Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe Forumu - Tekil Mesaj Gösterimi - aşk mı?hayat mı? (ikilemi!)
Tekil Mesaj Gösterimi
  #33  
Eski 10-11-2008, 21:37
alihoca alihoca bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 361/2464
166 Mesaj ına 2501 Kere teşekkür edildi
Tanımlı

İçimizde uhde kalacağına bi özür dileyip kurtulalım dediydik ama ‘Biri vurur diğeri kan çanağı tutar’’ gibi girizgâhları görünce özür dilediğime de pişman olacağım gibi bir hisse kapılmaya başladım. Her yazdığı edebi metin olan birinin de kalkıp düz yazı filan deyişi heç hayra alamet değil derken de tüylerim diken diken olmaya başladı nedense.

Şimdi baktım da aslında bir önceki mesajın koyulaştırdığımız kısımda özeti dediğim düşüncelerimi hakkaten iyi özetlediğimi fark ettim. Hatta aferin deyip kendimi bile kutladım.

Yalnız özür dilerken zıçıp batırmışız. Güya çok bilir gibi ‘’ bu kısmı daha açacak bir yazı ile konuyu genişletmeliydim’’ demişim ya, son mesajları görünce halt ettiğimizi anlayıp ‘’anan acına otursun’’ gibisinden ilendim durdum kendi kendime.

Özür dile geç değil mi canım. Bi paragraf için sayfalar dolusu yazıp arka bahçenin leydi is centılmınlarına gavur eziyeti eden biri olarak, bin yılın başında sayfalar dolusu yazıyı özetleyen affilli bi cümle kurmuşsun otur keyfini sür. Yetmezse konu komşuya göster havanı at yahu.

Konu desen Dan Brown’un kasesi gibi şifreli, neresinden ve ne yöne çekersen sünebilecek kadar lastik gibi bir meret. Bak şimdi de, çıkıp ‘’hangi kase ne kasesi?’’ deyip burnumdan getirmeyin lütfen. Gidin Dan Brown’un eserlerini okuyun birinin bir yerlerinde kase filan arıyorlardı galibam.

Eh, başlangıç kısmında görüldüğü ve az çok anlaşıldığı üzere sonumuzu pek hayırlı görmüyorum. Şimdi neden sonum yerine neden sonumuz kelimesini yazdığımı ise konuyu şöyle bir iki bir şey yazıp tatlıya bağlayamazsam başınıza gelebileceklere işaret buyurmak manasındadır bilesiniz.

Velhasıl yarım yüzyıla evrilen yaşamımızda birçok konuda tutunamayanlardan olduğumuz için, aşk ve ilahi mutluluk gibi konularda da bilmiş becermiş yapmış yakıştırmış gibi ahkâm kesmemizi beklemediğinizi umuyorum.

Her neyse, sevgi, aşk, arkadaşlık ve dost kelimeleri bir tanım içinde açıklanmaya çalışıldığında çok yadırganmayan veya eş anlamlı olarak kullandığımızda çok da aykırı görülmeyen kelime ya da kavramlardır diye başlasak doğru olur sanırım. Diğer taraftan ne kadar benzerlik olsa da biri birinden küçük, büyük farklılıkları da içinde sakladıkları da bir gerçektir.

Birazcık masumiyet de çağrıştıran ‘sevgi’ sözcüğü kullanıldığı yer, kişi ve nesneler dikkate alındığında, tekil değil de çoğul bir özellik arz eder. Hatta anneye babaya, elbiseye ayakkabıya, eniğe enciğe ‘’ seviyorum’’ söyleyişlerine bakılırsa, sınırsızlık içerdiği ve özgürlük taşıdığı da söylenebilir. Hani benzetmek gibi olmasın ama, Sizi; ayakkabısı neyse de eniğini sevdiği gibi mi seviyor bilemeyebilirsiniz.

Bak şimdi anneye duyulan sevgi ile kediye duyulan sevgi aynı değil demeye kalkacak olanlara, farkını yaz öyleyse derim; o zaman bi aşk kelimesine bulaştığı yetmezmiş gibi yanına bi sevgi, o da yetmezmiş gibi eş, dost, arkadaş ekleyen benim gibi kül yutmuşa çevrilirsiniz karışmam ona göre.

Rızkı için ıssız dağlarda sürüsünü otlatan garip çobanım için çomara, şeher kalabalıklarında yalnızlık çeken hanfendiler için finoya arkadaş denildiği düşünüldüğünde bu kelimenin de ‘genelleme’’ içerdiği pekâlâ söylenebilir. Bunu seyahat-yol arkadaşlığından tutarak, sıra sınıf, asker arkadaşlığı gibi örneklerin yanısıra cinsiyet ayrım ve ayrımcılığı ihtiva etmeyecek şekilde verilecek benzer örneklerle ise bu kelimenin de içerdiği sınırsızlık görülecektir.

Ha, burada da çomar ile fino farklı işlev görüyorlar diye hiç muzırlık yapmaya kalkmayın. Finonun taklalar filan attığını söyledikleri için öğrendik çok şükür. Diğer özellik ve güzellikleri varsa da bilmem ve garışmam netekim.

‘Dost veya Dostluk’ konusuna gelince benim çok tuttuğum, çocukluk yıllarımdan başlayarak kurmaya, yaşatmaya ve daha zoru olarak kalıcı kılmaya çabaladığım yer yer kutsiyet atfettiğim bir kavramdır. ‘Kaç tane buldun?’, ‘Buldun da başın göğe mi erdi?’ gibisinden çomak sokmaya kalkmayın sakın. Bu kavramda çokluk pek bi matah değildir çünkü. Hatta çokluğun bu kavramın anlamını bile zedeleyeceğinden korkarım diyebilirim.

Dostluk kavramı, sevgi ve arkadaş kavramlarına nazaran, aradaki bağların daha yakın ve daha bi sıkı olduğu ilişkilere vurgu yapar. Bir otobüs yolculuğunda kolayca kuruluveren veya askerlik bitiminde bir iki arama görüşme sonrası derken anılardaki yerini alıveren özellikleri ile arkadaş kavramı en azından süre olarak bile dostluk kavramında ayrışır.

Eh! özürse diledik.
Sevgi, arkadaş dost derken iyi kötü konuyu tekrar açtık.

Aşk meşk gibi zor konularındaki katkılarınızı ve sohbetin devamını dileyip şimdilik çekilelim.
Alıntı ile Cevapla