#21
|
||||
|
||||
Hiç sanmam Necati Bey :
İstanbul göbeğini kaşımaya devam edecektir , Baykal'ın bir yerlerini kaşımaya devam edeceği gibi... O senin dediğin yer , kitaplardaki , manzara resimlerindeki İstanbul Necati. Saymayı denesene kaç tane İstanbul var ve oralarda İstanbul var mı ? |
#22
|
|||||||||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||||||||
Maküs Talih
Ne diyeyim! Arattıranların gözü kör olsun. |
#23
|
|||||||||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||||||||
Yalniz Istanbul degil, tüm Türkiye sarilacak bir parti ariyor.!
Sn Alihocam, Haklisiniz.. Bana göre partiler amaç aslinda. Önemli olan ülkemizin gelecegi, degerleri.. Baykal``a ragmen CHP``nin meclisteki sandalye sayisi artiracagini düsünüyorum. buena vista |
#24
|
|||
|
|||
Çağlayan'dan ilginç anılarınız ve gözlemleriniz var mı?
Nazan M.: Çağlayan'da yapılan miting, en çok bayrakçıların yüzünü güldürdü. İnanılmaz sayıda bayrak sattılar. Bir arkadaşımız da böyle düşünerek bayrak aldığı adama takılmak istemiş ve "İktidara dua et. Onların sayesinde bol bol bayrak satıp para kazanıyorsun" demiş. Bayrakçı öyle bir cevap vermiş ki arkadaşımız gözyaşları içinde kalmış: "Ben vatanımı satmıyorum, vatanını sevenlere bayrak satıyorum. Üç kuruş kazanmak için vicdanını satanlara dua mua etmem. Ver bayrağımı geri!" minik not: tenceredeki alintidan... |
#25
|
||||
|
||||
ASLI AYDINTAŞBAŞ'IN YAZISI
'Kime oy vereceğiz?' Günlerdir siyaset dışı dünyadan arayan dostlar, dönüp dolaşıp lafı aynı yere getiriyor: "Kime oy vereceğiz?" Aslında "kime oy vereceğiz?" diye soranların çoğu, kafadan AK Parti'ye oy vermek istemeyen, ancak diğer partilerde de aradığını bulamayanlar. "Kime oy vereceğiz" sözü bir anlamda "Ben sosyal demokratım elim de sağ partiye gitmiyor" ya da "Beyaz Türk'üm bana kim hitap edecek?" veyahut "Laiklik benim için önemli ve yaşam tarzımın AK Parti tarafından tehdit edileceğinden korkuyorum" gibisinden şikayetler için "şifreli" bir anlatım sayılabilir. "Kime oy vereceğiz" diyenler, Erdoğan kadar güçlü, Berlusconi kadar zengin, Bill Clinton kadar karizmatik, Cem Boyner kadar havalı, Cem Uzan kadar iddialı ve Süleyman Demirel kadar halk dili konuşabilen bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı aramakta... Ancak maalesef ortada böyle bir yok. Bu durumda AK Parti'ye oy vermek istemeyip, aradığını bulamayan isimlerin iki seçeneği olacak bu seçimde. Cumhuriyet Halk Partisi ve Anavatan ile Doğru Yol Partileri'nden oluşan Demokrat Parti. Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu liderliğindeki Demokrat Parti'nin nasıl bir rüzgar yakalayacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. CHP ise her zamanki gibi "laik oylar" kalkanının verdiği güvence ile seçime gitmenin rahatlığını yaşıyor. Aslında "kime oy vereceğiz" diye soranlar, CHP ve Deniz Baykal dendiğinde, şöyle bir yüzünü buruşturup, Baykal'ın AB karşıtlığından, diğer sol simaları dışlamasından, artan milliyetçiliğinden ve uzlaşmaz görüntüsünden şikayet ediyor. Ama çoğu sonunda gidip ona oy verecek. "AK Parti karşıtı oylar bölünmesin", mantığı ile en az geçen seçimdeki kadar seçmenin vatani görevini yapar misali yine CHP'ye yöneleceği varsayılıyor. Geçenlerde bir kabine üyesi, "Son krizden biz karlı çıktık, bir de CHP" dedi. Gerçekten de her iki partinin de geçen seçime kıyasla, oylarında belli bir artış bekleniyor. Gerçi Ankara'da AK Parti'nin kan kaybına uğrayacağı, bu seçim geçen seferki başarısını yakalayamayacağı teorisini savunanlar da var. Bunu savunanlar, Türk halkının "rejim ile inatlaşan" partilerden rahatsız olduğu AK Parti'nin "muhtıra" sonrası "askerle kavga eden taraf gibi" görünerek, seçmeni ürküteceğini söylüyor. Ancak bu teoriyi sorduğum üst düzey AK Parti kurmayları, Anadolu ve seçmenden gelen tepkilerin tam tersine "arkanızdayız" mesajı verdiğini, oylarındaki artışı çok net hissettiklerini söylüyorlar. Bir kabine üyesi, "önümüzdeki süreçte olağanüstü bir şey yaşanmazsa, yani birileri bizimle ilgili kapatma davasını zorlamaya çalışmaz ya da dosyalar dökülmezse, bu iş bize yarar. Oylarımız yükselir" diyor. Peki askerle çatıştığınız görüntüsü? "Şu anda durum 11 gözüküyor. Çatışma yok. Bir bildirisi yayınlandı, biz de sert sayılabilecek bir cevap verdik. Biz bundan zarar görmeyiz. Eğer yumruk yemiş ve sinmiş olarak seçime girseydik, seçmen işte o zaman uzak dururdu." Ve "şimdilik..." diye devam ediyor. "Şimdilik ortada öyle bir durum yok." Sabah
__________________
“Çalışmadan, öğrenmeden,yorulmadan rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getiren milletler önce onurlarını sonra hürriyetlerini daha sonra da geleceklerini kaybetmeye mahkumdurlar.” MUSTAFA KEMAL ATATÜRK |
dentist kullanıcısına teşekkür edenler | ||
meraklı (06-05-2007) |
#26
|
||||
|
||||
Yanlış Olan Ne?
E. Cumhuriyet Savcısı - Gündüz Akgül
Yanlış Olan Ne?04.03.2007 26.Ocak 1970 tarihinde Prof.Dr. Necmettin Erbakan ve arkadaşları tarafından Kurulun Milli Nizam Partisi kuruluş beyannamesinde “Büyük Milletimizin çeşitli tesirlerle kendi yolundan saptırılması gayretlerinin hüküm sürdüğü oldukça uzun bir devreden sonra yeniden ulvi ve şanlı tarihi yörüngesi üzerine oturtulması için füzelerin ateşlendiği gündür. Milli Nizam Partisi; Milletimizi karışık ve karanlık devrelerden sonra aydınlığa götürecek, onu parlak tarihi yörüngesi üzerine yeniden oturtmak için ateşlenen güçlü füzedir.” sözleriyle daha kuruluş aşamasında Laik Cumhuriyet rejimine bakış açısını ve Cumhuriyet dönemini karışık ve karanlık bir dönem olarak tanıtmasını açıkça ilan ediyordu. Zamanla bu partinin "laik devlet niteliğinin ve Atatürk devrimciliğinin korunması prensiplerine aykırı olduğu" gerekçesiyle Anayasa Mahkemesince kapatılması ve sonrasında kurulan Milli Selamet ve Refah Partilerinin de aynı yolu ve taktiği uygulamalını engelleyemedi. REFAHYOL Hükümeti ile Başbakanlığı ele geçiren RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan ve tayfasının iktidar olanaklarını kullanarak laik Cumhuriyet rejimi aleyhindeki söylem ve eylemleri doruğa çıktı. Son olarak Erbakan’ın, tarikat ve cemaat liderlerini Başbakanlık konutuna iftar yemeğine çağırması bardağı taşıran son damla oldu. Laik Cumhuriyetin büyük bir tehlike altında olduğunu gören Komutanlar konuyu 28. Şubat.1997 tarihinde toplanan Milli Güvenlik kurulu gündemine taşıdılar ve 9 saat süren tarihi toplantıda alınan kararlar tarihte 28 Şubat kararları olarak yerini aldı. Necmettin Erbakan’ın tezgahından geçen ve ayni düşüncelerle yetişen çömezlerinin iktidarda olduğu şu günlerde, 28 Şubat kararları, 10. yılı dolarken yeniden gündeme taşınarak tartışılmaya başlandı. Lehinde ve aleyhinde birçok yazı yazıldı yorum yapıldı. Bende tartışmaya Sayın Başbakanın Adıyaman Hükümet Konağı önünde bin 331 toplu konutun anahtar teslimi için düzenlenen törende söylediklerini ele alarak tartışmaya katılmak istiyorum. Ne diyor Sayın Başbakan; “Hala 10 yıl öncesinin maalesef bugüne uygulaması gibi yanlışlarla uğraşıyorlar. Bunların yarın için söyleyecek bir şeyi yok. Yine o güne takılıp kalıyorlar, avare kasnak gibi. Yanlıştan ibret alınması gerekir” Burada sayın Başbakana sormak istiyorum. -Piriniz olan Erbakan’ın “RP iktidarı kanlı olacak kansız mı?, Refah ordusu için çalışmayan ve bize oy vermeyen patates dinindendir” diyerek laik rejimin yıkılacağını ima eden söylemine karşı çıkmak mı yanlış? -RP’nin önde gelen isimlerinden olan Ahmet Tekdal’ın “Türkiye’de hak nizamı tesis etmek isteyen siyasal kadronun adı Refah Partisidir” diyerek laik Cumhuriyet rejiminden başka bir düzen kurmayı düşleyen söylemine karşı çıkma mı yanlış? -RP’nin Şeriatçı militanı Şevki Yılmaz’ın “Biz Kuran’a yüz çevirenlerden, Allah resulü yetkisiz kılanlardan mutlaka hesap soracağız” diyerek şeriat çığırtkanlığı yapan söylemlerine karşı çıkmak mı yanlış? -RP’nin diğer bir şeriat militanı ve Kemalizm karşıtı görüşleri ile tanınan Hasan Hüseyin Ceylan’ın “Bu vatan bizimdir. Rejim ve Kemalizm başkalarınındır. Türkiye yıkılacak beyler” diyerek şeriat tamtamları çalan söylemlerine karşı çıkmak mı yanlış? -RP’nin arka bahçesi olan İmam okullarının kapatılması halinde kan döküleceğini belirten İbrahim Halil Çelik’in “İmam hatipleri kapatırsanız kan dökülür. Cezayir’den beter olur. Kan dökülsün istiyorum.” diyerek kanlı bir kalkışmadan çekinmeden söz eden söylemine karşı çıkmak mı yanlış? -RP’nin Kayseri Büyük Şehir Belediye Başkanı Şükrü Karatepe’nin 10 Kasım 1996 tarihinde Atatürk’ü anma töreninden dönüşte partinin İl divan Kurulunda yaptığı konuşmada “ İnancımıza saygı duyulmadığı bir dönemde, içim kan ağlayarak bugünkü törenlere katıldım, bu düzen değişmeli, Müslümanlar içinizdeki hırsı, kini, nefreti eksik etmeyin” diyerek laik Cumhuriyet rejimine kin kusan ve yurttaşları kışkırtan bu söylemine karşı çıkmak mı yanlış? Yoksa ; -Bu günlerde eyalet sistemi önererek ülkenin bölünmesine olanak sağlamaya çalışan, Atatürkçülükle ilgisi olmayan ancak Atatürk adını kullanarak laik Cumhuriyetin bütün kazanımlarını alt üst eden cunta lideri Kenan Evren’in, karşıdevrimcilere döşediği engelsiz yoldan güvenle yürüyerek Cumhuriyet rejimi ile hesaplaşmaya çalışan ve Anayasa Mahkemesi kararıyla laik rejim karşıtı olduğu saptanan RP’ne dur demek mi yanlış? -28 Şubat kararları ile 8 yıla çıkarılan temel eğitim sonucunda, imam okullarının orta kısımlarının kaldırılarak genç beyinlerin hurafelerle doldurulmasının önüne geçmek mi yanlış? -2.Şubat.1997 tarihinde RP’li Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız ve İran’ın Ankara Büyükelçisinin katıldığı Kudüs gecesinde yapılan şeriat gösterisine karşı çıkmak mı yanlış? Söyler misiniz? Sayın Başbakan bu günün on yıl öncesinden ne farkı var. O gün yapılanların bu gün katmerlisi yapılıyor. Bu nedenle 28 Şubat kararları 10. yıldönümünde 10 yıl öncesinin hatırlanıp tartışılmasının neresi yanlış. YANLIŞ OLAN NE söyler misiniz? Sayın Başbakan bu ülkeye yazık ediyorsunuz. 28 Şubat’a bu koşullarda gelindi. Sizinde aktif olarak RP’nin İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığında bulunduğunuz o günlerde partinizin en yetkili görevlerinde bulunanların bu söylemlerini haklı göstermek ve ayni yolda yürümek için 28 Şubat kararlarına karşı çıkmanız belki size yakışıyor ama Laik Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına yakışmıyor. Ülkeyi kaosa doğru dörtnala götürdüğünüzün farkında mısınız? RTÜK tarafından durdurulmaya çalışan laik Cumhuriyetin ödünsüz savunucusu Cumhuriyet gazetesinde günlerdir yayımlanan reklamda belirtildiği gibi biz tehlikenin farkındayız. Yurttaş Recep Tayyip Erdoğan olarak düşüncelerinizi beğenmezsek bile saygı duyarız. Ancak Laik Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak bu düşüncelerinize karşı çıkmak, laik Cumhuriyetin koruyuculuğunu yapmak ve bu konuda size hesap sormak da yurttaş olarak bizim hakkımız. Bu Cumhuriyeti Cumhur olarak biz ve yasal olarak koruma görevi olan her kurum koruyacaktır. Ancak konuşmanızda, arkanızdaki %25 oyu Cumhur olarak kabul edip karşınızda olan %75 oyu dışlamak yanlışınızı da görüyoruz. Bu %75 yurttaş çoğunluğu Cumhuriyeti koruma ve kollamada sizin gibi düşünmüyor. Bunu unutmayın. Şunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim. 28 Şubat’ı savunanlar değil, karşı duranlar dolayısıyla siz ve tayfanız büyük bir yanlışın içindesiniz. Ta Nizam partisinden bu yana. Bilmem ki şimdi yanlıştan ibret alınması gerekenin kim olduğunu anlayabildiniz mi?... Güzel Ülkemi aydınlık yarınlara taşıyan, laik Cumhuriyete ve Mustafa Kemal Atatürk aydınlanmasına sahip çıkan bir iktidar dileği ile…..
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
#27
|
|||
|
|||
Al sancak Alsancak'ta
Deniyor ki, "Türkiye hangi partiye oy veriyorsa, İzmir onun tersine oy veriyor."
Bu, yanlış. "İzmir solcudur." Bu da, yanlış. Ama İzmir'in hangi partiye oy verdiğinin, "gelecek" açısından ciddi önemi var. Çünkü, İzmir rüzgârın aksine oy veriyorsa, bilin ki, öbür seçimde İzmir'in dediği olur. Bunu ben söylemiyorum... İstatistik söylüyor. Buyrun inceleyin... 1954 seçimini kim kazandı? Demokrat Parti. İzmir'de kim kazandı? Demokrat Parti. Var mı bir anormallik? Yok. 1957, Demokrat Parti. İzmir'de de Demokrat Parti. Var mı bir anormallik? Yok. 1961'in galibi kim? CHP. İzmir'in galibi kim? AP. Sapma olmuş. İşte buraya dikkat... 1965'in galibi kim? AP. İzmir bir önceki seçimde ne dediyse... Türkiye'de de, o olmuş. 1969, AP. İzmir'de de AP. 1973, CHP. İzmir'de de CHP. 1977, CHP. İzmir'de de CHP. 1983, ANAP. İzmir'de Halkçı Parti. Sapma olmuş. Ama bu sapmanın, İzmir açısından "çok özel bir durumu" var... Turgut Özal, bir önceki seçimde, İzmir'den Milli Selamet Partisi adına milletvekili adayı olmuştu... Türkiye, bu durumu hiç önemsemedi. İzmirli ise, unutmadı. Vermedi Özal'a oy... Sonradan Özal'ın "milli görüş" çizgisinde biri olmadığı ortaya çıkınca, İzmirli rahatladı... ANAP'a da oy verdi. 1987, ANAP. İzmir'de de ANAP. 1991, DYP. İzmir'de de DYP. 1995, Refah. İzmir'de DSP. Sapma olmuş. Dikkat isterim... 1999, DSP. Tarih tekerrür etmiş; İzmir bir önceki seçimde ne dediyse, Türkiye'de de o olmuş. 2002, AKP. İzmir, CHP. 2007 seçimi enteresan olacak gerçekten... Bakalım, İzmir yine haklı çıkacak mı? NOT: Ahmet'i Mehmet'i Hüseyin'iyle... Hanımsultan'ı Latife'si Zübeyde'siyle... Şeyhmus'u Temel'i Veli'siyle... Marika'sı Haim'i Aldo'suyla... Sensin gavur demeye 24 saat kaldı. (SABAH) YILMAZ Özdil |
#28
|
||||
|
||||
?
Aralık 2000, Hürriyet. İşsizlik geriledi, yüzde 5.6'ya düştü. Ekim 2001, NTV. İşsizlik geriledi, yüzde 8.5'e düştü. Aralık 2002, Takvim. İşsizlik geriledi, yüzde 9'a düştü. Eylül 2004, Milliyet. İşsizlik geriledi, yüzde 9.3'e düştü. Mayıs 2005, Vatan. İşsizlik geriledi, yüzde 9.5'e düştü. Temmuz 2005, Radikal. İşsizlik geriledi, yüzde 10'a düştü. Aralık 2005, Zaman. İşsizlik geriledi, yüzde 10.3'e düştü. Aralık 2006, Sabah. İşsizlik geriledi, yüzde 10.4'e düştü. Mart 2007, Referans. İ şsizlik geriledi, yüzde 10.5'e düştü. Nisan 2007, Yeni Şafak. İşsizlik geriledi, yüzde 11'e düştü. Ve... Mayıs 2007, CNNTÜRK. İşsizlik geriledi, yüzde 11.4'e düştü. YILMAZ ÖZDİL Sabah 16 05 2007 |
AnnE kullanıcısına teşekkür edenler | ||
neron (16-05-2007) |
#29
|
||||
|
||||
Aralık 2002, Takvim.
İşsizlik geriledi, yüzde 9'a düştü. Eylül 2004, Milliyet. İşsizlik geriledi, yüzde 9.3'e düştü. Mayıs 2005, Vatan. İşsizlik geriledi, yüzde 9.5'e düştü. Temmuz 2005, Radikal. İşsizlik geriledi, yüzde 10'a düştü. Aralık 2005, Zaman. İşsizlik geriledi, yüzde 10.3'e düştü. Aralık 2006, Sabah. İşsizlik geriledi, yüzde 10.4'e düştü. Mart 2007, Referans. İ şsizlik geriledi, yüzde 10.5'e düştü. Nisan 2007, Yeni Şafak. İşsizlik geriledi, yüzde 11'e düştü. Ve... Mayıs 2007, CNNTÜRK. İşsizlik geriledi, yüzde 11.4'e düştü. YILMAZ ÖZDİL Sabah 16 05 2007[/quote] Burada bir yanlışlık var ama nerede? Yanlış olan, %80 den fazlası zeka konusunda sıkıntılı olan bu halk, yani toplamda hepimiz. Hala bu medyayı okuyup, dinlediğimiz ve seyrettiğimiz için. |
#30
|
||||
|
||||
Sayın Erdoğan,
Bu bir teşekkür mektubudur. İktidarınızın sonuna geldik, sizin için çok verimli, çok besleyiciydi ama en yakın arkadaşlarınızdan Sayın Bülent Arınç'ın kelimeleriyle "Ne yazık ki bitiyor, yani keşke ikinci defa seçebilme imkanımız olabilseydi. Ama bitiyor." O yüzden size bir teşekkür mektubu yazmak istiyorum. Öncelikle size çok teşekkür ederim. Yaptıklarınız yüzünden Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük mitinglerinin kahramanı olduğunuz için… Milyonları size duydukları öfkede birleştirip sokaklara döktüğünüz, bu vesileyle 4,5 yılda aşınan Türkiye'nin imajını Batı basınında cilaladığınız için… Size en içten teşekkürü borç bilirim… Türkiye'nin her yerinde, her köyünde milyonlarca eve bayrak asılmasını, o bayrakların aylardır asılı kalmasını sağladığınız için… Milyonların size duydukları derin kinin intikamını çatışmada, kavgada değil de Türk bayrağında bulmasına yol açtığınız, yeni nesillerin bayrağa sımsıkı sarılmasına neden olduğunuz için… Eşinizi de es geçmek olmaz… Ona teşekkürlerin tıpkı onun kıyafetleri gibi en yaldızlısı, en cafcaflısını borçluyum…Türk kadınını alyans sattırma pahasına kazanımlarına sahip çıkmak için meydanlara çıkardığı için… Oğlunuza da teşekkür etmeliyim…Yüzde 9'dan aldığınız işsizliği yüzde 11,4'e çıkarmanıza rağmen bu ülkede hala alınteriyle gemi alınabileceğini ispatladığı, gençliğe umut verdiği için… Ya bakanlarınız…Hiç onları atlar mıyım? Teşekkürlerimi sunuyorum onlara da…Yumurta fabrikalarıyla…Harem selamlık yemek yedirdikleri aileleriyle…Kaçak villalarıyla…Türkiye'yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne şikayet eden eşleriyle…Haklarında verilen gensoru önergelerine yaptıkları ucuz savunmalarıyla… Milleti isyan ettirip, uyuyan devi uyandırdıkları için… Bir teşekkür de kankalarınıza…Mesela size her fırsatta destek veren Amerika Birleşik Devletleri'ne …. Irak'taki politikalarıyla Büyük Ortadoğu Projesi'nin iç yüzünü bize gösterdiği için ….Ve elbette Avrupa Birliği'ne…Unutulmaya yüz tutmuş imtiyaz kelimesini dilimize tekrar kazandırdığı, "Ver Kurtul"culara, ne kadar versek de kurtulamayacağımızı gösterdiği için… Mesleki teşekkürü de unutmamalıyım…40 kişiyi 4 sene önce bir anda işten ayrılmak zorunda bırakıp, 1 sene evde işsiz oturtup, sonra Kanaltürk'ün kurulmasına neden olduğunuz için… Bizi "Bir şey yapmalı" diyenlerin sesi yaptığınız için… Kanaltürk'ü istemeyerek de olsa tarihe geçirdiğiniz için… Bir de Kanaltürk adına özür borçluyum size… Medyayı dört koldan kuşatıp, tek sesli hale tam getirmişken, planlarınızı bozup, milyonların "Satılmış Medya" diye bağırmasına yol açtığımız için… Evet Sayın Erdoğan, Sayın kelimesine kattığınız yeni anlamlar nedeniyle gönül rahatlığıyla sayın da diyebiliyorum size artık. "Dağ dağa kavuşur da bunlar kavuşmaz" dediklerimiz sayenizde buluştu… Daha da buluşacak, buluşmayanlar da sandıkta birleşecek siz böyle devam ettikçe… Dediğim gibi , sizin için çok verimli, çok besleyici bir dört buçuk yıldı. Ama iktidarınızın sonuna geldik… En yakın arkadaşlarınızdan Sayın Bülent Arınç'ın kelimeleriyle "Ne yazık ki bitiyor, yani keşke ikinci defa seçebilme imkanımız olabilseydi. Ama bitiyor." Çünkü takiye filan vız geliyor, uyandık sayenizde!!! Melike İlgün
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez |
Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Konu Seçenekleri | Bu Konuda Ara |
Modları Göster | |
|
|