Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Ser'den, Sera'dan. - Sayfa 4 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Bahçıvanlar > Sera
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Ser'den, Sera'dan.
Konudaki Cevap Sayısı
387
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
208192

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #31  
Eski 12-09-2006, 11:49
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı İki

Ya sam yeli değmiş ya da benim bilmediğim bir “derde” tutulmuş, kökü hemen, delikli volkanik kaya ve betonun bitişiğinde bulunan, uçlarını eğreti tellere tutuşturarak gölgesinden yararlanmaya çalıştığım asmanın altında oturuyorum.

Sadece oturmuyor kitap okuyorum, sanırım! Bilmiyorum. Belki de hiçbir şey okumuyorum. Ya da ne okuduğumu bilmiyorum yahut içimi okuyorum.

Duman’ın havlamasıyla irkiliyorum, onun havladığı yere başımla birlikte gözlerimi de çeviriyorum, sıra dışı bir şey göremeyince çalışanların “Reşo” diye çağırdığı Duman’la göz göze geliyorum ama onun gözleri o kadar da belirgin değil. O yine uyarı havlamasını bağlı olduğu zinciri iyice gerdirerek sürdürüyor.

Seranın kirli yan naylonlarına düşen gölgeden birinin bu tarafa doğru çekinerek ama istekle geldiğini görüyorum.

Umursamıyorum.

Sera boyunun bittiği yerde, yaklaşık olarak bana uzaklığı 37,2 cm. olan bir yerde, bir adam duruyor ve Duman’ın havlamasına ara vermesini bekliyor gibiydi. Aradığı kişinin “ben” olup olmadığına emin olmak için benim Duman’ı sevgiyle azarlamamı fırsat bu fırsat diyerek seslendi:

- Emin Bey!

“Efendim” demeden önce bu ses tonunun belleğimdeki seslerle bir ilişkisi var mı, diye karşılaştırmasını yaparken, bana seslenen kişi sanırım duymadığımı zannederek yeniden ve biraz daha yüksek ve de müşfik bir sesle:

- Emin Beyyy!

Ona doğru ürkek bir sevgiyle seğirttim. Dolandık birbirimize.

Ya sam yeli değmiş ya da benim bilmediğim bir derde tutulmuş asmanın altına yürüdük, kollarımız belimize dolalı olarak.
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (18-09-2006), Ramo (20-09-2006), zumbul (27-09-2006)
  #32  
Eski 12-09-2006, 15:35
serdarkus - ait Avatar
serdarkus serdarkus bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 317/1236
52 Mesaj ına 2228 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Kırka kırk sıfır koyarsan dört yüz dodesilyon eder!.

Alıntı:
Emin´isimli üyeden Alıntı
Kuş gibi uçarak geleceğini umuyordum, seraya. Biraz geciktin ama sağ salim geldin ya, önemli olan o, Sayın serdarkus abim.

Çarpa çarpa mı geldin, çok mu yorularak geldin, bilemiyorum. Bir deste mani ile geleceğini sanıyordum.

Havamı bulmam 40 günümü alır.

Kırkım çıkmadan bir şey diyemiyorum. Hele o günlere bir erişelim.

Ya kırklara karışırız, ya seraya dolanırız!

İkili haneler başlayıp da sıra sayısını şaşırttırmadan, hemen bir çıktı yapayım.

Dolaylı olarak bir zamanlar yazmıştım, yaklaşık dokuz aydır borsada yokum. Artı ilave, buna bir de özel ve genel sebeplerden, internete ayırabildiğim süre arasıra aceleyle onlarca sayfaya bi gözgezdirip hemen kaçmamı gerektirdiğinden, bu durumda bu kadar oluyor.

Yeni topiği hafta sonu farkettim, detaylı okuyamadım. Dün okudum ve tabii ki dedim, hemen yazmak lazım. Ancak, selamlar verilmiş,sıra boyu sağ eller göğse hafiften dokundurularak merhabalar tamamlanmış, tatlı sohbet başlamış. Bu durumda iki çift yakışıklı söz bulayım derken olayın aktüalitesi biteecek.. ehven-i şerdir dedim, hemen karaladım.

Verilmiş çok söz, yapacak çok iş ve yazacak çok laf var.. ama olmuyor. Olsun, yeter ki gönüller bir olsun.

Yazana zorluk vermeyen yazı, okuyana zevk vermezmiş. Yazmaya emek harcayan herkese kolaylıklar olsun derim.
__________________
eNiyi sistem, uygulayabildiğindir..
Alıntı ile Cevapla
serdarkus kullanıcısına teşekkür edenler
bikmisbroker (12-09-2006), dentist (12-09-2006), Emin (12-09-2006), neron (13-09-2006)
  #33  
Eski 12-09-2006, 15:59
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Üç

Ya ben içimden, o dışından ya da o içinden, ben dışımdan konuşmaya başladık.

“Burayı nasıl da elimle koymuş gibi buldum” dercesine güvenli bir hoşluk yayılmıştı, yüzünden başlayarak tüm bedenine.

“Herkesin selamını getirdim sana, güzel insan.”

“Herkesten” kastını açmasını bekledim, sessizleşerek.

Birçok isim saydı, daha önce hiç duymadığım, herhangi bir yerde karşılaşmadığım isimler, lakaplar, takma adlar, rumuzlar. Bazılarını da açıklıyordu üstelik. Çok dikkat ediyordum ağzından çıkan her söze, açıklamaya ama anlayamıyordum yine de.

“Çok durgunsun be Emin. Seni zayıflamış gördüm, desem inan lütfen.”

Ağır ve tedirgin, ağır ve çekimser, mutlu ama dertli bir “gölge insan” dikildi konuşmamızın yanına. Ağır ve titrek konuştu, çaya buyur ediyordu.

“İrina Hanımın büyükannesi olmalı?” dedi göz kırparak veya düşündü.

“Yok. İnci Halam” dedim veya düşündüm.

Ya sam yeli değmiş ya da benim bilmediğim bir derde tutulmuş ama mutluluğu elinden bırakmamak için çektiğim alüminyum tele dolanmış asmaya çarptı kafasını, misafirim; çay içmek için çağrıldığımız yere kibarca seğirtirken.

İşte, o anda, birkaçı yeşil ama birkaçı da sararmış asma yaprağıyla birlikte; bir kibrit kutusu kadar ya var, ya yok, yani en fazla 5 santimlik, sırtı parlak mı parlak bir yeşille kaplı, gözünün bitiminden başlayıp, ta kasıklarına kadar koyu gri bir şeride sahip, karnı beyazımsı sarı, tırnakları süslü toplu iğne başı gibi topak topak olan Hyla Arborea düştü, ekonomik olsun diye çok kabaca, üstünkörü sıvadığım betonun üzerine.
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (18-09-2006)
  #34  
Eski 12-09-2006, 23:45
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Dört

O da dâhil olmak üzere üçümüz de zıpladık. Hyla Arborea düştüğü dala doğru, bizler de yana doğru.

“Korkmayın zehirlidir ama bir şey yapmaz,” diye bir ses yaladı kulaklarımızı ama konuşan misafirim değildi! Ben de değildim!

Ya ben içimden ya da o içinden söylemişti ama nasıl duyulmuştu bu ses? Yoksa bizim dışımızda biri mi konuşuyordu?

Ya biz onu aranıp bulduk ya da o bize göründü.

Ben şaşkındım ama ilk misafirim değil.

Hoş geldiniz, demeden önce eşkâlinin belleğimdeki görüntülerle bir ilişkisi var mı, diye karşılaştırmasını yaptım, az önce ilk misafirimin ses tonuna yaptığım gibi.

Tanımadı, belleğimdeki izler bu kendinden olabildiği kadar emin ve güzel konuşan sesin sahibini.

Akıcı konuşmasını durduğu yerden sürdürdü:

“Bu coğrafyada buna ‘Ağaç Kurbağası’ derler.

Üreme zamanı dışında suya gitmezler.

Bazılarının her zaman borsaya gitmemesi gibi!

Ağaçlarda ve bazı bitkilerin üzerinde dolanır, günlük nafakalarını çıkarırlar.

Renk değiştirme özellikleri nedeniyle kolay kolay görünmezler. Güneşin batmasına yakın faal olurlar.

Derilerinden bir salgı salgılarlar ve bu salgı kuvvetli bir zehir içerir.

Bazı söylentilere göre bunları yiyen otoburlardan mesela koca bir boğanın öldüğü söylenir ama palavradır.

Bilmem açıklayabildim mi?

Yoksa açıklama yapmasa mıydım?

Öyle tırsmış olarak kalsa mıydınız?”

Güldü.

Biz de güldük.

Sesini değil ama konuşmasını yazısından anlayıp ya da anladığımı sanıp bu ikinci misafirimle tokalaştık, öpüştük ama tokalaşıp öpüşmek kesmedi sarıldık ve plastik koltuklara doğru yürüdük.
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (18-09-2006), bikmisbroker (13-09-2006)
  #35  
Eski 15-09-2006, 11:50
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Beş

Ya çok gevşemiştim mutluluktan ya da derdimin derinindeydim.

Anamın Pertek’ten gelirken küle gömüp, çaputa doladığı karpuz çekirdeklerinden ekilen sadece beş tohum, boy vermiş, kol atmış, meyveleri voleybol topu kadar olmuşlardı Antalya’nın sıcağında.

Anam, oylumunun hemen başındaki ucu çamaşır mandallarının ortasındaki yay gibi kıvrılmış ipliksi sürgün veya kimilerinin dediği gibi kulakçığı kurumaya başladığı için sabah erkenden hasatladığı, bolca karlanan buzdolabında soğuttuğu karpuzu korken, bizler masadaki rakı bardaklarını elimize alarak yer açıyorduk, kan kırmızı cam tabağa.

Annem de: “Oğul ele gevrek ki; piçağı soğar soğmaz cırrr dedi, baştanbaşa!” cümlesini kuruyordu masanın göbeğine doğru, övülsün beklentisiyle.

Seslerin savrulup, yittiği bir an “Kuru yemiş beni kuruttu, yaş yemişlerden; Arapların kutsal buldukları, Avrupalıların bunu egzotik bir meyve olarak gördükleri, Ali Kırca’nın da ana haber bültenlerinde şöyle vitaminli, böyle mineralli diye birkaç gün aralıklarla ahaliyi aydınlattığı yaş yemişin peşindeyim.

Sebze Meyve Haline gelmeden ağaç üzerinde pazarlanan Fellahyemez, Suruç, Silifke Aşısı, Çekirdeksiz, Hicaznarı ve Beynarı’nın araştırmasını yapıyorum.

Ama Harnup Güvesinin zararına uğramamış, güneş yanığı olmayan ve de çatlamamış narlar olmalı.

İkimiz de şaşkın, onu dinliyoruz. Bizi işletip, işletmediğine emin olmaya çalışıyoruz. O devam ediyor, balköpüğü sözlerine!

Ya çok gevşemiştim mutluluktan ya da derdimin derininde olmalıydım ki, çıt çıkarmadan dinliyordum.
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (18-09-2006), bikmisbroker (16-09-2006)
  #36  
Eski 18-09-2006, 09:05
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Altı

"Şu 11 tonluk Fatih kamyonlar var ya! İşte onlardan 72.727 kamyon dünyada nar üretimi yapılmaktadır.

Bizim coğrafyamızda ise; şimdi artmıştır belki ama 1997 yılına göre 5.090 kamyon nar üretilmiştir.

Bu mübarek meyveyi sadece yemekle tüketmiyor insanoğlu. İlaç, boya, mürekkep, yağ, hayvan yemi, sirke gibi ürünlerin elde etmek için de kullanıyor. İleriki yıllarda önemli bir endüstri bitkisi olacağını düşünüyorum.

İspanya, Tunus ve Türkiye bu meyveyi ihraç eden önemli ülkelerden biridir.

Yoksa bu bilgileri size söylemese miydim?” diye de noktaladı.

“He oğul he!” diye söze giriyor annem. “Dişim hiç yoğ, sadece damağ, çoğ da sevim mubereği. Bıldır, bizim herif biloma getirdi. Oturdum teneledim, tasa doldurdum, avuç avuç ağzıma alim, suyunu emim, çeçini tüpürim. Ele biloma galmıştı tasta. Goydum terezyonun üstüne, sabahleyin dedim bi avuç dâ yêm, elimi tasa soğtuğumdan çektiğim bi oldu. O ne sancı, o ne afat ağrı anam! Gözlerimden yaş geli, ağlim, zonkli parmağım. Gıçın gırıla akrep, demek damdan düşmüş tasın içine, vurdu beni, ağzımdan burnumdan fitil fitil geldi, hemen motorun sepetine koydular yalla Ocağa.

“Ne çok seviyorsun konuşmayı, anne!” diyorum içimden yüzüne karşı.

“Senin de benden geri kalır yanın yok” der gibi baktığını sezip, biraz da utanarak masaya eğiyorum yüzümü ki, ne göreyim!
Mavimsi beyaz rakı bardaklarımız nar rengi, nar suyu ile dolmuş!

Sıcak üfleyen bir hava dolanıyor ortamda.

Ya gevşemiştim dinginlikten ya da derdin derininden birkaç boy yükselmiştim mutluluğa doğru.
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (18-09-2006), bikmisbroker (18-09-2006)
  #37  
Eski 19-09-2006, 09:13
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Yedi

Nar sularını ne zaman içtik, masadan ne zaman kalktık hatırlamıyorum!

Habersiz bir ses ortalığı irkiltti:

“Eskiler alırım, hurdalar alırım. Naylonlar, demirler, bakırlar alırım. Hade hurdacı geldii hurdacıı!”

Çok gıcık bir ses yayın cihazı ile sesleniyordu Hurdacı, geçip gitmedi, durdu. Pazarlık mı yapıyor yoksa acelesi olmadığı için dinleniyor muydu, Huylu Musa Amcanın asmasının gölgesinde?

“Bu da yatırımcı, ha Petkim, ha Ereğli, ha da Sarkuysan almak gibi bir şey,” dediler. O zaman yan yana olduğumuzun farkına vardım!

O gıcırtılı kamyonetinin teybinden sesler havalandı: “Tabip, sen elleme benim yaramı, beni bu dertlere salanı getir…”
Hırpp diye kesildi sözün burasında.

“Ağrı dağın eteğinde uçan güvercin olsam, türkü olsam dillerde cano…” sözleriyle yeniden başladı ama devam etti mi, hatırlamıyorum.

Ama biz üç kişi yönümüz aynı yöne doğru olarak, anlayacağınız yüzlerimize bakmayarak konuşuyorduk, nedense! Baktığımız yönü, şimdi tam olarak hatırlamıyorum!

Üçümüz de neredeyse uçarak koşup gelen birini gördük. Gördük görmemize ama gördüğümüzle yanımıza gelmesi aynı anda oldu.

“Hızır” dedik, galiba aynı ağızdan yoksa sadece ben mi demiştim, diğer ağızları da yedeğime alarak?

Bana elindeki rengârenk Gerberaları uzattı. Öpüştük. Daha önce gelen misafirlerimi de öptü, gülümsedi.

“Siz gülün dikenlisini severdiniz, dikenlerine şükredermişsiniz!” dedim gözlerimle.

“Evet, dikenlerin varlığına sevinirim, onlar, güzelliğin hoyratça tüketilmesini bir nebze olsun önlerler,” dedi; gözlerimin tümcesine.
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (22-09-2006), kasved (02-10-2006), zumbul (20-09-2006)
  #38  
Eski 20-09-2006, 07:11
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Sekiz

Üç habersiz gelen konukla birlikteydim.

Kime ne diyeceğimi, nasıl davranacağımı, ek olarak daha ne sunacağımı düşünedururken “Nasıl ve nereden geldiniz buraya kolay oldu mu?” diye bir soru sordum, maksat lafa tutmak, onlar konuşurken ben neler yapabileceğimi düşünmeye devam edecektim!

“Ben, Torosları aşarak geldim, dedi ilk konuğum.

İkinci konuğum sadece “Çok kolay geldim,” demekle yetinmedi ve “ama nereden ve nasıl gelmemizin ne önemi var? Önemli olan sağ salim gelmemizdi ve geldik, işte!” diye de ekledi.

Sahi, nereden ve nasıl gelmelerinin ne önemi vardı, öyle ya da böyle gelmişlerdi, işte!

Dedim ya, ben de merak etmiyordum zaten nereden geldiklerini, zaman kazanmak için bir soru atmıştım ortaya. Uzun uzun, allandıra, ballandıra anlatacaklarını ummuştum!

“Nar suyu ve rakıdan sonra ne içilebilirdi, gene rakı ve nar suyu mu?” sorusunu çok hızlı bir biçimde kendime sormuş, cevabını da hemen rakı şişesine hamle ederek vermiştim.

Dolan her bardağa gereken çeki düzeni verdikten sonra ellerine tutuşturuyordum. Üçüncü bardağı üçüncü konuğuma uzattığım an “Çok rahattı yolculuğum, denizden geldim. Buraya ise Güneybatı istikametinden…” der, demez kafam karıştı ve elimdeki bardakla bağımı kesip:

“Ama nasıl olur! Oradan geçiş yok, Düden Çay’ını nasıl geçtiniz? Köprüsü yok ki!” dedim ve ekledim: “Yoksa Düden’in yer yer yaptığı gibi karstlı zeminlerden, düdenlerin içinden mi yol buldunuz, kendinize?”

Diğerlerinden açıklama geldi ya da benim birden bire aklıma geldi.

“O, su üzerinde de yürüyebilir!”
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (22-09-2006), darius (20-09-2006), neron (20-09-2006), zumbul (20-09-2006)
  #39  
Eski 20-09-2006, 15:09
Master - ait Avatar
Master Master bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kalamış
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 6.503/2290
5427 Mesaj ına 23007 Kere teşekkür edildi
Cherry Eskilerden.....

Bütün gayretinin üzerine seneleri de ekledi...ve suyun üzerinde artık yürüyordu..

Dile kolay 17 sene çalıştı çabaladı,nelere katlandı....

Koşturarak Ustasının yanına gitti....

Ustam ustam sayenizde oldu artık suyun üzerinde yürüyorum..dedi...

Güzel dedi usta...Peki unutabilirmisin ?
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez
Alıntı ile Cevapla
Master kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (22-09-2006), janus (20-09-2006), neron (20-09-2006), Ramo (20-09-2006), zumbul (20-09-2006)
  #40  
Eski 21-09-2006, 09:32
Emin - ait Avatar
Emin Emin bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Mar 2006
Bulunduğu Yer: Antalya
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 305/762
198 Mesaj ına 2281 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Dokuz

Bu buluşmanın esbabımucibesini sormaya cesaret edemedim ama soran gözlerle baktım.

“Seni yerinde görmek istedik. Damlanı bütünleme gayretini, derdinin kökünü, yaşama odaklanma biçimini ama her şeyden önce samimiyetini sınamaya geldik,” demediler ama der gibi baktılar bana.

Ben de onlara “öyleyse, üzüldüm” demedim ama der gibi baktım.

Gerildik, gerginleştik ama maskelerimiz vardı yüzümüzde, görülmüyor, hissediliyordu.

Mahsuni Baba, Hacıbektaş’tan kalkıp gelmiş, sanki sam yeli değmiş asmanın arkasında sazıyla türküsünü söylüyordu, bize görünmeden. Söylediklerinden sadece “sevme”ye takıldı kulağım:

“Adamın adam sevmesi / geçti hayli zaman oldu”

İtiraz ediyordum içimden ama duymuyordu. “Seyrekte olsa adam adamı da sever” diyordum, benim bile duymayacağım bir sesle, Mahsuni Şerif’e sufle veriyordum, o da kayboldu, yitti. Sanki yoktu.

O yokluk anında “Hey erenler, pazarım var!” diye bir başka ses dikkatimizi çekmeye çalıştı ve başardı.

Sanki ben çok tanıyormuşum gibi, buyur edip, Cevri Baba’yı (Nejat Birdoğan) tanıştırdım konuklarıma ve ağzından almak için lafı, sordum:

“Ya Cevri Baba, sahi ne satarsın?”

Cevri Baba da bize dedi ki:
Hey erenler pazarım var
Hal ehline hal satarım
Terazim, tartım bulunmaz
Doyumuna bal satarım
Tezgâh üstü söz söylerim
Sözümü gülle peylerim
Hasmı sitemi neylerim
Ben dikensiz gül satarım
Erenler bir pazar kurdum
Hak hak dedim döndüm durdum
Aşkın mühürünü vurdum
Dost zarfına pul satarım
Ben sarrafım inci düzdüm
Gevher denizinde yüzdüm
Akıl süzgecinden süzdüm
Cevri aklı kul satarım
Alıntı ile Cevapla
Emin kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (22-09-2006), bikmisbroker (24-09-2006), dentist (21-09-2006), kasved (02-10-2006)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 02:10 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce