklı (15-05-2007), neron (14-05-2007)
  #245  
Eski 17-05-2007, 12:21
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Gerçeklerle yaşamak

SOLI ÖZEL

İçeride yaşanan ve seçimlerden sonra da sürmesi ihtimali hayli yüksek olan krizin zararı yalnızca içeriyle sınırlı değil. Şu anda Türkiye'nin fiilen bir dışişleri bakanı yok. Kurumlar arasında epeydir süren anlaşmazlık ve bunun yarattığı kilitlenme aşılmadı. Türkiye'nin dış politika kurgulama, oluşturma ve şekillendirme mekanizmaları hasarlı. Hükümet tüm enerjisini ordu baskısı ve seçim stratejisiyle uğraşmaya ayırmak zorunda. Uluslararası sistemdeki değişen manzaraya gereken ilgiyi gösteremez. Kaldı ki dış politikanın temel parametrelerini oluşturan siyasetlerin hepsinde en azından bir belirsizlik hali hakim.
AB ile ilişkilerin sorunlu olduğu, ABD ile ilişkilerdeki gerginlik kaynaklarının kurumadığı zaten ortada. Washington'un muhtıra karşısındaki ikircikli tutumu ise tatmin edici olmaktan çok uzak açıklamalara rağmen hükümet cenahında ve demokrat kamuoyunda huzursuzluk yarattı. Gerçi Türkiye'deki demokratik sistemin askıya alınması ihtimali özellikle AB içinde bir telaş da yaratmış gibi. Türkiye'nin özensiz politikalara maruz bırakılmasının bedelsiz olmayacağı Avrupa başkentlerinde anlaşılmışa benziyor.

Arap dünyası da kaygılı
Yalnızca Avrupa ülkelerinde değil başta Arap dünyası olmak üzere dünyanın çeşitli köşelerinde Türkiye deneyiminin başarısızlığı ihtimali kaygı yarattı. Türkiye'ye duyulan ilgiyi arttırdı. Ülkenin nesnel konumunun ağırlığı pekişti.
Ancak tüm bunlar Türkiye'nin çok daha ciddi bir problemi olduğu gerçeğini gözlerden kaçırmamalı. Türk dış politikasına son dönemde hakim olan gönülden geçeni gerçek sayma eğiliminin ve siyasetle halkla ilişkileri fazlasıyla birbirine karıştırmanın olumsuz sonuçları bir bir ortaya dökülüyor. Ülkenin nesnel önemi ve ağırlığıyla yetinmeyen ve hemen her alanda kendini gösteren hatalı bir aktivizmin krizini de yaşıyoruz. Bu şekilde siyaset oluşturmanın sonuçlarından birisi yükselen beklentilerin tatmin edilememesi oldu. Bir diğer sonucu ise Türkiye'nin kendinde vehmettiği merkezilik özelliğinin darbe almasıydı.

İç politika dağınık
Türkiye'nin çevresindeki tüm gelişmelerde dikkate alınması gereken bir ülke olduğuna kuşku yok. Ancak kaynaklarının tüm gelişmelerde belirleyici bir rol oynamasına yetmediği de ortada. Hele iç politikada muazzam bir dağınıklık söz konusuysa. Bu anlamda Ortadoğu barış sürecinde Türkiye ancak kısıtlı bir rol oynayabilir. Balkanlarda ağırlığı sınırlıdır. Irak'ın geleceğinde Arapların ve İran'ın fevkinde bir rol oynaması söz konusu değildir.
Son günlerde Ankara'nın bir süredir ön plana çıkardığı Türkiye'nin enerji koridoru hatta terminali olma iddiasına ciddi sekte vuracak anlaşmalar Rusya ile Kazakistan ve Türkmenistan arasında imzalandı. Aslında bu anlaşmalarda yeni bir unsur olduğunu söylemek de zor. Bu ülkelerin doğal gazının Avrupa piyasalarına Rusya üzerinden ulaştırılması yönünde Rusya daha önceki iradesini teyid etti. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin Rusya'ya yönelik hasmane davranışlarına Cuma günü gerçekleşecek AB-Rusya zirvesinden önce bir cevap da verdi. Aynı zamanda Rusya, Türkiye ile olan ilişkilerindeki kendi lehine var olan eşitsizliğin de altını çizmiş oldu.
Türkiye uluslararası ilişkilerindeki parametreleri ve güç dengesini doğru okumadığı taktirde doğru strateji üretemeyecektir. Son Rusya örneğinde Almanya'nın bir Berlin-Moskova eksenine verdiği önemin göz ardı edilmesi yanlış hesapların temelinde yatan unsurlardan birisidir. İç politikada bu denli savrulan ve savrulmaya da devam edecek bir ülkenin neyi doğru okuyabileceği ise ayrıca sorulması gereken bir sorudur. (SABAH)
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
Ramo (17-05-2007)
  #246  
Eski 17-05-2007, 16:04
alihoca alihoca bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 361/2464
166 Mesaj ına 2501 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Arabın Kaygısı

Sn Buena Vista;

Hoş görüne sığınarak son yazıya denk gelen görüşümü paylaşayım.

Sabah Medya Gurubunun Ciner Gurubuna geçişinden başlayıp, hileli anlaşmanın itirafı sonrasında TMSF’YE iadesine kadar olan dönemde izlemiş olduğu yayın anlayışının en azından AKP’ye açıktan bir muhalefet anlayışı içinde olmadığı söylenebilir sanıyorum.

Ayrıca TMSF’ye (tekrar) geçişi aşamasında kimi yazarların yazılarına karşı iletilen kimi ricalar sonrasında, Sabah Gurubu Genel Yayın Yönetmeninin istifası da az çok bilinmektedir.

Tabii ki bunlar ile Sn Soli ÖZEL’in yazı ve yorumları arasında doğrudan bir ilişki kurulamayacağını da belirtmemiz gerekir. Ama yine de bu durum yazılanları ölçülü bir şüphecilik süzgecinden geçirmemizi gerektirebilir.

Sn Soli ÖZEL’in bugünkü tespit ve yorumlarına da aynı şüphecilik ile yaklaşmayı deneyelim. Bugünkü yorumda Türkiye’nin AB, Rusya, Arap Ülkeleri ve diğer Dış Dünya ile ilişkilerinde ortaya çıkan sorunlar hakkında doğru tespitler yaptığını teslim etmeliyiz.

Ama burada ilginç olan, bu sorunların ortaya çıkmasında rol oynayan nedenlere Sn ÖZEL’İN bakışını incelediğimizde ‘Notlar’ başlığında birazcık değinmeye çalıştığım AKP’nin bu sorunların ortaya çıkışında nerdeyse masumlaştırıldığı havası veriyor gibi geldi.

Birinci cümle de ''Türkiye'nin dış politika kurgulama, oluşturma ve şekillendirme mekanizmaları hasarlı.'' söylenebilcek olan şey sorunun doğru bir tespitle ortaya konmuş olduğudur.

İkinci cümle de ise ''Hükümet tüm enerjisini ordu baskısı ve seçim stratejisiyle uğraşmaya ayırmak zorunda. Uluslararası sistemdeki değişen manzaraya gereken ilgiyi gösteremez.'' diyerek soruna çare üretecek olan AKP Hükümetinin içerde ve tamamen kendisi istemi dışında oluşan Ordu baskısı ile enerjisini harcadığı için bu sorunları eğilemiyor diyor.

Bir cümle de ''Arap dünyası da kaygılı'' diyerek bir sorunu ortaya koyuyor.
İkinci cümle de ''Yalnızca Avrupa ülkelerinde değil başta Arap dünyası olmak üzere dünyanın çeşitli köşelerinde Türkiye deneyiminin başarısızlığı ihtimali kaygı yarattı.'' diyerek,

AKP Hükümetine karşı içerde oluşturulan baskı sonucunda Araplar da oluşan ''Türkiye deneyiminin başarısızlığı ihtimali kaygı yarattı.'' Bir kaygıya dikkat çekiyor.

İlginç olan Arap Ülkelerinde niye ve neden bir kaygı yaratıldığının yorumunun kendiliğinden oluşması bekleniyor. Bu arada Arapların kaygısının ne olduğu ve neden kaygılı olabilecekleri kısmının boşlukta kalmış olması da çok manidardır. Ama bu yazıya, yaratabileceği çağrışımlar nedeni ile 'Arabın Kaygısının'' eklenmesi bile belli bir bilgi birikimi ve bilinç gerektirdiğinin altı çizilmelidir zannımca.

Sonuçta AKP’nin elinde olmayan, istek ve istemi dışında gelişen engeller sayesinde AKP Hükümeti doğru politikalarını uygulayamamış ve dolayısı ile de Türkiye’nin Dış Dünya ile sorunları çözülemiyor diyor.

Şimdi Sn ÖZEL’İN bu yazısını okuyanlarda mevcut sorun ve gelişmelerden ‘AKP ve Sn Tayyip ERDOĞAN’ın ne suçu var ki?' gibi bir duyguya kapılmamak mümkün mü?

Malum şüpheci paranoyamla sorayım.
Sn Soli ÖZEL tarafından verilmek istenen düşünce ve oluşturulmak istenen his gerçekten doğru mu?


Yoksa tedavi sınırlarını çoktan aştım mı?
Alıntı ile Cevapla
alihoca kullanıcısına teşekkür edenler
Emin (19-05-2007), Ramo (17-05-2007)
  #247  
Eski 17-05-2007, 18:34
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Iktidar, isveren ve medya iliskisi..

Sn Ali hocam,

Yazdiklarinizin birçok bölümüne katiliyorum. Sizin de belirttiginiz gibi ben de kendisini
Dis politika , özellikle Ortadogu konularinda yazdiklarindan taniyorum. Dogru saptamalar
yaptigi konusunda (bugünkü yazisinda oldugu gibi) emin degilim.Ancak, okunmaya deger
buluyorum.Okudugum ilginç köse yazilarini ve haberleri de kopyaliyorum ara sira..
Kendisinin AKP iktidarini öven, destekleyen yazilarina rasgelmemistim ne yalan söyleyeyim.
Bu arada, medyanin elle degil, eldivenle bile tutulacak yani kalmadi..Haklisiniz..Hem de çok.
Asagidaki alinti medyada kimi gazetecilerin kalemlerini nasil kullandiklari hakkinda bir fikir
verebilir saniyorum..Buyrun, yorum sizin..

Piyasanın sırları!

İngiltere'de büyük bir petrol firmasında çalışan dostumuzla konuşuyorduk... Söz büyük firmaların basınla ilişkilerinden açıldı. Dostumuz:
- Zaman zaman medyada saldırıya uğruyoruz tabii, dedi, ama bizim de basında yazar dostlarımız var... Bize saldırı oldu mu onlar da harekete geçiyor. Bizi savunuyor.
Peki bu savunmanın bedeli nasıl ödeniyor? Dostumuz gülümsüyor:
- Örneğin Londra'da (gazete adı da veriyor) bir yazar dostumuz vardır. Zaman zaman seyahate davet ederiz. Zaman zaman konferans verdiririz. Geçenlerde yine bir konferans verdirdik ve 10 bin sterlin ödedik. Elbet bu paranın tümünün konferans ücreti olmadığını bilmektedir...
Medyada adam satın almanın çok yolu var... Bakıyorsunuz sıradan bir tetikçiye 3 aylık ABD daveti gelmiş... Bir başkasını Amerikan üniversitesi ders verdirmek üzere davet etmiş. Eğer AB'nin duyarlı olduğu konularda ülkenizi eleştirirseniz ikide bir Avrupa daveti alır, değerli fikirlerinizi Avrupa mahfillerinde bol bol ifade fırsatı bulursunuz... Medyada ikinci cumhuriyetçi takılmak o yüzden pek yararlıdır. Elbet okurlar bu satışları göremez. Saf saf sorarlar:
- Yahu falanca yazar neden bu kadar döndü? Neden bu kadar körü körüne yalakalık yapıyor?
Kimileri de ekstra bir şey almadan yalakalık yaparlar. Çünkü tarafsız bir yazar olarak o sütunda tutunmaları mümkün değildir. Ancak güçlü odaklara yapışarak ve yamanarak meslekte kalabilirler. O yüzden yağ tenekesini ellerinden eksik etmezler... Bir âlemdir bizim piyasa...
Melih Asik`in “Açik Pencere" isimli köse yazisindan..Milliyet

Minik not: Petrol Ofisi`nin vergi borçlari da kesile kesile kusa döndü..!!
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (17-05-2007), Ramo (17-05-2007)
  #248  
Eski 17-05-2007, 21:51
alihoca alihoca bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 361/2464
166 Mesaj ına 2501 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Alıntı:
buena vista´isimli üyeden Alıntı
Sn Ali hocam,

Yazdıklarınızın birçok bölümüne katılıyorum. Sizin de belirttiğiniz gibi ben de kendisini
Dış politika, özellikle Ortadoğu konularında yazdıklarından tanıyorum
. Doğru saptamalar
yaptığı konusunda (bugünkü yazısında olduğu gibi) emin değilim. Ancak, okunmaya değer
buluyorum.
Sn Buena Vista;

Genel bir sorunumuza alıntıladığım kısımda aslında işaret etmişsiniz. Şu anda halkın önünde ışık olacak, yol gösterecek, sonunun taa özüne inen derin tahliller yapabilecek, çözüm alternatifleri üretip sunacak, demokrat aydın sorunumuz olunca geriye mevcutları okumaktan gayrı seçeneğimiz olamıyor maalesef.

Tüm medyada yapacağımız bir tarama da; malumu ilan ve bilineni bellenen şekilde ısıtıp ısıtıp önümüze sunanlar dışında;

Örneğin güncel sorunumuzla ilişkilendirerek;
Değişik düşünce pencereleri açan, yeni bakış açıları ve alternatifler sunan araştırmacı kişilikler olarak verebileceğimiz kaç isim var.

-Arapçanın yanısıra İngilizceye hakim olup, Kur'an, Hadis gibi İslami başyapıtlarda uzman,
-Ulusal yada Uluslararası alanda İslami basını yakından izleyen,
-İslami Finans hareketlerini sürekli araştıran kaç yazar sayabiliriz.
-İslami örgütler hakkında alan uzmanlığına ulaşmış kaç yazarımız var.

Diye bir küçük araştırma yaptığımızda sorunumuzun büyüklüğü ile sanırım yüzleşiyoruz.

Ve Turan DURSUN, Bahriye ÜÇOK, Muammer AKSOY ve Uğur MUMCU gibi kalemlerimizin kırılışının gerisindeki gerçek nedenlerini anlayıveriyoruz.

Bakın biraz değişik bakışlar sunan Metin MÜNİR, Cüneyt ÜLSEVER, Hadi ULUENGİN'İ ele alalım.

Kim bunlar, hangi zihniyetin insanlarıdır?

Efendim, ‘Doğan bunları malum nedenleri ile Hürriyette yazar yaptı’ demek işi fazla basite indirgemek olacağı gibi ve gerçek sorunumuz olan; araştıramayan, kendini yenileyemeyen ve üretemeyen Aydın sorunumuzu tespit edip görmemizi engeller gibime geliyor.

Petrol Ofisi ve Doğan Gurubunun son miting ve yürüyüşlerdeki sessizliği konusunda ise biraz farklı düşüncelerim var. Aslında bu sadece Doğan Gurubu ile de sınırlı değildir. Bu halkaya rahatlıkla Sabancı, Koç ve TÜSİAD gibi sanayii ve Sermaye kesiminin diğer üyelerini dâhil ettiğimizde Sanayi kesiminin alması gereken tavrı almadıkları rahatlıkla söylenebilir.

Burada neden diye sorup, bunu ‘AKP ile kurdukları menfaat sarmalının gereği’ şeklinde açıklamaya kalkmak, bana pek yeterli olmaz gibi geliyor.

Dünya siyasi tarihinde radikal dini hareketlerle amaç biriliği etmiş bir sermaye ve sanayi kesimi yoktur. Hatta bu durum kendi sınıfsal çıkarlarına ihanettir bile denilebilir.

Sevgili Nedo’muzun açmış olduğu ‘Yaşanılmaz ülke Türkiye’ başlığında bu konuya ‘Demokrasinin gerçek sahipleri kimlerdir?’ sorusunu sorarak, Sanayi Kapitalizmine dönüşen bir Burjuva kesiminin Demokrasinin gerçek sahipleri olduğuna dikkatleri çekmek istemiştim.

Bizdeki Sanayii ve Sermaye Kesiminin Demokrasiye neden sahiplenmeyişinin gerisinde ise Demokrasiye batılı anlamı ile SAHİP OLAMAYIŞINDA aramamız gerekir diye düşünüyorum.

Batılı anlamda Devleti ele geçiremeyenlerin, hatta devlete bağımlı kalan bir kapitalizmin devletten korkuşunu bir yerde normal karşılamak bile gerekebilir.

Bunlar bir yana Petrol Ofisine neden ceza kesildi diye konuya yaklaştığımızda; Hükümetin iktidar erkini nasıl ve hangi amaçlarla kullanabildiğini ve Sanayi/Sermaye Kesimi ile Onun sesi olması gereken Medyanın ses kısıklığı arasında bağlantı anlaşılır hale gelebilir.

Diğer bazı konuları işleyerek daha sonra incelemeyi düşündüğüm bir yazı konusuna kısa da olsa değinme fırsatı verdiğin için ayrıca teşekkür ediyorum.
Alıntı ile Cevapla
alihoca kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (18-05-2007), Emin (19-05-2007), Ramo (17-05-2007)
  #249  
Eski 17-05-2007, 23:52
Ramo - ait Avatar
Ramo Ramo bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 603/2786
438 Mesaj ına 2346 Kere teşekkür edildi
Tanımlı zeka ve yazar

Aralık 2000, Hürriyet.
İşsizlik geriledi, yüzde 5.6'ya düştü.
Ekim 2001, NTV.
İşsizlik geriledi, yüzde 8.5'e düştü.
Aralık 2002, Takvim.
İşsizlik geriledi, yüzde 9'a düştü.
Eylül 2004, Milliyet.
İşsizlik geriledi, yüzde 9.3'e düştü.
Mayıs 2005, Vatan.
İşsizlik geriledi, yüzde 9.5'e düştü.
Temmuz 2005, Radikal.
İşsizlik geriledi, yüzde 10'a düştü.
Aralık 2005, Zaman.
İşsizlik geriledi, yüzde 10.3'e düştü.
Aralık 2006, Sabah.
İşsizlik geriledi, yüzde 10.4'e düştü.
Mart 2007, Referans. İ
şsizlik geriledi, yüzde 10.5'e düştü.
Nisan 2007, Yeni Şafak.
İşsizlik geriledi, yüzde 11'e düştü.

Ve...

Mayıs 2007, CNNTÜRK.
İşsizlik geriledi, yüzde 11.4'e düştü.

http://www.sabah.com.tr/2007/05/16/h...FAB5057FB.html
Alıntı ile Cevapla
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (18-05-2007)
  #250  
Eski 18-05-2007, 20:45
meraklı - ait Avatar
meraklı meraklı bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: Koşuyolu
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 287/1518
251 Mesaj ına 1077 Kere teşekkür edildi
Cool ödüllü bulmaca

Tayyip Erdogan´in 4 kasim konusmasindan:

AKP demokrasiye saygili olacak
ve hep boyle kalacaktir. Bu parti gerilim yaratacak
kadar salak degildir. Ilk firsatta iktidarin
nimetlerini halka sunacagiz. Ve bu onurun
tek sahibi olacagiz. Seriatin gelmesi
icin calistigimizi soyleyenler guc odaklarina
yakindir. Uzulerek soyluyorum, belki de kan-
dirmak icin daha yalanlar atacaklar. Siyaset kavga-
lı olacak. Olsun varsin. Biz Muslumanlar, laik-
lere dusman Degiliz. Ortaligi karistiran kisi-
lerin hakkindan gelmesini biliriz!


bulmacanın cevabı ....neymişşş



Analardır adam eden adamı
aydınlıklardır önümüzde gider.
Sizi de bir ana doğurmadı mı?
Analara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.

Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
uçurtması geçiyor ağaçlardan,
siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
Çocuklara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.

Gelinler aynada saçını tarar,
aynanın içinde birini arar.
Elbet böyle sizi de aradılar.
Gelinlere kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.

İhtiyarlıkta aklına insanın,
tatlı anıları gelmeli yalnız.
Yazıktır, ihtiyarlara kıymayın,
efendiler, siz de ihtiyarsınız.
Bulutlar adam öldürmesin.


Nazım Hikmet RAN
Alıntı ile Cevapla
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler
Ramo (18-05-2007)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Açık
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 22:11 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce