Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe - Sayfa 41 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Arka BahÇemiz > Arka BahÇe
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Arka BahÇe
Konudaki Cevap Sayısı
14497
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
652170

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Modları Göster
  #401  
Eski 31-03-2007, 21:21
meraklı - ait Avatar
meraklı meraklı bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: Koşuyolu
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 287/1518
251 Mesaj ına 1077 Kere teşekkür edildi
Red face devamı geldi...

Bu aralar çok gevezelik yaptım diye susmak istedim ama, çenesi düşük olanın külü düşer hesabı, yine dayanamadım....Bahçenin de sessizliğinden faydalanıp biraz yaramazlık yapayım dedim...Ve yarım kalmış olduğunu hatırlatan sevgili detaycı arkadaşımı da kırmayarak biraz daha yazayım dedim...Üstümdeki ağırlıkları bahçenin sularına atıverdim..Nasılsa bahçevanlarımız var, onlar gerekenleri kök diplerine yayarlar

Devamı olacak tabiii...yaşarken yaşamın yaşamazlığı içersinde yaşamamız gerçekliğini yaşamaya çalışırken....

Günler bir su damlası gibi, göller oluştururken gecelere , yansıması düşer yaşıyor sandığımız günlere...Bir güz vakti yaşam pınarından kana kana içerken, soluklanmayı unuturuz ecel berimizde beklerken...Bir bahar vakti çocukluk dediğimiz taze filiz zamanında, yapraklanır çiçek açarız...heyecanın keyif çağlayanlarında yıkanırız..Yaz gelir kavurucu sıcakların içinde yavaş yavaş meyvelerimizi sunarız yaşamın kucağına.Ağaç oluruz, gölgemizden faydalansın, meyvemizden yensin isteriz, gübrelensin, kök yerlerimiz çapalansın isteriz, dallarımız budansın, daha fazla gelişelim isteriz.... Tatlı, dolgun meyvelerimizin lezzetiyle görenleri mest ederiz. Ve sonbahar gelir... kimi taze filizler artık ağaç olmuş, kimileri hala kuru bir gövdede tutunma savaşı içinde.

Ana oluruz baba oluruz, egomuzun meyvesi çocuklarımıza verirken nasihat, atladığımız küçük mutlulukları da onlarda yaşamaya, yaşatmaya çalışırız. Gençlikte yaşadığımız dolu dizgin heyecanları, olgunluk döneminde hoş bir tebessümle anımsayıp artık huzur ararız..anlaşılmak ve olduğunca bütün kabul görmek isteriz...Savaşmak yerine artık kurduğumuzu sandığımız dengenin dengesizliğinde sadece var olmak isteriz. Mutlu olmak isteriz.

Yoktan var olduk ve yine yok a döneceğiz. İşte bu iki yokluk arasındadır yaşam. Bu ince çizgi üzerinde durabilmektir en temel mutluluk, varlığımızı önce kendimize hissettirebilmektir en kıymetli keyif. Var olmanın değerini anlayabilmek için yok olmak gerek ki... işte o zamansa zaten çok geç olmuştur.

Bedenin bedene, nefesin nefese, gözün göze temasıdır yaşam...Sohbetlerin sessizliğindeki çığlıktır, gözlerin kederindeki saklı heyecandır. Bazan bir el sıkışmaktır, bazan paylaşılan bir sofradır, bazansa yitirilenlerin geride kalana yansımasıdır. Umut edilendir, beklenendir, arzulanan, hissedilendir. Yokun içinde var ettiğimiz, kendimizce değer verdiğimiz ama değerinin tartıldığı bir andır. Yaşam....işte öylesine sür-git olan, ucundan yakaladığımızı sandığımız ama dizginleri bizi boğan, hep sürüklendiğimiz ama köklerimizin var olduğu inancıyla yaşadığımız an....

Olanı olan anda, yaşamı yaşanacak zamanda yaşamak üzere ......Yaşamdan hiç kopmamacasına mutlu olmak üzere, paylaşmak üzere...devamı olanı devam ettirebilmek ve devam ettirmeye çalışırken mutlu olabilmek üzere, sevginin saflığını kirletmeden saygıyla pişirebilmek üzere....

Kalın sağlıcakla.......
Alıntı ile Cevapla
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (01-04-2007), dohol (02-04-2007), Lizzy (01-04-2007), neron (02-04-2007), Ramo (15-04-2007), snowaqua (04-04-2007)
  #402  
Eski 02-04-2007, 15:56
Lizzy - ait Avatar
Lizzy Lizzy bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Bulunduğu Yer: İstanbul
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 82/262
70 Mesaj ına 293 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Bu gazeteyi alanda kabahat...

Mesela bende.Sıkça 'yeter artık,bugün son.bir daha asla girmeyecek eve.'derim,sonra hep aynı kısır döngü.Öyle birkaç yazar var ki,onlarsız bayat bir gün geçiyor sanki,ne bileyim işte,herşeyde mantık varmı ki?
Gazetenin kemikleşmiş hükümet şakşakçısı olan yarısı son haftalarda var güçleriyle çaılışıp,kazançları her ne ise,haketmeye çabalıyor..Ortada çekinecek,rahatsız olacak bir durum olmadığını,malum kişi köşke gelirse nasıl bir profil çizeceğini -hem nasıl ballandırarak-anlatmaktalar.Hele bir Tanrı yazar karmaşası sundu ki o en sevmediklerimden olanı,evlere şenlik bir düzmece yani.Tüm yalaka basına inat hala ayakta kalmayı başarıp,bir umut ışığı veren tek tük fedaiyle bunun derdi.Kaldı ki onların bir bölümü de kendi gazetelerinde varlar.Ne kadar süslesin püslesin,oradan buradan dalıp,yandan çarklı sunmaya çalışsın olayı.Nafile.Anlayan anlıyor bu diretmelerin altındaki maksadı.Kim ne derse desin,adı ne olursa olsun,ya da onların şaibeli deyişiyle iyi ki var o Tanrı yazar'larımız.
Herşey ne kadar ucuz,ne kadar vazgeçilir oldu.Yazacak ne kaldı ki?
__________________
VAR'la YOK arasında dar bir alan var ya,işte oraya bayılıyorum...

Konu dentist tarafından (02-04-2007 Saat 20:43 ) de değiştirilmiştir.. Sebep: Nafile
Alıntı ile Cevapla
Lizzy kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (02-04-2007), dohol (02-04-2007), meraklı (03-04-2007), neron (03-04-2007), Ramo (15-04-2007)
  #403  
Eski 02-04-2007, 19:09
Lizzy - ait Avatar
Lizzy Lizzy bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2007
Bulunduğu Yer: İstanbul
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 82/262
70 Mesaj ına 293 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Cahillik kabul etmezseniz,ben son yazımı nasıl edit edeceğim?Resmen bulamadım.diğer forumlarda bunun yapabiliyorum ama burada farklı bir olay mı var,anlamadım.Herneyse,hep başıma gelir,sinirlerim zıplayınca yazarken sözcük hatalarını çok yaparım. nafile yerine nefile yazmışım.Teşekkürler.
__________________
VAR'la YOK arasında dar bir alan var ya,işte oraya bayılıyorum...
Alıntı ile Cevapla
  #404  
Eski 03-04-2007, 14:29
flz flz bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2007
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 41/319
39 Mesaj ına 191 Kere teşekkür edildi
Post

Camdan bakıyordum…bahçede bir aşağı bir yukarı dolanmaya başlamıştı. Gözümle takip etmeye başladım. Bir şey arıyor gibiydi, nerdeyse bahçenin bütün köşelerine gitti geldi. Dışarı çıktım, yanına gittim, kafasını kaldırdı, gözgöze geldik.Tekrar başladı yerleri koklayarak dolaşmaya …Ne arıyor acaba ?. Karnı artık iyice büyümüştü, yere yaklaşmıştı..ha bugün ha yarın… yavrulayacaktı. Ama sıkıntısı vardı. Evet…yer arıyordu kendine…korunabileceği kendini güvende hissedebileceği bir yer arıyordu .

Anneler ne ister? Yavruları için uygun bir yer…

Kulübesini sürükledim,üstündeki çatıyı söktüm,tahtadan büyük bir kutu şekline getirdim.Ve kendimce uygun olduğunu düşündüğüm bir köşeye yerleştirdim.Ona da uygun gelmişti ki…içine yerleşti…pozisyonunu aldı.
Sakın yaklaşma demişlerdi… yanında olma….karşısına geçtim…hiç kıpırdamadan…sadece seyrettim.
İlk yavru çıkarken çenesiyle çekti ön ayaklarının arasına aldı, yavruyu saran zarı içine çekti çiğnedi ve yuttu. Hızlı bir şekilde yavruyu yaladı yaladı…temizledi…ısıttı..kafasının yardımıyla karnına doğru ittirdi. O sırada ikincisi geldi, onu da çekti…Ve aralıksız dokuz defa bu işlemi yaptı. Sekizini yalayıp temizledi.Bir tanesine yetişemedi. Her gelen yavru temizlenip yalanıp paklanıp ısıtılıp diğerinin yanına özenle yerleştirildi.

Nasıl bir içgüdü !!!?…

Son yavruya da aynı özeni gösterdi. Golden cinsine dokuz yavru fazlaydı, normal beş-altı demişlerdi…,Çok yoruldu, kafasını kaldıracak hali yoktu. Önüne suyunu koydum. Kafasını kaldırıp içemedi. Sakın yaklaşma…yavrularına zarar vereceksin diye, saldırabilir veya ısırabilir …demişlerdi. Avuçlarımın içinden ona suyu uzattım, yaladı yuttu. Dili damağı kurumuştu….o yavrularını doyurdu …ben onu doyurdum…yaklaşık iki ay kadar sürdü bu böyle…

İki ay boyunca, yavrular sürekli yalandı, dışkıları anne tarafından temizlendi, karnının altında ısıtıldı, o küçüçük kulübede yavrularıyla beraber hiçbirine en ufak bir zarar vermeden sadece onları besledi… besledi…memeleri kuruyup kanayıncaya kadar.
Sonra çok düşündüm…evde hayvan besleyen insanlar..bizler…Napıyoruz?…Doğanın dengesini bozuyormuyuz acaba?…Evde olmasaydı o dokuz yavrudan en az dördü giderdi…Kendi aralarında giderdi … güçlü yavrular izin vermiyor… hayatla olan bağını kesiyor…ittiriyo kaktırıyo bişeyler yapıyor zayıf olan yavrunun meme hakkına saldırıyor. Yavru beslenemeyince …hayattan eleniyor. Büyük balık küçük balığı yutar gibi… Hayattan elenen insanlar…?? Nasıl bir denge…?? Annenin meme sayısı yavru sayısına bir süre sonra eşitleniyor. Sekiz yavru …zamanı gelince uygun yerlere verildi. Annem derdi ki….” anneliği anne olduktan sonra anlayacaksın…köpek bile anne …iki yada üç aylık bir annelik …ama sonuçta annelik…”

Aslında bu konuya başlarken niyetim anneliğe gelmek değildi…ama geldi… Şimdi ben bunu niye yazdım??…Niye yazdığımı biliyorum…ama niye yazdığımı anlatabilecekmiyim???…İşte… onu bilmiyorum…yazmasaydın da olurmuş dediğinizi duyar gibiyim.

“…umarak. “ demiş…anne gibi…içten söylemiş….
Türkçe sezgisel bir dilmiş…
Alıntı ile Cevapla
flz kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (03-04-2007), ayfer (06-04-2007), buena vista (03-04-2007), dentist (03-04-2007), faurecia (06-04-2007), kasved (03-04-2007), meraklı (03-04-2007), neron (03-04-2007), Ramo (07-04-2007)
  #405  
Eski 03-04-2007, 23:04
meraklı - ait Avatar
meraklı meraklı bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Dec 2006
Bulunduğu Yer: Koşuyolu
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 287/1518
251 Mesaj ına 1077 Kere teşekkür edildi
Cool

Sevgili flz,

Bana bu yazı seneleeeerr önce, daha bacakkene iken yaşadığım bir minik serçeyi hatırlattı...

Ama biliniz ki onun ne anası vardı ne de saracak besleyecek ve de korunacağı bir yuvası...

Tek kanadını kedi-ler parçalamış bir yavru serçe idi o...Tüyleri hafiften yolunmuş, yağmurdan ıslanmış, biçare. Onu parkta bulduğumda- ki ozamanlar sokak çocuğu olmak bir keyifti- buhali bana çok dokunmuş cebime koyup eve getirmiştim..Anacığım görüp de gözleri yaşarmıştı "ölür, yaşamaz, sana da yazık bağlanırsın" demişti. Hatırlıyorum da günlerce-geçmiş zaman ne kadar ona baktım bilmiyorum. Onu yumurtanın sarıları ile beslemiştim, pirinç içlerinden çeltikler ayıklayıp havanda dövüp gagasından akıtmıştım. O zamanlar damlalıklı ilaçlar fazlaydı, damlalıklarla su veriyordum. Ve gün günleri kovaladı, gece gündüze karıştı, güneş alsın diye pencere kenarına yaptığım acaip yuvamsı bezlerin içinde bizim minik can kendine geldi.

Kanadı iyileşti, semirdi...ama eksiği uçmayı bilmiyordu. Kanatlarını beceriksizce açıp kapamaktan başka bildiği yoktu..Anacığım" bunun uçmayı öğrenmesi gerek" dediğinde beni aldı bir telaş...Öyle ya ben uçamazdım ki...

Tabiii çocukluğumun engin hayalgücü devreye girdi ve başladım minik canı hafiften elimde yukarı aşağı kaldırıp indirmeye. Bizim ufaklık pek yetenekli çıktı az bir zamanda kanatlarını kullanmayı- uçmayı öğrendi.

Onu yine parka götürüp uçması için elimle yine ağaçlara doğru fırlattım...Niye mi...eee çocukluk işte ne yapsaydım

Ve bu minik can uçtu gitti dala kondu...Ama tuhaftır ki onunla sanki aramızda sözleşmiştik...her sabah okula kadar benimle gelirdi ve her akşam benimle eve dönerdi...Sonra mı...sonra oradan taşındık..büyüdüm...büyüdü...

Evet ahali bu da böyle bir anı işte...yaşandı ve bitti...bitmeyen sadece o güzel keyfiydi...

Bitirmediğiniz keyifleri, her daim sevginin içinde saklayarak yaşamanız dileğiyle..Kalın sağlıcakla
Alıntı ile Cevapla
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (03-04-2007), dentist (04-04-2007), faurecia (06-04-2007), flz (03-04-2007), neron (06-04-2007)
  #406  
Eski 06-04-2007, 12:59
flz flz bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2007
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 41/319
39 Mesaj ına 191 Kere teşekkür edildi
Wink İrina...

Uzun boylu,
Eflatun gözlü, keman kaşlı,
Büyük ihtimal açık kumral saçlı.
Çok çalışkan.
Binbir emekle sofralar kuran, yemeklerine sevgi katan,
Ortalıkta sessiz, sakin, sanki parmak ucunda dolaşan,
Bakır cezvede kısık ateşte, hatta mangal külünde
Bol köpüklü, tam kıvamında kırk yıl hatırı kalan kahveler yapan,
Yanında tadı damakta kalan
150 yıllık konyak sunan,
Ortama uygun cd yi bulan…
Irkının verdiği özellikle gergin vücutlu,
Zeki bakışlı, suna duruşlu.
Bahçenin etrafında, minicik şortuyla, sabahları jogging yapan,
Ahaliyi başına toplayan,
D.H. Lawrence romanlarından çıkan,
Slvia Kristal koltuğunda oturan,
Koltuk bulamayınca kolilere razı olan,
Tatlı dilli, güler yüzlü halden anlayan, dert dinleyen, derman bulan,
Emirlere uyan, tülleri açıp kapayan,
Ruhundan tatlı esintiler sunan,
Güzeller güzeli bir kişi, dişi mi dişi.
Şimdiiii…
Akşama doğru
Tahtalar kapanacak, ekran kararacak,
Kafanda dalgalar, destekler, dirençler, bol rakkamlar
Yola çıkacaksın, trafikte takılacak, nihayet eve varacaksın,
Allah ne verdiyse sofraya oturacak, karnını doyuracaksın,
Belki…canı isterse, evdeki dişi,
Elektrikli plastik cezvede sana kahve yapacak,
Ahşap boyama tepsi içerisinde
Bir bardak doğal su ile sehpaya koyacak,
Tv izler, reklam cıngılı dinlerken,
Suyu içeceksin…ooohhh….Yarabbi şükürden sonra,
İç geçirerek…
Yanlışlıkla İriiiinaaa diyeceksin…
Doğal sonuç…
Merdaneyi kafana yiyeceksin…
Yüzünde tatlı bir gülümseme,
Huzur içerisinde,
Kafanın üstünde yıldızlardan bir hale…
Geçeceksin o büyük kanatlı kapıdan..
Tülleri rüzgarda savrulan
Ak sakallı ak saçlı,göbekli
Tatlı mı tatlı dedenin yanından,
İneceksin ağır ağır merdivenden
Yolda Peter' ı göreceksin, yanında köpeği.
Biraz ötede kolunda çilek sepeti ile Heidi
Mis kokular arasında yol alacaksın,
Bahçeye varacaksın…
Bak orada tam karşında…
Karanfiller arasında , kuş kafesinin yanında,
Oturuyor…
Yanında layt olmayan sigarası, duble rakı
Bahçe mahsullerinden bol tereyağlı güveçte sebze kebabı
Belki erkek belki dişi,
Duruşundan belli, … bilirkişi…
Yüzünde derin çizgiler…
Çukura kaçmış gözler….
Sol elini sana doğru kaldırmış sallıyo..
Belli ki seni çağırıyo…
Yaklaş…yaklaş…o gözlere , ele bak…
Sana neler neler anlatacak….





Sevgiler, saygılar...
Hepinize hayırlı bol kazançlar.
Alıntı ile Cevapla
flz kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (09-04-2007), janus (08-04-2007), meraklı (10-04-2007), neron (06-04-2007), Ramo (07-04-2007), zumbul (06-04-2007)
  #407  
Eski 08-04-2007, 01:25
dentist - ait Avatar
dentist dentist bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 1.058/2200
469 Mesaj ına 3880 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

O köprünün altından ne sular aktı geçti!
O suda elini yıkayan bir daha aynı suda elini yıkayamadı....


dereea4.gif
Alıntı ile Cevapla
dentist kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (09-04-2007), flz (08-04-2007), janus (08-04-2007), meraklı (10-04-2007), R.W (07-07-2007), Süvari (09-04-2007)
  #408  
Eski 08-04-2007, 19:22
AnnE - ait Avatar
AnnE AnnE bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Suriçi
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 606/518
314 Mesaj ına 5527 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Şİmdi , bahçenin İrinaanımlı tarihini betimleyen yazıyla alakalı birşeyle yazmak farz değilse de vacibdir; lakin Kafkas eteklerinde bin kilometreden fazla yol teptikten sonra bu klavyeden ne çıkar bilinmez ; neyse , bakacez artık.

Kafkas diplerine gerçek bahar gelmeye başlamış.Erik, kiraz, birazda elma çiçeğe durmuş , fındık püskülü meyvaya dönmeye başlamış. Ceviz enteresan , hani sabah sporundan gelmiş de duşunu almış, derin nefesini çekmiş içine , yeşil giysisini giymeye hazırlanıyor.suyu gelmiş dallarına , dimdik geriniyor.Ceviz cevizliğinin fakına varmış , sıra meyvada, yaprakta yeşil yeşil.Kuzular iki aylık olmuş, analarının ardında koşturmaya başlamış sütü bırakıp ot derdinde.

Irinaanım'ın maceralarının özetini okuyunca, netteki genclik günlerim geldi nedense aklıma.O zamanlar İrinaanım daha , bırak otu , ana sütüne bile değmemişti sanırım.Artık , hangi katılımcı neye değmişti vallahi de bilemem; bize değenlerin hesabını karıştırırken...

Az daha yukarda bir yerlerde, doğanın düzeni , doğanın kanunu da aklıma takılıp kalmış.Ne kanunu ne düzeni yahu! En başta doğa, duruma göre düzen almayı kanun yapmayı en alasından bilir.Sen bas karbonmonoksidi, dioksidi adamın atmosferine , o anında düzeni değiştirip sana hastiri çekiverir, geçer efendi gibi yeni buzul çağına, keyfine bakar.Ona ne senin tarihin bitmiş falan.O kendi tarihiyle alakadar.İtin sekiz memesi olmuş , altı, oniki memesi olmuş ne gam.O düzenini kuruverir , sen aradığın kanunla neslin donmuş kalıkalıverirsiz.O iplemez. Kooca dinazorları imha etmiş ,seni mi sallayacak ay insanoğluinsan. Sen derdine yan.Ya da evangelist ol , yada hizbullahcı; dötü başka dünyalarda kurtaracam diye teselli et kendini.Artık Mehdi mi gelir İsa mı bekle dur.Sen doğanın düzenini yüzyıllardır düzerken o bundan zevk almıyormuydu sanıyorsun.Senin hafsalanın alamıyacağı tatminlerden tatminlere koştu ; en büyük hazzı da sen kendi kendini imha ederken alacak.Sen hala doğayı imha ettim san.Lavuk!!!

O kendi dengesini öyle bir sağlar ki , ki o omurgasız hayvanı bile yaratmıştır, sen onun hakaret kabul ederken; Mehmet Barlas poh yemiş ; yeni ''dünya '' düzenini bi kuruverir , sen olmuşun , olmamışın sadece senin umrunda.

Senin ömrünün başı sonu var diye , doğanın da mı var sanıyosun , ay hüsnü kuruntu salağı; onun öyle bir derdi yok.Yeşil olur , buz olur , toz olur , plazma olur , döner durur .

Sen tarihinle, omurganla , duruşunla, duramayışınla, karbondioksidinle, buşunla, putininle , geldiğin gibi gidersin.

Herkesin tarihi kendine...
Doğaya ne ?
Alıntı ile Cevapla
AnnE kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (09-04-2007), flz (09-04-2007), neron (09-04-2007)
  #409  
Eski 09-04-2007, 15:06
flz flz bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2007
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 41/319
39 Mesaj ına 191 Kere teşekkür edildi
Post

Arkabahçe ile tanıştırıldığım veya bir şekilde okumaya başladığım zamanlarda, ana sayfanın düzeni dikkatimi çekmişti. Bir tarafta Atatürk, diğer tarafta Mevlana sıcak ve samimi bir tanıtım yazısı ve silik bir şekilde bir bahçe resmi, resimde bir dede, bir çocuk, yeşil bir alan,…Belki, borsayla hiçbir ilgim olmadığından, arkabahçeyle, o silik bahçe resmi arasında, bir şekilde, kendimce, çocukca bir tavır ile çocukluğumda okuduğum heidi kitaplarıyla bağlantı kurmuştum. Dediğim gibi çocukça, çocuk tarafımla,ayqu seviyemden şüphe ettirircesine…
Yazılanları okumaya başladıktan sonra, hangi topicte hangi sebeple verildiğini hatırlayamadığım bir adrese baktığımda,yine borsayla ilgili bir sitenin ana sayfasında karşıma çıkan bir büyük baş hayvan ve ayı resmini gördükten sonra , bahçe resminin bana ne kadar sevimli göründüğünü ne kadar tarif etmeye kalksam da şu anda gereksiz olduğunun farkındayım.

Nisanın üçüncü haftasına kadar fazlasıyla boş olan vaktimin bir kısmını, topiclerde yazılanları okumakla geçirirken, kuruluş aşamasında gösterilen gayretlerin, özverinin, zaman üreterek yapılan çalışmanın yanı sıra, bahçenin kendine özgü havasının, samimiyetinin ve ciddiyetinin korunması için, sarfedilen gayretin, alınan sorumlulukların yerine getirilmesi sırasında, öğretmenin, öğrenmenin ve bilgiyi paylaşma şeklinin, zaman zaman ne kadar eğlenceli ve keyifli olduğunu, zaman zaman da, yapılacak herhangi bir yanlışta veya yanlış anlaşılmalarda Sn. AnnE nin kendine has tarzının her ne kadar sert kulak çeken bir şekilde olsa da yine de bir anne gibi içinde bir sorumluluğu, samimiyeti ve içtenliği barındırdığını, hiçte gereği yokken, sanki üstüme bir vazifeymiş gibi, içtenlik çoğu zaman yanlış anlaşılma riski içerir tanımından etkilenmiş olacağım ki, irinayla birlikte anlatmaya çalışırken, kaş yaparken göz çıkarttığımın farkına vardırıldım.

Kendimi, dizine aldığı darbeden dolayı çapraz bağları koparak saha dışına çıkan, aynı zamanda hakemden kırmızı kart gören bir sporcu gibi hissederken, bunun sebebini, her ne kadar anlatılanları anlama konusunda bir umutsuz bir vaka gibi gözüksemde, zaman içerisinde umarım anlarım.

Yanlış anlatımımdan kaynaklanan yanlış anlaşılmam için, özrü kabahatinden büyük şekline girmeden ben en iyisi burada keseyim.



Hepinize hayırlı bol kazançlar
Alıntı ile Cevapla
flz kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (09-04-2007), AnnE (09-04-2007), buena vista (09-04-2007), Süvari (09-04-2007), ThomasShulk (24-09-2023)
  #410  
Eski 09-04-2007, 16:48
AnnE - ait Avatar
AnnE AnnE bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Suriçi
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 606/518
314 Mesaj ına 5527 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Muhterem Flz ;

Yukarda diz bağlarınızı zedeleyen yazı size yazılmadı ki.
Doğa ile derdi olan insanoğlu denen şeye yazıldı.
Dünyanın dizbağları çoktan kopuk bana sorarsanız.
Lakin aynı dize darbelere devam eden o insanoğlu değil mi ?
Biz değil miyiz ?
Alıntı ile Cevapla
AnnE kullanıcısına teşekkür edenler
alihoca (09-04-2007), buena vista (09-04-2007), flz (09-04-2007), neron (11-04-2007)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Açık
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:04 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce