Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Medya Yorumları - Sayfa 56 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Dünya Hali > iç-dış politika
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Medya Yorumları
Konudaki Cevap Sayısı
741
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
443758

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #551  
Eski 08-12-2009, 12:26
ar_de_ - ait Avatar
ar_de_ ar_de_ bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2007
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 133/1013
108 Mesaj ına 737 Kere teşekkür edildi
Tanımlı yorumsuz ...

Tuzu kuru civan, ve aç işsizin göz altı morartısı!

Yılmaz Dağdeviren, emek vermiş, zaman ayırmış, ter dökmüş “tuzu kuruluğun kıyaslanabilir tablosunu” çıkartmış, bana gönderdi.

Sizin de bilginiz olsun.

Kesin, bir kenara koyun.

Ülke Norveç:

Kişi başı milli geliri: 98.000 $.

Milletvekili maaşı: 7.500 $.

Yan ödeme: Yok.

Emeklilik: 65’ten sonra.

Maaşın milli gelire oranı: % 7.6.

Ülke İsviçre:

Kişi başı milli geliri: 65.000 $.

Milletvekili maaşı: 4.200 $.

Yan ödeme: Yok.

Emeklilik: Yok.

Maaşın milli gelire oranı: % 6.4.

Ülke Danimarka:

Kişi başı milli geliri: 64.000 $.

Milletvekili maaşı: 5.000 $.

Yan ödeme: Yok.

Emeklilik: Yok.

Maaşın milli gelire oranı: % 7.8.

Ülke Finlandiya:

Kişi başı milli geliri: 52.000 $.

Milletvekili maaşı: 4.000 $.

Yan ödeme: Yok.

Emeklilik: Memur gibi.

Maaşın milli gelire oranı: % 7.6.

Ülke Hollanda:

Kişi başı milli geliri: 52.000 $.

Milletvekili maaşı: 5.660 $.

Yan ödeme: 150 $.

Emeklilik: Memur gibi.

Maaşın milli gelire oranı: % 10.8.

Ülke Avusturya:

Kişi başı milli geliri: 50.500 $.

Milletvekili maaşı: 8.100 $.

Yan Ödeme: Yok.

Emeklilik: Yok.

Maaşın milli gelire oranı: % 16.

Ülke Belçika:

Kişi başı milli geliri: 47.000 $.

Milletvekili maaşı: 5.064 $.

Yan ödeme: 1.423 $.

Emeklilik: Yok.

Maaşın milli gelire oranı: % 10.6.

Ülke İngiltere:

Kişi başı milli geliri: 46.500 $.

Milletvekili maaşı: 6.200 $.

Yan ödeme: Londra kenti

9 gidiş-geliş bileti.

Emeklilik: Memur gibi.

Maaşın milli gelire oranı: % 13.3.

Ülke Fransa:

Kişi başı milli geliri: 46.000 $.

Milletvekili maaşı: 4.648 $.

Yan ödeme: Yok.

Emeklilik: 55 yaş sonrası.

Maaşın milli gelire oranı: % 10.

Ülke İtalya:

Kişi başı milli geliri: 40.000 $.

Milletvekili maaşı: 9.150 $.

Yan ödeme: Yok.

Emeklilik: Memur gibi.

Maaşın milli gelire oranı: % 22,8.

Ülke İspanya:

Kişi başı milli geliri: 37.000 $.

Milletvekili maaşı: 2.312 $.

Yan ödeme: 1.500 $.

Emeklilik: Memur gibi.

Maaşın milli gelire oranı: % 4.

Ülke Çek Cumhuriyeti:

Kişi başı milli geliri: 21.000 $.

Milletvekili maaşı: 1.900 $.

Yan Ödeme: Yok.

Emeklilik: Yok.

Maaşın milli gelire oranı: % 9.

Ülke Litvanya:

Kişi başı milli geliri: 15.000 $.

Milletvekili maaşı: 820 $.

Yan ödeme: Yok.

Emeklilik: Yok.

Maaşın milli gelire oranı: % 5.4.

Ülke Polonya:

Kişi başı milli geliri: 14.000 $.

Milletvekili maaşı: 1.893 $.

Yan ödeme: Yok.

Emeklilik: Yok.

Maaşın milli gelire oranı: % 13.5.

Ülke Ermenistan:

Kişi başı milli geliri: 4.000 $.

Milletvekili maaşı: 200 $.

Yan ödeme: Yok.

Emeklilik: Yok.

Maaşın milli gelire oranı: % 5.

Ve ÜLKE TÜRKİYE.

Kişi başı milli geliri: 10.000 $.

Milletvekili maaşı: 5.600 $.

Yan ödeme: Harcırahlı.

Emeklilik: Yaş sınırı yok.

Çifte emekli geliri var.

Maaşın milli gelire oranı: % 56.


***


Bu tablodan siz nasıl bir ders çıkartırsınız bilemem, benim aklıma gelen şu oldu: Kulübedeki işsiz ile villadaki tuzu kurunun göz altı morarması aynı olamaz.

Necati Doğru
Alıntı ile Cevapla
ar_de_ kullanıcısına teşekkür edenler
account (09-12-2009), alihoca (08-12-2009), buena vista (08-12-2009), coser (08-12-2009), hazan (08-12-2009), Master (08-12-2009), Ramo (08-12-2009)
  #552  
Eski 10-12-2009, 07:35
AnnE - ait Avatar
AnnE AnnE bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Suriçi
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 606/518
314 Mesaj ına 5527 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

http://www.haberturk.com/yazioku.asp?id=11414

MERHABA Sayın Altaylı,
Ben Doğu Anadolu'dan, Bingöl'den yazıyorum size.
41 yaşındayım ve kamuda çalışıyorum.
Zaza'yım ama bizim coğrafyamızda Zaza-Kürt ayrımı bilinmediği için Kürt vatandaşıyım.
Ben de her Kürt gibi uzun zaman gayet iyi bir Kürt milliyetçisiydim.
Doğal olarak zamanla evlendik, çoluk çocuk sahibi olduk, devlet kurumlarında göreve başladık, olgunlaştık. Hayata bakış açımız da bizimle birlikte olgunlaştı.
Bölgemizde 90'lı yıllarda çok zor günler geçirdik. Öyle ki, görevimiz nedeniyle sabah evden çıkarken akşam nasıl döneceğimiz meçhuldü. Herkeste bir karamsarlık, bugün nasıl bir haber gelir, nasıl bir felaket yaşanır, ne olaylar olur endişesi vardı.
Her gün yol kesmeler, araç yakmalar, insanları katletmeler ve bütün bunlardan memnun olan insanlar...
Ve bütün bunları yapanlar, Kürt halkının haklarını savunanlardı sözde. Oysa ben bir Kürt olarak kimseye "Silahını al, dağa çık, beni savun" dememiş, kimseye bir vekâlet vermemiştim. Ben bir Kürt vatandaşı olarak devletin kurumunda çalışıyorum, maaş alıyorum. Devletten aldığım maaşla ailemi geçindiriyorum, çocuklarımı büyütüyorum, iyi bir gelecek sunmaya çalışıyorum.
Bana bugüne kadar "Sen Kürt vatandaşısın, hastaneye gelme, bankaya gelme, belediyeye gelme, çocuklarını bizim okulumuza gönderme" diyen olmadı. Ya da Kürt olduğum için hiç horlanmadım. Bu benimle de sınırlı bir durum değil, genel bir durum.
Ama anlamadığım, ben Kürt olmamdan ötürü ekstra bir sıkıntı çekmezken neden birileri benim hakkım için ortaya çıkıyor?
Son günlerde ülkemizde yaşananlar, neredeyse taşıdığım Kürt kimliğinden nefret etmeme sebep oluyor. Çünkü ben, hak diye hayatının baharında bir genç kızın yakılmasını hazmedemiyorum. Ben, hak diye belediye otobüsünü yakıp, ertesi gün belediye otobüsünü kullanan zihniyeti anlayamıyorum. Ben, hak diye bankalara saldırıp, ertesi gün o bankaya gidip işlem yapan zihniyeti anlayamıyorum. Hak diye kamu ortak alanlarını talan edip, ertesi gün orayı kullanmaya çalışan zihniyeti de anlayamıyorum.
Anlamıyorum, anlamak da istemiyorum.
Ben, hak deyip fakir fukaranın evladını şehit eden zihniyeti, amacımız bölünmek değil, devlet kurmak değil deyip Türk bayrağına saldıran zihniyeti anlamak istemiyorum.
Ben bugün Tokat'ta şehit edilen evlatlarımızın, Mehmetçiklerimizin cenazelerinde atılan sloganların dolaylı da olsa muhatabı olmak istemiyorum. Ben kimsenin benim hakkımı savunmasını, kimliğim için mücadele etmesini de istemiyorum.
Ve biliyorum ki, benim bu düşüncemi taşıyan milyonlarca Kürt vatandaşı var. Onlar da her akşam benim gibi başlarını yastığa koydukları zaman bu duygularla debelenip duruyorlar.
Sayın Altaylı diyeceksiniz ki, "İyi de kardeşim bunları bana niye yazıyorsun?"
Size bir şey söyleyeyim.
Ben bir Kürt olarak, sözde benim haklarımı savunmak için ortaya çıkanların ve sözde bizden olanların yürüttükleri olumsuz politikalar ve yaptıkları vicdanlara sığmaz davranışlar nedeniyle kendi çocuklarımın geleceğinden endişe ediyorum, biliyor musunuz?
Ben bugün Tokat'ta şehit düşen askerlerimizle ilgili haberlerinizi okurken mensubu olduğum kimlik adına derin utanç duydum. Boğazım düğüm düğüm oldu. Kendi oğlumu ve kızımı düşündüm ve bir kez daha utandım.
Ben, kimsenin bizim hakkımızı savunmasını istemiyorum.
Ben, aklıselim her Kürt vatandaşın bunu haykırmasını istiyorum.
Umarım sizi rahatsız etmemişimdir. İçimden geldi yazdım.
Katlandığınız için teşekkür ederim.
Esen kalın...

Bunu yazan da bir Kürt

SAYIN Altaylı, ben Vanlı bir hemşerinizim ve Kürt kökenliyim. Son zamanlardaki gelişmelerden oldukça rahatsızım. Bu olaylardan beni en çok etkileyeni de Serap'ın katledilmesidir. Elbette Emine Ayna'nın saçma sapan açıklamaları ve DTP nin provokasyonlarını saymıyorum bile.
Bütün bu gelişmelerden rahatsızım ve eminim ki benim gibi hisseden milyonlarca Kürt var.
Artık bizim bir şey yapma zamanımız geldi (geç bile oldu).
Ancak nasıl bir araya geleceğimizi, hangi kanalları kullanacağımı bilmiyorum. Serap ve Serap gibi şiddet kurbanı insanlar için bir şey yapmak gerekiyor. Böyle bir kanal varsa beni haberdar ederseniz minnettar kalırım.

Bu da Türkiyeliden

MERHABA Fatih Bey,
Kriz dönemine rağmen işlerim çok iyi, aile hayatım çok huzurlu ama ülkemin bu durumu beni hiç mutlu etmiyor.
Aslımın Türk mü, Kürt mü olduğunu bilmiyorum. Ama her zaman kendimi Türk olarak hissettim ve gurur duydum. Askerliğimi Kuzey Irak'ta tim komutanı olarak yaptım. Ülkemin her yerinden gelen o muhteşem insanları kardeşim bildim ve bir kardeşi özler gibi özlüyorum. Her ölümün yasını tuttum. Tıpkı Serap Eser'in yasını tutar gibi.
Hayatımda beni hiçbir şey, Emine Ayna'nın Serap'ın ölümü üzerine söylediği söz kadar üzmedi. Bir insan bu kadar mı kin ve nefret dolu olabilir. Şu an ona karşı olan duygularım, beni insanlığımdan alıkoyacak kadar kötü.
Bu yaşadığımız sorunların tek nedeni, çocukların sevilmediği, kadınların hiç olduğu, güce tapılan bir aile yapısı.
Her zaman arızalı insanlar yetiştiren bu ortamlar düzelmedikçe Emine Ayna'lar her zaman olacak.

Bu da bir öğrenci

GAZETENİZDEKİ haberi görünce içim acıdı, hayatımda hiç böyle olmamıştım.
Millet olarak şehit haberlerine duyarsızlaşmıştık ama bu farklıydı.
Şehit Fatih, aldığı 120 liralık er maaşının 100 lirasını annesine gönderiyormuş.
Ben hem öğrenim kredisi hem de liseyi birincilikle bitirdiğim için özel burs alan 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim.
Ailemle yasadığım için çok harcamam olmuyor.
Rica etsem, Fatih'in annesinin varsa hesap numarası ya da ona bir şekilde ulaştırabileceğim bir yol varsa bana iletir misiniz?
Kenarda biriktirdiğim 150 liramın 50 lirasını Fatih'in yerine onun annesine bu ay ben göndermek istiyorum.
Şimdiden teşekkür ederim.
Alıntı ile Cevapla
AnnE kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (10-12-2009), ar_de_ (14-12-2009), Gozlemci (17-12-2009), Master (10-12-2009), neron (11-12-2009), Ramo (10-12-2009), zumbul (13-12-2009)
  #553  
Eski 16-12-2009, 13:14
LAZIO LAZIO bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2009
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 111/62
83 Mesaj ına 243 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Gercekten bu kadar basit....

Türk faşistleri, Kürt faşistleri

Çok karmaşık gibi görünen bazı meseleler aslında çok basittir. Fakat insan ağaçlara bakmaktan ormanı göremez. Son günlerde olup bitenleri özetleyelim. İsterseniz bu aynı zamanda bir "vaziyet ve manzara- i umumiye tablosu" olsun:
Türk demokratları ile Kürt demokratları, "adı konulmamış düşük yoğunluklu iç savaşın" artık bitmesini istiyorlar.
Çok adam öldü, çok can yandı, çok da para harcandı... Bu işin "sonu yok" düşüncesine ulaşıldı.
Amiyane tabirle "maçın berabere bitmesine" razı oldular. Satranç deyimiyle "pat" olunacaktı.
Kürtler'e açık seçik "stadyumdan çıkarken bağırıp çağırmayın, taşkınlık yapmayın, biz kazandık havalarına girmeyin, maganda gibi sağa sola ateş etmeyin, sabırlı olun, biz bu maçı adım adım, sessiz sedasız bitireceğiz" denildi... "Açılım" dedikleri aha budur. Üstelik Amerika da böyle istedi, Avrupa da. Bu da işimize geldi.
Türkler, berikilere, "kültürel haklarınızı verelim, ayaklanmayı durdurun, ama siz de kırmızı çizgiyi geçmeyin, bağımsızlık ya da federasyon gibi taleplerinizden vazgeçin" dediler.
Ilımlı Kürtler bunu kabul ettiler. Kimileri yeterli bularak, tatmin olarak, kimileri "hele dur bakalım, şimdilik böyle olsun da..." diyerek... Birçok Kürt de, "iş büyürse bugün sahip olduklarını bile yitirme tehlikesinden" korkuyor.
Fakat savaşın bitmesini istemeyen iki "blok" var:
Türk faşistleri ve Kürt faşistleri.
Birisi savaşı belki daha yıllarca sürdürüp ötekileri "hepten tepelemek" istiyor. Bunun çok zor, hatta imkânsız olduğunu, kazanamayacağını biliyor ama kimisi "yiğitlik belasına", kimisi de savaştan çıkar sağladığı, para kazandığı için sürdürüyor...
Öteki de, esas olarak "eroin ticaretinden" çok para kazandığı için, barışa asla yanaşmıyor.
İki taraf da gerginlik ortamının sürmesinden yana, tam ortalık yatışacak gibi olduğu zaman hemen ateşe benzin sıkıveriyor...
Bu amaca ulaşmak için kimi zaman iki tarafın "İŞBİRLİĞİ" yaptığını bile gördük!
Cephanesi biten PKK militanlarına "çatışmaya devam etmeleri için" iki kamyon cephane göndermeler...
Tam açılımda yeni bir adım atılacağı zaman pusu kurup birkaç Türk askeri daha öldürmeler...
"Türk derin devleti" içinde "PKK'ya tüyo verenler" mi var?
Eğer varsa, bundan büyük şerefsizlik, vatana bundan büyük ihanet olur mu? Asılmaları gerekir bu şerefsizlerin...
Muhalefet de, basınıyla birlikte, korkunç bir sorumsuzluk içinde, yangına körükle gidiyor.
Birkaç oy daha almak uğruna, tek başına asla kazanamayacağını bildiği seçimden "belki bir koalisyon çıkar da bir ucundan yapışırım" umuduyla...
Bazı basın şerefsizleri de "patronun paracıklarını kurtaralım da bize de birkaç kuruş kalsın" çabası içinde, barış yanlılarına geçiriyorlar da geçiriyorlar... Memleket batsın, yeter ki hükümet düşsün...
İç savaş düşük yoğunluklu olmaktan çıkarsa, hep birlikte kına yakarlar!

Engin Ardic



--------------------------------------------------------------------------
Alıntı ile Cevapla
LAZIO kullanıcısına teşekkür edenler
dentist (16-12-2009)
  #554  
Eski 16-12-2009, 20:48
ar_de_ - ait Avatar
ar_de_ ar_de_ bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2007
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 133/1013
108 Mesaj ına 737 Kere teşekkür edildi
Tanımlı kına ...

Bizde adettir kına yakmak. Kına üç şey için yakılır:
1-Evlenecek kızlara kına yakılır, gittiği yere kurban olsun diye(el üstünde tutulması anlamında)
2-Kurbanlık koyuna kına yakılır, allaha kurban olsun diye
3-Askere gidene (mehmetçiğime) yakılır, vatana kurban olsun diye

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı aptal değildir, dünyayı kasıp kavuran ultra-faşist düzenin ülkemizdeki yansımaları yüzünden silkinip ayağa kalkamıyor olması Engin Ardıç ın önerilerini hak ettiğini göstermez.
Engin Ardıç ın önerdiği kına bizim gönlümüze-göreneklerimize uygun değildir.
Ama eğer isterse kendisi deneyebilir
Alıntı ile Cevapla
ar_de_ kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (16-12-2009), Gozlemci (17-12-2009), hazan (17-12-2009), Master (17-12-2009), neron (17-12-2009), serdarkus (16-12-2009)
  #555  
Eski 16-12-2009, 21:49
ar_de_ - ait Avatar
ar_de_ ar_de_ bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2007
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 133/1013
108 Mesaj ına 737 Kere teşekkür edildi
Tanımlı kınadan devam ...

Engin Ardıç sinirimi bozdu hızımı alamadım devam ediyorum

Ben Türkiye nin batısında bazılarının deyimiyle "gavuristanda" yaşıyorum.

Bizim halıcılarımız, tatlıcılarımız, kuruyemişçilerimiz, kebapçılarımız, otobüsçülerimiz vs var; 20-30-40 yıldır burada aynı sokakta çalıştığımız, aynı apartmanda yaşadığımız, aynı okula gittiğimiz, içiçe kardeş gibi yaşadığımız... Gelin alıp damat verdiğimiz, birbirimize karıştığımız...

Biz onlara bugüne dek hiç "Kürtler" diye hitap etmedik. Malatyalı halıcı, Antepli kuruyemişçi, Mardinli otobüsçü, Urfalı kebapçılarımız onlar.

Bugüne dek yaşadığımız tek sorun; yazlık sitemizde "bana Kürt olduğum için kötü davranıyorsunuz, sitenin yöneticisi olayım da görürsünüz gününüzü..." diyen paranoyak abinin onbeş yıldır aynı sitedeki hemşehrilerinden bile oy alamayıp henüz seçilemeyişi olmuştur

Engin Ardıç ın bahsettiği "adı konulmamış düşük yoğunluklu iç savaşın" aslında halkın gerçeği olmadığını, küçük gruplar tarafından pompalandığını "Türkler de Kürtler de" çok iyi biliyorlar. Küçük grupların çıkarları, kompleksleri ve çatışmaları yaşam savaşı veren halka ait değil. Her ne kadar şivelerimiz, adetlerimiz, alışkanlıklarımız, isimlerimiz, renklerimiz, folklorumuz farklı da olsa hepimiz maddi beklentilerimizi insanca karşılamak ve manevi değerlerimizi korumaktan başka birşey istemeyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız.

Dolayısıyla bu yapay kavga istenilen sonuca ulaşmayacaktır.

Biz farklı-ayrı değil, çeşitli-bir aradayız.

Yaşamın kuralları büyük-güçlü-nettir. Her sürecin bir sonu vardır.
Hele yaşamın doğal yapısına uymayan oluşumlar daha çabuk tükenirler.
Bu yüzden ne yaşadığım andan, ne gelecekten, ne ülkemden, ne de
vatandaşlarımdan umudumu hiç kaybetmedim

Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk gibi ...
Alıntı ile Cevapla
ar_de_ kullanıcısına teşekkür edenler
account (17-12-2009), buena vista (16-12-2009), dentist (17-12-2009), Gozlemci (17-12-2009), hazan (17-12-2009), Master (17-12-2009), neron (17-12-2009)
  #556  
Eski 17-12-2009, 14:30
LAZIO LAZIO bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2009
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 111/62
83 Mesaj ına 243 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Yillar once isyerimde Kurt bir nakliyatci vardi…..Kamyonuna butun servetimi yukleyip memleketin obur ucuna gondersem, bir kurus eksilmeden gidecegine adim gibi emin oldugum…..Son derece guvenilir,mert ve cesur bir insan….Ben ona kardes oda bana agbey gibi davranir…Birbirimizi cok severdik…

Bir gun ise gelmedi….hic sesi cikmadi…..Arastirip sorusturduk,ailesinden “Sultanbeylide cikan olaylar sirasinda gozaltina alindigi” bilgisini aldik…..Hemen emniyette calisan bir mudur dostumun yanina gittim ve kendisine bir yalnislik oldugunu onun bu tip olaylara karisacak bir insan olmadigini…..Hepimiz tarafindan cok sevilen ve guvenilen bir insan oldugunu anlattim……Bir iki telefon etti 15-20 dakika sonra burnuma.....yuzunun yarisi esarpla ortulu elinde tasla cekilmis fotografinin faxini dayadilar….Soke oldum…..

Serbest kaldiktan sonra yanima geldi cok mahcuptu….”Neden” diye sordum…..”Ben nekadar anlatsam sen anlayamazssin abi”dedi…..

Belkide hakliydi ….belkide gercekten ben anlayamiyordum…..

Bulgaristandaki soydaslarimizin kendi dillerinde ogrenim yapamamalarina…..kulturlerine sahip cikamamalarina isyan ederken…..Kurtlere neden ayni seyin yapildigini….

Koylerinin bosaltildigi,yakildigi,yakinlarinin hapisde iskence gordugu,yargisiz infaz edildigi,b.k yedirildigi iddialarina…..”Hadi canim olmaz oyle sey”denip arastirilmasina dahi karsi cikildiginda onlarin neler hissettiklerini….

Anlamiyordum…….. yada anlamamak isime geliyordu….

Onun icin bu gun cikipda “Biz onlarla kardes kardes yasiyoruz….sorunu cikaranlar rahat k.ina batan uc bes nankordur”….Yaklasiminin sorunun cozumune ne kadar yarari olur pek emin degilim…..LAZIO

------------------------------------------------------------------------------------
Alıntı ile Cevapla
LAZIO kullanıcısına teşekkür edenler
dentist (17-12-2009)
  #557  
Eski 17-12-2009, 16:45
Gozlemci Gozlemci bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 73/737
61 Mesaj ına 268 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Melih Asik

Melih Asik, 1 Nisan 2006, Milliyet'ten

Eski DEHAP Batman İl Başkanı Mehdi Öztüzün yargılandığı davada beraat etti?
Neydi suçu Öztüzün'ün? Geçen yıl şubat ayında yaptığı konuşmadaki şu sözleri:
- ABD heyetleri bize gelip görüşüyorlar, "Farklılığınızı ön plana çıkarın, milliyetçiliği körükleyin" telkininde bulunuyorlar. Bu konuda tavrımı ve düşüncelerimi açıkladıktan sonra artık heyetler DEHAP İl Başkanlığı'na gelmiyor. Bana göre bu sorunun çözüm yeri TBMM'dir. ABD'nin ve Avrupa'nın oyunları görülmezse, Kürtlerin barış çağrılarına, projelerine karşın 'Hayır, sizi kabul etmiyoruz' denilirse, işte o zaman korkarım ki Türkiye ikinci Yugoslavya olur...
Bu konuşmadan sonra DEHAP, Öztüzün'ü görevden aldı. DEHAP ile seçim işbirliği yapan SHP Genel Başkanı Karayalçın, düzenlediği basın toplantısında, Öztüzün'e giden ABD'linin, Adana Başkonsolosu Scoot Walter Reid olduğunu söyledi....
Türkiye, ABD'den bu konuda bilgi istemek hatta Scoot Reid'i istenmeyen adam ilan etmek yerine... Öztüzün'ün peşine düştü. Öztüzün bir yıl boyunca bölücülükten yargılandı. Neyse ki dava beraatla sonuçlandı.
Alıntı ile Cevapla
Gozlemci kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (21-12-2009), dentist (17-12-2009), Master (17-12-2009), neron (18-12-2009)
  #558  
Eski 17-12-2009, 17:04
Gozlemci Gozlemci bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 73/737
61 Mesaj ına 268 Kere teşekkür edildi
Tanımlı 500000ytl

Engin Ardic, TMSF'den, yani bizim paralarimizdan 500.000YTL aldi ve bu su ana kadar yalanlanmadi. Ayni adam kalkmis, simdi bakin ne yaziyor!!! Baris yanlilari da PKK oluyor herhalde!!!

"Bazı basın şerefsizleri de "patronun paracıklarını kurtaralım da bize de birkaç kuruş kalsın" çabası içinde, barış yanlılarına geçiriyorlar da geçiriyorlar... Memleket batsın, yeter ki hükümet düşsün..."
Alıntı ile Cevapla
Gozlemci kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (21-12-2009), dentist (17-12-2009), Master (17-12-2009), neron (18-12-2009)
  #559  
Eski 17-12-2009, 17:17
Gozlemci Gozlemci bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 73/737
61 Mesaj ına 268 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Melih Asik, Milliyet'ten

Bölügiray, Sözcü’de Emin Çölaşan’a yazdığı mektuba şöyle devam ediyor:
“AKP’nin Kürtçülük açılımının arkasında ABD var. ABD yıllardır Türkiye’nin boynuna bir Kürtçülük halkası takmış, iplerini elinde sıkıca tutmaktadır.
Bunun son kanıtı Kuzey Irak’taki PKK yuvalarının halen de korunup kollanmakta olmasıdır. Oysa ABD isteseydi bu yuvaları Türkiye’nin de işbirliği ile yok etmek işten bile değildi. Ama ABD bunu yapmak yerine bizimkilere ‘Kürtçülük açılımını’ yaptırmayı yeğlemiştir. Bu açılımın ucu ise bağımsız Kürt devletine uzanmaktadır...”
Açılım diye diye PKK’nın önünü açarsanız sonuç bu olacaktı...
Buyurun ayıklayın pirincin taşını...
Alıntı ile Cevapla
Gozlemci kullanıcısına teşekkür edenler
account (18-12-2009), ar_de_ (21-12-2009), dentist (17-12-2009), dohol (20-12-2009), Master (17-12-2009), neron (18-12-2009)
  #560  
Eski 25-12-2009, 06:46
Gozlemci Gozlemci bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 73/737
61 Mesaj ına 268 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Suheyl Batum, Vatan'dan

Suheyl Batum, Vatan'dan. Yazinin tamami ilginc ama ozellikle koyulastirdigim kisim bana bazi yalanci ve ikiyuzlululeri hatirlatti.

Nasıl geldik buralara, kimler getirdi?

2000’li yılların başlarını bir hatırlayın. Avrupa Birliği’ne aday ülke olmuştuk. Alırlar mı almazlar mı, orası çok önemli değildi. En azından bundan böyle çocuklarımıza, gençlerimize “işte insan haklarını ihlal eden, işte hukuku gelişmemiş ülkenin çocukları” muamelesi yapamayacaklardı. Onlar, hakları olduğu biçimde, başları yukarıda yürüyebileceklerdi. Buna inanıyordum. Bu yönde anayasal ve yasal değişiklikler yapıyorduk. Kürtçe konuşma yasağı kaldırılmıştı, ceza yargılamasının temel güvenceleri anayasal güvenceye kavuşturuluyordu... İdam cezası kaldırılmıştı. Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu, Polis Vazife Ve Salahiyet Kanunu değiştiriliyordu. AİHM’nin kararları yargılamanın iadesi sebebi olmuştu. Arama, gözaltı, yakalama, tutuklama, uluslararası ölçülere bağlanıyordu. Herkes umutluydu, heyecanlıydı.

Ve oradan geldik buraya. Geldiğimiz yer, hiç kuşkusuz, “otoriter bir rejimin” başladığı nokta. Belki başlangıçta çoğu kimse hatta iktidarın içinde yer alanların bazıları bile farkında değildi. Ama geldik işte...

Daha 2005’te, ortada ne Ergenekon ne dava varken, Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu bir gecede değiştiriliyor ve istihbari dinlemeler için Telekomünikasyon Başkanlığı oluşturuluyordu. Hem de “Başbakan’ın tek başına atayacağı” ve “Başbakan’ın özel olarak yetkilendireceği kişi” ibareleri ile. O zamanlar çok kişi anlamamıştı. Belki yasayı oylayan milletvekillerinin bir bölümü bile. Neden tek başına Başbakan? Üçlü kararname olmaz mıydı? Atama Bakanlar Kurulu’nda yapılamaz mıydı? Sonra yasa Anayasa Mahkemesi’ne götürüldü. Bir baktık ki, bazı gazeteci ya da aydınlar “canım muhalefet de, her yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götürüyor” ve “canım bu kadar da demokrasi ve iktidar karşıtlığı olmaz ki” diyorlar. Yasa Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Ama baktık ki Başbakan’ın tek başına belirlediği kişi, hâlâ orada oturuyor.



***


Ve geldik bugünlere. 19 ay iddianame bile düzenlenemeden süren soruşturmalar; gözaltına almak için zorunluluk ve somut emareler isteyen yasaya karşın, yaka paça alınıp, 4 gün sorgulanan kişiler; gizli telefon dinlemeleri, gizli tanıklar, teknik izlemelerle dolu bir süreç... 30 ay, 15 ay süren tutukluluklar, hukuksuz dinlemeler, Türkan Saylan için yapılan türde aramalar, isimleri bilinmeyen kişiler için dinleme ve teknik izleme kararları...

Bu arada TBB, Barolar, YARSAV, hukukçuların çoğu ve dürüst, namuslu, Türkiye’nin otoriter bir ülke olmasını istemeyen tüm gazeteciler, tüm aydınlar, bu süreci gördü, anladı. Ve bir tek kez bile “suçlular yargılanmasın” ya da “bu komutan ya da profesör nasıl yargılanırmış” demediler. Tam tersine; “soruştur, yargıla ama hukuka uygun olsun” dediler.
Ama öyle bir duruma geldik ki, Van Üniversitesi Genel Sekreteri hücresinde intihar etti. Kuddusi Okkır öldü. Türkiye’nin en büyük tıp uzmanlarından biri olan Mehmet Haberal hastalandı ve tutukluluğu hastanede devam ediyor. Türkiye’nin en genç rektörlerinden Fatih Hilmioğlu, hastaneye, oradan hücresine geri döndü. Şener Eruygur hücrede düştü, beyin kanaması geçirdi. Yarbay Ali Tatar, bir daha hücreye dönmemek için intihar etti.

Onlar ölürken, gazeteciler, aydınlar 30 aydır, 15 aydır, 10 aydır tutuklu iken, “usul kuralları o kadar önemli değil” diyen aydınlar(!) ve gazeteciler yine var. Yine “bunlar usul kuralı” diyorlar. “İtalya’da gladyo soruşturmasında 7 bin kişi tutuklanmıştı” diye uyduruyorlar. Tabii şimdi sizler “biz olanı biteni anlamıyor muyuz,” diyeceksiniz. Ama istiyorum ki, ileride çocuklarımız, “Türkiye neler yaşamış” anlasınlar ve “nasıl buralara gelmişiz, kim ve kimler getirmiş” diye sorgulayıp, bu yapılanların hesabını sorsunlar. Ve inanıyorum soracaklar.
Alıntı ile Cevapla
Gozlemci kullanıcısına teşekkür edenler
AnnE (25-12-2009), ar_de_ (29-12-2009), buena vista (25-12-2009), dentist (25-12-2009), Master (25-12-2009), neron (25-12-2009)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 03:34 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce