#281
|
|||
|
|||
İran İslam Devrimi, kendi Fazıl Say’larına ne yaptı
Soner YALÇIN
sonery@hurriyet.com.tr Fazıl Say’ın ortaya attığı iddiaları magazinleştirip üzerini kapattık. "Milli Eğitim Bakanlığı, müzik derslerine önem vermiyor mu?" sorusunu hiç tartışmadık bile. Ve her zaman yaptığımız gibi asıl konuyla yüzleşmedik; bizim dinimiz musikiye karşı mı? Müzik haram mı? Ya da hangi müzik türü günah? İran’da, İslam Devrimi olduğunda bu soruların yanıtları bulunana kadar sanatçılar çok acı çekti. Yanıtlar bulunduğunda da bu acılar sona ermedi! İşte İranlı "Fazıl Say"ların yaşadıkları. http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...sp?yazarid=218 |
#282
|
||||
|
||||
|
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler | ||
buena vista (28-01-2008), Gozlemci (29-01-2008), Master (09-02-2008), meraklı (09-02-2008), su (19-02-2008) |
#283
|
||||
|
||||
Orhan Pamuk: Türban bir gelenektir
|
#284
|
||||
|
||||
Doğru....
Türban gelenekseldir bir bakıma....
Evde, tarlada kadın topladığı saçlarının dağılmasını islenmesini ,pislenmesini engellemek için kullanır...Soğuk ve rüzgarlı havadan korunmak için kullanır... Ve evet, Erdoğan kızlarını orada okuttu, türbandan sebeb mi...Hadi canım sen de... Özgürlük ? Anlayış ? Paylaşım ? Kadın hak ve hukuku ? Pardon.... Çok pardon....BUnlar ayıp ve ilerde yasak olacak olanlardı... Hatırlanmaması gereken......
__________________
meraklı: üzerine vazife olmayanla ilgilenen.. Herşeye burnunu sokan..."merak ediniz, öğreniniz ki yeni ufuklarda başarı sizin olsun." |
meraklı kullanıcısına teşekkür edenler | ||
Ramo (09-02-2008) |
#285
|
||||
|
||||
Net olalım, olay Sıkmabaş....Gerisi Yalan...
Ne türban, ne baş örtüsü.. Sıkmabaş!.. Hınçal Uluç
Neden Sıkmabaş diyorum?.. Bazı okurlar, "Türban" ya da "Baş örtüsü" sözcüklerini kullanmayıp ısrarla "Sıkmabaş" dememi bir aşağılama olarak kabul ediyor ve "Bu tutum size yakışmıyor" diyorlar.. Hayır.. Aşağılama falan değil.. Adı bu ondan.. Bu baş bağlama şekli, Türban değil.. Açın dinci gazeteleri.. Yıllardır kopan kıyamet son günlerde iyice yoğunlaştı. Manşetlerden inmiyor. Ama bu gazetelerin hiç biri Türban sözcüğünü kullanmıyor. Ülke "Türban" diye sallanırken dinci gazetelerin bu sözcükten ısrarla kaçınmaları dikkatleri çekmiyor mu?. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "Türban" diyor mu hiç.. Tersine.. Yandaşlarına emri var. "Türban demeyin" diyor.. Erdoğan ve dinciler "Türban" lafını niye kesinlikle kullanmıyorlar, hiç düşündünüz mü?.. Düşüne durun. Ben anlatayım.. Türban diye bir baş örtme şekli var.. Ama bizimkiyle uzaktan yakından alakası yok. Bir Hint (Sikhler) gurubunun erkeklerinin baş örtüsü Türban.. Fransız modacıları geçen yüz yılda bundan ilhamla, bir kadın başlığı yarattılar. Adına Türban dediler. Mevhibe Hanım Türban kullanırdı zaman zaman. Yani Türban Çankaya'ya İsmet Paşa zamanında çıkmıştır. Abdullah Gül zamanında değil.. Türban'da eşarp, tülbent, her neyse, başa dolanır ve boyna asla inmeden, orda biter. Bizzat başbakan, Meydan Larousse'dan okumadı mı, güya ders verirken.. "Kenarsız" diye.. Kenarsız.. Ne demek o?.. Kep gibi başa oturur, kenarı yoktur, aşağı inmez.. Türban, bir tür şapkadır yani.. Tepeyi örter, yandaki saçlar açıkta kalır, görünür. Bu baş bağlama şekli, "Baş örtüsü" de değildir.. Baş örtüsü, genel bir isimdir.. Yedi yüz çeşidi vardır, Türban dahil.. Baş örtüsü başı örten şeyin genel adıdır. Bir "Özel" biçimi ifade etmez. Baş örtüsünün saçın tüm tellerini örtmesi diye bir şey yoktur. Zaten İslam'da da saçın tüm tellerinin örtülmesi emri yoktur. Kuran'da hiç yoktur. İstenen, kadının erkekleri tahrikten kaçınması, bunun için de makul şekilde örtünmesidir. İslam alimleri, hatta namazda da kadın saçının görünmesine itiraz etmediklerini ifade etmişlerdir. Oysa bugün moda olan, tartışılan baş örtüsü şekli, üst üste iki eşarp kullanarak saçın bütün tellerini gizler. Alttaki eşarp öyle sımsıkıdır ki, saçın hiçbir teli, hiçbir şekilde dışarı sarkamaz. Üzerine örtülen, renkli, pahalı, marka eşarp ise aslında süstür. Hatta süsün ötesinde bir sosyal seviye gösterisidir. Aslında bu pahalı, göz alıcı marka eşarplar, Hermesler, Vakkolar örtünme kuralının ruhuna, o sığındıkları inanca tam da aykırıdır, o ayrı.. Ne var ki, başı böyle bağladın mı, hizmetçiler, gece konducular, köylülerden ayrılır, kentli olursun. Hizmetçi değil hanım olur, sınıfını gösterirsin. Ortaköy'e gelin. Önünüzden her gün sayıları artarak geçen Sıkmabaşlılara bakın. Bu sımsıkı başın altındakilerin, nasıl günün modasına uygun, hatta nasıl seksi, yani dinin temel isteğine ters giyindiklerine bakın.. Erkek arkadaşları ile nasıl sarmaş dolaş dolandıklarına bakın.. Yani işin aslı, iddia edildiği gibi din ve inanç değil.. Kuran emri hiç değil.. Peki ne?.. Bu saç şekli kentlerde belli bir tarikatın simgesi olarak belirdi ilk. Altında uzun pardösüler olarak.. Pardesü renkleri tarikatın hangi koluna ait olduklarını gösteriyordu. Kılık tam bir dini üniformaydı. Sonra Necmettin Erbakan'ın liderlik ettiği partiler bu kılığa sahiplendiler.. Tek renk, tek tip pardesüler yerleşmedi, ama bu tek tip baş bağlama şekli, o partinin simgesi olarak yayıldıkça yayıldı. AKP ile de doruğa ulaştı. Recep Tayyip Erdoğan'ın "Siyasal simge ise siyasal simge ne olacak" diye meydan okuması, aslında meydanı boş bulunca gerçeği itiraf etmesidir. Baş örtüsü bu ülkede siyasal simge olmaz. Baş örtüsü dini simge de olmaz. Baş örtüsü simge olmaz. Olamaz. Baş örtüsü, Müslümanı, Sünnisi, Alevisi, Hıristiyanı, Yahudisi, Yezidisi, Türkü, Türkmeni, Kürdü, Rumu, Ermeni, Süryani, Laz, Çerkez, Yahudisi ile Anadolu kadınının yüzlerce yıllık görüntüsüdür. Bu yüzden bu ülkede baş örtüsüne itiraz eden de yoktur. Ne CHP.. Ne asker.. Ne ben.. Tek kişi gösteremezsiniz. İtiraz, bu siyasal simge olan, bu gamalı haç benzeri dini siyasetin içine sokan bağlama şeklinedir. Bu şeklin de adını doğru koymak gerekir ki, kimse kimsenin kafasını karıştırmasın. Dinci kesimin ısrarla "Baş örtüsü" demesinin sebebi açık.. Karşı olanlara "Hah işte gördünüz mü, bunlar baş örtüsüne karşı" demek için.. Diyorlar da.. O zaman.. Karıştırmayalım.. Türban değil.. Baş örtüsü hiç değil.. Türban deyince akla tek şekil gelir.. Hint usulü.. Baş örtüsü deyince, bin türlüsü.. Bu özel, bu üniformasal, bu simgesel baş örtme şeklinin adı Sıkmabaş'tır.. Bu siyasal simge olarak kullanılan, laik anayasayı delmek için alet edilen özel bağlama şeklini kafa karıştırmadan ifade etmenin tek yolu, doğru sözcüğü kullanmaktır. Bugün Sıkmabaş!.. Daha uygun bir ad bulunana ve yerleşene kadar ben Sıkmabaş demeye devam edeceğim.. Aşağılamak için değil.. Kavram kargaşası yaratmamak, ne dediğimi kimseyi yanıltmadan anlatmak, kafa karıştırmak isteyenlerin tezgahına düşmemek için. "Ben baş örtüsüne karşı değilim. Hiçbir zaman da olmadım" lafımı yürekten etmek için.. Örtüye değil, siyasal simgeye karşı olmak.. Meselenin ruhu bu.. Onun için terimleri bilinçli olarak karıştıranlardan ayrılıyor, oyunlarına gelmiyor ve karşı olduğum şeyin "Sıkmabaş" olduğunun altını çiziyorum, baş örtüsü değil.. Tamam mı?.. Sıkmabaşlı kardeşlerim bu deyişimden alınıyorlarsa, beni değil, kendilerini yargılasınlar, "Niye alınıyoruz" diye..
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
Master kullanıcısına teşekkür edenler | ||
ar_de_ (09-02-2008), buena vista (09-02-2008), meraklı (10-02-2008), neron (14-02-2008), Ramo (09-02-2008) |
#286
|
|||
|
|||
Cinsellik anlatılıyor diye...
Banu TUNA
Lale Akgün (54), İstanbul doğumlu bir Alman vatandaşı. Almanya’ya 1962’de ailesiyle taşındı. Marburg Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü bitirdi. Uzun yıllar psikoterapist ve aile terapisti olarak çalıştı. Bu dönemde hastalarının büyük bölümü Türk’tü. Köln Üniversitesi’nde doktora yaptıktan sonra, eğitim görevlisi oldu. 1996’da Kuzeyren-Vestfalya Eyaleti’nin göç ve uyum merkezini kurdu, yöneticiliğini yaptı. Almanya’da yaşayan diğer Türklerle ve onların sorunlarıyla daima iç içeydi. 2002’de, 26 yıldır üyesi bulunduğu Sosyal Demokrat Parti SPD’den Köln milletvekili olarak Federal Meclis’e seçildi. 2005 seçimlerinde koltuğunu korudu. Önceki hafta Köln’de 16 bin kişiye hitaben konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında, "Ludwigshafen’daki yangını iç politika için kullanıyor" dedi. Federal Meclis’teki bir Türk milletvekili olarak sadece seçim bölgesinden değil, tüm Almanya’daki Türklerden her gün yüzlerce mail alıyor, oradaki Türklerin nabzını iyi tutuyor. Kundaklama mı, kaza mı olduğu hálá belirlenemeyen Ludwigshafen yangınından sonra kendisiyle, Almanya’daki Türklerin durumunu konuştuk. http://www.hurriyet.com.tr/pazar/824...id=59&sz=90162 |
#287
|
|||
|
|||
Yüksekögrenimde kalite
Bir de yüksekögretimde kalite meselesine bakalım.
Yüksekögretimde kalite ölçümlerinden belki de en önemlisi ögretimdeki yabancı öğrenci sayısıdır.Size ne kadar dış talep olduğudur. Yine OECD verilerine göre,bugün itibariyla dünyada132 milyon üniversite öğrencisiglobol bazdaeğitim görüyorve 300 milyar dolarlık bir pazar yaratıyor.2.* milyon öğrenci kendi ülkeleri dısında bir ülke de eğitim görüyor. Şimdi sıkı durun.Benzemekten korktuğumuz 25 milyonluk Malezya, 50 civarındaki üniversite kapasitesiyle 60.000 yabancı öğrenciyi ülkelerine çekme basarısı gösterirken yetmiş iki milyon luk Türkiye yakın bir zamanda 150 'lere ulasması beklenen üniversite sayısyla sadece 2000 yabancı öğrenciye ev sahipliği yapıyor! Ne olur,birileri de YÖK'e bu gözle baksınlar! Cüneyt ülküseven-hürriyet
__________________
Buyuk ve onemli kararlar kisiseldir. |
account kullanıcısına teşekkür edenler | ||
buena vista (18-02-2008), Ramo (18-02-2008) |
#288
|
||||
|
||||
En az 3 çocuk yapın
Erdoğan, dokuduğu halıyı hediye eden görme özürlü Ümmü Balyemez isimli kadına teşekkür etti.
Habere yorum yaz Haber ile ilgili mail gönder Sitene ekle Sayfayı yazdır Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Batı ülkelerinin genç nüfus transfer etmeye başladığını, Türkiye’nin ise genç nüfusunu korumak zorunda olduğunu belirtti. Erdoğan, “Eğer nüfusunuzun azalmasını istemiyorsanız, bir ailenin 3 çocuğu olmalı. Takdir sizin, o ayrı mesele. Bunu yaşadım, inanarak söylüyorum. Çocuk berekettir, onu bilmeniz lazım. Benim 4 çocuğum var, keşke daha fazla olsaydı” dedi. Eşi Emine Erdoğan ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu ile birlikte Uşak’ta 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle düzenlenen etkinlikte konuşan Erdoğan, Türkiye’nin genç nüfusunu korumaya devam etmesi gerektiğini vurguladı. Erdoğan şunları söyledi: “Batı şu anda ağlıyor, sakın bu tuzaklara düşmeyin. Böyle giderse 2030 yılında Türkiye’nin nüfusunun çoğu da 60 yaşın üzerinde olacak. Sevgili hanım kardeşlerim, bir Başbakan olarak konuşmuyorum, bir dertli kardeşiniz olarak konuşuyorum. Bu tuzağa asla gelmeyiniz. Biz genç nüfusumuzu aynen korumalıyız. Bir ekonomide aslolan insandır. Bunlar ne yapmak istiyor? Bunlar Türk milletinin kökünü kazımak istiyor. Eğer nüfusunuzun azalmasını istemiyorsanız, bir ailenin 3 tane çocuğu olmalı.” Milliyet --------------------------------------- Yorum: Doğurun,doğurun İş aş çok. Kapkaç moda, Çete moda. olmadı mahelle hırsızlığı. Oda olmadı PKK ya paralı asker. Seçim zamanın da kelle başı para,odun kömür. Kızlarda eyi para ediyor.70 lik dedelere taze yavuklu. Yada sokaklarda boyacı,sucu Üç az canım bir düzine olmalı. Bir ton kömüre,pahalı oy. Düşmeli fiyatlar. Ekonomide aslolan insandır. |
#289
|
||||
|
||||
Yani......
Istanbul (a.a) - 08.03.2008 - Yargitay Onursal Cumhuriyet Bassavcisi
Sabih Kanadoglu, ''anayasa Degisikligi Turbani Serbest Birakmaz. Anayasa Degisikligi, 10. Ve 42. Maddelerde Mevcut Olan Hukumlerin Tekrarindan Ibarettir'' Dedi. Kanadoglu, Istanbul Barosu Staj Egitim Merkezince Duzenlenen Cumartesi Forumlari'nda, ''hukuk Devleti Ve Yargi Bagimsizligi'' Konulu Konferans Verdi. Anayasa'nin 10. Maddesinin 4. Fikrasinda Degisiklik Yapildigini Hatirlatan Kanadoglu, Fikranin 'devlet Organlari Ve Idare Makamlari Butun Islemlerinde Kanun Onunde Esitlik Ilkesine Uygun Olarak Hareket Etmek Zorundadir' Ibaresine, 'butun Islemlerinde' Ibaresinden Sonra 'her Turlu Kamu Hizmetlerinden Yararlanilmasinda' Ibaresinin Eklendigini Soyledi. Bunun, Maddenin Anlaminda Hicbir Degisiklik Yapmayacagini Ifade Eden Kanadoglu, Devlet Organlari Ve Idare Makamlarinin Butun Islemlerinin Zaten Kamu Hizmeti Gorevi Oldugunu Belirtti. Kanadoglu, 42. Maddede Yapilan Degisiklikte Ise, Maddenin 6. Fikrasindan Sonra Gelmek Uzere, 'kanunda Yazili Olmayan Hicbir Sebeple Kimse Yuksek Ogrenim Hakkindan Mahrum Edilemez. Bu Hakkin Kullaniminin Sinirlari Kanunla Belirlenir' Ibaresinin Eklendigini Kaydetti. Kanadoglu, Bunu Anlayabilmek Icin 42. Maddenin Degistirilemeyen 1. Fikrasinda Yer Alan ''kimse Egitim Ve Ogrenim Hakkindan Yoksun Birakilamaz' Ibaresinin Iyi Okunmasi Gerektigini Soyledi. Yuksek Ogrenim Hakkinin Da Egitim Ve Ogrenim Hakki Icinde Yer Aldigina Dikkati Ceken Kanadoglu, 'kimse Egitim Ve Ogrenim Hakkindan Mahrum Edilemez' Sozlerinin, 'kanunda Yazili Olmayan Hicbir Sebeple Kimse Egitim Ve Ogrenim Hakkindan Mahrum Edilemez' Sozlerinden Farkli Olmadigini Ve Turbani Serbest Birakmadigini Ifade Etti. Kanadoglu, 42. Maddenin 2. Fikrasinda Ise 'ogrenim Hakkinin Kapsami Kanunla Tespit Edilir Ve Duzenlenir' Hukmunun Yer Aldigini Belirterek, 'bu Hakkin Kullaniminin Sinirlari Kanunla Belirlenir' Sozcuguyle 2. Fikra Arasinda Hicbir Fark Olmadigini Kaydetti. Halen Yururlukte Olan 4. Fikradaki 'egitim Ve Ogrenim Hurriyeti Anayasa'ya Sadakat Borcunu Ortadan Kaldirmaz' Hukmunun Dikkate Alinmasi Gerektigini Vurgulayan Kanadoglu, ''anayasa Degisikligi Turbani Serbest Birakmaz. Her Zaman Soyledim; Anayasa Degisikligi, 10. Ve 42. Maddelerde Mevcut Olan Hukumlerin Tekrarindan Ibarettir, Malumu Ilandir'' Dedi. -anayasa Mahkemesi'nin Verebilecegi Kararlar- Sabih Kanadoglu, Gerekcede Amacin Ortaya Konuldugunu Belirterek, Gerekcenin Hukukun En Basit Kaidesi Oldugunu Soyledi. Gerekceye, Yalnizca Metinde Yer Almamasi Durumunda Basvurulabilecegini, Bunun Kullanilabilecek Bir Metin Olmadigini Ifade Eden Kanadoglu, ''eger Gerekce Maddenin Metninde Yer Alsaydi, O Zaman Bunun 2. Maddede Yer Aldigi Gibi 'degistirilemez, Degistirilmesi Teklif Dahi Edilemez' Hukmunu Ihlal Ettigi Rahatlikla Soylenebilirdi'' Dedi. Kanadoglu, Anayasa Mahkemesi'nin Onunde Bazi Siklar Bulundugunu Dile Getirerek, ''anayasa Mahkemesi, Anayasa'nin 148. Maddesinde Kendisine Sadece Sekil Yonunden Bir Yetki Verildigini Soyleyebilir. 'yalnizca Teklif Cogunlugu Var Midir, Yok Mudur Ya Da Ivedilikle Gorusulup Gorusulmedigi Sartina Uyulmasina Bakarim, Gerisine Bakmam' Der Ve Talebi Reddeder'' Diye Konustu. Bu Sikkin Dogru Olmadigini, Cunku Tbmm'nin 7. Maddeyle Kendisine Verilen Yasama Yetkisinin Sinirli Oldugunu Vurgulayan Kanadoglu, Sinirin 4. Maddede Yazili Oldugunu, Yuksek Mahkemenin, Teknik Cogunlugun Otesinde Bu Degisikligin Teklif Edilip Edilememesini Denetlemesi Gerektigini, Aksi Halde Anayasa'daki 1, 2, 3. Maddeler Ve Baslangicta Yer Alan Hukumleri Yozlastiran Baska Duzenlemeleri De Denetleyemeyecegini Soyledi. Kanadoglu, Diger Bir Sikkin ''yorumlu Ret'' Oldugunu Ifade Ederek Sunlari Kaydetti: ''anayasa Mahkemesi, 'biraz Once Saydigim Sebeplerle Laiklik Ilkesini Zedeleyen Bir Durum Yoktur. 10. Ve 42. Madde Turbani Serbest Birakmamistir. Zaten Serbest Birakilsa O Zaman Baska Turlu Hareket Ederdim. Turbani Yasaklayan Karari Ben Anayasa'nin Baslangicta Yer Alan 2, 10. Maddesi, 24. Maddenin Son Fikrasi Ve 174. Maddeye Gore Verdim. Bu Kararim Gecerlidir Ve Gerekce Beni Ilgilendirmez. Yapilan Degisiklik De Bu Benim Verdigim Karar Dogrultusunda Bir Degisiklik Yaratmaz' Yorumuyla Bu Talebi Reddedebilir. Ucuncu Olasilik Olarak, 'gerekceyle Amac Belirlenmistir, Bu Amacla Yapilan Bu Degisiklik Rejimin Temel Niteliklerini Sarsacak, Onu Yozlastiracak, Kotuye Kullandiracak Bir Bicim Almistir, Bu Nedenle Iptaline' Diyebilir. Iptalin Disinda 'teklif Edilemez, Edildi Gorusulemez, Gorusuldu Yasalasamaz, Yasalasti Ben Bunu Yok Sayarim' Da Diyebilir. Hangisi Olur Gorecegiz.'' Daha Sonra Katilimcilarin Sorularini Yanitlayan Kanadoglu, Bir Katilimcinin, Basbakan Recep Tayyip Erdogan'in, ''eger Nufusunuzun Azalmasini Istemiyorsaniz, Bir Ailenin 3 Tane Cocugu Olmali'' Sozlerini Hatirlatmasi Uzerine, ''az Bile Soylemis. O Zihniyetle 'her Ailede 8 Cocuk Olmalidir' Da Diyebilirdi. Yani Eger Laik Demokratik Turkiye Cumhuriyeti'ne Layik Olabilecek Evlatlar Yetistirmeyi Bir Tarafa Birakiyorsak, Cogalalim Cogalabildigimiz Kadar'' Yanitini Verdi. (lal-tur-bur-tem) 21:35 08/03/08 --aa--
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
#290
|
||||
|
||||
Amanında amanın
Dedeleri Gülbaba sığmamış objektiflere... |
Ramo kullanıcısına teşekkür edenler | ||
ar_de_ (13-03-2008) |
Konuyu Toplam 2 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Konu Seçenekleri | Bu Konuda Ara |
Modları Göster | |
|
|