#131
|
||||
|
||||
Çok ciddi olmaklada Komik olunuyor...
Yılmaz Özdil
yozdil@hurriyet.com.tr Breh breh... Şırnak’ta 12 sivil katledildi... "Kimseye pabuç bırakmayız!" Şırnak’ta 13 asker şehit... "Rüzgár eken fırtına biçer!" Hakkári’de 12 asker şehit... "Bedeli neyse öderiz, ödetiriz!" "Hevesleri kursaklarında kalacak!" Tezkere... "İnce eleyip sık dokuyoruz!" Barzani’ye... "Boş laflara karnımız tok!" Talabani’ye... "Herkes ayağını denk alsın!" "Sözün bittiği yerdeyiz!" DTP’ye... "Bindiğin dalı kesme!" CHP’ye... "Elini taşın altına koy!" MHP’ye... "Bin düşünür, pir adım atarız!" İngiltere’ye giderken... "İnceldiği yerden kopsun!" Oxford’da... "Sabır taşımız çatlamıştır!" Romanya’dan dönerken... "Günah bizden gitti!" AKP toplantısında... "Bıçak kemiğe dayandı!" Rice gelmeden önce... "Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz!" * ABD’ye bi indi... "Pozitif duygular içindeyim."
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
#132
|
||||
|
||||
Niye kendimi iyi hissedemiyorum?
http://w9.gazetevatan.com/haberdetay...ryid=4&wid=122
Mine G. Kırıkkanat mine.gokce@wanadoo.fr 06.11.2007 Mostradan madaraya Hani karşınızda biri limon yer, sizin damağınız kamaşır. Limon neyse de, bozulmuş et yer, ot yer, b.k yer, siz dokunmazsınız, görüntüsü yeter, öğüresiniz gelir, yiyen bana mısın demez de sizin mideniz kaldırmaz... Pistir yanınızdan geçen kişi, kokar, kendisi rahatsız olmaz, siz burnunuzu tıkarsınız. Geğirir adamın biri, hasbelkader oturduğunuz masada, burnunu karıştırır bir başkası, siz utanırsınız hani... İşte ağzımda öyle bir kekremsi tat, midem bulanıyor bugün. Oysa ben hiçbir şey yemedim. İçim dışım tertemiz, vicdanım rahat. Ama karşımda, hatta hepimizin gözü önünde yenilen haltın görüntüsü içimi kaldırıyor, sineye çekemiyorum. İhanetin buruk tadı bile değil bu. Madaralığın, çürük yumurtadan beter kokusu. Rezilliğin, alçaklığın karşısındaki aczin dayanılmaz utancı. Tükürülen suratlarını yağmur yağdı deyip sıvazlayarak sırıtan acizlerle birlikte aşağılanmış, küçümsenmiş olmak duygusu. Yalanın, sahtekârlığın çukuruna onlarla birlikte düşmek korkusu. Kusmak geliyor içimden, kusabilsem, rahatlayacağım sanıyorum. Yanıldığımı biliyorum, ne yapsam rahatlayamam, çünkü ben yemedim, siz yemediniz, başkaları yedi ve ne yazık ki, yemeyenleri bozar bu halt. Milletçe madara olduk. Devletimizle alay ediliyor, biz utanıyoruz. Türkiye rezil ediliyor, biz rüsva oluyoruz. Büyüklerimiz küçülüyor, biz aşağılanıyoruz. Daha doğrusu öyle hissediyoruz. Oysa bizler, büyük denilenlerin küçük, dolayısıyla küçümsenmeye açık olduklarını biliyor, bu bilgiye rağmen başımızı dik tutuyorduk. Neden üstümüze alınıyoruz? Neden, hâlâ Türkiye’yi bizim sanıyoruz? Türkiye onların da Türkiye’si. Hatta daha çok onların, artık. Onlar utanmıyorsa bize ne oluyor, bizim kursağımızdan halt geçmedi ki... Ama işte, olmuyor, anlatamıyoruz yüreğimize, kabullenemiyoruz gözlerimizin önünde insanların alçalmasını, bir ülkenin rezil edilmesini. Düşünüyorum. Ne zaman başladı bu çürüme; ne, ne zaman, nereye değdi de çürüdü koca ülke? Onur, ne zaman kaybedildi, çünkü anılmaz oldu, unutuldu. Hayasızlığa ne zaman alıştık? Sadaka verildiği için mi dilenmeye alıştırıldı bir çoğunluk, yoksa dilencilik eğilimi mi sadakaya alıştırdı hepsini? Peşkeş rantı mı alıştırdı birilerini, kan parası veriyor diye düşmanla ticaret yapmaya, yoksa can mı paradan daha ucuz da bu ülkede, düşmanla işbirliğinden vazgeçilmiyor? Ve şimdi, “Allah versin!” denilen Türkiye, şehitlerinin kanına karşı ne aldın sorusuna, “Sırtım sıvazlandı!” diyebilecek mi, yine? Mostradan madaraya daha ne kadar yolumuz var? |
#133
|
||||
|
||||
Ne demeli ki
Yılmaz Özdil
yozdil@hurriyet.com.tr Bakar kör PREDATOR. Kızılötesi kamerasıyla, yedi bin metreden, geceleri bile, trafik işaretlerini okuyabiliyor. Sentetik diyaframlı radarı var. Üstelik pilotsuz. Blackbird. Sesten üç misli hızlı. Neredeyse atmosferin üstünden, yerdeki teröristin saç rengini bile görüyor. Radara yakalanmıyor. Dragon Lady. Halk arasında, U2 diye bilinen casus uçağı... 24 kilometreden, otomobil plakasını görecek kabiliyete sahip. O kadar yüksekten bakıyor ki, pilotları, astronot gibi giyiniyor. Global Hawk. Bu da pilotsuz... Uydu marifetiyle, başka kıtadan bile yönetebiliyorsun. Kar, yağmur, fırtına, bana mısın demiyor. Keskin gözleriyle 100 bin kilometrekare araziyi tarayabiliyor. Prowler. 5-ALQ-99 diye, sinyal bozucu sistemi var. Bir düğmeye basıyorsun, şak, teröristlerin elindeki telsiz-telefon, elektronik ne varsa, kilitleniyor, kullanılmaz hale geliyor. * ABD, "anlık istihbarat" için bunları tahsis edecekmiş bize. * Bana sorarsanız, bi tane de uzay mekiği versinler... PKK, ay üssü Alfa’da çünkü. * Kardeşim... Daha iki gün önce gördük, adam burnumuzun dibine piknik masası kurdu, üzerinde Apo posteri, kafamıza çuval geçiren Amerikalı general, Irak istihbarat şefi, Barzani’nin İçişleri Bakanı, bizim milletvekilleri, teröristler, hep birlikte, Brezilya’dan futbolcu transfer etmiş gibi imza töreni yaptılar, Biji TV de yayınladı. Hani predator? * E diyeceksiniz ki... Peki nedir bu anlık istihbarat denilen? * - Şu an gireyim mi? - Girme. - An be an gireyim mi? - Girme dedim sana. Budur... * Soruyorsun, anında ne yapman gerektiğini söylüyor... Daha ne predatoru istiyorsun? * Yok hálá istiyorsan... Yüzde 90 körlüğe bile çare var ama, "senin görmek istemeyen gözlerinin" görmesini sağlayacak sentetik diyafram icat edilmedi henüz.
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
#134
|
||||
|
||||
Yılmaz Özdil
yozdil@hurriyet.com.tr 10 Kasım HER ne kadar, tam da mesai saatinin başlangıcına denk geldiği için "9’u 5 geçe"den kuşkularımız olsa bile, kesin olarak 10 Kasım’da vefat ettiğinden eminiz, Atatürk’ün. * Peki doğum günü ne? * Mesela, Leonid Brejnev’in de öldüğü gün, Atatürk’le aynı, 10 Kasım... Ama Brejnev’in doğduğu günü biliyoruz, 19 Aralık. * Şimdi hiç kimse çıkıp, "Efendim, 19 Mayıs, çünkü kendisi öyle söylemiş" falan demesin. Ulusun kaderinin değiştiği gün, 19 Mayıs... Sembolik olarak kendisine bu tarihi seçtiğini kavramamak için, öküz olmak lazım. * Sakın ola, hiç kimse çıkıp, "O tarihlerde doğum günleri kaydedilmiyordu" da demesin... Atatürk’ten 3 yaş küçük İsmet İnönü’nün 24 Eylül’de; 2 yaş küçük Celal Bayar’ın 16 Mayıs’ta doğduğunu nasıl biliyoruz? Hatta... Atatürk’ten 156 yaş büyük Birinci Abdülhamid’in 20 Mart’ta; 391 yaş büyük Ebussuud Efendi’nin 3 Ocak’ta; 614 yaş büyük Japon İmparatoru Go-Uda’nın 17 Aralık’ta; 1981 yaş büyük Julius Caesar’ın 12 Temmuz’da doğduğunu bilmiyor muyuz? * Bunlar devlet adamı olduğu için devlet kayıtlarına girmiş ise... Atatürk ne? * Devlet adamı olmayanlara da bakalım... Atatürk’ten 8 yaş büyük Mehmet Akif Ersoy’un doğum günü 20 Aralık; 14 yaş büyük Tevfik Fikret’in 24 Aralık; 5 yaş büyük Mata Hari’nin 7 Ağustos; 21 yaş büyük mısır gevrekçisi Will Keith Kellogg’un 7 Nisan; 195 yaş büyük termometre mucidi Gabriel Fahrenheit’ın 24 Mayıs değil mi? * Josef Stalin ile Frank Zappa’nın, aynı gün, 21 Aralık’ta; Avusturya İmparatoru Ferdinand ile Maria Sharapova’nın 19 Nisan’da; Johann Sebastian Bach ile Ronaldinho’nun 21 Mart’ta; İbn-i Sina ile Angelina Jolie’nin 4 Haziran’da doğduğunu bilmiyor muyuz? * Bilmesek bile, ansiklopediye, tarih kitaplarına veya internete başvurarak, kolayca öğrenebiliyoruz pekálá. 19 Mayıs, sembolik... Gerçek ne? * Gerçek şu... Mitolojiden Hollywood’a, milattan önceden günümüze, aklımıza gelen gelmeyen herkesin doğum gününü biliyoruz. Atatürk hariç! Çünkü, bu gerçeğin ortaya çıkarılması, izinin sürülmesi, "izindeyiz" diyenlerin göreviydi... Kimse yapmadı. Ebussuud Efendi’yi merak edenler, zahmet edip Mustafa Kemal’i araştırmadı. * Ki, o Mustafa Kemal, vasiyetnamesinde, kız kardeşi ve manevi kızlarının yanında, sadece, Türk Tarih Kurumu’na sahip çıkılmasını istemişti. Sadece... Başka bir şey istemedi. * Sanırım, dünyada, cumhuriyetinin kurucusunun doğum gününü bilmeyen tek cumhuriyet biziz. * "Saat 9’u 5 geçe, Atam Dolmabahçe’de" filan... Tiyatro. Bu ayıp hepimize yeter
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
Master kullanıcısına teşekkür edenler | ||
#135
|
||||
|
||||
Anıtkabir ES geçilen alan
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
#136
|
||||
|
||||
Makama saygı !!!
Acı içinde bakıyorum şu an resime.
Neymiş efendim yaş olarak büyükmüş ve çok samimi ilişkiler içindeymişler onun için gidilmişmiş. Hangi memlekette bir örneği vardır bunun veya bize nerde böyle davranılmıştır. Tamam tamam tabii yaa hatırladım Libya daydı değilmi? !!! Minik ek: Kral, bayraksız uğurlandı Türkiye'ye gelişinde ülkesinin bayrağı göndere çekilerek karşılanan Suudi Arabistan Kralı Abdullah, Atatürk'ün ölüm yıldönümüne denk gelen 10 Kasım'da ayrılırken kendi bayrağının yarıya çekilmesine izin vermeyince uğurlanışı 'bayraksız' oldu Anıtkabir'e de gitmedi Kral Abdullah, geçen yıl gerçekleştirdiği ziyarette olduğu gibi bu yıl da Anıtkabir'i ziyaret etmedi. Suudi yetkilileri, Vahabi geleneklerinde kabir ziyareti olmadığı için Kral'ın Anıtkabir'e gitmediğini söyledi. Anıtkabir ve bayrak konusundaki katı tutumunu değiştirmeyen Kral Abdullah'ın gelişte Cumhurbaşkanı, dönüşte ise Başbakan tarafından uğurlanmasının diplomasi kulislerinde rahatsızlık yarattığı ileri sürüldü. Kral Abdullah, kaldığı Swissotel'de dün Başbakan Erdoğan'ı kabul etti. Erdoğan-Abdullah görüşmesi sürerken Cumhurbaşkanı Gül de otele gelerek toplantıya katıldı. Cumhurbaşkanlığı kaynakları, Abdullah Gül'ün Kral'a veda etmek için otele geldiğini söyledi.
__________________
“Çalışmadan, öğrenmeden,yorulmadan rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getiren milletler önce onurlarını sonra hürriyetlerini daha sonra da geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK |
#137
|
||||
|
||||
Geziden notlar
Notlar...
Barı duvar örüp kapattılar # Kral Abdullah'ın kaldığı Swissotel'in personeli dün 09.05'te lobide saygı duruşunda bulundu ve İstiklal Marşı söyledi. # Rejim yapan Kral Abdullah'ın yemeklerini hazırlamak için altı aşçısı beraberinde Ankara'ya gelirken, hangisini tercih edeceği bilinmediği için sevdiği 15 ayrı meyve soyularak odasına gönderildi. # Türk lokumunu çok seven Kral'ın odasına sürekli lokum takviyesi yapıldı. Gül de önceki gece verdiği yemek mönüsüne kahvenin yanına lokum ekletti. # Kral'ın çalışma mekânı olarak ayrılan Concerto Restaurant'ın bar bölümü, Kral'ın isteği üzerine 'duvar örülerek' kapatıldı. Odalardaki minibarlardaki içkiler de toplatıldı. # Kral dairesinde Abdullah'ın Suudi Arabistan'daki yaşam koşullarının aynısı oluşturuldu. Evinde kullandığı havlular, seccade ve Kuran-ı Kerim, 10 ayrı marka parfüm odaya konuldu. # Otelde şifreli yayın kapatıldı, Arap kanallarının izlenmesi için özel uydu anteni takıldı. # Kralın odası 24 saat boyunca 23 derece sıcaklığa ayarlandı. # Suudi heyetinin talebi üzerine otelin bir salonu mescide çevrildi. Ancak yüzlerce kişilik heyette bir iki kişi dışında mescidi kullanan çıkmadı.
__________________
“Çalışmadan, öğrenmeden,yorulmadan rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getiren milletler önce onurlarını sonra hürriyetlerini daha sonra da geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK |
dentist kullanıcısına teşekkür edenler | ||
buena vista (12-11-2007), Gozlemci (12-11-2007), Master (12-11-2007), meraklı (12-11-2007), Ramo (13-11-2007) |
#138
|
||||
|
||||
%47 nin seçimi ama %53 ün onuru????
Afganistan' da çekilmiş, Hikmetyar'ın dizi dibine oturma fotoğrafını hatırladım birden. 4-5 yıl önce ilk fotoğrafı kıyasıya eleştiren toplumduk, şimdi 2-3 cılız tepki ile alıştırılıyoruz etek dibine ilişmeye.
|
neron kullanıcısına teşekkür edenler | ||
buena vista (12-11-2007), Gozlemci (12-11-2007), Master (12-11-2007), meraklı (12-11-2007), Ramo (13-11-2007) |
#139
|
||||
|
||||
paranın yakışığı
Adamın parası çok efendim
Buşt un da parası çoktu mesela tayyip oturduğu yerin dibine kadar gitti biz de para yok olmaması gerekiyo zaten malum para puşta yakışır der atalarımız da, tayyip bi busht un gül de öbürünün ayağına neden gider onu çözemedim var bi puştluk bu işlerde |
#140
|
|||
|
|||
%47 yarım ekmek köfteye, 1 paket bulgura, 1 çuval kömüre oy vermemişmiydi? Bence, bu şekilde oy alanla oyu veren arasında bir fark olamaz.
|
Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Konu Seçenekleri | Bu Konuda Ara |
Modları Göster | |
|
|