Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe Forumu - Tekil Mesaj Gösterimi - Teeee bessüm
Tekil Mesaj Gösterimi
  #102  
Eski 21-04-2006, 15:49
bikmisbroker - ait Avatar
bikmisbroker bikmisbroker bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Bulunduğu Yer: Kanada
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 590/835
107 Mesaj ına 2990 Kere teşekkür edildi
bikmisbroker - MSN üzerinden Mesaj gönder
Tanımlı Bir Misyonerin Türkiye Anıları - SÜPER

>8 Temmuz
>İşte Türkiye'deyim; bölge sorumlusu Tommy arkadaşla
>havaalanından kalacağımız eve giderken hayli uyarıcı bilgiler aldım;
>"Hemen başlama, biraz sağını solunu tanımalısın; Türkler acayip bir
>millettir" filan diye bir şeyler söyledi, ama aldırış etmedim.
>Bir dakika bile zayi edilmemeli; görev kutsal, görev ağır.
>
>9 Temmuz
>Tommy'nin yanıldığı açık; bugün ilk tebliğimi yaptım bile.
>Adam parkta öylece oturuyordu.
>Söylediğim her şeyi gülümseyip başıyla tasdik ederek saatlerce
dinlerken
>ruhumun göklere değdiğini hissetmiştim. Bizi seyreden simitçi,
sonradan o
>adamın sağır olduğunu söyleyince biraz moralim bozuldu ama olur öyle
>şeyler.
>
>11 Temmuz
>Üçüncü gün; Tommy hâlâ "erken henüz" diye ısrar ediyor.
>Mânâsız bir ısrar bu; kurtulması gereken o kadar çok ruh var ki
burada.
>Çorap almaya inmiştim semt pazarına. Nasıl oldu anlamadım ama eve
dönerken
>artık benim altılı çelik tencere takımım vardı.
>Önemli değil, tencere gerekli bir araç nasıl olsa. Tencereci arkadaşa
>müjdeyi tebliğ ettim.
>"Ayıpsın abi, Hazreti İsâ' ya can fedâ." dedi, ben ağladım.
>Söz verdi, pazar toplantılarına gelecek; hatta bana bir adres bile
verdi.
>O adrese gidersem bir sürü insanı misyona katabilirmişim.
>
>21 Temmuz
>Tommy hâlâ "gitme, bak karışmam" diyor; işte bu aşırı
>ihtiyatkârlık yüzünden buralarda İsa'nın mesajı yeterince bilinmiyor
>zaten.
>
>Gittim; şehrin kenarında kalabalık bir mahallede bir apartmanın
altıncı
>katına çıktım. İçeride bir hayli erkek vardı; beni içeri aldılar,
>mobilyasız bir salona geçtik. Çay getirdiler; hatır sordular. Tam lâfa
>başlarken biri parmağıyla "sus" işareti yaptı. İçeriden yaşlıca bir
adam
>çıkıp salona gelince herkes gibi ben de ayağa kalktım. Sonra adam
>konuşmaya,
>bir nevi vaaz vermeye başladı. şöyle bir dinledim; eh fena şeyler
değil.
>Toplantıdan sonra herkes birbirine sarıldı, yeniden çay ikram edildi.
>Burayı sevdim, yarın da geleceğim.
>
>2 Ağustos
>Yine aynı şeyler oldu; bir ara fırsat bulup salondaki arkadaşları
>misyona kazandırayım dedim. Tam "İsa" demiştim ki, ihtiyar vaiz
>"İsa dedin de aklıma geldi." deyip çok tatlı bir bahis açtı.
>Öyle güzel anlatıyor ki başladım ağlamaya. Zor teselli ettiler; sonra
>ortaya sofra geldi. Yemek yedik. Kuşbaşılı pilav nefisti; hele cacık!
>
>12 Ağustos
>Tommy beni tesbihle oynarken yakaladı. "Nereden buldun"
>diye sıkıştırıyor. "Dükkanın birinden aldım." dedim. Tesbih bana iyi
>geliyor, meditasyon yerine geçiyor. Bir tane de Tommy'e mi alsam?
>
>6 Eylül
>Bugün hep birlikte camiye gittik. "Bakayım" dedim burada neler
>yapıyorlar, nasıl ibadet ediyorlar. Mecit diye bir temiz yüzlü
arkadaşım
>var cemaatten.
>Bana abdest almayı öğretti caminin avlusunda. Tuvaletleri pek temiz
değil
>ama abdest çok güzel bir olay. Fırsatını kolluyorum; bunların hepsini
>Protestan
>etmezsem bana da Mahmut demesinler!
>
>16 Eylül
>"Nereden çıktı bu Mahmut?!" diye çıldırdı Tommy. "Kod adım." dedim.
>Anlamadı. Anlamaz tabii. Ben ne yaptığımı biliyorum. şimdilik sesimi
>çıkarmıyor, toplantılara muntazaman devam ediyorum; ezan okununca
>"Hadi camiye gidelim Mahmut" diyorlar, gidiyorum. "Neler okuyorsunuz
>fısır fısır?" diye sordum.
>Öğrettiler. Fatiha çok güzel bir sûre. Tommy'e de öğretmeliyim.
>
>1 Ekim
>Tommy beni evden atmaya kalkıştı dün. "Seni kandırıyorlar,Müslüman
>yapacaklar enayi."
>diye çıkıştı. İtiraz ettim, "Ben bunların içyüzünü öğrenmeye
çalışıyorum
>Pastör Tommy." dedim.
>"Sırlarını öğrendiğim an, bunları sürü halinde önüme katıp Sarayburnu'
>ndan
>denize sokup cümlesini birden çatır çatır vaftiz etmezsem bana da
Mahmut
>demesinler." dedim. "Çık dışarı aptal." diye kovdu beni. Misyondan
gelen
>aylığımı da kesti. Vermezse vermesin, cemaatteki arkadaşlar aralarında
>para
>toplayıp verdiler. Geceyi ucuz bir otelde geçirdim. Bugün Mecit'in
evine
>taşınıyorum.
>Az kaldı az.. Dayan oğlum Mahmut!
>
>6 Kasım
>Mecit benim için istihareye yatmış; "Yeşil gördüm Mahmut." dedi,
"Nurlar
>içindeydin, hidâyet nasip oldu sana ne mutlu." dedi. Tabii aldırış
>etmiyorum,
>fakat hoşuma gitmedi de değil.
>
>9 Kasım
>Bugünlerde cemaate İngilizce dersleri vermeye başladım; sabah namazını
>topluca edâ ettikten sonra kuşluk vaktine kadar ders veriyorum.
Kuşlukla
>öğle arasında tefsir dersleri yapıyoruz.
>Beni artık iyice kendilerinden zannediyorlar.
>
>21 Kasım
>Yeni damat olduğum için dört günden beri günlük yazamadım. Mecit'in
>teyzesinin kızı Sabiha ile nikahlandık dün. Nikâhımızı Saadettin Hoca
>kıydı sağ olsun.
>Sünnet dediğin ise sinek ısırığı gibi bir şey zaten, çabucak geçti.
Bu
>sabah yolda Tommy ile karşılaştık. "Kiliseye yazdım, seni defterden
>sildiler."
>dedi. Güldüm, hâlâ o bayatlamış misyoner kafası işte. Benim din
>değiştirdiğimi
>sanıyor gerzek.
>
>Halbuki ben...
>
>28 Kasım
>Ne kadar üzgünüm. Mecit, "Nasip değilmiş, seneye gidersin" diyor.
>Hac kayıtları kapanmışmış. İstesem ecnebi pasaportumla Mısır
üzerinden
>vize alır giderim, ama ben olayı içeriden, herkesle bütün mü'minlerle
>birlikte
>yaşamak istiyorum oysaki.
>
>19 Aralık
>Sabiha ile teheccütten sonra Yaşar Hoca mevzusu geçti aramızda.
>Yav bu Yaşar Nuri Hoca iyi adam hoş adam fakat ne bileyim çok modern
bir
>duruşu var gibi sanki; hani, "İslâm'ı en iyi ben bilirim" şeklinde bir
>dayılanma.
>Öğleden sonra yayıncımla sözlü anlaşma yaptık; ilk eserim iki ay sonra
>çıkıyor:
>"İslâm'ın selefî boyutlarına dinamik bakışlar".
>Yayıncım, "fiyatı iki lira yaparsak üç yüz bin satarız." diyor.
>
>"HAMD OLSUN"
>
__________________
YATIRIM, sonu yanliş giden SPEKÜLASYONDUR
EGER, zamaninda spekülasyondan cikamazsaniz
MECBUREN yatirimci olursunuz..George SOROS
TEKNiGE iNANMA TEKNiKSiZ KALMA. Bikmisbroker
Alıntı ile Cevapla