Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Medya Yorumları - Sayfa 65 - Arka BahÇe Forumu
Arka BahÇe Forumu  

Geri Dön   Arka BahÇe Forumu > Nadas Alanı > Dünya Hali > iç-dış politika
Kullanıcı ismi
Şifreniz
Kayıt ol SSS Üye Listesi Takvim Arama Bugünkü Mesajlar Bütün Forumları okunmuş kabul et


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Medya Yorumları
Konudaki Cevap Sayısı
741
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
443163

Cevapla
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara Modları Göster
  #641  
Eski 10-07-2010, 17:27
Master - ait Avatar
Master Master bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kalamış
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 6.503/2290
5427 Mesaj ına 23007 Kere teşekkür edildi
Arrow Hayır'lısı

10 Temmuz 2010

Ahmet HAKAN

ahmethakan@hurriyet.com.tr



Referandumda ‘Hayır’ diyeceğim


Çünkü... Hükümete bir “ders” verilmesinin, başta hükümet olmak üzere herkesin yararına olacağını düşünüyorum.

Çünkü... Güçlü iktidarların, yüksek yargıyı kontrol altına alma girişimini tehlikeli ve korkutucu buluyorum.

Çünkü... Yargıç ve savcıların iktidarların denetimine geçmesini istemiyorum.

Çünkü... Adalet duygumun zedelenmesini istemiyorum.

Çünkü... 12 Eylül’ü yapanlara yargı yolu açmadan 12 Eylül’den rövanş alınacağına inanmanın safdillik olduğuna inanıyorum.

Çünkü... Kısmi anayasa değişikliği yerine toptan anayasa değişikliği istiyorum.

Çünkü... Hükümetin temel amacının demokratikleşme olduğuna zerre kadar inanmıyorum.

Çünkü... Kimselerin “Dur” diyemediği iktidarın totaliter eğilimlerinin daha da artacağına inanıyorum.

Çünkü... Demokratik adımların ancak uzlaşmayla atılabileceğine inanıyorum.

Çünkü... YÖK’ü ele geçirdikten sonra tek bir sızlanma kelimesi bile etmeyenlerin, yüksek yargıyı ele geçirdikten sonra da aynısını yapacaklarından eminim
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez
Alıntı ile Cevapla
Master kullanıcısına teşekkür edenler
account (11-07-2010), ar_de_ (11-07-2010), janus (11-07-2010), neron (11-07-2010), su (19-07-2010)
  #642  
Eski 14-07-2010, 13:49
ar_de_ - ait Avatar
ar_de_ ar_de_ bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2007
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 133/1013
108 Mesaj ına 737 Kere teşekkür edildi
Tanımlı başka bir "hayır" yazısı ...

günlerdir internette tartışılan ( haliyle son derece sert ) Nihat Genç - OdaTv yazısını paylaşmak istedim :

Amerikan ajanlarıyla ortaklaşa düzenledikleri Ergenekon iftiraları ve anayasa düzenlemelerine hayır! Bilim adamları ‘hafıza aşısını’ hemen bulmalı.. Türkiye’de henüz ‘milli, yerel’ bir darbe olmamıştır, 60 ihtilalinden 28 Şubat’a ve bugün Ergenekon darbesine kadar hepsinin arkasında ABD olduğunu hala bilmeyen mi var! Bugünlerin kabarmış suları çekildiğinde hepiniz acaip deniz yaratıklarının leşlerini İçişleri ve Adalet Bakanlığı koridorlarında göreceksiniz, inşallah iş işten geçmiş olmaz..

Amerika’nın sessiz savaşsız istila ve işgaline Hayır!

Dünya tarihinin ilk boynuzlu anayasası, Anadolu halkını Amerika’yla aldatıyor.

Kendileri cemaatleri partileri holdingleri Amerikan vesayetine zaten girmişler, şimdi bizleri hepimizi de Amerikan Vesayeti’ altına almaya çalışıyorlar..

Kenan Evren-Özal döneminde tüm dünya tarihinde sadece ülkemizde birkaç yıl içinde fabrikasız üretimsiz üç-beş milyar dolar kazanmayı beceren cemaatlerin holdinglerin yazarlarına demokrasi şovlarına Hayır!

12 Eylül yargılanacakmış Kenan Paşa sembolik de olsa mahkemeye çıkartılacakmış, pöhh, 12 Eylül yargılanacaksa, Evren-Özal’ın açtığı kapılardan kimler cemaatleri tarikatları polis okullarına soktu, kimler bir yılda üç-beş milyar dolar sahibi oldu, bunlar yargılansın…Yani cemaatlerin hem siyasi hem parasal kökleri yargılansın…

Cemaat tarikat vesayetine Hayır!

Hukuksuz belgesiz tutuklamalara infazlara HAYIR!

Her sabah asansör aynasında kaşımızı gözümüzü düzeltirken bu aynanın içinde gizli kamera var mı korkularına Hayır!

Otuz kırk yıllık arkadaşlarına dahi telefonda ‘telefonda olmaz kahveye gel de konuşalım’ endişelerine Hayır!

Bu ‘Amerikan Vesayeti’ anayasasının derisinden yeni bir toplum şu kopya koyun Dolly çiftliği tasarlanıyor, şimdiden başardılar bile, milyonlarca Bülenç Arınç, milyonlarca Tayyip çoktan üretildi, yüzbinlerce Hüseyin Çelik ve onbinlerce Kibariye de promosyon..

Sahtekarca ucuz şovlara siyasi tezgahlara Hayır!

SAHTEKARCA ASKER SİVİL ÇATIŞMASI DİYORLAR

Amerika’dan Adalet Bakanlığı’na bir telefon, kafi, istediklerini içeri al istediklerini tutukla.. Adına sahtekarca asker-sivil çatışması diyorlar, başından beri yalan, Torumtay Paşa niçin istifa etti, Amerikalı ajanın makamına gelip savaşa girmelisin dediği için, o da, meclis var başbakan Özal var bir Genelkurmay başkanı bir ajanla savaşı niye konuşsun, dediği için, istifa etti.. O gün bugün Amerika Türkiye’ye tek telefonla ‘vesayeti’ altına almaya çalışıyor..

Amerika, Kenan Evren-Özal günlerinden bugüne polis emniyet savcı gazeteci yazar çalışmalarıyla Türkiye’yi savaşsız teslim alacak kadar İslamcı ve sağ siyasetleri kullandı..

Sayelerinde gelmiş geçmiş dünya tarihlerinde ilk defa bir ülkenin ordusuyla emniyeti açıktan sert bir iç savaşın içine sokuldu..

Balkanlar Kafkasya Orta-Doğu’da eşine rastlanmayan büyüklükte ve berekette Harran Ovası’nda Toros Yaylaları’nda Karadeniz Yaylalarında iki inek yetiştirmeyi beceremeyen adamlar maşallah ekranlarda yüzlerce sığır yetiştirdi.. Irak işgalini bu sığırlar alkışladı. Amerikan ordusuna bu Teksas sığırları övücü destek yazıları yazdılar..

İftiralar, yalanlar, tezgahlar ve galeyancı medyasıyla Malazgirt savaşından Kurtuluş Savaşına bugünlere kadar Türk Ordusu ilk defa içerden işbirlikçileriyle bu kadar ağır bir saldırının hedefi haline getirildi..



….TÜMÜZE LİBERAL YAZARLARI SOKUYORLAR

Sevgili halkım, yazarları subayları hepsi içerde, dışarıda birkaç kişi kaldı, artık sıra sizde, köy köy kasaba kasaba toplayacaklar, ‘evet’ diyenler asla abartmıyorum kızlarını ‘bisiklete’ dahi bindiremeyecek..

İran gezimde gece bir Azeri şoförün taksisindeyiz, ‘mollalarla aranız nasıl’ dedim, Azeri şoför az Türkçesiyle ‘…tümüze ağaç sokurlar’ dedi, Türkiye’den arkadaşım gülmekten kırıldı, ‘niye gülüyorsun’ dedim, bunlar bizden daha şanslı, bizimkiler ‘…tümüze liberal yazarları sokuyor’ dedim..

Anadolu’nun bir çocuğu olarak buğdayı dahi ithal eden et’i dahi ithal eden bir ülkede yaşamaktan utandığım için, anayasaya Hayır!

Amerikan Vesayeti anayasasına hayır, çünkü sabah kalktığımda devlet çöplüğünde eşelenen liberal yazarlar görmekten bıktım..

Amerikan Vesayeti anayasasına hayır, çünkü işbirlikçi iktidar, gözüne bakamadığı insanların gözlerini oyuyor, kederini duymadıkları hayatın kaderiyle oynuyorlar..

İktidar oldukları sekiz yıldan beri, nerde sıradan bir konuşma yapsak, ‘yeni bir film geldi gitsek mi?’ diye lafa girsek, ‘ama halk, milli irade bizim arkamızda’ diye cevap veriyorlar.. ‘Gazeteler yazıyor güneşte patlamalar var’, cevap: ‘milli irade bizim arkamızda, halk bizden yana..’. Şu haber spikerine ne oldu artık ekrana çıkmıyor, cevap: ‘Milli irade arkamızda, halk bizi destekliyor..’.. Türkiye Dünya Kupası’na katılsa ne iyi olurdu, cevap: Milli irade arkamızda halk bizi destekliyor..’

OTURUP AĞLAYACAK YERİNİZ OLMAYACAK

Bunun anlamı şu, potansiyel Kuddusi Okkır’lar için artık merhamet şefkat insanlık hukuk hiç yok, çünkü halk evet’le arkalarında.. Bugünün şartlarında dahi işgal kuvvetleri gibi gördüğünü içeri tıkanlar, yarın ‘evet’ dendiğinde, oturup ağlayacak yeriniz dahi olmayacak..

Allah göstermesin sandıktan ‘evet’ dendiğinde Kibariye önde liberal yazarlar arkada önce bir ‘roman havası’ sonra birlikte Fatih Camii’nde hatim indirme, peşinden Süleyman Çelebi’den mevlüt ve hepsinin göğsüne iftihar onur ödülü Amerikan çapraz şeriti törenle takılır.

Ah Kara Afrika’nın, efendilerinin (Fransızca İngilizce) diliyle isyancı şiirler yazan kahraman çocukları, hepsi ‘sömürgeleşti’, çünkü isyanları milli ama dilleri Fransızdı..

Efendileri Amerika’nın büyük acısı, eski Nato, Soğuk Savaş günlerinde yetiştirdikleri faşist generalleri bulamıyorlar.. Bu faşist generalleri yetiştirenler bu faşist darbeleri yapanlar şimdi elçiliklerindeki can sıkıcı partilere faşist generaller koşarak gelip neden ‘tekmil’ vermiyorlar diye, işte Türkiye’nin hukukundan siyasetine altına üstüne bu yüzden getirdiler.

EN BÜYÜK ANAYASA GÜVENDİR

En büyük anayasa ‘güven’dir, bu toprağın her insanını birbiriyle savaştırmak için her iftirayı sahtekarlığı deneyenler, şimdi bize ‘göklerden’ yeni bir anayasa indirmiş gibi, 60 İhtilallerinde oynanan üçüncü dünya oyunlarını yeniden tezgahlıyorlar..

Afrika’da Latin Amerika’da dahi artık zırnık kalmadı bu ‘bizim adamlar, bizim İslamcılar, bizim çavuşlar..’ ilişkisi, yaşasın Türkiye Medyası, üçüncü dünyadan da, karanlık dünyalardan da daha karambolde şimdi tapunu haritanı anayasanı işbirlikçilerin emirleriyle hizaya sokuyorsun..

Referandum sonrası Hayır çıkarsa, o işbirlikçiler sadece ajanlarıyla kumar masasına yatırdıkları parayı tezgahı kaybederler, ‘evet’ çıkarsa bizler ülkemizi kaybedeceğiz!

Artık ne olacaksa olsun deyip her şeye karar verip kendini gecenin karanlık sokağına atan ucuz kadınlar gibi işte yandaş yazarlar ekranlarınızda namus onur haysiyet hukuk bilmeden demeden Türkiye’yi sizden istiyorlar.. Öttürdükleri işbirlikçi borazının adına ‘özgürlük’ demişler..

Ağır bir yenilgiden sonra bu yandaş güruhun normal sivil bir hayata adım atabilmeleri, rehabilite edilebilmeleri için, belki ufuktaki başka bir seçime kadar Abant kampında ‘karantinaya’ alınmaları gerekir, köpekler zihin yorgunluğu çekmez, Pitbull’ların boynundan birkaç gün tasmalarını çözüp ormana salıverilmeliler.. Yağlı baharatlı konuşmaları tabaklarından alınmalı, ancak, morallerini düzeltmek için maaşları yeniden artırılmalı..

SURATLARINA BAKIN

Tayyip Erdoğan’ın, ekranlardaki bu insanların, sadece suratlarına bakın, Türkiye halkının sırtından yediği kirli bıçağı görün.. Allah’ın huzuruna Amerikan vesayeti olmadan tek başına nasıl çıkabilecekler, yoksa haşa Allah’ı da tezgaha getirecek bir evanjelist ortaklık cemaatlerce çoktan ayarlandı mı? Atatürk de tutmadı, Ergenekon’un bir numarası sonunda (haşa) Hazreti Ali yoksa Peygamberimiz mi çıkacak?

Absürd Tiyatro’nun meşhur yazarı İonescu’nun Kel Şarkıcısını hatırlayın, baba şöyle der: Kızım Kel Ama Şarkı Söylemeyi Biliyor.. Dispanserlere tımarhanelere kapatılacak adamları ‘ekranlarda salıvermişler, Tüsiad’ından AB temsilcilerine kadar hepsi zır cahil, vicdansız, hukuk tanımaz, ama hepsi bağıra çağıra sekiz yıldır özgürlük şarkıları söylüyor…

Kardeşlerim, gerçek anayasalar tek cümleyi ifade eder, ‘bu topraklar üzerinde yaşayan herkes hukuk karşısında eşittir’, bu kadar. Gerisi, yüzlerce madde, yüzlerce trafik işareti gibi, birbirine dolanmış labirent gibi alt fıkralar hepsi tezgahtır..

O yüzlerce girift madde cümle; hukuk karşısında herkes eşittir hakkını, birilerine devretmenin hükmen satmanın gizli yollarını düzenler..

Kardeşlerim, bu insanlar ülke bilmez özgürlük bilmez, vatan bilmez, hukuk bilmez, vicdan bilmez, merhamet tanımaz.. Bunlar yeni icad oldu.. Sadece bizler değil tüm coğrafyalar bu yeni tür faşist liberallerin gaddarlığıyla kavruluyor, satılıyor. Fikri düşünceyi bozdular, insanlığın duygularıyla oynadılar..

Uzaydan yeni gelmiş başka tür mahluk bunlar..



HEDGE FONLAR GİBİ

Bir isim uyduramadım, Hedge’le, Hergele, olmuyor, faşist liberal lafını ben uydurmuştum içime sinmedi, başka bir ‘biçim’ var karşımızda. Ülkemiz kendilerine ‘liberal’ sıfatını yakıştıran ancak klasik liberal, muhafazakar, milliyetçi, solcu, vb. gibi geleneksel bir sınıflamayla anlayamayacağımız yeni tür bir ‘yazarlıkla’ karşı karşıya.. Çok düşündüm, bu adamlar kimdir yazı türleri felsefeleri nedir, buldum sonunda: bu yazarlar tıpkı Hedge Fonlar gibi hareket ediyor. Hedge Fonlar kapitalist piyasalarda nasıl bir rol oynuyorsa, faşist liberal yazarlar da medyada aynı metodlarla hareket ediyor..

Yüzleri kızarmıyor, fikir namusu taşımıyorlar, dün dediklerini unutuyorlar, günbegün hızla değişiyorlar, vicdan’la ilişkileri sıfır, gibi, bu yeni tür yazarları anlamak için yüzlerce şaşkın soru sorup duruyoruz.

Bu yeni ‘yazar’ türünün tarihte eşi benzeri yok. Bir borsa deyimi ‘pozisyon’ yazarları da diyebilirdim, duruma göre, yazdıkları yere göre tavır almalarından, ‘pozisyon’ kelimesi de kesmedi.

Hedge fonlarının şöhretini insan evladı on yıl kadar önce Uzak-Doğu borsalarını bir gece alt üst edip piyasadan birden çekilmeleriyle tanıdı. Hedge Fonları asıl şöhretlerini son ekonomik krizde yaptı..

Nedir Hedge Fonları.. Aşırı risk alındığı için Hedge kelimesi yakıştırılmış.. 70’li yıllarda tanınmaya başladılar ama asıl güçlerini 80’lerden sonra oluşturmaya başlayıp 90’lı yıllarda dünya ekonomisinin nerdeyse yutacak kadar büyüdüler..

Hedge, aşırı riskten geliyor ama bu kelime fonun karakterini tam anlatmıyor, Türkçe’ye en yakın çeviri ‘atak fonlar’ ya da ‘serseri fonlar’ şeklinde olabilir. En önemli özellikleri ‘denetimden’ uzak oluşları, ‘yasal kontrolleri’nin zorluğu.. Hedge fonlarına ‘müsamahalı fonlar’ da diyebiliriz, ya da ‘şımartılmış, kayırılmış fonlar’ da, borsaları ve hükümetleri sahte muhasebe kayıtları düzenleyip kandırdıkları için borsalar için ‘tuzak’ ve özelleştirip kapacakları şirketlerin altına sahte rakamlarla ‘mayın döşedikleri’ için ‘kapitalizmin gerilla fonları’ da diyebiliriz.

Aslında sistemin çürüklerini pisliklerini açıklarını yanlışlarını emdikleri için ‘müsamaha’ görmüş şımartılmışlar, bu yüzden ‘torpilli fonlar’ da diyebiliriz.

Şöyle mi anlatsak, hepimiz ekonomi dersi aldık, bir insan piyasada ne tür yatırımlar yapabilir ne tür girişimde bulunabilir?

Mesela, borsadan hisse senedi ya da devlet tahvilleri alabilirsiniz, ya da paranızı bankaya faize, dövize yatırabilirsiniz, ya da bir işletme fabrika kurabilirsiniz, ya da bankaya ipotek gösterip kredi alabilirsiniz, tüm bu işlemler ‘yasalarla’ düzenlenmiş bugüne kadar herkesin bilip yapageldiği ekonomik işlemler.. Yani hem geleneksel ticari faaliyetler hem de yasalarca didik didik kontrol edilip denetim altına alınmış yasal faaliyetlerdir.

Hedge Fonları, çok farklı.. Bir gün kapitalizmin canı fazladan dışarıdan ‘sıcak para’ çekti ve kapitalizm piyasalara hareket getirecek gerilla kapitalistleri davet etti, şöyle:

Birçok insan para koyarak büyük bir fon oluşturuyor ve bu fon’un yönetimini bir CEO’ya (başkan, genel müdüre) devredip ve ayrıca kar’dan yöneticiye büyük oranda pay veriyorlar.

Bu fon yönetimi, piyasada, ciddi ve güvenilir bankaların, sigorta şirketlerinin, yatırımcıların göze almaya korktuğu ‘riskli’ alanlarda ‘işler çevirmeye’ başlıyor.. Riskler öyle büyüyor ki, şüpheli çürük krediler alınıp satılıyor, tahminlerle on yıl sonrasının gelirleri bugünden alınıp satılıyor, ya da ülkeler arasındaki faiz vergi farklarını sıkıca istatistiklerle inceleyip parayı taşıyıp, girip çıkıp çevirip, durmaksızın kazanabilirler.

Adına ‘gözükara’ fonlar da diyebiliriz. Hedge fon yöneticileri ekonominin kabadayısı haline getiren en önemli birkaç şey, bir, hesap verecekleri yer yok denecek kadar az, iki, dünyada ekonomik verilerin hesaplanması istatistikleri matematik gibi çalışmaların yükselmesi yani ellerine şirketlere ve ülkelere dair çok fazla grafiklerin geçmesi, üç, sıkışmış ekonomiler ne olur sıcak para yatırım gelsin diye intihar çığlıklarıyla bilmeden davetiye çıkartıyor..

Mesela, Amerika, vatandaş konut edinsin diye düşük faizlerle kredi imkanı tanıdı, bu kredilerin sigortası zayıftı, Hedge Fon’lar bu gittikçe çürüyen zayıf kredileri toplamaya başladı ve günü geldiğinde bu düşük kredileri ‘paraya’ çeviremedi, bunun adına Balon Patladı diyorlar. Her şeye rağmen Amerika’nın en ünlü Hedge Fonları’nın ‘muhasebe kayıtları’ normal görünüyordu ama olmayan şey ‘para’ydı, çünkü çürük kredileri nakite çeviremeyecek kadar sigortadan gerçeklikten yoksundular. Yani, sistem tıkır tıkır çalışıyor, muhasebe, bilançolar her şey gözboyayan bir büyüme ve güzellik içinde, ancak, kayıtlardaki ‘varlıklar’ paraya dönüşebilir gerçek varlıklar değil..

Sonunda ‘serbest piyasaya’ tapınan kapitalizm tarihinde ilk kez bir sosyalist uygulama olarak suçlanan Devlet Desteği’ni devreye soktu ve çökmekte çürümekte olan bu büyük Hedge Fonlar’a trilyon dolarlar akıtmaya başladı..

Yani, emekliler’e işsizler’e yoksullar’a dahi en düşük ‘sigorta’ ödemesini ‘devlet karışmamalı’ diye tarih boyu karşı çıkanlar, batmakta olan büyük finansal kuruluşlar olunca harekete geçiyor.. Halkın vergileriyle oluşmuş trilyon dolarları bu büyük fonları kurtarmak için devreye sokuyor..

Çünkü zaman içinde ciddi bankalar, sigorta şirketleri, saygın tedbirli yatırımcılar da Hedge Fonların serbest dalışlarının cazibesine kapılmış, ya bu fonlar’a ortak olmuş, ya da bu fonların çürük kredilerine göz yumup nice karşılıklı borç alacak ilişkisine girişmiş..

Velhasıl çökmekte olan Hedge Fonlar’a trilyon dolar desteği verilmezse aklı başında en sağlam görünen bankalar, sigortalar şirketleri, borsa, her şey kağıttan kuleler gibi çöktü çöküyor korkusu, kapitalizmin sonunu getirdi…

Geriye dönüp baktıklarında bu Hedge Fonları kim görmezden geldi, kim yasaları sıkı sıkıya sağlamlaştırmadı, kim bu fonların muhasebe kayıtlarını gözlerden kaçırdı, kimler bu fonları ‘şişirdi’, hangi ciddi merkez bankası başkanları bu fonlar’ın ciddi piyasalarda at koşturmasına sesini çıkarmayıp gizlice el altından destekledi..

Suçlu bulundu, ekonominin sıcak paraya ihtiyacı vardı, piyasaların hareketi canlılığı için elinde nakit olanların atak hareketleri ‘kan dolaşımı’ gibi heyecan vericiydi, ama bu kan gerçek bir ‘kan’ değildi..

Hedge Fonlar için şunu bilelim, vicdan ahlak ülke insanlık hak hukuk asla tanımayan, mutlak kar Tanrı’dır deyip kazanmak için her yolu deneyen bu son otuz yılın canavarlarıdır..

Borsaları yağmalayan, ülkeleri batıran, madenleri şirketleri ucuza kapatan, halkın vergileriyle oluşan hazineleri sülük gibi emip yoksul coğrafyaları infilak ettiren bunlardır.

YEPYENİ YAZAR TÜRÜ

Halen ‘heron’ uçakları gibi tepemizde, madenleri dağları dereleri kapılacak satılacak yağmalanacak ‘av’ peşindeler..

Ve gelmiş geçmiş tarihin en pervasız bu şirketlerine Amazon Ormanları’nın yerlileri karşı koyamadı, Orta Amerika, Latin Amerika, Orta Afrika Uzak Doğu, kimse karşı koyamadı..

Ve ülkemizde oyulmadık dağ ele geçirilmedik nehir bırakmadılar. Yüzlerce üniversite sessiz, okumuşlar sessiz, siyaset sessiz, medya sessiz, kim direniyor, üç tane köylü kadını, tığ işi yün yelek ve basma entarilerle bu dev şirketlerin önüne geçecekmiş..

Okuduğunuz bu kısa tarihçe aynı zamanda faşist liberal yazarların da karakteridir. Yanlış anlamayın bu yazarların Soros gibi Hedge Fon sahipleri tarafından desteklendiği gibi bir şey asla söylemiyorum. Tabii ki destekleniyorlar tamamen ayrı şey.

Ben, ekonomideki bu fonların karakteristiğinin paralel bir evrende yani siyasette aynı tür’den aynı yolları deneyen ve aynı metodlarla çalışan yepyeni bir yazar türünü ortaya çıkarttığını iddia ediyorum..

Faşist liberal yazarların tarih, felsefe, aktüalite, ideoloji, fikir, güncel olaylar karşısındaki ‘tavırlarının’ kökenini yapısını mı merak ediyorsunuz, buyurun, Hedge Fon’un ne olduğunu iyice öğrenin..

Siyaset dünyamızın Hedge Yazarları, tıpkı Hedge Fonları gibi, vurdumduymaz, vicdansız, atak, yüzü kızarmaz, şımartılmış, müsamaha edilmiş, yasalarla kontrol edilmeyen, gerilla taktikleri izleyen, yeni tür yazarlar olduğu iddiasındayım.

Sabahtan akşama değişen, dün yaptığını bugün unutan, ahlak vatan ülke insanlık hak hukuk demeden her yere her şekilde ‘sırf’ karlı çıkmak için vurmayı ‘liberalizm’ sanan bu yazarların, bu son otuz yılda tarihte ilk defa ortaya çıktıklarını anlatmaya çalışıyorum.

Son cümlem olsun, 19. yüzyıl yazarlarından insanlığın öğrendiği çok şey vardı, mesela ‘ölüm’ üzerine çok konuşurlardı, ‘vefa’ ‘şeref’ ‘haysiyet’ ‘insanlık’ ‘merhamet’ ‘kardeşlik’ üzerine zihinlerini çok yordular..

Bu yaratıklar, ölüm korkusu, kardeşlik, insanlık, merhamet üzerine tek satır yazma zahmetine girişemezler, çünkü durdukları yer büyük şirketlerin ‘piyasa ve siyaset’ pozisyonları gereğidir..

Bu ‘pozisyon’ onların savaş cephesidir..

Amerikan vesayetiyle oluşturulmuş İslamcı, sağcı, işbirlikçi, faşist liberal cephelerin tozunu attırmak için, Amerikan Vesayeti Anayasası’na HAYIR!

Nihat Genç

Odatv.com
Alıntı ile Cevapla
ar_de_ kullanıcısına teşekkür edenler
janus (15-07-2010), neron (15-07-2010)
  #643  
Eski 22-07-2010, 08:44
neron - ait Avatar
neron neron bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 139/3021
68 Mesaj ına 527 Kere teşekkür edildi
Exclamation Birisi Doğruları Hatırlatmalı

http://bilge-ekonomist.appspot.com/B..._Yesilada.html

Atilla Yeşilada

Birisi Doğruları Hatırlatmalı

22.07.2010 06:39


Hayır, Tobin vergisi üzerine yazmayacağım. Çünkü, sadece önemli konularla ilgileniyorum. Tobin vergisi kuru da etkilemez, sıcak para girişini de. Ama, hükümet yakında TCMB’nin malum organını bükerek bu konuda adım atabilir. Çünkü, artık çok açıkça belli oldu ki, AKP iktidarının son yılında kimseden nasihat dinlemeye açık değil. Kendi kafasına göre gidecek. Dış politikada da böyle yapacak, ekonomide de, sosyal düzlemde de.

Valla, ben size söyleyim. Tatilde TBMM toplanır da Emniyet ya da İçişleri’ne bağlı bir Profesyonel Ordu kurulması karar alınırsa hiç şaşırmam. Böyle bir girişimin gerek siyasi kamplaşma, gerekse Güney Doğu’da yaşanacak insan hakları ihlalleri için ne kadar tehlikeli olduğunu da hatırlatırım. Lütfen beni komplocukla suçlamayın. Açın AKP’ye destek veren her gazeteyi okuyun. TRT’yi seyredin. TSK komuta kademesi dışında yein bir ordu kurulmasının halkla ilişkileri aşamasındayız.

Şahsen idam cezasına karşı değilim, bazı suçların tek cezası o yaratığın artık bu gezegende dah fazla barınmaması olmalıdır. 12 Eylül’den sonra verilen idam kararları böyle suçlar sonrasında mı verildi? Bazıları öyle, bazılarında tipik faşizan bir yaklaşım sergilendi. Bu idamların, işkencelerin hesabını sormak, herkesin hakkıdır. Ancak, bugün “12 Eylül darbesi kötüydü” diye beyni yıkanan bütün gençliğe, 1970’lerde İstanbul’da büyümüş bir vatandaş olarak hatırlatırım: Darbeden önce günde ortamala 25-30 kişi teröre kurban gidiyordu. Sokağa çıkarken, gazete okurken, okula giderken korkudan tirtir titriyorduk.

Siz hiç pruvasına bombalı afiş bağlı vapurda Kadıköy’den Karakay’e seyahat ettiniz mi? Tüm bunları TSK’nın organize ettiği de en az Ergenekon kadar büyük ve şerefsiz bir yalandır. Ülkeyi bölen Milliyetçi Cephe hükümetlerini asker mi kurdu? 1977 seçimini tüm ülkede iki saat elektrikleri keserek kazanan Demirel’in arkasında asker mi vardı? Konya’da şeriat bayrağını asker mi açtı? Çorum’da Alevileri asker mi doğradı? Hayır, Erbakan, Türkeş ve Demirel bu ülkeyi düşman ve silahlı kamplara bölmek için ellerinden geleni artlarına koymadılar. Bugün 12 Eylül’de kuruyan fidanlara ağlayan liberal yazarların çoğu 12 Eylül darbesini destekleyen kitaplar yazdılar, ya da en azından sustular. Bu ülkenin derin karanlıklarında yuvalanan öcüleri TSK’nın sırtına bindirmek, toplumsal olarak mahkum edildiğimiz korkaklığın açık bir ifadesidir. Korkağız, çünkü suçu kendimizde aramak, kendimizle yüzleşmek cesaretini asla göstermiyoruz. 12 Eylül’ü de, AKP’yi başa getiren, alkışlayan biziz. Çünkü kolay olan buydu.

Hele, Evren’in en salakça düşüncelerinden biri olan “gomonizme karşı dini bütün vatandaşlar yetiştirme” projesinden yararlanarak imam hatiplerden camilere kadar her kurumda yuvalanan ve yeşeren, Özal döneminde artık sermaye ve siyasete ortak olan Siyasi İslam’ın şimdi 12 Eylül aleyhtarı kampanya yürütmesi kadar prensipsiz bir siyaset olamaz. Yeni anayasa metnini okuyan her beyni çalışan vatandaş biliyor ki, CHP’nin dediği doğru: Referandumda evet çıksa da darbecileri yargılayamazsınız, çünkü buna olanak verecek ceza kanunları değiştirilmedi. Daha Rahmetli Kemal Türkler’in katilini, Hrant Dink’in failini yargılayacak kadar cesaret bulamayan bir ülkede, artık ahı gitmiş vahı kalmış Evren’i yargılamak adalet duygusunun değil, hepimizin paylaştığı korkaklığın açık ifadesidir. O zaman “bana da işkence yaparlar” diye susanlar, şimdi işkenceciler elden ayaktan düşünce, intikam naraları atıyor. İşin doğrusu şudur: Bu ülkede 12 Eylül’e bir tek Rahmetli Ecevit direnmiş ve hapislerde sürünmüştür.

Bu ülkede darbelere ve yeni 12 Eylül’lere mani olmakla yeni anayasa değişikliğine evet oyu vermek arasında hiç bir bağlantı yok. 12 Eylül’leri ancak hepimiz insan hakları, adaleti ve demokrasiyi savunmak için gerekirse hayatımızı kaybetmeyi göze aldığımız gün engelleriz. Valla, “aman beni de dinlerler, beni de fişlerler, Ergenekon’cu olurum” diye bugün cep telefonunda konuşmaktan korkan sıradan vatandaştan, hergün hakaret gören ve “ihale alamam” diye sesini çıkartmayan işdünyasına, iki gazetesi elinden alınacak diye tir tir titreyen basın patronuna bakıyorum da, o cesareti ne sizde ne de bende göremiyorum. A Tipi Faşizm’den kaçarken, B Tipi Faşizm’in kollarına sığınan bir toplumuz biz. Daha da kötüsünü hakediyoruz.

Atilla Yeşilada
ayesilada@gmail.com
Alıntı ile Cevapla
neron kullanıcısına teşekkür edenler
Master (22-07-2010)
  #644  
Eski 22-07-2010, 12:29
ar_de_ - ait Avatar
ar_de_ ar_de_ bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2007
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 133/1013
108 Mesaj ına 737 Kere teşekkür edildi
Tanımlı KNB yazısı ...

Kim kime dum duma referanduma!

Aşağıdaki tablo 12 Eylül'e kadar burada duracak. Yazı, haber vs. girişleri sayfanın/karşılaştırmalı tablonun altında olacak. Bağımsız Gündem kapanınca köşesiz kaldım (tekliflere açığım). 28 yılda 16 kez değiştirilerek bir anlamda normalize edilmiş bir Anayasa'nın değiştirilmesi konusunda her madde için neden HAYIR dediğimi burada bölüm bölüm yayımlayacağım. İlk yazım 74. madde hakkında olacak. Bu dönemde hiçbirşey göründüğü gibi değil. 74. madde değişikliği de bilgi edinme dilekçe vs hakkına dair değil. Okuyunca şaşıracaksınız. Ya da şoklanmaya alışıksınız, şaşırmayacaksınız, ne bileyim...Yorumlar kayıtsız okur için de açıktır ve kontrol edilmeden, otomatik girer. Baki selamlar. KNB

http://bakiselamlar.com/knb/componen...rlatrmas-.html

not : uzun karşılaştırmalı bir tablo . bu yüzden link verdim.
Alıntı ile Cevapla
ar_de_ kullanıcısına teşekkür edenler
janus (22-07-2010), Master (22-07-2010), neron (23-07-2010)
  #645  
Eski 24-07-2010, 07:29
AnnE - ait Avatar
AnnE AnnE bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Suriçi
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 606/518
314 Mesaj ına 5527 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

Umur Talu
utalu@htgazete.com.tr


Bize kendi 12 Eylül’ünü anlat!

23 Temmuz 2010 Cuma

Muhalefetin çok konuda samimiyetsizliği var da…

Öncelikle sorgulanacak yer iktidar… sonra sıra onlara gelir.

12 Eylül 2010’da ister safınızla, ister ezbere, ister vicdanla, akılla oy kullanın…

12 Eylül 2010, 12 Eylül 1980 hikayesinin sadece bir kısmı.

12 Eylül 1980 hikayesi ise, maalesef öncelikle Başbakan’a ait değil.



***



Bu hikayeyle özdeşleşebilmesi için bize başka hikayeler de anlatması lazım.

Hatıralar da lazım.

Sadece idam edilenlerin mektupları değil…

O günler kendilerinin hangi pozisyonda hangi tavrı gösterdiğinin de anlatılması lazım.

İnsan başkasının acısına tabii ki ağlar.

İnsan olan, ağlar.

Ama ya paylaşmış olduğu için ya da neden sonra artık paylaştığı için.

Geçmişte paylaşmışsa, nasıl paylaşmıştır?

Yok bugün, neden sonra, artık, nihayet paylaşıyorsa, ki olabilir, geçmişte neden paylaşmadığını izah ederek ve bugüne öyle gelerek anlatır.



***



Madem 12 Eylül 2010, iktidar tarafından tamamen 12 Eylül 1980’e bağlanıyor…

Başbakan, gözyaşına sebep olan vicdanla bize şunu söylemeli:

12 Eylül Anayasasına ben hayır oyu vermiştim, çünkü…

12 Eylül Anayasasına ben evet oyu vermiştim, çünkü…

İkinci ihtimal Türkiye’de, 45 yaşını geçmişler için yüzde 90’dır.

Elbet tarihi ayıptır, şudur, budur ama…

Tamam, insanlar değişebilir. Pişman olabilir. Artık farklı hissedip düşünebilir.

12 Eylül öncesi de (bizim gibi, çoğumuz gibi) genç olup bir şekil eylemli siyaset yapan, Milli Türk Talebe Birliği’nden MSP gençlik kolu başkanlıklarına çok aktif olan bir başbakan…

Bize 12 Eylül’den bahsederken kendi 12 Eylül’ünü de anlatmalı.

Yoksa hikaye yarım, hikaye güdük, hikaye düdük kalır!



***



Bize, devrin MSP kadrolarının, gençliğinin, tabanın “Bir sağdan bir soldan idamlar”a ne dediğini de açıklamalı. (İdamcı Evren hesabı yanlış: 16 sol, 8 sağ idam var: İki soldan, bir sağdan yani!)

Diyarbakır Cezaevi’ni işkence mezbahasına çevirirken, acı dolu bölgeye askeri uçaklarla ayetler atan darbeyi nasıl karşıladığını söylemeli.

Yakından tanığım; darbeden, işkence ve idam furyasından sonra ciddi fikri dönüşüm geçiren, ciddi vicdani sorgulamadan geçen,, benzer süreçteki solcularla dahi “bir noktada” buluşan çok İslamcı oldu.

Ama Başbakan bize kendini de anlatmalı.

Değiştiyse değiştiğini, özeleştiri gerekiyorsa, onunla harmanlayıp anlatmalı.

Bunu sormaya, istemeye çifte kavrulmuş hakkımız var.

Birincisi, kamusal kimliğinden ötürü; ikincisi, bu mevzularda ağladığı için!



***



Başbakan 12 Eylül cezaevleri için kürsüde (belki içtenlikle) ağlarken, İstanbul’da bir “cezaevi çocuğu” ölüyordu. (Ve tek cezaevi ölümü değildi)

Abdullah kimseyi öldürmemişti; ama Başbakan iktidara geldiğinde 10 yaşında olan çocuk, Dargeçit’ten sürüklendikleri dargeçitlerde, 14’ünde suçlu olup çıkmıştı.

Cezaevinde kanser olduğu ortaya çıktı. Ağır kemoterapiye vuruldu; tahliyesi şu son günlere kadar mümkün olmadı.

Son günlerde de mümkün oldu ama nasip olmadı!

İktidar süreci onun ömrüne böyle denk düştü: 10 yaşında yoksul çocuk, 14’ünde göç etmiş suçlu, 17’sinde mahkum lösemili, 18’inde (mecazen) yatağa kelepçeli ölüm.

Mektubu var mıydı, bilmiyorum. Ona ağlamak için bir 30 yıl bekleyeceğiz belki.

Çünkü, darbeci şöyle, başbakanlar böyle de…

Milletim de bir hoş:

Bu çocuğun ölüm haberi altına, internet gibi teknoloji, iletişim gibi imkan, düşünce gibi insani özellik, yazı gibi mucizeyi kullanarak, “Gebermiş, iyi olmuş” diye yazabilen bir kumaş da var bu ülkede.

Öyle kumaşlara…

Böyle nakışlar işte!
Alıntı ile Cevapla
AnnE kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (30-07-2010), janus (24-07-2010), Master (25-07-2010), neron (27-07-2010), su (30-07-2010), zumbul (30-07-2010)
  #646  
Eski 08-08-2010, 22:44
dohol dohol bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Oct 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 187/292
54 Mesaj ına 2054 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Okudum ve sadece ''Aman Allahım dedim''.

Alıntı ile Cevapla
dohol kullanıcısına teşekkür edenler
buena vista (09-08-2010), Master (09-08-2010), neron (09-08-2010), salacak (09-08-2010)
  #647  
Eski 19-08-2010, 09:17
ar_de_ - ait Avatar
ar_de_ ar_de_ bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Jan 2007
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 133/1013
108 Mesaj ına 737 Kere teşekkür edildi
Thumbs up katılıyorum ...

Hayır!


Mademki anayasa referandumu, hükümet için güven oylamasına dönüştü...

Mademki Türkiye*de, 200 kelimeyle konuşanlara anayasa anlatılamıyor...

Mademki 200 kelimeyle konuşanlardan yapmaları istenen üç çocuğu Anayasa'dan anlar kılacak sayıda öğretmen yetiştirilmiyor...

Yetişenler atanmıyor, atananlar sözleşmeli sürülüyor, süründürülüyor ve aşağılanıyor...

Mademki üç bile değil, iki çocuğunu okutmak için çabalayan sözleşmeli öğretmen Ahmet Fazlı Elçi, yaz tatilinde hamallık yaparken ölüyor...

Mademki bu ülkede bu halk, anayasa referandumunda nasıl bir anayasayı oylayacağını anlamasın diye cahil ve sadakaya bağımlı, çocuklar okulsuz

ve öğretmensiz, eğitim düzeysiz, eğitimciler özenle aç bırakılıyor...

Mademki yeni anayasa, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel prensiplerini belirlemeye, yurttaşların özlük haklarını güvence altına almaya değil, demokrasiyi genişletmeye hiç değil; çakma prenslerin sahte saray/hakiki villalarını kıyaslamaya, mülkiyetini kavramaya ve havuzlarını ölçmeye yarıyor, varsın haşemalı haşemasız villa sahipleri çimsinler o havuzlarda... Benim villam da yok, havuzum da. Oyum, "Hayır!"dır.


***

Mademki yeni anayasa, Erdoğan'ın zaman makinesi: Türkiye'yi 1937'ye geri götürüyor, Cumhurbaşkanı Atatürk'ü koltuğundan indiriyor, yerine Başbakan İsmet İnönü'yü geçiriyor ve Celal Bayar'ı pasifize edip Dersim'i CHP*ye bombalatmaya "evet" istiyor... Ben 2010'da yaşıyorum, CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Dersim tarihini Başbakan Erdoğan'dan daha iyi bilir, oyum "Hayır"dır.

Mademki yeni anayasa, millete eskisinin tanıdığı anayasal hakları bile ihlal eden vekillerin yasal dokunulmazlıklarını kaldırmıyor...

Mademki dokunulmazların çocuklarına ABD yolları, halkın çocuklarına PKK kurşunları...

Mademki yeni anayasayı yapanlar, eskisini yapanlar kadar sol sendika düşmanı, sarı yerine yeşil sendikacı...

Mademki evetçiler GDO çocukları; Atatürk Orman Çiftliklerini kapatanlar, yerel arımı, hayvancılığı mahv, köylüyü perişan, kendini beslemeye yeten Türkiye'yi en temel ihtiyaçlarını ithale mecbur edenler, benim bu evetçilere yanıtım "Hayır!"dır.


Türkiye'nin tüm değerlerini satanlara, ilahilerle uyuttukları halkın sırtından sekiz yılda milyarder olanlara, parmaklarında kapı tokmağı gibi yüzükler taşıyanlara ve Allah aşkına dağıttıkları sadakaların karşılığında anayasaya "evet" oyu isteyenlere "Hayır!"

Mademki yeni anayasa, toplu iftar masalarında pazarlanıyor...

Mademki 650 kilo kömüre satılıyor yeni anayasa, ben almayayım kalsın,

"Hayır!"dır oyum.

Sosyal devlet sadakaya bağlandığı, hukuk devleti rezil edildiği için HAYIR!'dır.

***

Anayasa'nın 25 maddesini değiştirenler, adaletle sopa atıp

kalkınmayla soydukları için HAYIR!'dır.


Demokrasi yolunda dikta rejimine sapıldığı için HAYIR!

İkinci 12 Eylül Anayasası, istibdat zihniyetinde birinciye rahmet okuttuğu için HAYIR!

Bir korku imparatorluğu kurulduğu için HAYIR!

Asker ya da sivil, yazar ya da değil, tanıdık ve tanımadıklarım, en onurlu meslektaşlarım, yıllardır neyle suçlandıklarını bile bilmeden hapiste çürütüldükleri için HAYIR!

Muhalif basın tehditle susturulduğu için HAYIR!

Telefonlar dinlendiği için HAYIR!

E-posta'lar izlendiği için HAYIR!

İnternet sansürlendiği için HAYIR!

Elektrik kesildiği için HAYIR!

Sular çamurlu aktığı için HAYIR!

Kaldırım yapmasını beceremeyenler, kentleri gökdelen çölüne dönüştürdükleri için HAYIR!

Kendilerinin görgüsüzlüğü, yalakalarının yüzsüzlüğü için

HAYIR!

Mademki yeni anayasada önemli olan soy sop, ama tepe tepe kullanılacak

1.85'lik boy için "evet" isteniyor; ben bu anayasanın boyunu da beğenmedim, soyunu da. Anayasayı da tepelemeye niyetim yok, anayasacıyı da.

Tepelenmemek için oyum HAYIR'dır!

Mine G. Kırıkkanat
Alıntı ile Cevapla
ar_de_ kullanıcısına teşekkür edenler
egeahiwokube (21-09-2020), emucudoja (20-09-2020), esohipiroka (21-09-2020), evelelanejufu (20-09-2020), inovonimfamdo (20-09-2020), itaroragodide (20-09-2020), Master (19-08-2010), neron (23-08-2010), otqayacad (20-09-2020), uncocomahe (20-09-2020)
  #648  
Eski 20-08-2010, 15:08
Gozlemci Gozlemci bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 73/737
61 Mesaj ına 268 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Balyoz, Cetin Dogan ve Gercekler

Cetin Dogan ve Gercekler sitesinden. Iddianame dikis tutmuyor. Yurtdisinda gorevli subaylari bile iceri atmislar. Ben haberin kisa bir bolumunu buraya aktariyorum, tamamini bu siteden okuyabilirsiniz.

http://cdogangercekler.wordpress.com/

Balyoz sanıklarından Yaşar Barbaros Büyüksağnak, işgal etmediği (belgelerle sabit) bir makamda, yüzlerce kilometre uzağında bulunduğu (belgelerle sabit) bir şehirden, henüz kullanılmadığı (belgelerle sabit) bir isimle suç işlemekten yargılanarak dünya hukuk literatürüne girecek.
Balyoz iddianmesindeki 131 no.lu sanığın adı Yaşar Barbaros Büyüksağnak.

.... Yaşar Barbaros Büyüksağnak (o zamanki kayıtlı adıyla Barbaros Büyüksağnak) Kasım 2002 ile Eylül 2003 arasında EUROMARFOR karargahında, Roma, Italya’da görevli olarak bulunuyor. Pasaportu ile de belgeledigi gibi o dönemde tek bir kere bile Türkiye’ye giriş yapmamış. Savcılar ise sorgusunda ısrarla 5-7 Mart Semineri’nde ve Balyoz, Çarşaf, Sakal, Suga planlarında ne görev aldığını soruyorlar. Ifadesinde saydık, Büyüksağnak tam 9 kere o tarihlerde Türkiye’de olmadığını hatırlatmak zorunda kalıyor.

Ama nafile… Yaşar Barbaros Büyüksağnak Balyoz iddianamesinin 131 no.lu sanığı. Türkiye Cumhuriyeti yürütme organını cebren iskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs etmekten yargılanacak.
Alıntı ile Cevapla
Gozlemci kullanıcısına teşekkür edenler
ar_de_ (24-08-2010), asdkitoroxel (21-09-2020), ehbidaluijco (21-09-2020), ipovidu (30-09-2020), kojuyebenaro (21-09-2020), Master (22-08-2010), neron (23-08-2010), obuaguxosa (26-09-2020), okanzek (22-09-2020), onishoe (20-09-2020)
  #649  
Eski 24-08-2010, 07:38
Master - ait Avatar
Master Master bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kalamış
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 6.503/2290
5427 Mesaj ına 23007 Kere teşekkür edildi
Cool Anı Japonya da olmuş

Yılmaz ÖZDİL
yozdil@hurriyet.com.tr




KPSS


Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda dümen yapıldığı...

“Öğretmen”lik sınavında 120’de 120 doğru çıkaranların, cemaat-tarikat mensubu olduğu... Tesadüfe bak, karı-koca veya aynı evi paylaşan tiplerin, imkânsız skora ulaştığı... Soruların sızdırıldığı, iddia ediliyor.
*
Sene 1943.
*
Ankara Atatürk Lisesi’nin en pırıltılı iki öğrencisi -birbiriyle canciğer- devlet bursuyla yurtdışında eğitime gidebilmek için, Milli Eğitim Bakanı’nın makam odasına girerler. Bakan bakar çocuklara, “sen oğlum, fazlasıyla hak ettin, gideceksin” der... Sonra öbürüne döner, “sen oğlum, fazlasıyla hak ettin ama, gönderemem, kalacaksın” der. Çocuklar çıkar odadan...
*
“Kalan” elini cebine sokar, yıllardır biriktirdiği harçlıklarını “giden”e uzatır, al bunu lütfen, hiç olmazsa amacımı kısmen gerçekleştireyim der... Kucaklaşır, vedalaşır iki arkadaş.
*
Giden, Gazi Yaşargil.
*
Kalan, Can Yücel.
Milli Eğitim Bakanı’nın oğlu!
*
“Torpil yapıldı” demesinler diye, hak ettiği bursu alamayan Can, hiç kırılmaz babasına... Vekil oğlu olmak, hep ağır gelmiştir ona zaten... Protokol “portakal gibi bi şey”dir onun için, bi kez olsun binmez makam arabasına... Türkiye’nin en heyecan verici şairi olur, diliyle, zekâsıyla eşsizdir ama, bana göre en muhteşem şiiri, boyun eğmeden yaşadığı hayatının ta kendisidir... “Ömrümce muhalif yaşadım, onun için kan grubum RH negatif” der... İçeri tıkılır, kitapları toplatılır, tınmaz bile... Alnı açık yürür, Cambridge’e gitmeyi başarır.
*
Gazi, İsviçre’ye gider, Almanya’ya, oradan ABD’ye... Beyin cerrahisinde çığır açar, ordinaryüs olur, ABD’de “yüzyılın adamı” seçilir. Türkiye ise, askerlikten kaçıyor diye, vatandaşlıktan atarak ödüllendirir onu! Vatansız kalır... Sonra utanıp, Türkiye Cumhuriyeti Üstün Hizmet Madalyası ve Milli Egemenlik Onur Ödülü verdiler, orası ayrı.
*
Gazi’nin oğlu olur, “Can” adını koyar...
Can’ın oğlu olur, Gazi elinden tutar, cerrah yapar... “Rengahenk” isimli kitabını Gazi’ye ithaf eder Can, “Beynin Piri Reis’i” der arkadaşı için.
*
Ve, son nefesini verirken, ABD’den gelen oğlu, kulağına eğilir Can’ın, “Gazi’nin selamı var, seni çok seviyor” der... Can’ın duyduğu son sözlerdir bunlar, gülümser, kapatır gözlerini.
*
Aynı dakikalarda, binlerce kilometre uzakta, Can’dan gelen paketi açar Gazi... Arkadaşının son eseri “Mekânım Datça Olsun” isimli kitap çıkar içinden... Açar kapağını, bakar ilk sayfasına ve ağlayarak okur, son el yazısını: “Gazi, gözümün bebeği, giderayak...”
*
Offf, of.
*
Öz oğluna bile hak ettiğini vermeye utanan Milli Eğitim terbiyesinden... Torpille, tezgâhla, şaibeyle kaynamaktan utanmayan Milli Eğitim zihniyetine.
*
Dönem arkadaşına cebindeki parayı, üstüne yüreğini çıkarıp veren pırıl pırıl öğretmen oğlundan... Dönem arkadaşının cebindeki parayı, geleceğini çalan ahlaksız öğretmen bozuntusuna.
*
Değerli öğretmen adayları...“Her Şey Sende Gizli” şiirinde şöyle der Can:
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme, bil ki...
Ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi...

*
Sakın bitti sanma...
Her şey sende gizli.
Boyun eğme asla.
Cumhuriyet’e sahip çık.
__________________
''Gelişmekte olan bir ülke enflasyonu düşürebilir.. Yolsuzlukları azaltabilir.. Bütçelerde kısıntıya gidebilir.. Özelleştirme yapabilir..Ama yine de zenginleşemeyebilir! Çünkü bilgi değil,yalnızca mal üretiyordur." Juan Enriquez
Alıntı ile Cevapla
Master kullanıcısına teşekkür edenler
alevewa (24-09-2020), ar_de_ (24-08-2010), buena vista (24-08-2010), eniiwuropagih (21-09-2020), ijiborriva (21-09-2020), janus (25-08-2010), ochebas (21-09-2020), oeraezidkilu (20-09-2020), ogjoqalusufax (20-09-2020), petoray (21-09-2020), qiadeje (21-09-2020), salacak (26-08-2010)
  #650  
Eski 27-08-2010, 13:46
buena vista buena vista bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 895/3266
652 Mesaj ına 4322 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Don...

Bekir Coşkun
bcoskun@htgazete.com.tr

27 Ağustos 2010 Cuma, 12:16:31

PKK ile yapılan pazarlık ve varılan uzlaşma esrarını koruyor...
Kim görüştü, kim anlaştı, nasıl oldu, bir türlü ortaya çıkmıyor...
Ama amiralin donunu önceki gün hukukun karşısına çıkarttılar...
İfadede sordular:
"Bu don kimin?.."
"...........?"



Devlet içindeki tarikat-cemaat örgütlenmesinden de devletin haberi yoktu...
Onun için şu anda devletin Emniyet Müdürü olan Hanefi Avcı, "Devletin içindeki tarikat örgütlenmesi var" diye kitap yazınca hadise oldu...
Tarikatın müritleri; müsteşar, genel müdür, vali, kaymakam, emniyet müdürü olmuş haberleri yok...
Ama amiralin donu, yargı karşısında...



Diyelim ki Deniz Feneri davası...
Alman mahkemeleri kaç sene önce gerekeni yaptı, Türkiye uzantılarını dosyalarıyla gönderdi...
Türkiye'de tutuklu, yakalanan-makalanan yok...
Ama don görevlilerin eşliğinde mahkemeye geldiğine göre demek ki yakalandı...
Yakalandığına göre demek ki gözaltına da alındı... Çünkü bakarsınız içinde kimse yokken don kaçmış...



Allah bilir ya sizin öbür kirli çamaşırlardan da haberiniz yoktur...
Şaibeli özelleştirmeler...
Peşkeş çekilen hazine arazileri...
Eş-dost ihaleleri...
Kamu bankalarından parası ile alınan gazeteler-televizyonlar...
Ali Dibolar...
İktidar çevresinde akıl almaz zenginleşme...
Tüm bunlara dönüp bakan, ilgilenen, soran, soruşturan yok...
Ama amiralin donu yargıda...
Tutuklu...
Alıntı ile Cevapla
buena vista kullanıcısına teşekkür edenler
account (28-08-2010), afatemiap (21-09-2020), ar_de_ (30-08-2010), atdorom (21-09-2020), ekroleqkira (21-09-2020), esayezxri (21-09-2020), ijiborriva (21-09-2020), iqusoncovice (21-09-2020), janus (28-08-2010), Master (27-08-2010), neron (31-08-2010), ochebas (21-09-2020), Timothyexope (30-10-2022), yiyiqemucayap (21-09-2020)
Cevapla


Konuyu Toplam 1 üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Konu Seçenekleri Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş arama yap
Modları Göster

Yetkileriniz
Yeni konu açabilirsinizdeğil
Yanıt gönderebilirsiniz değil
Eklenti gönderebilirsiniz değil
Mesaj düzenleyebilirsiniz değil

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodları Kapalı
Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 05:03 .


Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce