Dün akşam çok başıma otururken dışardan gelen bir melodiye takıldım..Melodi mi..Yok tam değil aslında ritm belki, oynakla oynak olmayan arasında insana bedenen hareket verirken biraz da sen kiiimmm ….tarzında durağanlık yaşatan bişi.
Ayak uç tabanlarım hafiften tempo tutmaya meyilli, zihnimde rakkaseler hazır ; İspanyolların kastanyet tıkırtısı, topuk takırtısı ,eteklerinin dairesel devinimleri ,saçlarının kara gece yoğunluğuna eşlik eden kırmızı gülleri , baygın duruşlu meydan okuyucu gösleri ile bizim dansözlerin zillerinin sabırsızlığı, göbek hareketleri hafiften nefes alır pozisyonda yumuşak iniş çıkışları ve de zennelerin o düz yay misali müziğe duyarlı gergin vücutlarına baktım.
Odanın her bir köşesinde yanan mumlarım tavandaki spotlardan daha bi parlak olmaya başladı sanki. Enteresan ,kulaklarımın sızıltı şeklinde duyduğu ,odanın içini doldurmaya başladı bir anda. Hepsi de zihnimin sahnesinde ayrı köşelerde ama ortada bize bakıyorlar …
Ben bana döndü;” istiyorsun değil mi” dedi. İstiyor muydum ?? Evet istiyordum…Bizle fazla muhatap olmayan diğer ben ise, küçümsüyor olduğunu gözlerini ağartarak baktırtmasından sebeb ağzının kenarından döktüğü kelimelerle perçinlemiş oldu.
“Halâ bu yaşta, bu koşullarda dans edebileceğini mi zannediyorsun?”
Niye?? Olmaması mı gerek !! Ne yani sadece dans etmek isteyenler zihni rahat olan, hayatı bozuk para gibi harcayan ya da ehl-i keyif olanlar mı ? Ya da bu işi meslek edinmiş ya da ve ya dasında ille de ruhu genç, yaşı genç olanlar mı ? Bu kendini bilmez kısaca bana kendimi ille de kötü hissettirmek için elinden geleni yapıyor yahu.. Ben bana döndü yine, sıcak bir tebessüm vardı, göz kırptı “hadi” dedi.
Bir anda kendimi odanın ortasında ,zihnimin sahnesindekilerle birlikte eğilip bükülür durumda buldum. Kâh İspanyol Esmeralda’yla topuk vuruyordum, kâh dansözüm Aysel’le göbek atıyordum. Zennem yakın çapımda, üstünde minik cepkeni-işli, belaltında , dar kalçalarını saran yemenisi zilli, gözlerindeki sürmeyle biraz hülyalı bakarak erkeksi kaslarını reddeden bir yumuşaklıkla kayarcasına adeta diğerlerine meydan okuyordu.
Saçlarım terden yapışmış, biyolojik yüreğim isyanda , gönlüm kafesinden kaçmış kuş misali çırpınmakta….Bacaklarım alışık olmadığı bu zıplamalar, bükülmeler ve gerilmeler sayesinde iyice kasıldı. Damarlarım yabancı bir kan basıncına şahitler ancak malûm nikotin ve yağlanmanın getirisi ile daralmış damarlar kan geçişine izin vermiyorlar. Tıkandım, nefes alamıyorum, kasıldım- çatırtılar kütürtüler geliyor her bir eklemimden. Ama diğer ben e inat ayaktayım işte. Ben bana güç verircesine tebessümü yüzünde el çırpıyor.
Sonra….. Sadece göğsümde feci bir yanma ve bacaklarımın titremesi kaldı….Sanki bizimle muhatap olmayan ben haklı mı çıkmıştı ….??? İşin gerçeği pek de umurumda değil..
))