Nasıl anlatsam
Özdemir İnce'nin okuduğum bir yazısında şöyle bir cümleyle karşılaşmıştım:
"Hiçbir sözcük masum ve sorumsuz değil."
Başka bir yazısında da:
"Dil ve sözcükler tekin değildir. Hiç ummadığınız zaman pişmiş aşa su katarlar."
Uzunca bir süredir hiçbir şey yazmıyorum daha doğrusu yazdıklarımı tamamlayamadan bırakıyorum.
Dolayısıyla buraya da bir şey yazmadım, aylardır.
O aralar bir şey oluyor, gündem değişiyor, düşüncelerim bulanıklaşıyor.
İşte o bir şeyler oluyor dediğim anlarda hayat üzerime üzerime geliyor.
Göz göze geldiğimizde hayatın bana şaşı baktığını görüyor ve ben de sırf ona öyle pürdikkat bakarak kötü bir şey yaptığımı düşünerek gerçek suçlu benmişim gibi bakışlarımı biran evvel başka yerlere kaçırmanın yollarını arıyorum ve buluyorum bulmasına da ama onun yine de şaşı bakmaya devam ettiğini aklımdan çıkaramıyorum.
Allahtan rızkımı yazı yazarak kazanmıyorum yoksa açlıktan nefesim kokardı.
Eğer bir yerlere yazı yazarak geçimimi sağlayan biri olsaydım ya ıkınarak yazılmış leş kokan nefsi müdafaa yazıları yazar yahut hele ki bu dönemde zülfüyâra dokunmamak için kim bilir nasıl kıvırma payı bol olan yazılarla baş başa olurdum.
Gidişatımız yüreğimi daraltıyor desem yeridir.
Ve bir başkasının daralan yüreğime dışarıdan üstünkörü bakıp, öyle sanki kendi kendine, kendiliğinden daralmış gibi görmesi ihtimaline karşılık, onun hangi hoyrat eller tarafından sıkıldığını tane tane üşenmeden bırakın başkasına söylemeyi, kendime bile yani sıkılan yüreğime bile işte seni bunlar bunlar sıkıyor demeyi, ona yapacağım ikinci bir eziyet sayıyorum.
Belki de böyle yaptığım için canım çok uzun süredir sıkkın.
Öylesine uzun bir süre ki taa 3 Kasım 2002 tarihinden itibaren her geçen gün damla damla dolmuş, taşmış sonra yeniden dolmaya başlamış, tekrar taşmış yeniden dolmuş, boşa da damlamış, doluya da damlamış, manalı manasız damlamalarla, anlamlı anlamsız taşmalarla, gerekli gereksiz bulanmalarla ama hiç durulmalara denk gelemeden asla ninni yerine sayılmayan şıp şıp şıp, tıp tıp tıp gibi tekrar eden sinir bozucu sesini benden başkasının duyamadığı yamyaş bir sıkkınlık.
Üstelik bu yazıyı okuyacaklara bu durumumu bir türlü anlatamamanın verdiği bezginlik de cabası.
|