Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Siyaset-Serbest kürsü - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Dünya Hali > iç-dış politika
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Siyaset-Serbest kürsü
Konudaki Cevap Sayısı
13
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
13937

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #1  
Eski 05-03-2006, 17:50
hakanen - ait Avatar
hakanen hakanen bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 22/24
3 Mesaj ına 47 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Siyaset-Serbest kürsü

Siyaset ile ilgili her türlü yazı ,konu ve düşünce için serbest kürsümüz olsa iyi olur diye düşündüm.Hararetle www.acikistihbarat.com u tavsiye ederim.
Alıntı ile Cevapla
hakanen kullanıcısına teşekkür edenler
Ramo (05-03-2006)
  #2  
Eski 06-03-2006, 12:10
hakanen - ait Avatar
hakanen hakanen bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 22/24
3 Mesaj ına 47 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

28 Şubat’ın yıldönümü için çarşaf çarşaf yazılar, yazı dizileri hazırlayanlar mesele 1 Mart’a gelince ne hikmetse konuyu “es” geçiyorlar. Oysa o 1 Mart tezkeresinin arka planında bir ülkenin fiili bir işgalle burun buruna gelmesi ve kelimenin en basit haliyle nice nice ihanetler yazılıdır.

Allah’dan Çek Dışişleri Bakanı çıktıda da Vatan gazetesinde konuştu. Okumuşsunuzdur Svoboda Abdullah Gül’e atfen aynen şunları söylüyor:
“Türk Dışişleri Bakanı bana Amerika Irak’tan çekilirse İran önce Irak’a, sonra Türkiye’ye rejimini ihraç eder. O sebeple Koalisyon Güçleri Irak’dan ayrılmamalı” dedi diyor.
Cümledeki inanılmaz trajedinin bilmiyoruz farkında mısınız?
Abdullah Gül “Irak’da işgal devam etsin” diyor ve muhataplarını işgalin devamı için iknaya çalışıyor.
--------------------------------------------------------------------------------
Yok böyle bir şey diyeceksiniz ama var işte, hem de buz gibi var!
Bırakın işgalin devam etmesini biz bu hükumetin Irak’da işgalin önünü açtığını, hatta en hafif ifade ile ABD’nin bu savaş için ikna edildiğini de (cesaretlendirildiğini de) biliyoruz.
O sebeple gelin isterseniz 1 Mart tezkeresinin reddinin yıldönümünde Abdullah Gül’ün açıklamalarını bir kulağımızda tutarak, bu hükumetin Irak’ın işgalinde hangi cinayetlere imza attığına bir göz atalım.Göz attığımızda şunu göreceğiz:
“Bu hükumetin Irak’a atılan her bomba da, Irak’da ölen her çocuğun kanında payı vardır, günahı vardır.”
Bunları Biliyor muydun ey Türkiye? diyoruz:
1– Mart tezkeresi Meclisten geçseydi şayet 65.000 Coni, 285 uçak ve 65 helikopter topraklarımızda konuşlanmış olacaktı. Dikkatlerinizi çekiyorum, Irak’a geçmek için değil, topraklarımıza konuşlanmak için.
2– Tezkerenin Meclise sunulduğu gün Maliye Bakanı Kemal Unakıtan özellikle Doğu kökenli Bakanlardan yükselen itirazlar üzerine “Beyler, bu tezkereyi çıkarmak bizim misyonumuzdur” demişti. Misyon kelimesinin anlamını sağduyulu okuyucunun engin ferasetine bırakıyorum. Bu iktidarın kimler tarafından ve niçin kurulduğunu bu kavramdan çıkarabilirsiniz!
3–Tezkere pazarlıkları sırasında Amerika ısrarla Samsun ve Trabzon limanlarını talep etmişti. Ancak bu limanları niçin istediği hiçbir zaman anlaşılmadı. Ancak Irak için talep edilmedikleri belliydi.
4–Tezkere görüşmelerinin hiçbir safhasında ABD şu bir şeyden asla ödün vermedi:
“ Kuzey Irak’a asla giremezsiniz.” Hatta Nato ülkelerinin birbirlerini haberdar ettiği silah IFF kodunu dahi Türkiye’ye vermemişti. Yani Irak’a girmiş olsaydık Türk askerine ateş açacaktı!
5–Amerikalılar tezkere görüşmelerinde öyle sıkı pazarlık yürütüyorlardı ki, Conilerin takacağı yaka kartı parasını dahi bizden talep etmişlerdi.
6–Tezkerenin reddine rağmen Amerikalılar hükumetin bulduğu çeşitli formüllerle İskenderun ve Mersin limanına yığdıkları silahları Kuzey Irak’a geçirmeyi başarmışlardı. Bu açık bir şekilde Anayasa’ya aykırı idi!
7– Tezkerenin reddi sebebiyle Washington’un Türkiye’yi sıkıştırdığı bir dönemde Abdullah Gül aynen şu sözleri söylemişti:
“Ayıp ediyorlar. Neler yaptığımızı açıklamak zorunda bırakmasınlar bizi.”
8– Abdüllatif Şener de bir MGK toplantısında şu soruyu sormuştu: “Bu Amerikalılar ya topraklarımızı terk etmezse ne olacak?”
9– Ankara’da Türkiye’ye ayak basan Conilerin genelev meselesi dahi tartışılmıştı. Hem de en tepelerde bir yerde!
10– Nevzat Yalçıntaş Mecliste yaptığı konuşmada tezkereyi en çok savunan isim olmuştu ve o gün pek çok milletvekilinin gözünde itibarını yitirmişti.
11–Amerikalılar hava sahamızı Milli Savunma Bakanımızın ifadesiyle tam 4300 kez kullandılar. Yani Irak’a atılan her bombada bu hükümetin payı vardı.
12– Irak savaşının başlamasına 3 ay kala Tayip Erdoğan’ı ziyaret eden Paul Wolfowitz aynen şunları söylemişti:
“Bu savaşın çıkması noktasında Tayip Bey bizi cesaretlendirmiştir!”
13– 1 Mart tezkeresinin intikamı olarak planlanan Süleymaniye çuval baskınının tarihi 4 Temmuz’du. Yani ABD’nin kuruluş günü! Bu bir tesadüf müydü bilinmez ama 11 subayımızın çuvala sokulduğu gün altı çizilecek üç önemli olay vardı:
– Türk subayları Kerkük’e çuvallayarak getiren Amerikalıları, asker arkadaşları havaalanında ‘4 temmuz kutlu olsun’ diye karşılamışlardı.
– ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson olaydan haberi varmışçasına o yılki Kurtuluş Günü kutlamasını bir gün öncesine çekmişti. Böylece olabilecek eleştirilerden kurtulmuş oluyordu.
– ABD Türkiye’nin kurtuluş senedi olan Lozan’ı tanımamıştı.
14– Çuval Baskının duyulmasının ardından Başbakan meyve bahçesi açılışına katılmış, Dışişleri Bakanı Kayseri’ye Liseden arkadaşları ile mantı yemeye gitmişti. Gazetecilerin “Ankara’da olmanız gerekmiyor mu” sorusuna Başbakan tek işimiz bu konu değil demişti.
15– Çuval olayından sonra Süleymaniye düzenlenen toplantıya biz Tuğgeneral seviyesinde katılırken, Amerikalılar yüzbaşı rütbesiyle katılmayı tercih etmişlerdi. Türk komutan toplantıya katılmadan salonu terk etmişti.
16–Amerikalılar Baskın için hiçbir zaman özür dilemediler!


www.acikistihbarat.com
Alıntı ile Cevapla
hakanen kullanıcısına teşekkür edenler
bikmisbroker (26-04-2006), horcan (06-03-2006), Ramo (12-03-2006)
  #3  
Eski 16-03-2006, 12:41
hakanen - ait Avatar
hakanen hakanen bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 22/24
3 Mesaj ına 47 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Geçenlerde Cumhuriyet Gazetesi’nde, Adana’da Mustafa Kemal’i yok sayan bir Çanakkale gösterisi sahnelendiğine ilişkin bir haber vardı.

Geçmişte de zaman zaman yine Çanakkale’de “tarikat ehli” yeni nesil turist “mihmandarlarının” savaşı doğaüstü güçlere bağladıklarının eleştirildiğini anımsıyoruz.

Güzel…

Attila İlhan’dan sonra gazetenin kan kaybettiğini görüyoruz. Yeri doldurulamadı. Toktamış Ateş’in ise yokluğunu “fark etmedik” bile.

Aslında Toktamış’ın arkasından bir kişinin daha “gitmesi” lâzım.. O kendini biliyor.

15 Mart 2006 günü gazete “Çanakkale” eki verdi.


--------------------------------------------------------------------------------

24 sayfalık büyük boy ekin kapağında Yunanlıların savaş hilesi olarak Anadolu’ya soktukları meşhur atın ahşap-salaş heykeli ile bir sütçü beygiri yer alıyor. Alt başlık “7 Bin yıllık tarihi ile Türkiye’nin İncisi”..

Ek’te 37 ayrı yazı var. Turizm var, Troia var, Dardanel var, Troas kenti var, İda Dağı var, Kapadokya var..

Ama “Çanakkale 1915” yok..

İki yazı var, o da mevcut yönetimin “barış-diyalog-hoşgörü” takıntısını eleştirmek amacıyla yazılmış ve mecburen de olsa “dolaylı” olarak bahseden yazılar.

Çanakkale 1915’i yok sayanların; Akepe’nin Adana ve Çanakkale’de Mustafa Kemal’den bahsetmemesini eleştirmesi hiç yakışık alır mı?

Sonra Emre Kongar soruyor; “Türkiye’de Milliyetçilik neden Yükselişte?” diye..

Sahi, neden yükselişte?

“Anadolu Aydınlanmaları” bağlamında Çanakkale, 1915’i ve Mustafa Kemal’i yok sayarak mı aydınlanacak? 15 Mart 2006

“57’iNCİ ALAY ÇANAKKALE’DE, TRABLUSGARP’TA, FİLİSTİN’DE, SAKARYA’DA

57’inci ALAY KARABAĞ’DA, KARASU’DA, KERKÜK’TE, KIBRIS’TA

57’İNCİ ALAY HERYERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ”



www.acikistihbarat.com
Alıntı ile Cevapla
hakanen kullanıcısına teşekkür edenler
bikmisbroker (26-04-2006)
  #4  
Eski 16-03-2006, 12:47
hakanen - ait Avatar
hakanen hakanen bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 22/24
3 Mesaj ına 47 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Açık İstihbarat Türk Hava Yollarına Soruyor



1) THY'nin 1.5 milyar dolarlık anlaşmayla almayı planladığı 36 Airbus uçağından teslim edilen ve Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı bir şovla hizmete giren Airbus A-330'ların; "AirShow" sistemi neden çalıştırılmamaktadır?

2) Çalıştırılmama sebebi; bu sistemin kullandığı ve yolculara da gösterilen haritada; Türkiye'nin toprakları üzerinde "Büyük Ermenistan" ve "Büyük Kürdistan" haritasına yer verilmesi midir?

3) Bu vahim kışkırtmayı düzeltmek için ne tür girişimlerde bulunulmuştur?

4) Sürekli "win-win"'den sözederek, oyun teorisini oyuncağa çeviren Başbakan Erdoğan'ın da katılığı açılış uçuşunda bu Air Show devreye sokulmuş ve aralarında Başbakan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Maliye Bakanı Unakıtan'ın da bulunduğu heyet bu haritayı görmüş müdür?

5) Tayyip Erdoğan'ın "yakın dostu" Chirac'ı, "Hemen Schröeder'e telefon edip, müjdeyi vereyim" diyecek kadar sevindiren bir anlaşma sonucu Türkiye'nin parasıyla rezil edilmesi anlamına gelen bu kasıtlı hata ne zaman düzeltilecek ve hatanın sorumlularına ne gibi bir bedel ödettirilecektir?

Millet Bilmek İster.

Saygılar

Açık İstihbarat

www.acikistihbarat.com
Alıntı ile Cevapla
hakanen kullanıcısına teşekkür edenler
bikmisbroker (26-04-2006), Ramo (28-03-2006)
  #5  
Eski 28-03-2006, 08:29
hakanen - ait Avatar
hakanen hakanen bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 22/24
3 Mesaj ına 47 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Ankara''ya birbiri ardına Amerikan yetkililerinin gelmesi hayra alamet değil. Yılbaşından bu yana Ankara''ya kimler gelmedi ki??? CIA ve FBI Başkanlarından, Amerikan Dışişleri Bakanına ve Dışişlerinin iki numaralarına kadar bir dünya isim Ankara''yı ziyaret etti. Son günlerde Terörizm konferansına gelen Amerikan Genelkurmay Başkanı ve İran konusunda Ankara''ya geldiği anlaşılan Dışişleri bakan yardımcısını da bunlara ekleyip, yaklaşık bir ay evvel Uluslararası Aton Enerjisi Kurumu (UAEK)''nda görevli Amerikan büyükleçisinin gezisini de hatırlayacak olursak, uzun bir liste yapmış oluruz.

Bu geziler ve Ankara''daki görüşmeler sırasında söylenenler ''eniştem beni niye öptü'' darbımeselesine benziyor. Çünkü durup dururken, yine Amerika''nın en güvendiği müttefiki oluverdik. Konuşmalar genellikle söyle başlıyor. İran''ın nükleer silah yapmakta olduğuna ait deliller sunuluyor. Bu delillerden hareketle, İran''ın bölge güvenliği için bir tehlike olduğuna karar veriliyor. Ve bu ülkenin mutlaka ama mutlaka durdurrulması lazım geldiği söyleniyor. Tabi bu arada Türkiye''nin Amerika açısından ne kadar lüzumlu ve ne kadar kıymet verilen bir müttefik olduğu bizimkilerin gururunu okşamak maksadıyla söyleniyor.
--------------------------------------------------------------------------------
Konuşmalarda taktiksel olarak İran''a karşı silah kullanma seçeneğinden bahsedilmiyor. Ama Bush''un bizzat kendisinin askeri seçeneği dışlamayan konuşmalar yaptığı hatırlatılınca, buna hak veriliyor ve Başkan''ın böyle konuşması gerektiği söylenip, zaten askeri seçeneği dışlamanın iyi bir diplomasi yöntemi olamayacağı ifade ediliyor. Ardından İran''ın nasıl durdurulabileceği meselesi tartışılıyor. Ve normal yollarla İran''ın durdurulamayacağı noktasına geliniyor.

Ankara''ya gelen Amerikalı yetkililerin etrafa söyledikleri aşağı yukarı bu minval üzerinde oluyor. Burada bir hususu belirtmek lazım. İran gerçekten nükleer silah yapıyor olabilir. Amerika ve İsrail''in bölgede yürüttüğü ve yüzbinlerce insanın kan ve gözyaşına sebep olan katliamları ve saldırganlıkları dikkate alındığında, İran gibi bir ülkenin nükleer silah üretmekten başka çaresi yoktur. Çünkü bir sonraki aşamada İran''ı istikrarsızlaştırmak için Amerika''nın harekete geçeceğini hemen herkes biliyor. Dolayısıyla İran''ı lafla, sözle durdurmak imkansız. Ayrıca büyük petrol ve doğal gaz gelirlerine sahip, kendi kendine yeten bir İran''ın yaptırımlardan rahatsız olup, nükleer silah yapma işinden vazgeçmesini düşünmek akla yatkın değil.

Meseleye Türkiye ve bölge kamuoyları açısından bakıldığında durum gayet açık. Türk kamuoyu neredeyse yüzde doksanların üzerinde olmak üzere Amerika''yı bölgesel barış ve istikrar açısından en tehlikeli ülke olarak görüyor. Bu durum diğer bölge ülkelerinde de kendisini gösteriyor. Örneğin Hamas''ın seçimleri kazanması, İran''da Ahmedinecad''ın başkan olması hep bu kamuoyu eğilimleriyle alakalı. Bu durumda Amerika İran''ı nasıl vuracak? Ve daha da önemlisi bölgeden nasıl destek alacak?

Türkiye demokrasi ile yönetildiğine göre, burada halkın kemiklemiş eğilimleri ve düşünceleri siyaseti belirler. Halkın bu derece karşı olduğu ve Türkiye''nin menfaatine görmediği bir konuda Amerikalılar Türkiye''den nasıl destek alacaklar? Ayrıca halktaki eğilimler doğrultusunda söyleyecek olursak, nükleer bir İran Türkiye''yi kısa ve hatta orta vadede niye rahatsız etsin? İran''ın hedefi belli: İsrail. Biz elli yılı aşkın bir süredir İsrail''e yardım ettik de ne oldu? Adamlar ilk fırsatta bize inat Kürt devleti kurmaya çalışıyorlar.

Nükleer bir İran Kürt devleti kurmaz. Bu konuda çıkarları bizimle örtüşür. Ama nükleer bir Amerika gözümüze soka soka Kürt devleti kuruyor ve bizi de ''dost ve müttefik'' edebiyatı ile uyutmaya çalışıyor. Bu dost ve müttefik lafları da Irak''ta olup bitenler ve Kürt devleti senaryolarından sonra inandırıcılığını tamamen kaybetti. Hem hükümete hem de Amerikalılara duyurulur.


www.acikistihbarat.com
Alıntı ile Cevapla
  #6  
Eski 31-03-2006, 08:48
AnnE - ait Avatar
AnnE AnnE bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Suriçi
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 606/518
314 Mesaj ına 5527 Kere teşekkür edildi
Tanımlı sayı saymak

http://www.sabah.com.tr/2006/03/30/yaz04-40-112.html

30 bin ölü!
Diyarbakır İstanbul'dan nasıl görünüyor?
Gazetelere göre, küçük olmalı.
Ankara'dan?
Diyarbakır'ın tam içinden?
Panzerdeki polisin belki endişe, belki nefret dolu gözünden?
Polisin tedirgin karısının, oradan oraya sürüklenmiş çocuğunun gözünden?
Oğlu orada asker olup da gündüzü, gecesi şehit tabutu korkusuyla dolmuş, hem gururlu hem gözyaşlarını salmaya, ağıt yazmaya hazır olda bir annenin gözünden?
Şehit oğlunu defnetmiş babanın, gelin olamamış nişanlının gözünden?
Elinde taşlarla, boyunu aşmış bir öfke ve nefret ile koşuşturan çocuğun gözünden nasıl?
Karadeniz'den, Ege'den, İstanbul'un sosyetesinden, varoşundan nasıl görünür?
Binlerce şehit, binlerce ölü, mezar, mezarsız, kayıp, acı; o adadan nasıl görünür?
Devlet, millet, kanun gözünde "bölücü terörist" oğlunu Diyarbakır'da "gerilla cenazesi" olarak defneden annenin, babanın gözünden nasıldır?
İteklenen, adam yerine konmayan, kimliğini arayan, şiddet sarmalında birinin gözünden?
Nasıl görünür bize?
Bulunduğumuz yere, bildiğimiz tarihe, kökenimize, aklımıza, fikrimize, vicdanımıza, yurt sevgimize, yurdu nasıl sevdiğimize, millet şuurumuza, ulus tasavvurumuza, toplumsal konumumuza, okuduklarımıza, yazdıklarımıza, hiç bakmadıklarımıza, tek taraflı yargılarımıza, bilincimize, öfkemize, acımıza, inancımıza, soyumuza, komşumuza, dostumuza, umudumuza, korkumuza, tecrübelerimize, hiç yaşamadıklarımıza, bir türlü anlayamadıklarımıza, hiç anlayamayacaklarımıza, ilgisizliklerimize, umursamazlıklarımıza, bıkkınlıklarımıza, dilimize, şiirimize, destanımıza, menkıbelerimize, türkülerimize, şarkılarımıza, garplılığımıza ve şarklılığımıza göre nasıl görünür?

Orası yurt toprağıysa, oralardan bakınca orası da burası da aynı yurdun toprağı ise; "Biz" hakikaten 70 milyon isek...
"30 bin ölü insanımız" derken, salaklıktan veya aşırı uyanıklıktan değil de, hakikaten insanlıktan ötürü, bu toprağın çocukları diye nihayetinde, her ölüye ayrımsız bakabiliyorsak...
Oradan, buradan ve elbet şuradan başka göz, başka zaviye, başka akıl şarttır.
Seyircisiz maçı bir de kentten kaçırmak çaredir ama... Kent hep orada, seyirci ister içeride, ister dışarıda, ama hep kentte olacaksa, ne çaredir!
(Keşke Fenerbahçe oraya gidip oynayabilseydi... FB, GS, BJK, belki taraftarlarını cepheleştiren, ama tribünde ve gönülde nice farklıyı, farklılığı da birleştiren "Türkiye takımları"dır!)

Bazen, kendi şablonumuz üstüne düşünerek adım atabiliriz.
Devlet, siyasetçi, bir başkası "30 bin kişinin katili örgüt" dediğinde...
Yahut muhalif yazar, Batı podyumunda, "30 bin kişiyi öldüren devlet" dediğinde...
60 bin kişiden mi söz edilmektedir; yoksa "30 bin" aynı, tek, bir 30 bin midir?
Meşhur "Şemdinli iddianamesi" şu sayıları verir:
6 bin civarında şehit güvenlik görevlisi (asker, polis ve korucu)...
5 bin 200 sivil vatandaş...
320 kamu görevlisi.
"30 bin"i tamamlayan sayı yaklaşık 18 bin 500'dür. Bunlar "ölü ele geçirilen teröristler"dir.
Yani 30 bin sayısı, "bu toprakların verdiği toplam ölü"dür.
30 bini, üstüne düşünmeden yuvarlayan her kimse, durup düşünmeli. Artık 30 bini çok aşmış sayıyı ya başka türlü telaffuz etmeli, "kendi" sayısını, ölüsünü, şehidini saymalı; yahut hakikaten düşünmeliyiz.
Dağa yollanan, eline silah verilen, bu topraklardan çıkmış binlercesine "gerilla" denen "teröristler", kendileri gibi bu topraklarda doğmuş, asker, polis, köylü, memur olmuş, hatta kendilerinden kimileri de dahil, 11 bin 500 kişiyi öldürdü diye...
Düşünmeliyiz; onlardan 18 bin 500'ü bu topraklarda, memleketlerinde öldürüldü diye.
İşte meşhur, dillere pelesenk ama çok acı, çok vahim, çok büyük "30 bin"in gerçek manası bu.
O zaman orası burada, burası orada, 30 bin her şeye rağmen bir arada, Diyarbakır da daha iyi görünür.
Alıntı ile Cevapla
AnnE kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (01-04-2006), Süvari (02-04-2006), Ömmes (03-05-2006)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 21:59 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce