Denge
- Evet, dengeyi gözeteceksin, tutturacaksın bu dengeyi.
Zordur, her kula da kolay kolay nasip olmaz.
Devrana bağlıdır, talihli de olacaksın biraz.
Ne olursa olsun devrana da, talihe de bağlı olsa yine de girişimde bulunacaksın, bulunmalısın.
Uzunca bir süre, bir deve gibi hörgüçte biriktirdiklerinle geçinip, gidebilirsin lakin hazıra dağ dayanmaz ey kumandan, dağlar dayanmaz. Hazineyi her zaman sona saklayacaksın, en kötü günlerine.
Fetihlere çıkacaksın, ganimet toplayacaksın.
Topladıklarını kimilerine hak ettikleri için, kimilerine de sus payı olarak vereceksin.
Dağıtıp, doyurduğun sürece ne hesap soran çıkar, ne kafa tutan. Meraklanma, hiç kimse bu değirmenin suyunun nereden geliyor diye ilgilenmez.
İşte kumandan, böyle olduğu sürece, yani avucundakilerden koklatarak da olsa, yalatarak da olsa verdiğin sürece arkamızdaki bu ordu hem senin adına, hem kendi adına hem de diğer değerler adına gözünü kırpmadan öldürür de, ölür de.
Ölümü göze almıştır, az da olsa yaşarsa payını alacağını bilir, inanmıştır sana, senin adaletine güvenmiştir. Dağıtacağını ya duymuştur, ya şahit olmuştur.
Sustu, susamıştı.
Önündeki altın tastan suyunu yudum yudum içti.
Benim gözüm de elimde olmadan ilerimdeki geviş getiren deveye ilişmişti, tekrar.
Kumandanı da olsam bu kadar açık söylenmeli miydi bu sözler?
Düpedüz beni bile çıkarcılıkla suçlamış sayılmaz mıydı? Tamam, haksız sayılmazdı ama gene de zoruma gitmişti söyledikleri.
Ağzını elinin tersiyle silerken, gözümü deveden çektim, düşüncelerden temizledim beynimi. Yüzüme yerleştireceğim ifadeler konusunda güçlük çekiyordum, başladı anlatmaya.
|