Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe - Sayfa 71 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Arka BahÇemiz > Arka BahÇe
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Arka BahÇe
Konudaki Cevap Sayısı
14495
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
638941

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Modları Göster
  #701  
Eski 27-02-2010, 18:17
Trusty - ait Avatar
Trusty Trusty bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: London, On.Canada
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 58/44
0 Mesaj ına 411 Kere teşekkür edildi
Tanımlı 35 yasinin ustundeki kadinlari oldurecekler.

Dün akşam NTV de bir tartışma programı vardı. Emekli bir paşamız da konuşmacıydı. Şunu fark ettim. Çok ciddi bir bilgi kirliliği var.

Balyoz Planı denilen plan tam olarak seminerle nasıl ilişkilendiriliyor hala orası anlaşılabilmiş değil. Zira Balyoz adında bir plan yok, bir plan var ama adı başka ve gizli olduğu için ve henüz kimse deşifre etmediği için, kimse de deşifre eden olmak istemiyor..

Gerçi daha gerilerdeki sayfalarda yazdım ama tekrar konuyu derlemek istiyorum, her ne kadar kutuplar arasında kısır tartışmaya faydasının olmayacağını düşünsem de;

Planlar çok uzun yıllar önce yapılmış planlardır. Bu planlar zaman zaman tadil edilir. Planların tadili içinse seminer yapılır ve seminerden çıkan sonuçlara göre, ya tamamı ya da bir kısmı güncellenir.

Plan kelimesi ile ilgili bir sıkıntı var. Siviller göre ''Plan'' kelimesi, yarın veya ilk fırsatta uygulamaya konacak bir tasarı anlamını taşırken, askerler içinse, olması muhtemel her duruma karşı hazırlıklı olmak ve bazen de sadece beyin fırtınası yapmak için üretilmiş, faraziyelere bağlı alternatif tasarılardır.

Bir kere bu ''Plan'' kelimesini bile bir süre önce Çetin Doğan Paşa izah etmedi. Çünkü sadece 20 yıl generalliği, 50 yıl askerlik hayatı olan bu adamlar, bunun farkında değiller. Ama dün akşam çıkan paşamız daha genç, Tuğgenerallikten emekli birisi olduğu için yakalayabiliyor bu gariplikleri..

Yani sivil diyor ki, kardeşim plan yapmışsınız..Şöyle amiyane ve basit bir örnek vereyim;

Asker diyor ki, peki Tufan olursa ne yaparız?

1-Şu büyük gemiye doldurabildiğimiz kadar insanı ve erzağı doldurur, onların kurtulmasını sağlarız..

İyi de bu gemi, herkesi almaz ki?

2-O zaman kadın ve çocukları doldururuz..

İyi de herkesi almaz ki?

3-O zaman 35 yaşın altındaki kadın ve çocukları alırız, diğerleri hayattan biraz da olsa nasiplerini almışlar deriz..

Peki, ya biz sadece 35 yaşın altındakileri gemiye alırken ya karışıklık çıkar da, 35 yaşın üstündekiler de binmek isterse?

4-Havaya uyarı ateşi açarız..

Peki ya dinlemezler hatta gemi batma tehlikesi geçirirse..

5-Bunu yapanları öldürürüz o zaman..

Şimdi Taraf manşet atıyor; Bunlar 35 yaşın üzerindeki kadınları öldürmeyi planlamışlar..

Gel de çık işin içinden..

Bahse konu olan seminer, 3 günlük bir seminer..

Bu seminerin irtica ile darbe ile alakası bile yok, bir muhtemel savaş durumu ve safhaları tartışılıyor..

2.5 gün boyunca, sadece nasıl gideriz, nerde kalırız, nerden geçeriz bunlar tartışılıyor..

Seminerlerin ve planların formatları var..Bu eklerden birisi de Geri Bölge Emniyeti..Son yarım günde de Geri Bölge Emniyetinde muhtemel senaryo ne olabilir bu konuşulacak..Kural da şu, mümkün olan en gerçekçi senaryo olmalı...İstanbul ve batısındaki bütün muhtemel durumlar konuşuluyor..Bu arada Çetin Paşa ara ara giydiriyor, gerçekle senaryoyla karışık..

Şimdi bu seminerde darbe tartışılsa, darbeden daha öncelikli bir konu olur mu? 3 gün hiç darbeden bahsetmeyip de son yarım gün geri bölge savunması içinde mi tartışılır..Kaldı ki darbe böyle bir seminerde konuşulur mu?

Seminer sonrası gerekli ise plan tadil edilir..Plan ekleri ile yaklaşık bir tuğla kadar olur..Ana metin kısmı 30-50 sayfa ya da çok daha kısa da olabilir..Gerisi tamamen doldurulması gereken bir form gibidir..Formata göre doldurulması gereken tüm ekler doldurulur..Bu planın ana metin kısmını komutan imzalar, eklerini hazırlayan ilgili karargah subayları imzalar..Komutan ana metni imzalarken tüm ekleri okumaz..En son verdiği şifahi emirlere ve alınan kararlara göre ilgililerce hazırlandığına itimat eder..Zaten eklerin sorumluluğunu da tam olarak taşımaz, sorumluluğu paylaşır..

Ana planın ismi Balyoz olmadığına ve ana plan zaten darbeyle marbeyle alakalı olmadığına göre bu olsa olsa varsa şayet, ana planın eklerinden biri olabilir..Bu da büyük ihtimalle ele geçirilen bu ana planın öneminden ve ilgi çekiciliğinde istifade etmek isteyenlerce araya sokuşturulmuş..Zira elinde tek bir sayfa planla çıksalar inandırıcılığı olmayacakken, 5000 sayfalık bir planın parçası gibi göstermek çok daha taktiksel bir yaklaşım..

Herşeyden önce seminere katılan 170 kusür kişinin hepsi de darbe marbe konuşulmadığını, ne cami bombalanmasından ne uçak düşürülmesinden bahsedilmediğini söylüyorlar zaten..

Bu salt bir gerçek..

Gelgelelim olay halka öyle bir servis ediliyor ki, iddialarla zaten amaçlarına ulaşıyorlar, toplumu yönlendiriyorlar..Bu dava sonucunda herkes beraat edecek bile olsa, sadece dava sürecinde onları hapiste yatırmak suretiyle de amaçladıkları bedeli ödetmiş olacaklar..

Aslında EMASYA Seminerlerinden nemalanabilirlerdi bence, daha çok materyal bulurlardı belki bu seminerlerden ancak, EMASYA Seminerlerine Emniyet Teşkilatı Temsilcileri de katıldığından,kendi kalelerine gol atmamak için bu yolu seçmediler

TSK da kimse kalkıp da cümbür cemaat darbe planlamaz..Planlanacaksa bile bu Plan Çalışmaları kapsamında yapılmaz, sivillerin anladığı anlamda oturulup plan yaparlar, bunu da 10 kişiden başkası bilmez, zınk diye uygularlar...Ula bir gün savaş çıkarsa ne yaparızı planladığımız gibi, bi de hazır darbe planı yapıp kozmiğe koyalım da, darbe yapılacağı zaman kullanırız gibi birşey yok, olmaz, saçma sapan bu..Ama bunu algılamak mı zor, hakikaten algılanamıyor mu, işlerine mi gelmiyor..

Bunlar gelir geçer..Suçu olan cezasını çeker..Bunlardan daha da önemli birşey var;

TSK nın Özel Kuvvetler Karargahına da girilip Seferberlik durumlarına da bakıldı..Geri kalan planlar da uçusuyor ortalıkta..Bu amatör bir iş değil..Bu zannedildiği gibi TSK nın içindeki darbe karşıtlarınca, ya da TSK ya sızmış tarikat mensuplarınca sızdırlmış, becerilmiş işler değil...Bunlar devletler arası istihbarat çalışmalarının ürünü..Bu darbeden de darbecilerden de korkunç birşey..Demek ki bu ülkede sırf TSK yı sindirmek ve hizaya sokmak adına yabancı ülkelerle işbirlikleri yapılıyor...Türkiye'nin bütün savunma planlarını ellerine geçirmişler demek ki..Ordu sizin ordunuz, plan da aslında sizin planınız

Bu işler olup bitince muhtemelen bütün planlar çöpe atılıp, sıfırdan tekrar planlanacak..Bu sefer dijital ortama kesinlikle geçirilmeyecek..Hatta şu Almanya örneğinde olduğu gibi Windowstan komple bir vazgeçme bile söz konusu olabilir..
__________________
Mantikli olmak lazim.
Alıntı ile Cevapla
Trusty kullanıcısına teşekkür edenler
Gozlemci (09-03-2010), janus (28-02-2010), Master (27-02-2010), meraklı (10-03-2010), neron (28-02-2010), Ramo (13-03-2010)
  #702  
Eski 01-03-2010, 23:52
Trusty - ait Avatar
Trusty Trusty bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: London, On.Canada
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 58/44
0 Mesaj ına 411 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Ortami germeye devammI ???

İşte Tayyip Erdoğan'ın kurduğu, TSK'ya taarruz ve referandum oyunu
Bir hakkı teslim edelim. Türkiye’de kamuoyu araştırmaları ile ahalinin nabzını sürekli olarak tutan tek lider Tayyip Erdoğan’dır.

Yakından biliyorum; Erdoğan üç ayrı araştırma şirketi ile on günde bir ve de önemli gelişmelerde günlük olarak halkın tepkilerini ölçtürür ve ona göre politika belirler.

Dolayısı ile Tayyip Bey’in bir süredir sürdürdüğü TSK’yı aşağılama ve köşeye sıkıştırma hadisesi de bunun yansımasıdır.

Son kartı!

Hayır, halk askerin aşağılanmasını ve hırpalanmasını istiyor değil, olay, Başbakan’ın toplumu oyalamak ve manipüle etmek için başka bir argümanının olmamasıdır.

Erdoğan, yaptırdığı anketler yolu ile işsizlik ve yoksulluk çığlıklarının şahididir.
Keza aynı şekilde Kürt olayı ve K. Irak’taki fiili durumdan dolayı da vurgun yediğinin farkındadır.

AB, türban ve İmam Hatip gibi konuların da eskidiğini ve artık istismar edemeyeceğini görüyor.

Geriye kalan tek malzeme, asker ve darbe mugalataları ile ajitasyonlar yaparak yeni bir istismar alanı yaratmak!

Evet Tayyip Erdoğan bugünlerde aslında son kartını oynuyor.
8 yıl iktidarda olan ve her şeyi ile tükenen AKP’nin topluma yeni bir umut dalgası yayabilmesi ve heyecan yaratabilmesi artık imkansızın ötesi bir şey!

Dolayısı ile sığındığı tek husus siyaset ya da hamaset yani yeni bir mağduriyet alanının inşasıdır. TSK’ya yapılan hücumların arkasındaki nedenlerden biri budur!

İlginç ayrıntı; bu son kartını seçime saklayan Tayyip Bey’in bunu şimdi niçin alelacele yürürlüğe koyduğudur.

TSK niçin sabrediyor?

Belli ki zamanlama ve metot konusunda AKP ile Washington farklı düşünüyor... AKP’nin öncelikle derdi malum, seçimi bir kez daha kazanmak ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığının önünü açmaktır.

Tayyip Bey ABD’nin önderlik ettiği Kürt açılımı projesini seçimden önce sürdürmek ve sonuçlandırmak istemiyor çünkü böyle bir durumda sandıkta vurgun yiyeceğini görüyor.

Washington da açılımı seçimden sonraya bırakmak istemiyor zira AKP’nin gitme ihtimali durumunda projesinin sakatlanacağını düşünüyor.

İşte böyle bir tabloda Tayyip Erdoğan’ın kurduğu oyun şudur:

Askeri olabildiğince köşeye sıkıştırıp tepki koymasını sağlamak ve bu tepki üzerine meydan okuyarak demokrasi kahramanı olmak!

Genelkurmay kurulan bu oyunu gördüğü için bütün aşağılamaları sineye çekerek sabrediyor ve susuyor.

BM ve Diyarbakır’a asker!

Biliyorum; sabretmesin, müdahale etsin diyenleriniz var ama böyle bir durumda Türkiye ekonomik anlamda abartısız İzlanda ya da Arjantin gibi olur...

Bazıları farkında değil, Türkiye aylardır nereden geldiği belli olmayan kara paralarla kendini döndürüyor.

Buna ilaveten Allah korusun bir darbe durumunda polis içindeki unsurlarla, dini gruplar ve Güneydoğu’daki PKK ve de Barzanici unsurlar kışkırtılıp başkaldırabilir ve de ABD bu durumu bahane edip BM’yi alet ederek Diyarbakır’a asker çıkarabilir!

Dolayısı ile askerin müdahalesi sadece AKP’yi kuyudan çıkarmak olmayacak, aynı zamanda ülkeyi de kaosa itme anlamına gelecektir...

Referandum olayı da işte bu tezgahın bir başka boyutudur.

Baktılar askerin tutuklamalara tepki göstermesi sağlanamadı daha fazla tahrik için Anayasa değişikliklerini gündeme getiriyorlar...

Orada da gayeleri yeni tahrik alanları yaratmak ve işe TSK’yı karıştırıp mağduriyet inşa etmektir.

Seçime kadar gerecek!

Askerlerin teslimiyet anlamına gelen suskunluğuna bazen ben de feryat ediyorum ama işin bir de bu tarafına bakmamız gerekiyor!..

Tayyip Bey çok çok zorda olmasa, pimi çekilmiş bomba ile bu şekilde oynamaz.

Askerle uğraşmak ve üzerinden bu şekilde politika yapmak aynen budur!..

Hiç abartmıyorum; Tayyip Erdoğan bugün sınırlı bir müdahaleye razıdır çünkü böyle bir durumda ABD ile AB’nin yanında olacağını ve hem kendini hem de siyasi misyonunu bu şekilde muhafaza edeceğini düşünüyor.

Oysa çok değil bir yıl daha iktidarda kalırsa, bizzat sandık yolu ile kendisinin Yüce Divan’a, partisinin de tarihe havale olacağını iyi biliyor...

Buradan hareketle ben Tayyip Bey’in seçim gününe kadar ortamı germeye devam edeceği kanaatindeyim!

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr...hp?haber=12273
__________________
Mantikli olmak lazim.
Alıntı ile Cevapla
Trusty kullanıcısına teşekkür edenler
account (02-03-2010), Gozlemci (09-03-2010), janus (01-03-2010), Lizzy (02-03-2010), Master (03-03-2010), meraklı (10-03-2010), neron (02-03-2010), Oğuzhan (03-03-2010), Ramo (13-03-2010)
  #703  
Eski 10-03-2010, 08:27
meraklı - ait Avatar
meraklı meraklı bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: Koşuyolu
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 287/1518
251 Mesaj ına 1077 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Hoşgeldiniz ....

Sayın Trusty,

Sizi görmek çok hoş oldu... Bayağı uzun bir ara vermişim... bahçeye bahar gelmeye başlamışşşş
__________________
meraklı: üzerine vazife olmayanla ilgilenen.. Herşeye burnunu sokan..."merak ediniz, öğreniniz ki yeni ufuklarda başarı sizin olsun."
Alıntı ile Cevapla
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler
dentist (10-03-2010), neron (11-03-2010), Trusty (13-03-2010)
  #704  
Eski 14-03-2010, 00:13
Trusty - ait Avatar
Trusty Trusty bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: London, On.Canada
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 58/44
0 Mesaj ına 411 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Alıntı:
meraklı´isimli üyeden Alıntı

Sayın Trusty,

Sizi görmek çok hoş oldu... Bayağı uzun bir ara vermişim... bahçeye bahar gelmeye başlamışşş...


Sagolasin Merakli Kardes,

Bizim bazen sessiz kalip, manali manali bakindigimiza bakmayin..

Dusunuyoruz..

Ne yazalim da su Arka Bahce eski gunlerine kavussun diye.

Bu gunlerde tum dostlar, borsa'ya yumulmus pur dikkat.

Bir yerden topa girelim diyoruz ama millette tIk yok.

Olur boyle donemler, gunler.

Gordugumuz fIrtIna oncesi sessizlik.

Gerek Ankara'da gerekse Ortadogu'da sular isiniyor.

Dunyadan'da olumlu bir gelisme yok.

Yolun sonuna yakin gibiyiz.

Kehanetlerle isimiz olmaz ama bu 2012 icin soylenenler cikacak gibi.

Simdi Master Ustad, " yine acti som agzini bu nursuz " diyecek ama, adimiz HIdIr gordugumuz budur.

AnnE'miz allahtan yok bu aralar, yoksa giydirmege baslardiki allah esirgeye.

Isiklara bezeli en guzel baharlara acilsin Bahce'mizin kapilari.

Cicek cicek.

Sevgi ve saygilarimla.
__________________
Mantikli olmak lazim.
Alıntı ile Cevapla
Trusty kullanıcısına teşekkür edenler
dentist (14-03-2010), hazan (22-03-2010), Master (14-03-2010), meraklı (12-01-2012), neron (15-03-2010), serdarkus (14-03-2010)
  #705  
Eski 14-03-2010, 14:11
Trusty - ait Avatar
Trusty Trusty bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: London, On.Canada
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 58/44
0 Mesaj ına 411 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Ovunmek gibi olmasin (!), biz I.U.Iktisat fakultesinde okurken, cok sey ogrendik.
Bu kadar derya olmamizin sebebi budur.

Derslerimizden biri Metodoloji'ydi.

Mezuniyetimizin uzerinden 30 sene gecsede, bazi seyler unutulmuyor.

O derste on-yargilarin ne oldugunu, nasil kolay kolay silinmedigini ogrenmistim.

Insan beyni, otomatik isleyis itibariyle, hukum verdigi konular ustune gitmekten kacinir diyordu bir yerde.

O gunlerden beri dusunurum, acaba bir iki kotu ornekmi, belli bir meslek uzerine genelleme yapmamiza yol aciyor.

Beni cok kizdiran bir konu hakkinda bir sure once Hisse net'te bir yazi yazmistim. O aklima geldi bu sabah gazete okurken.

Haberde, bir gazi, doktora gidiyor, tedavisi icin istenen fiyat yuksek geliyor, gazi kartini gosteriyor, Doktor Bey, ben gaziyim, baglanan maas pek yuksek degil, acaba biraz indirim yapabilirmisiniz diye soruyor, aldigi cevap," Benim icinmi gazi oldun ".

Hisse net'te yazdigim yazi, 7 tane polisin, sadece kisilikli cevaplar veren 21 yasindaki bir univ,ogrencisinin darp etmesi ile ilgiliydi. AB'ye giriyoruz ya, devlet, polis size sunu bunu yapamaz artik diyor, gencler inaniyor, yarin sabah hepsini hastaneden topluyorsun.

Neyse, konumuz o degildi, konumuz, bu darp neticesinde bir bacagi kirilan ve beyninde cokme olusan bu gence, hastanedeki hekimin saglam raporu vermesiydi.

Bursa'da 4 yil once yasanmis bir baska konuyu hatirladik bu olay uzerine, parasini alamadigi icin attigi dikisi soken bir baska doktorun hikayesiydi oradaki.

Hisse net'teki yazim uzerine, bazi doktor arkadaslardan ozelden yazilar aldim.Zaten aleyhimize bir kamu oyu olusmus, bir de siz yapmayin anlaminda, ayni gunlerde Sn.Basbakan meydanlarda anlatiyordu, " ben damdan dusenim " diye, doktorlari ilgilndiren yasaya yandas saglamak icin.

Neyse.

Pek cok konuda yakiniriz, " kirmizi isikta durmuyor adam kardesim " diye soylenir dururuz. Ama nedense kendimize hic bakmayiz, acaba ben dogrumu davraniyorum diye, kendimize pek ayna tutmayiz.

Bir meslek etigi varsa, o meslek sahibi, o degerlere uygun davranmali.

Kaldi ki, " doktorda bunu yaparsa artik " cumlesini cok sever bizim millet.

Sonuc olarak Atamizin bir cumlesini hatirladim bu sabah.

" Beni turk doktorlarina emanet ediniz " diyordu.

Neden dersiniz.?

Saglik ve huzur dolu gunler dilegiyle...
__________________
Mantikli olmak lazim.
Alıntı ile Cevapla
Trusty kullanıcısına teşekkür edenler
hazan (22-03-2010), Master (14-03-2010), neron (15-03-2010), Ramo (15-03-2010)
  #706  
Eski 14-03-2010, 17:22
Trusty - ait Avatar
Trusty Trusty bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: London, On.Canada
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 58/44
0 Mesaj ına 411 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

17 yıl geçti hâlâ kabus görüyorum

MEHMET KORKMAZ (37) Komando, 1993 Şırnak

Terhisime üç ay kalmıştı. Geceyarısı pusuya giderken mayına bastım. Ayak parmaklarım koptu, sağ gözümü kaybettim. Bir yıl tedavim sürdü. Önceden tekstilciydim artık o işi yapamıyorum. 10 yıl iş aradım, uygun bir şey bulamadım. Son 4 yıldır, İstanbul Belediyesi Park Bahçeler Müdürlüğü’nde bekçilik yapıyorum. Doktor tedavilerim hâlâ sürüyor. Kendimi hep eksik hissediyorum. Aradan 17 yıl geçti hâlâ rüyalarıma giriyor. Kendimi birkaç kez camdan atmak istedim. Kore ve Kıbrıs gazilerinin resmi kıyafetleri var ama Güneydoğu gazilerinin yok. Biz de hiç olmazsa o kıyafetlerimize şeref madalyası takarak övünürdük.

Üç teröristin üstüne düştüm

EBUBEKİR CENAN (38) Uzman Çavuş, 1999 Van

Tedavilerim hiç bitmiyor. Bağırsaklarımda sorun devam ettiği için bazen gazımı tutamıyorum. Otobüste böyle bir şey yaşadığım zaman, herkes kötü bakıyor. Hangi birine başımdan geçeni anlatayım?

10 yıl boyunca hep o bölgede görev yaptım. Bir ihbar üzerine gittiğimiz yerde içi eşyalarla dolu bir sığınak bulduk. İmha ettik. Akşam altı civarıydı, aniden bir kayanın dibinde tamamen kamufle olmuş teröristlerle karşılaştık. Tabur olarak ateşe başladık. 13 kişiyi öldürdük. İlerlerken bir mağaradan robot gibi iki kadın terörist çıktı. Ateşe başladılar, yanımdaki astsubay orada şehit oldu. Ben de vurulmuştum, kendimi bir kayadan aşağı attım, üç teröristin üstüne düştüm. Ölü taklidi yaptım. Tabur arkadan geldiği için benim gerçekten ölüp ölmediğimi kontrol edemeden kaçtılar. İnce ve kalın bağırsağım, idrar torbam parçalandı. Sağ kulağım sağır oldu.

Amerikan gazileri baş tacı, bize hamallık

ERCAN DEDE (35) Er, 1996 Bingöl

Eşim erken doğum yapıyordu, hazırlıksızdım. Başhekime, gazilik kartımı gösterip “İndirim yapabilir misiniz?” diye sordum. “Benim için mi gazi oldun" dedi. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

Operasyonda mayına bastım. Terhisime üç ay vardı. Sol bacağım dizaltından koptu, sağ gözümü kaybettim. Yarım saat sonra helikopterle hastaneye kaldırıldım. Tedavilerim bir yıl sürdü. Askere gitmeden önce ya şehit ya gazi olmayı çok isterdim. Ama şimdi bütün olup bitenlere baktığımda, “Biz oraya niye gittik” diye soruyorum. İçim rahat değil, ileriyi göremiyorum. Bu vatan hepimizin vatanı ama bu vatanı sadece biz mi seviyoruz? Başkaları niçin sadece cebini doldurmak için çalışıyor?
Dokumacıydım, sürekli ayakta duramadığım ve gözüm görmediği için artık o işi yapamıyorum. Sekiz yıl birçok iş yerine başvurdum. Hayır dememek için hep yapamayacağım işleri teklif ettiler. Hamallık teklif edenler oldu. Benim bacağım yok o yükü nasıl kaldırayım? Beni bacağımın, gözümün olmaması değil insanların vurdumduymazlığı daha çok yaraladı. Amerikan gazileri baş tacı ediliyor. Peki ya biz?

Profesyonel askerlik olsun

MURAT ZONP (36) Komando, 1995 Şırnak
Sakatlıklarımız yüzdelerle ölçülüyor. Eskiden bir bacak yüzde 45, ayak bilekten kopmuşsa yüzde 30’du. Şimdi bir bacak, bir göz yüzde 39. Derecelerin düşmesinin sebebi, daha az maaş vermek. O kadar onur kırıcı ki...

Gabar Dağları’nda gece yarısı 12’de pusuya düştük. Üzerime el bombası attılar, 14 şehit verdik. 10 kişi de yaralandık. Benim sol ayağım diz altından koptu. O saatte oraya helikopter inemediği için sabah 5’e kadar yaralanan arkadaşlarımızla, şehit arkadaşlarımızın başında bekledik. Hepimiz öleceğimizi zannettiğimiz için, Kelime-i Şahadet getiriyorduk. Sabah helikopterlerle hastaneye götürüldük. Tedavilerim bir yıl sürdü. Ailem perişan oldu. Ama yine en çok onlar bana destek oldu. Onlar olmasaydı, girdiğim bunalımdan kolay kolay çıkamazdım. İsyan etmiyorum, bunu yaşamamız gerekiyormuş. Şimdi ben de belediyede güvenlik görevlisiyim. Bu terör böyle devam edecekse, hayatında üç kez silah görmüş acemi askerler yerine, profesyonel askerlik sistemi getirilsin.

Saygı görmek istiyorum ama bedavacılıkla suçlanıyorum

FERHAT KOÇAK (37) Komando, 2000 Şırnak

Maddi beklentim yok. Toplumda saygı görmek istiyorum. Otobüse binerken gazi kartımı çıkarıp gösterdiğimde, kimliğimle karşılaştırmak istiyorlar. Bedavacılıkla suçlandığım çok oldu.

Şırnak’ta operasyon sırasında yüksekten düştüm ve omuriliğimden sakatlandım. Şu an omuriliğimi birbirine bağlayan 30 santimlik platin var. Uzun bir süre yatalak yattım. O süre zarfında orada yaşadıklarımı tekrar tekrar kafamda kurdum durdum. İki yılda normal hayatıma dönebildim. Askere gitmeden önce, kendi bilgisayar firmam vardı. Döndüğümde artık çalıştıramayacaktım. Şu an Büyükşehir Belediyesi’nde bilgi işlem şefiyim.

Kafam parçalandı, ben hala ateş ediyordum

SERHAT ÇAYLI (30) Komando, 2004 Elazığ

21 yaşındaydım, terhisime 60 gün kalmıştı. Elazığ-Diyarbakır sınırında karakol korumaya gönderilmiştim. Akşam 9 civarı, gece görüşüyle tarama yapıyordum. Mevziye yaklaşmama üç metre kala üzerime el bombası attılar. Sırtıma, gözüme her yere parçalar geldi. Ben ateş etmeye devam ediyordum. Yaralı haldeyken bu kez kafamın sağ tarafından mermi yedim. Vurulduğumu anlamamıştım, ateşe devam ettim. Bu esnada elimden yara aldım ve iki parmağım koptu. 3-5 dakikalık bir çatışmaydı, Allah’a “Beni buradan çıkar, bunlara beni yenik düşürme” diye yalvarıyordum. Arkadaşlarım desteğe gelince beni karakola indirdiler. Komutan beni telaşlandırmamak için, başını kayaya çarptın herhalde diyordu, helikopterle hastaneye sevk edildim. Şu an kafatasımda 9,5 santimlik bir açıklık var. Mobilyacıydım, başım yüzünden makine sesine dayanamadığım için işimi yapamıyorum. Ben Türk milleti huzurlu olsun diye savaştım. Şu an bir yerde sigortasız olarak çalışıyorum. Devlet iş hakkı verdi, ben o hakkı eşime devrettim, faizsiz konut kredisi kullandırdılar bir evimiz oldu.

Hâlâ çatışma sesleri duyuyorum

CEVDET BALTA (38) Komando, 1993 Şırnak

Üç günlük göreve çıkmıştık. Olayın olduğu gece dağda çatışmaya girdik. Parça tesirli bomba attılar. Tam arkama düştü. Sol kalçamdan topuğuma kadar yaralandım. Yaralandığımı ayağımı boşlukta sallanırken görünce anladım. Bir arkadaşım yanımda şehit oldu. Sürünerek arkadaşlarımın yanına gittim. İki yıl sürdü tedavim. Ayağımda sinir lezyonu var, sol bacağım çok ince ve delik deşik. 15 yıl çalışmadım, gazi maaşımla geçinmeye çalıştım. Şimdi belediyede işçiyim. Hâlâ otururken çatışma sesi duyuyorum, patlama olacakmış gibi tetikteyim. Rüyalarımda zaten hep çatışmanın içindeyim.

Çok iyi iş buldum deyip, tuvalet bekçiliği önerdiler

HÜSEYİN DEMİR (32) Komando, 1998 Van

Sana çok iyi bir iş bulduk, tuvalet bekçiliği yapacaksın dediler. Ne kadar onur kırıcı. Çocuklarımızın özel okulda okuma hakları var. Oğlumu müdüre götürdüm, “Gaziyim” dedim. “Gaziliği karıştırma” dedi. Bizler dilenci değiliz, onurlu gazileriz.

Sabah altıda 50 kişilik bir terörist grupla çatışmaya girdik. Biz 20 kişiydik. Bir arkadaşım, “vuruldum” diye bağırdı. Onu kurtarmak için koştum ama kolumda şehit oldu. O arada bende çapraz ateşte kaldım. Sol ayak bileğimden 10 santim yukarısına kadar kurşun yarası aldım. Sıhhiye çantası o gün tesadüfen bendeydi, yaramı kendim sardım. Sonra kobralar yetişip ateş üstünlüğü sağlayınca Skorsky’ler bizi almaya geldi. Kemiklerim paramparçaydı. 9 ay hastaneden çıkamadım. İki yıl ayağımda metal bir koruyucu vardı. Onu çıkardıklarında, ayağımın yorgana değmesini hissetmek benim için büyük mutluluktu. Askerden önce doğramacıydım, şimdi ben de belediyede işçi olarak çalışıyorum.

Ailemin tek çocuğuydum, perişan oldular

İSMAİL AYDIN (31) Komando, 2003 Bingöl

Gece 11.30’da pusuya düştük. Sağ ayağımdan, makineli tüfekle vuruldum. Helikopter inemediği için ilk müdahaleyi 9 saat sonra yapabildik. Bir yıl tedavim sürdü. Ayağımda hareket, kas, sinir kaybı, hepsi var. Ailemin tek çocuğuydum, perişan oldular. Ben arkadaşlarım gibi iş bulmak için uzun süre beklemedim. Şimdi belediyede satın almada çalışıyorum.

Diş teknisyeniydim, kolum parçalandı

KENAN ŞENVARDAR (35) Komando, 1995 Hakkari

Kuzey Irak’a operasyona gitmiştik. Sabah 6.30’da Zaho’da pusuya düştüm. Üç aylık askerdim ve öncü birlikte mayın dedektörcüsüydüm. 50 kişilik bir grup üzerimize mermi yağdırdı. Bana 13 kurşun isabet etti. 10’u çelik yeleğe, 3’ü de vücuduma. Sağ koluma Kanas suikast silahının mermisi, sol bacağıma ise iki Kalaşnikof mermisi girdi. Kanas mermisi çok büyük bir yara açtığı için kolumu dikemediler bile. Diş teknisyeniydim. Artık elimi kullanamadığım için pazarlama işleriyle uğraşıyorum. Devlet bizimle ilgili verdiği hakları geri alan yasalar çıkartıyor.

Her gece “Geliyorlar” diye sayıklıyorum

ÜMİT ŞİMŞEK (32) Komando, 1999 Siirt

Çatışma anındaydık, mevziye girdiğimizde arkadaşım mayına bastı. Sağ gözümü kaybettim. Sağ kulağım ise duymuyor. Vücudumda sayılmayacak kadar çok şarapnel parçası vardı. Psikolojik problemlerimi üzerimden atamıyorum. Önceden sakin biriyken, geçenlerde yol verme yüzünden birini yaraladım. Eşim, her akşam “Geliyorlar” diye sayıkladığımı söylüyor.

http://www.hurriyet.com.tr/pazar/14094227.asp?gid=373
__________________
Mantikli olmak lazim.
Alıntı ile Cevapla
Trusty kullanıcısına teşekkür edenler
account (15-03-2010), Gozlemci (18-03-2010), hazan (22-03-2010), neron (15-03-2010), Ramo (15-03-2010), zumbul (10-06-2010)
  #707  
Eski 18-03-2010, 15:20
Trusty - ait Avatar
Trusty Trusty bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: London, On.Canada
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 58/44
0 Mesaj ına 411 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Bu defa kapatirlarmi ?

Ankara'da, AKP hakkinda yeniden kapatma davasi acilmasi konusu gundemde.

Aldigim duyumlar bu yonde.

Bu durumu teyit eden herhangi bir bilgi varmi.?

Borsa uzerinde etkisi ne olur ?
__________________
Mantikli olmak lazim.
Alıntı ile Cevapla
  #708  
Eski 19-03-2010, 02:17
Trusty - ait Avatar
Trusty Trusty bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: London, On.Canada
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 58/44
0 Mesaj ına 411 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Hayatin Anlami...

Geçen haftadan beri hayatımın pek bir anlamı yok gibi geliyor.

Ne yazılarımı okutacağım birisi, ne sabah güldüğümüz birisi, ne de balkonda kuşları yemlediğimiz birisi var yanımda.

Yok yani. İşin en fenası da bu yok oluşun, tam anlamıyla bi yok oluş halinde gerçekleşmesi oldu.

Gayet güzel kahvaltı ederken, birlikte Türk kahvesi için tek bir sigarayı ortaklaşa tüttürürken birden akşam oluyor, evde kimseler yok. Çat! Şimdi evde iki kişi kaldık. Kedimiz Tortor da bu vesileyle üzerime kaldı.

Yokluk kendisini zamanla hissettiren bir şey. Varken olanı hissetmiyorsunuz, yokken de olmayanı hissediyorsunuz, garip. Kısa sürede çok üzüldüm.

Üzülmemin sebeplerini düşündüm biraz. İnsan çok sevdiği birisini kaybedince (bence) birkaç şeyden dolayı üzülüyor.

Ben artık onunla bi şeyler paylaşamayacak olmama üzüldüm.

Kumda kendisini temizleyen bir serçe, suyun dibinden giden bi balık sürüsü gördüğümde artık gösterecek kimsem yok. Çok yalnızım. Ama arkadaşlar iyidir, beni yalnız bırakmıyorlar.

Yalnız kaldığınız her an bi takım anılar çıt, çıt ya da güm güm şeklinde kafanızın içinde patlayıveriyor. Geceleri uyumak çok zor. İçki de içmediğimden, uyumak için alternatif tıbbın tüm bileşenlerini devreye sokuyorum.

Gözlerimi bilinçli olarak kapatmak istemediğimden yapılabilecek en sıradan şeyi yapı TV’ye bakarken ekran karşısında sızıyorum. Sabah kalkış kısmı daha fena. Uyandıktan sonra yatak keyfi diye bir şey yok. Zaten yatakta keyif yapacak bi şey de yok.

Sabahın köründe kargalarla birlikte oturup bok yemeye başlıyorum ben de. Ne yapalım, hiçbir şeyi değiştiremiyoruz ne de olsa. ‘Hayat devam ediyor’ filan diyorlar ama benim için aslında hayat pek devam etmiyor şu sıralar. Neyi devam etsin? Benim için hayat yeniden başlıyor şu anda sanırım. Hem de sıfırdan.

Sevindiğim şeyler de var. Son bir yılı reklam acansındaki işimden ayrılıp evde Nursel’le birlikte geçirmiş olmamız beni en çok rahatlatan şeylerden biri. Ortalama insanlardan çok daha fazla birlikte ve mutluyduk son bir yıl içinde.

Evde sabahtan akşama oturup, ağaçlara bulutlara, Tortor’a bakıp gülüyorduk. Çok mutluyduk, gerçekten. Çoğu insanın yaşayamayacağı kadar mutluluk yaşadım son bir senede. Ne yazık ki mutluluk da elektrik gibi bir yere istiflenmesi zor bi duygu. Şimdi o mutluluk anları anı olarak suratıma kapanıyor. Yalnızlığın bir başka karanlık tarafı da ortaya çıkıyor böylece; karşılaşmalar.

Sabahtan akşama çevremdeki birçok şeyde birlikte yaşadığım, eğlendiğim ve mutlu olduğum insanı görüyorum ister istemez. Neyse ki şimdi kendisini Heybeli’ye bıraktık. Bir süre sonra o da adanın bir parçası olacak, Heybeli’ye her gittiğimde belki de enseme konan bir sinek, topraktan çıkan bir çiçek, ağacın tekinde ekşi bi erik ya da peşimden gelen yavru bi kedi olacak. Şimdilik beklemekte yarar var. Hiçbir şey kaybolmuyor, bu da bir gerçek.

Hep çok şanslı olduğumu düşünürdüm. Hâlâ da düşünüyorum galiba. Hep istediğim işi yaptım, beni sıkan protokollere, ıvıra zıvıra bulaşmadım, zora gelmedim, her işim iyi gitti… Ama geçen haftaki bomba biraz fena patladı bende. Şu anda evrensel şans skalasında eksilere düştüm sanırım. Bundan sonrası yukarı çıkış olabilir sadece.

‘Küçük şeylerle mutlu olmayı bilmek lazım’ gibi zırvalar vardır ya, işte biz aynen o laflardaki gibiydik. Küçük ama mutlu bi hayatımız vardı. Dolaptan kestiğim bi parça kaşar peynirine sevinirdi. Susadığı zaman götürdüğüm bi bardak suyun yüzünde yarattığı mutluluğu görmeniz gerekirdi beni anlamanız için.

Sabahları sağlıklı olalım diye tek bi aspirini içip “Şimdi mükemmel olduk” diye salak salak sevinirdik. Bahar geldiğinde balkonu çevreleyen ağaçların yaprakları yeşerip her yer yemyeşil olduğunda dünyanın en mutlu ikilisi olurduk. İnsan burnuna Çin yağı sürüp uyuyacak diye sevinir mi? Bazısı seviniyormuş, o da bana denk gelmiş. Şans işi işte.

Bir yandan da birbirimize hiç benzemezdik. Zevklerimiz çok farklıydı ama bana her zaman yeni bir şeyler gösterirdi.

İnsan olmayı, çevremi sevmeyi Nursel’den öğreniyordum, daha da alacak çok dersim vardı. Krediler tamamlanmadan kaçtı gitti, bizim krediler de yandı badem oldu. Daha öğrenecek çok şeyim vardı.

Beni hayata bağlayan şeydi kendisi.

O gidince iyice saçma sapan bir insan olacağım gibi hissediyorum. Bana kızacak, yaptıklarıma laf edecek ya da beni çekip çevirecek birisi yok şimdi. Dımdızlak kaldım evde, bir de kucağımda Tortor var, mal gibi salonda kanepede oturuyoruz, ağaçların gölgelerine bakıyoruz işte.

Durum böyle olunca hayatın da anlamını görmeye başlıyorum ağırdan. Hayatımızın anlamı anılarımızmış, onu fark ediyorum bi kez daha.

Güneş doğuyor, güneş batıyor, haberlerde saçma sapan şeyler, iş yerindeki sıkıntılar, kişisel çekişmeler filan acayip fasa fisoymuş,bi kere daha ayılıyorsunuz. Ama narkozdan hızlı çıkmak da bi kafa yapıyor. Anlamsızlık içinde buluyorum kendimi sık sık.

Evinde oturan ve yaşadığı hayatın bomboş olduğunu gören bir emekli gibiyim. Tek farkım çok güzel yaşadım, geçen haftaya kadar da kazasız belasız geldiydik. Naapalım, piyango bu sefer bana çıktı, yarın başkasına çıkacak, sonraki gün de bir başkasına. Çekiliş hep devam edecek.

Bi fotoğraf filan koymak istiyordum ama hiçbir şeye bakamıyorum. Zaten tüm fotoğraflar benim aklımda. Zamanla çıt çıt açılıyorlar. Şimdi onlara bakmak için çok erken.

Karşılaşmalar, eşyalar ve yerler en fenası. Ama her şey ilk seferinde çok acıtıyor insanın içini. Aynı yerden ikinci geçişinizde sadece içinizde bi sıcaklık kalıyor. Bakalım ne olacak? Hayatımın en büyük darbesinden sonra ne kadar sıcak beni kurtaracak bilemiyorum. Yalnızlık sıcak bi şey değil, onu çok iyi biliyorum.

Geçen hafta tam da şu satırları yazdığım sırada yanımdan gitti, artık yok. Yani var ama, yok. Üzücü ama gerçek, ne yapalım?

Şimdi arkadaşlarla daha fazla zaman geçirilecek, onlarla da güzel anlar paylaşılacak, mutlu yaşamaya devam edilecek. Mutlu olmaktan başka yapacak bir şey yok. Yani var ama, yok.


Kaan Sezyum

-------------------------
Kaan, Radikal'de yazan bir kose yazari.

Sevdigini kaybetmenin ne oldugunu yazmis.

Es'i Nursel'i ani bir beyin kanamasi ile kaybetti.

Nursel, Heybeli'de yatiyor.

Mekani cennet olsun.

Paylasmak istedim..
__________________
Mantikli olmak lazim.
Alıntı ile Cevapla
Trusty kullanıcısına teşekkür edenler
account (19-03-2010), ar_de_ (23-03-2010), hazan (22-03-2010), neron (19-03-2010)
  #709  
Eski 22-03-2010, 01:38
Trusty - ait Avatar
Trusty Trusty bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: London, On.Canada
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 58/44
0 Mesaj ına 411 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Hayirli Evlat..:))

Yaşlı bir Anadolu köylüsü tek başına yaşadığı ve eskisi gibi tarlada çalışamadığı için çok dertliymiş.

Susuz geçen bir yılın ardından, toprak taş gibi olduğundan, alnının teri ve büyük fedakarlıklarla okuttuğu ve tüm beklentilerini aşarak üniversite rektörü olan tek oğlu da Ergenekon 41.inci dalgadan dolayı tutuklanıp, cezaevine götürüldüğünden dolayı çok mutsuzmuş.

Eşi de vefat edeli neredeyse bir ay olmuş. Sonunda dayanamamış ve 45 gündür suçunun ne olduğu bilinmemesine ve açıklanmamasına rağmen cezaevinde yatan oğluna çaresizlikten bir mektup yazmış.

Sevgili oğlum Mustafa,

Çok üzgünüm. Annen vefat ettiğinden beri onsuz hayatımın bir tadı yok. Seni alıp götürdüklerinden beri de seni çok arıyorum.

Üniversitende olduğun zamanlar bile telefondaki sesini arıyorum. Bu yıl galiba cok zor geçecek.

Toprak o kadar sert ki, toprağı kazamıyorum ve bu yıl hiç bir ekin ekmem mümkün görünmüyor.

Gerçekten artık baban çok yaşlandı. Biliyorum ki elinde olsa yanıma gelip tarlamı kazmama yardımcı olurdun. Tıpki eski günlerdeki gibi. Sakın dert etme oğlum, yaşlı bir adam sadece boş, boş şeyler yazıyor o kadar. Sen kendine iyi bak, cesur ol, ve isminin nereden geldiğini de asla unutma.

Sevgilerimle, Baban

Bir kaç gün sonra oğlundan bir mektup gelmiş.

Sevgili Babacığım,

Sakın tarlayı kazma. Bütün cesetleri oraya gömdük.

Sevgiler biricik oğlun Mustafa.

Ertesi gün sabaha karşı saat 4..00 de yaşlı çiftçiyi polis yatağından ense paça kaldırmış ve apartopar tarlaya götürmüş.

Bütün tarlayı kazmışlar. Hiç bir şey bulamayınca bir kazdıklarını bir kez daha kazmışlar. Sonunda bakmışlar en ufak bir şey bulamamışlar, yaşlı çiftçiden özür dilemişler ve geldikleri gibi gitmişler. Aynı gün yaşlı adam cezaevinde yatan oğlundan bir mektup daha almış.

Sevgili babacığım,

Şimdi tüm ekinlerini ekebilirsin. Yanında olup her zaman olduğu gibi beraber tarlayı kazmayı çok isterdim. Ama bugünkü ortamda elimden ancak bu kadarı geldi. Kusuruma bakma.

Sevgi ve saygılarımla,

Oğlun Mustafa.
__________________
Mantikli olmak lazim.
Alıntı ile Cevapla
Trusty kullanıcısına teşekkür edenler
account (22-03-2010), ar_de_ (23-03-2010), Gozlemci (26-03-2010), hazan (22-03-2010), janus (22-03-2010), neron (22-03-2010)
  #710  
Eski 26-03-2010, 05:33
Gozlemci Gozlemci bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 73/737
61 Mesaj ına 268 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Duyarli bilim adami ve duyarsiz Belediye Kurumlari!

Vatan gazetesinden
Turkiye'de "class action" davalarinin yasal hale getirilmesi lazim. Bence, Turkiye'nin en onemli sorunudur bu... Eger bu hak olsa idi, bu tip kurumlar oyle bir tazminat oderdi ki bir daha halki zehirlerken elli kere dusunurlerdi.
------------------------------------------------------------------

Vatan Gazetesinden

Cezadan yargı kurtardı

Yaklaşık 360 bin kişinin içtiği suda ’fenol’ olduğunu açıkladığı için ’maaş kesme’ cezası verilen, hakkında 15 bin lira tazminat davası açılan Yrd. Doç. Dr. Demircioğlu yargıda aklandı

Erzurum’da Atatürk Üniversitesi Çevre Mühendisliği, Çevre Bilimleri Anabilim Dalı öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Nuhi Demircioğlu, Palandöken Barajı’ndan gelen suyun arıtıldığı yerden örnekler aldı. Türk içme suyu standartlarına göre 0.002 miligram/litre olması gereken fenolün, kentin içme suyunda 0.166 miligram/litre olduğunu gören Demircioğlu, normalin 83 katı zehirli ‘fenol’ maddesi saptadıklarını kamuoyuna açıkladı. “Eğer sorun giderilmez ve su bu şekilde tüketilirse, 2- 3 yıl sonra kanser vakalarında artış olabilir. Suyun klorla değil ozonla dezenfekte yapılması lazım” dedi.

ESKİ, bir taraftan arıtma tesisine ozonlama ünitesi kurmak için ihale açarken, diğer taraftan Demircioğlu hakkında 5 bin lira maddi, 10 bin lira manevi tazminat davası açtı. ESKİ, ’fenol’ ve ‘kanser’ açıklamalarının gerçeğe aykırı, asılsız, halkı tedirgin edici olduğunu ileri sürdü, Demircioğlu’nun açıklamasının kurumu maddi ve manevi zarara uğrattığını iddia etti. YÖK ve Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü’ne şikayet edilen Demircioğlu’na ‘gerçeğe aykırı rapor veya belge düzenlemek, yetkili olmadığı halde basına resmi konularda bilgi vermek’ suçundan maaş kesme cezası verilerek uygulandı.

“Duyarlı bir bilim adamı uyarısı”

ESKİ’nin açtığı tazminat davasını 16 Mart’taki son duruşmada reddeden Erzurum 3’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi hakimi Hüseyin Kovanret kararında şöyle dedi: “Yüzbinlerce insanın su içtiği bir baraj gölüne hayvan pisliklerinin akması ve kanalizasyonun karışıyor olması kabul edilebilir bir durum değildir. Duyarlı bir bilim adamının yapmış olduğu araştırma ve gözlemin sonucunu kamuoyu ile paylaşmak, bu şekilde insanların sağlıklı yaşamına katkıda bulunmak olarak algılamak gerekir. Nitekim davalının beyanına göre, bu olaylardan sonra belediye tarafından arıtma tesisine ozon sistemi kurulduğu anlaşılmıştır. Suların kirli olması ve olması gereken değerlerin çok üzerinde sağlığa zararlı maddelerin bulunması nedeniyle su satışlarında bir düşme meydana gelmiş olsa bile bundan davalının sorumlu tutulması hiçbir hukuk mantığı ile bağdaşmaz. Zira davalı, duyarlı bir bilim adamının yapması gereken tutum ve davranışları sergilemiştir.”

--------------------------------------------
Alıntı ile Cevapla
Gozlemci kullanıcısına teşekkür edenler
account (26-03-2010), ar_de_ (31-03-2010), Master (26-03-2010), neron (26-03-2010), Trusty (27-03-2010)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Açık
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:16 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce