Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe Forumu - Tekil Mesaj Gösterimi - Arka BahÇe
Konu: Arka BahÇe
Tekil Mesaj Gösterimi
  #11  
Eski 27-02-2006, 21:04
alihoca alihoca bağlı değil
.
 
Üyelik Tarihi: Feb 2006
Mesajlar/Teşekkür sayısı: 361/2464
166 Mesaj ına 2501 Kere teşekkür edildi
Tanımlı Dost Dost Diye

Görüldüğü üzre,
Güzel AnnE’miz sağ olsun bizi hiç düşünmez.Topu topu iki saatte lönk diye üç yazı birden yazar koyar gider.Şunun şurasında yazan,yazamayan var,kıskanan çatırdayan var.Sonracığıma efendim,nazar olur göz olur Allah Göstermesin,değil mi canııım.Şu yazıları tek tek göndereyim yavaş yavaş hazmederek ve dahi tadını çıkararak okusun cümle alem demez.

Öğlenden beri okuduklarımla zevkten dört köşe,yazacaklarımla daha doğrusu yazamayacaklarımla sinir küpü,homu homur homurdanır halde salonlarda dolaşırken beni gören çoluk çocuk bulaşmayalım çalıyı dolaşalım misali dört bi yana kaçışıyorlardı ki sormayın gitsin.Allah vere,takıntılı olduğum ‘Dost’ kavramını bir yerlerde işlemiş görünce nasıl can simidi gibi sarıldım bilemezsiniz.

Kimi zaman yazılarımda değindiğim ayrıca SELAM olası bir gönül dostunun meclisinde yazdığım bu yazıyı okumayan Dostlara sunup kurtulayım dedim.Okuyanlar renk vermesin kurban olayım.

Kanımıza giren Dost zehri üç-beş diyebileceğim yaşlarda adeta damardan zerk edilmişti diyebilirim.Ki o zamanlar kömür kullanmak bile yaygın değildi.Teneke soba devri olarak adlandırdığımız dönemler deyip geçelim.Kışın çatı ayaz denilen soğuklarında odunun sönmesi geç olan köklerinin yakıldığı zamanlardı kısaca.

Hatırlatın da,bir gün Size,bu teneke sobaların yandığında sobaya dönük taraflarınızı nasıl kızartıp,arka taraflarınızın ise donmasına önlem olarak Mevlana gibi nasıl dönülüp durulduğunu anlatayım.

Yaza yaza artık ezberlettiğim ağabeyim olacak mendeburların kendi odaları vardı.Eh çağlarının en revaçta gençleri olarak kurdukları guruplarının sık sık bizim evde toplandığını da ekleyeyim hemen.

Sabahın köründe lokantayı açacak olan Babamlar gaz lambasını erkenden söndürüp,deyim yerinde ise tavuk gibi tünedikleri geceler ise geçmek bilmezdi adeta.Hele yan taraftan şen şakrak sohbetin sesleri geldikçe,uyu da göreyim. Sessizce yataktan süzülüp ‘şık düştü’ denilen kapı mekanizmasını,ses çıkarmadan açmak için geliştirdiğim yöntemi kullanarak,salona ve dolayısı ile abimlerin kapısının dibinde dinleme pozisyonu alırdım.Bulabildiğim çaput,kilimler ile sarınıp sarmalanırdım ki,görseniz çadırında oturan Kızılderili reisi sanırdınız billahi.

Diyeceksiniz ki buz gibi soğuk salonda niye dinliyorsun?Gir içeri sobanın dibine otur.Nereye oturuyon kardaşım? Mendebur diye boşuna mi dedik.Almazlardı ki içeriye.Hadi almadıklarına bir şey diyemiyorduk mecburiyetten,ama kapıda dinlerken uyumuş bulduklarında yediğim zılgıtları bir ben bilirim,birde zılgıtları atan o adiler.O zamanlar içimden söylediklerimi hiç yazmayayım ama şimdilerde başlarına dakkada bir kakıyom, burunlarından fitil fitil getiriyorum diyeyim de sinirimi anlayın.

Kız arkadaş edinme,elde tutma,kız arkadaşımız yanımızda iken sataşan diğer erkeklerle kavga taktiklerinden tutunda,harçlık paylaşmaktan dert paylaşmaya,memleket meselelerine varıncaya değin öyle güzel muhabbetler yaparlardı ki,dinlerken dahi içim giderdi inanın.İçim giderken,sesleri duymak için ne kadar yaklaşsam da duyamadıklarıma ettiğim isyanı da anlatamam yani.Onları da tahmin yolu ile tamamlardım ancak.

Kızlara herkesin görebileceği şekilde arkadaşlık teklif etmek zinhar denilebilecek yanlışlardandı.Yine duyabildiklerimden;bos kibrit kutusuna yazılmış mektubu,sevgili adayı dışında hiç kimseye çaktırmadan atmanın yani sıra,kibrit kutusuna sığabilecek kadar kısa ama anlamlı yazmanın,ince teknikleri üstüne ne kadar kafa yordum bilemezsiniz.

Tabii ki;
Duyduklarımı hemen ertesi gün,kurduğum bizim gurupta uygulamaya çalıştığımızı,en azından talimler yaptığımızı tahmin edersiniz.Talim yaparken cebimde unuttuğum kibrit kutusunun,sigara içtiğim kanısına hükmedilerek yediğimiz kötekler işin tadı diyemesem de tuzudur.

Lakin bizim oraların şehir dediğimiz yerleşim biçimine İstanbul’da köy dediklerinde nasıl bozulduğumdan bahsetmeden geçmek olmaz.Örneğin tatillerde köye mi gideceksin? dediklerinde ki hissiyatımı anlatmaya kelimeler yetmez.Simdi burada köylü olmaktan utanıyor musun? gibi hafiften sokuşturmalı iğneleyici soru sormayı aklınızdan dahi geçirmeyin kurban olayım!

Adamlar köyü köy anlamında kullansalar,havada kapacam ama nerdee...Öyle bir köy deyişleri var ki,sanki mağarada yaşıyor avcılık ve toplayıcılıkla geçiniyoruz gibi bir komplekse kapılırsın.Kapılırsın ne kelime gark olursun,ki benim diyen psikologlar kurtaramaz billahi.

Hadi benim ki neyse de,koskoca Gaziantepli Arkadaşı;kız arkadaşları memlekete öpüp koklayıp gönderirken, ‘Köyden dönünce mutlaka ara yada uğra’ filan diye,bir sokuşturmuşlar ki sormayın gitsin.Çocuğun anlatırken yüzünü görmeliydiniz.

-Tayin isteyip gidecem buralardan abi,bunların yaptığını yonanlı yapmaz…
Diye,kaç zaman söylendi durdu garibim.

Kalksan;Otuz kırk bin nüfuslu yerlere köy mü denir? A benim,harita,coğrafya cahillerim deseen,olmaz.Niza çıkar,küslük dargınlık derken iş uzar gider.

Bak simdi bir de,İstanbul’un zengin ve entelektüel çevrelerinde İstanbul dışında her yer için bir ‘Taşra-Taşralı’ deyişleri vardır.Tabii beni tenzih etmeyi de ihmal etmez haspalarım.Etme ulan,tenzihine de size de diyecem olmayacak simdi.

Hele hele taşra derken kullandıkları ses tonu ve vurguyu anlatmaya kalksam,
Anadolu’dan okuyacak Dostlarımız;

Olmamış kardaşım,İstanbul’u hala fethedememişiz,
Şurdan kılıç,kalkan taş sopa neyin kuşanıp şu isi toptan bitirelim diye yollara düşersiniz diye korktuğumdan anlatmasam daha iyi olur.

Neyse benim çocukluk,ağabeylerim gençlik dönemlerinden devam edelim.Anadolu milattan önce diyebileceğim bir zaman diliminde,namus anlayışı yada geleneklerinin etkisi ile genellikle karşı cinsle ilişkiler;tavlamak,çapkınlık, sevgili,aşk,aşık,nişan,nikah,evlilik boyutunda yürütülmeye çalışılırdı.Eh!oğlunuz yapar ise;erkeklik,aslan oğlum kardaşım,kızınız yaparsa;’vaay namusumuz iki paralık’ muhabbeti malumunuzdur.Bunun muhabbet olarak kalmadığını da onca Cüneyt Filmlerinden ezberlediğiniz için kısa keseyim dilerseniz.

Bunların dışında,yani sadece cinsel odaklı olmayan bakış ve yaklaşımlarla arkadaş,dost ilişkileri de,kurunun yanında yanan yaş misaliydi kısaca.Okuldan çıkan kızlı erkekli guruplar,kapı komşuları ile birlikte yürümeler adeta şüphe dolu göz hapsine mahkumdu.

İlk gençlik yıllarına sığdırabildiğimiz hemcinsimizle serbest, karsı cinsle yasak,kaçak,göçek ilişkiler sonucunda,üniversite ve is yasamı için çıktığımız büyük şehirlerde,biraz kırıp,dökerek de olsa, adeta yeniden keşfettik kız arkadaşlarımızla sadece cinselliğe mahkum olmayan paylaşımın,dostluğun güzelliğini.

Her ne kadar;
Sınıf,ırk,din,dil,cinsiyet,siyaset farklılığının en az etkilediği kavramlardan birinin Dostluk Kavramı olduğunu öğrensek de,

En çıkarsız,fesatsız ve hiçbir kişilik-ego yarışı içinde olmayan ve dahi anlatıp paylaşılanları sonradan tehdit-şantaj malzemesi olarak kullanmayan,dost omuzlarda ki ağlayışı ise zayıflık olarak nitelemeyen,

Vefalı Güzel Dostlarımızın en başında gelenlerin,çoğunlukla karşı cinsten Yiğit Dostlarımız olduğunu da gördük.Desem yanlış olmaz sanırım.

Eveet..
Taa fi tarihinde bizim mendeburların aşıladığı ve zamanla bizim de adeta kutsallaştırdığımız,

O ;
Yalansız,çıkarsız,yiğit DOST anlayışı,arayışı,sevgisi sürer gider.

Üstelik kimi zaman;
Yaratılışımızda içimizde hep var olan çirkinlikleri,bencillikleri,egosu galip gelen,İNSAN unsurunun;yarattığı yorgunluklara,kırgınlıklara RAĞMEN,hep sürer gider.

Çook az bulunan GÜZEL DOSTUN DEĞERİNİ kırmadan,kaybetmeden önce bilebilmek dileği ile,

Dostlukla kalın.
Saygılarımla
Alıntı ile Cevapla