#571
|
|||
|
|||
Temel ve buzdolabı..
Evinde her şeyi eksik 'Fakir Temel' bir vitrine bakakalıp dalınca mağaza sahibi "Buyrun efendim.." demiş, "Neye bakmıştınız?.."
"Yoo, öylesine baktım işte.." diye cevap vermiş Temel... "Lütfen söyleyin, yardımcı olalım.." " Ütü'ye bakmıştım ama param yok, alamam.." "Bir anlaşma yapalım sizinle.." diye bir teklif getirmiş onun geniş omuzlarından, endamından hoşlanan mağaza sahibi. "Nasıl?.." "İçeri girin, arka odada ereksiyon haline geçin, ütüyü sapından oranıza asalım, şayet taşıyabilirseniz ütü sizin olacak..!" Temel kabul etmiş, arka odaya geçmişler, bir müddet sonra ütü yerine asılmış, bir süre taşınmış ve kazanılmış.. Büyük bir mutlulukla evine gelen Temel durumu biraz da hava atarak eşi Fadime'ye anlatmış.. Akşam yatmışlar, erkeği ile gururlanan Fadime kocasına sokulmuş ama Temel sırtını dönüp uyumuş.. Bu durum 34 gün daha aynen devam edince "Temelim ne oluyor?.." demiş fadime, "Yoksa o olay sakatladı mı seni?.." "Bana bi 10 gün daha yaklaşma.." diye cevap vermiş Temel, "Kafayı buzdolabına taktım..!" Y.Tuna'dan.. |
#572
|
||||
|
||||
Yarın Ola Hayır ola...
bir marangoza
bir kral gelmiş yarına kadar konuşan tahta bir insan yap yoksa kellen uçar demiş marangoz uğraşmış uğraşmış yapamamış ne yapsın yatmış uyumuş Sabah 4 gibi kralın adamlarının kapısını yumruklamasına uyanmış Kalk kral öldü tabut yapacaksın .....
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
#573
|
||||
|
||||
yarını farklı algılamak ...
sn master in hikayesine ek olsun istediğim, yarının sonsuz olasılığı üzerine çok sevdiğim bir hikaye :
İçi sıkılıyordu. Anlayamadığı bir duygu içini burkuyordu. En iyisi ona gitmekti. O yardımcı olabilirdi. Telefon açtı kahine. "İmkansız, tam çıkmak üzereydim." "Lütfen" dedi, kadın, kendisini kıramayacağını düşünerek.... Çok zengindi kadın, ülkenin en zenginlerinden. Doğaüstü güçlere inanırdı ve kahinin müdavimlerindendi... Tabii ki kahin böyle iyi bir müşterisini kıramamıştı. Karşılıklı oturuyorlardı. Önlerindeki suya baktı kahin, Kaşları çatıldı, gözbebekleri büyüdü, alt dudağı düştü, kafasını kaldırıp ona baktı "çok üzgünüm" dedi, durakladı, belli ki söylemek istemiyordu. "Ne?" dedi kadın ısrarla ve kahin söyledi: "Su'da yarını göremiyorum..." Yıkılmıştı kadın. Medyum bugüne kadar hiç yanılmamıştı. Yarın olmadığına göre bu gece ölecekti. Ne yapmalıydı? Evine gitti, vasiyetini yazdı, biraz televizyon izledi. Uykusu gelmişti. Son gecesiydi ve ne yapacağını bilmiyordu. En iyisi uyumaktı. Böylece ölürken hiçbir şey hissetmem Yatağına uzandı, gözlerini kapattı ve... Derin bir uykuya daldı. Uyandığında güneş yeni doğmuştu, kuş sesleri geliyordu. "Cennette miyim?" diye düşündü. Her şey gece bıraktığı gibiydi. Kalktı, sabahlığını giydi, salona indi, her şey normal gözüküyordu kahin bu kez yanılmış mıydı acaba? Masanın üstündeki gazeteye gözü ilişti.. Manşette şöyle yazıyordu: "Ünlü Kâhin Öldü" |
#574
|
|||
|
|||
sadece saril..
Karı-koca yatağa giriyorlar, tansiyonlar yülseliyor, sevişmeye
hazırlanıyorlar. Ancak kadın durup dururken, "Dur, canım istemiyor, sadece bana sarıl" diyor. Adamcağız, "Neden?" diyor. Karısı: "Bir kadın olarak sevgi ihtiyaçlarımı anlamıyorsun" diyor Adam, sevişemeyeceklerini anlıyor ve kadının istediğini yapıyor. Ertesi gün adam, karısını çok güzel bir mağazaya götürüp, alışveriş yapıyor. Kadın, 3 tane pahalı kıyafet deniyor ama karar veremiyor. Adam, karısına hepsini almasını söylüyor. Sonra, $200'dan 3 çift ayakkabı da alıyor.. Sonra, pırlanta küpeler alıyor. Kadın heyecanlanıyor, mutlu oluyor.. Kocasının delirdiğini düşünüyor ama umurunda değil, pırlanta kolye de alıyor. Kocası, "Kolye sevmezsin sen ama bunu beğendiysen, alabilirsin" diyor. Kadın zıplıyor, yerinde duramıyor mutluluktan. "Hazırım, kasaya gidelim" diyor kadın. Kocası: "Hayır hayır hayır bunları satın almayacağız ki" diyor. Karısının yüzü bembeyaz oluyor. Kocası: "Bunlara sadece sarılmanı istiyorum.. |
#575
|
|||
|
|||
Deliğim hazırdır..
Yeryüzündeki hayatını, bütün kurallara uygun yaşayıp tamamlayan Temel, yukarıda 1. sınıf törenle karşılanmış. Refakatçi melek
- “Efendim siz direk cennete alınacaksınız. Arzu ederseniz işlemleriniz tamamlanıncaya kadar bir tanıtma gezisi yapalım” demiş, Melek önde Temel arkada Cennet hazırlık bölümüne girmişler. İlk kapının arkasından canhıraş feryatlar gelmekte imiş. Kapıyı açıp içeri girdiklerinde iki meleğin aralarında tuttukları adamın sırtında matkapla delik açmakta olduklarını görmüşler. Temel “Uyyy... Bu nedur ?” Melek “Efendim, burası kanat takma bölümü. Cennete katılan sizin gibi aziz mertebesindekilere kanat takıyoruz, bunun için delik deliyorlar ” demiş. İkinci kapıya geldiklerinde gene kapının arkasında canhıraş feryatlar; kapıyı açıp içeri girmişler. İki melek aralarındaki adamın kafasında matkapla delik açıyorlarmış. Temel “Uyyy. Bu nedur?” Melek “Efendim burası halka takma bölümü. Sizin gibi aziz mertebesindekilerin başlarının üzerindeki kutsal halkayı takmak için delik deliyorlar” deyince Temel “Uyyyy. Ben cehenneme gidiyorum” Melek “Aman efendim. Ne yapıyorsunuz orada insanları kazığa oturturlar” Temel “Olsun. Hiç olmazsa deluğum hazırdır daa” |
#576
|
||||
|
||||
Sn. Site Yöneticisi, Sn Master'ı İçerimi Arttırmak İstiyorsunuz, Orgeneral Filan, Lütfen başka bir yöntem bulunuz. )
|
#577
|
||||
|
||||
mutluyum...mutlusun...mutlu...
Alışveriş merkezleri mutluluk satar mı?
Amerika'nın son alışveriş trendi: Alışveriş yapmamak! Hatta eldeki mallardan da kurtulup, hayatı sadeleştirmek! Kriz sonrası, çalışanlar, gelirlerinin daha büyük bir bölümünü harcamayıp biriktirmeye başlayınca, ABD'li üreticilerin etekleri tutuşmuş! Şu ara yapılan çoğu tüketici araştırmaları "Bu adamlar ne satın alırlarsa mutlu olurlar?"la ilgili. Ortaya çıkmış ki bir servis almak, mal almaktan daha faydalı insan doğasına. Yani bir ayakkabı yerine kutu oyunu, pahalı bir çanta yerine spor salonu üyeliği, araba yerine seyahat, ruj yerine sinema bileti, insanları daha mutlu ediyor! Bir tecrübe satın almak, kişiye daha yoğun ve uzun süreli bir tatmin sağlıyor. Üstelik 'Mal edinme'nin mutluluk getirmediğini öğrenen 'dünyanın en çok satın alan halkı', kocaman otomobillerini, dört oda bir salon evlerini, 48 parçalık yemek takımlarını, doğrayan parçalayan karıştıran onlarca mutfak aletlerini satıp, ayrı bir oda haline gelmiş gardıroplar dolusu giysilerini fakirlere bağışlayıp hayatlarını sadeleştiriyor. Bazı aileler 40 metrekare bir evde, dört tabak, dört bardakla ve işe bisikletle gidip gelerek yaşamanın onları hiç olmadıkları kadar mesud ettiğini iddia ediyor. Bu esnada biriktirdikleri parayı yogaderslerine ve tatillere harcıyorlar. *YÜZ EŞYAYLA YAŞAMAYA DAVET! * Bir internet sitesi, tüketicileri sadece ve sadece 100 adet kişisel eşyayla yaşamaya davet ediyor! Yani kıyafet, kozmetik, ayakkabı, kitap, kalem, her şey toplam 100 parça edecek. Sitenin çağrısı büyük ilgi görüyor ve internet kullanıcılarından hatırı sayılır sayıda bir grup, kişisel eşyalarını hayır derneklerine bağışlayıp hayatlarındaki kalabalıktan kurtuluyor. Hikâye, psikologlara göre şu: İnsanlar, iyi ya da berbat, yaşamlarındaki tüm değişikliklere çabucak alışıyor ve doğalarında var olan sabit mutluluk seviyesine bir an önce ulaşmaya çalışıyorlar. Ebeveynlerinden birini kaybeden bir insanın bir süre sonra eski mutluluk ve neşesine kavuşması da bu yüzden, yalı alanın birkaç yıl sonra yalıda oturmayı kanıksayıp eskisi kadar 'mutsuz' olması da! Yani para mutluluk getirmiyor denemez ama parayla satın alınan mallar mutluluk getirmiyor! Şan dersleri, seyahatler, piknikler, tiyatro oyunları filansa başka! Farklı tecrübeler hayatı zenginleştirip memnuniyeti yükseltiyor! Los Angeleslı filmci Roko Belicdünyayı dolaşıp *Happy *(*Mutlu*) isimli bir belgesel üzerinde çalışıyor. *New York Times *gazetesinin haberine göre San Fransisco'nun kalburüstü semtlerinden birindeki evini bırakıp, hayatını tamamen değiştirip, Malibu plajında bir karavana taşınmış! Haftada üç dört gün sörf yapabildiği için şu anda ufacık karavanda çok daha mutlu bir hayat yaşadığını anlatmış. *SANKİ ALIŞVERİŞ İÇİN YAŞIYORUZ * Bittabi, herkes gider Mersin'e, biz... Şu anda ülkede tam bir AVM patlaması yaşanıyor. Buluşmalar, sosyalleşmeler, hafta sonu aile gezmeleri, her tür eğlence hep alışveriş ve merkezleri etrafında dolanıyor. İndirim dükkânlarının kapısındaki kuyruk ve izdihamlar da cabası. Geçen gün haberlerde, yastıkların 1 TL'ye satıldığı bir indirim dükkânında birbirini ezen kalabalığın arasından bir ev kadını, bağırarak kameralara anlatıyor: "Ben altı tane kapabildim, iki oğlum var, onlar da ikişer tane aldı, keşke 10 tane daha taşıyabilseydik! Muhtemelen dört kişi olan bu ailenin 20 adet yastıkla ne yapacağı ise meçhul! Türkler artık mümkün olduğu kadar çok malı, mümkün olduğu kadar çabuk alıp, evlerine götürmek için yaşıyor! Alışverişe niyeti olmayan bile vitrin bakıp hayal kuruyor. Konsere gidip keman çalmayı, müzeye gidip ressam olmayı hayal eden pek az. Hayat amaçlarımız genelde "Bazı ürünleri edinmek," üzerine kurulu. 70'li yıllarda bir siyah beyaz televizyon, bir adet buzdolabı, merdaneli çamaşır makinesi ve salonda üzeri tığ işi örtülü sabit hat telefonu olan her aile kendini son derece zengin ve konforlu hissederdi. Sonra işler yavaş yavaş değişti. Artık cep telefonu bu yılın modeli olmayan vatandaşın devlete isyan edesi var. Almaya doyup 'hayatı sadeleştirme' aşamasına ne zaman geliriz, o meçhul. Gülse BİRSEL |
#578
|
||||
|
||||
Bugünden geçmişe dönüp bakınca anlamlı dialoglar...
__________________
“Çalışmadan, öğrenmeden,yorulmadan rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getiren milletler önce onurlarını sonra hürriyetlerini daha sonra da geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK |
#579
|
||||
|
||||
tebessüm ...
Türkiye NATO'dan istediğini aldı ...
bugün medya gündeminde bu haber vardı. pek çok kişi gibi izledim ve okudum. medya yorumları sayfası yerine tebessüm sayfasına bu haber başlığını tebessümle koymaya karar verdim. |
#580
|
||||
|
||||
............
Cemal ile Temel askerde beraber nöbet tutarlarken, komutanları bir bakmış
Cemalin elinde bir mektup, okuyor. - N'apıyorsunuz, demiş. Temel: - Sevculumden mektup celdi. Okuma yazma pilmem, Cemal okuyo pağa. - Peki Cemal'in kulaklarındaki pamuk ne? Temel: - Mektubu tuymasin diye....
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
Master kullanıcısına teşekkür edenler | ||
Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Konu Seçenekleri | Bu Konuda Ara |
Modları Göster | |
|
|