Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::db_connect() should be compatible with vB_Database::db_connect($servername, $port, $username, $password, $usepconnect) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Strict Standards: Declaration of vB_Database_MySQLi::select_db_wrapper() should be compatible with vB_Database::select_db_wrapper($database = '', $link = NULL) in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 1095

Deprecated: Non-static method vB_Shutdown::init() should not be called statically, assuming $this from incompatible context in /home/arkabahc/public_html/forum/includes/class_core.php on line 2294
Arka BahÇe Forumu - 18 MART Canakkale Zaferi..
Arka BahÇe Forumu

Arka BahÇe Forumu (http://www.arka-bahce.org/forum/index.php)
-   Dünya Hali (http://www.arka-bahce.org/forum/forumdisplay.php?f=69)
-   -   18 MART Canakkale Zaferi.. (http://www.arka-bahce.org/forum/showthread.php?t=196)

bikmisbroker 17-03-2006 14:42

18 MART Canakkale Zaferi..
 
Bu ulke icin Sehitlik Mertebesine ulasmis butun vatandaslarimizi rahmetle aniyor, Bu ulke icin (KIBRIS dahil-DOGU daki terorist mucadele dahil) GAZi lik mertebesine ulasmis vatandaslarimizi ise hasret ile kucakliyorum.

Sevgi ve saygilarimla,


Bikmisbroker


http://rapidshare.de/files/15722486/...aferi.rar.html

bikmisbroker 17-03-2006 14:43


bikmisbroker 17-03-2006 15:11


Ramo 17-03-2006 15:17

Çanakkale Geçilmez.
 
Sözün Bittiği AN...


bikmisbroker 17-03-2006 15:27

KEMALYERİ ADINI BEN KOYDUM



1915 yılı 25 Nisanında Gelibolu'daki Üçüncü Kolordu Kurmaybaşkanı olarak bulunuyordum. Kolordu Kumandanımız Esat Paşa idi. Sabah erken saatlerde kapım vuruldu. Kumandanın sesiydi bu:

- Başkan, kalkınız düşman çıkarma yapmaya başladı, Mustafa Kemal Bey telefonla bildiriyor, diyordu.

Yataktan nasıl sıçradım, nasıl giyindim bilmiyorum. Telefon başında kumandanla buluşup bütün karargâh vazife başına gelmiş bulunuyordu. Gerekli emirleri verdikten sonra Eceabat bölgesine gitmeye hazırlandık. Kumandan bir aralık, Ordu Kumandanı Liman Paşa’yı görmeye gitti. Dönüşünde biz de bir küçük vapura dolarak hareket ettik. Yarı yolda karşılaştığımız Barbaros zırhlısı işaretle bizi yanına çağırdı. Yanaşarak Süvari kulesine çıktık. Süvari bize:

- Az evvel bir düşman denizaltısıyla karşılaştık, çok dikkatli gidiniz, dedi. Demek düşman denizaltıları Boğazı da geçebilirmiş?... Ayrılarak yolumuza devam ettik. Bir saatlik tehlikeli bir yolculuktan sonra Maydos yakınlarında Kilya iskelesine çıktık.

Gelibolu yarımadasının batısında yükselmiş bir düşman balonu görünüyordu. Düşman gözetleme balonlarıyla bizim herşeyimizi, her yerimizi görüyor, böylece donanmasının ateşini düzenlemek imkânını buluyordu. Top ateşleri çok şiddetliydi. Kilya iskelesinden Maltepe'ye çıkarak karargâhımızı kurduk. Savaş olanca şiddetiyle devam ediyordu. Yarımadanın batısı Arıburnu ve Seddülbahir kıyıları iki yüzden fazla İngiliz, Fransız gemileriyle kaplanmış bir haldeydi. Arıburnu ve Seddülbahir'le telefon irtibatı kurmuştuk. Düşman karaya çıkmaya muvaffak olmuş, lâkin ilerlemesine meydan verilmiyor, ilk sokulmaya çalışanları geriye püskürtmeyi başarabiliyorduk. Yedek kuvvetler yetişince denize döküleceği kanısındaydık.

Yakınlarımızda 19. Tümenin yaralıları toplanmaya başlıyordu. Evvelâ yüzleri, sonra binleri bulan bu gaziler mütemadiyen geliyor, gelenler gittikçe artarak insana bu tabloyu seyretmek ayrı bir hüzün veriyordu. Ara sıra İngilizlerin meşhur zırhlısı 38,5 luklarını bulunduğumuz tepelere kadar savuruyor, Seddülbahir tarafından haberler daha üzücü, daha ezici oluyordu. Bir aralık 19. Tümenin bulunduğu yere gitmek, Kumandan Mustafa Kemal Bey’le görüşmek ve onlara ne gibi yardımlarda bulunabileceğimizi öğrenmek için Kolordu Kumandanından izin aldım. Yanımda bir subay vardı. Nerede olduklarını bilmiyordum. Yanlız, düşmanın yanı başında ve şiddetli ateş altında bir sel yarıntısı içindeki çalılıklar arasında bulunduklarını bildirmiştiler. Arazi çok fundalıktı. Hiçbir yol, hiçbir iz de yoktu. Nihayet ilk hattın arkasında bir dereye sokulduk. Atlardan indik. Sırta çıkar çıkmaz şiddetli bir makineli tüfek ateşine tutulduk. Pek ileri sokulduğumuzu anlayarak, hemen geriye sıyrıldık ve biraz daha sağa saptık, bir erin yardımıyla karargâhı bulmuştuk. Oraya kadar eğile eğile girdik. Fundalıklar arasında, düşmandan bin metre kadar uzakta iki metre kadar yükseklikte bir sarı toprak yığıntısı içinde bir telefon ve bir ayaklı dürbün... Dürbünün başında seferi kıyafetiyle Mustafa Kemal Bey, telefon başında da O’nun kurmayı İzzettin bey, yanında da bir kaç zabit ve er vardı. Kumandan Mustafa Kemal Bey beni görür görmez sarılarak öptüler:

- Aman, çok iyi zamanda geldiniz!... dürbünle bakınız, bizim kahramanlar düşmana nasıl atılıyorlar görünüz, dedi. Ben o anda gördüğüm manzarayı anlatamam. Kendilerine:

- Karargâhınız hep burada mı kalacaktır? diye sordum.

- Evet... Şimdilik öyle... cevabını verdiler.

- Burasının adı nedir? dedim.

- Sel yarıntısının adımı olur, cevabını verdiler. Gülüştük. Derhal beynimde bir şimşek çaktı, gazalarını tebrik ettim, ayrıldım.

Karargâhımıza geldiğim zaman 19. Tümene yazılacak bir emir müsveddesi getirdiler, baş tarafına şöyle yazdım: "Kemalyeri'nde 19. Tümen Kumandanlığına" Kumandan Esat Paşa bunu görünce gülümsedi:

- Güzel bir isim buldunuz Fahrettin bey, dedi. Kâğıdın cevabı derhal geldi. İmza yeri şöyle yazılmıştı:

"Kemalyeri'nde 19. Tümen Kumandanı Mustafa Kemal".

Yer kemalini bulmuştu, benim koyduğum isim bu kahraman tümen kumandanı tarafından kabul edilmişti. Bu olaydan nice yıllar sonra O, Çanakkale'de vatanı kurtardığı gibi asıl Kurtuluş Savaşı’nın sonunda da yepyeni bir Türkiye kuracak ve ben hem Kurtuluş Savaşı’nda ve hem de O’nun hayatı boyunca ve Ordu Kumandanlığında hizmet görecektim.



KURMAY ALBAY FAHRETTİN ALTAY

İhsan Ilgar_ Çanakkale 1915

bikmisbroker 17-03-2006 15:29



Kinali Ali ve Canakkale Zaferi

Üstegmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor bir taraftanda onlarla lafliyordu nerelisin gibi sorular soruyordu.
Bir ara sacinin ortasi sararmis bir cocuk gordu.
Merakla `adin ne senin evladim` der.

Çocuk `Ali` diye cevap verir. Nerelisin? der.
Ali Tokat Zilede` nim der.

`Peki evladim bu kafanin hali ne?`

Ali `anam cepheye gelirken kina yakti komutanim der.

Neden? der komutan. Ali `bilmiyorum komutanim` der: Peki gidebilirsin Kinali Ali` der.

O gunden sonra herkes ona Kinali Ali der.
Herkes kafasindaki kinayla dalga gecer.
Kisa surede cana yakin ve cesur tavirlariyla tum arkadaslarinin sevgisini kazanir

Bir gun ailesine mektup yazmak ister. Ali`nin okuma yazmasi da yoktur arkadaslarindan yardim ister ve hep beraber baslarlar yazmaya. Ali soyler arkadaslari yazar

"sevgili anne babacim ellerinizden operim ben burda cok iyiyim beni merak etmeyin` diye baslar. Kiz kardesini kendinden bir kucuk erkek kardesini sorar koyundekilerin burnunda tuttgunu yazdirir. Kendilerini merak
etmemesini kendileri var oldukca dusmanin bir adim bile ilerleyemeyecegini yazdirir.

Gururla mektubu bitirir neden sonra aklina gelir ve yazinin sonuna anasina NOT duser:
Alinin kendisinden hemen sonra askere gelicek bir
kardesi daha vardir.
"Anacagim kafama kina yaktin burda komutanlarim
ve arkadaslarim benle hep dalga gectiler sakin kardesim Ahmete de yakma onlada dalga gecmesinler der ellerinden optum` diye bitirir.

Aradan zaman gecer. Ingilizler kati netice almak icin tum gucleriyle Gelibolu`ya yuklenirler. Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker sehit dusmuslerdi.
Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetlerde yeterli
olmamis onlarin sayilarida epey azalmisti gelibolu dusmek uzereydi kinali alinin komutani da olayi gorup yerinde duramiyordu.

Kendisinin bolugu henuz sicak sicak temasa hazir degildi. Onlar yeni gelmisti onlari insan bedeninin sungu ve
mermilerle orak gibi bicildigi bu yere dua ediyordu Komutanlarin bu dusunceli hali goren ve durumun vehametini bilen Kinali Ali ve arkadaslari komutanlarina yalvar yakar oraya gitmek istediklerini soylerler.
komutanlari onlari olume gonderdigini bile bile caresiz gonderir.


Kinali Ali`nin bolugunden kimse sag kalmaz hepsi sehit
olmustur. Aradan zaman gecer. Kinali Ali`nin ailesine yazdigi mektubun cevabi gelir.
Komutanlari buruk ve gozleri dolu dolu mektubu acip
okumaya karar verirler. (bu mektubun asli Çanakkale muzesinde sergilenmektedir)


Babasi anlatir Ali` nin. `oglum ali nasilsin iyimisin gozlerinden operim selam ederim dedikten sonra okuzu sattik paranin yarisini sana yarisinida cepheye gidecek kardesine veriyoruz simdi okuzun yerine tarlayi ben suruyorum zaten artik zahireyede fazla ihtiyacimiz olmadigi icin yorulmuyorumda siz sakin bizi merak etmeyin bizi dusunmeyin der ,koyu akrabalarini anlatir
ve mektubu bitirir.
Ali ananinda sana diyecegi bir sey var :

"Anasi anlatir: ` oglum ali yazmissinki kafamdaki
kinayla dalga gectiler kardesimede yakma demissin
kardesine de yaktim komutanlarina ve arkadaslarina
soyle senle dalga gecmesinler bizde 3 seye kina yakarlar

1- gelinlik kiza, gitsin ailesine cocuklarina kurban
olsun diye.

2- kurbanlik koc a ,ALLAHA kurban olsun diye

3- askere giden yigitlerimize, vatana kurban olsun diye.....

gozlerinden oper selam ederim ALLAHA emanet olun`
Mektubu okuyan Alinin komutani ve digerleri hickira hickira aglamaktadirlar...

bikmisbroker 17-03-2006 15:33

Internette Bir Link... Vee Okudugunuzda Sasirip, kah uzulecek, kah sevinecek kah gururlanacak ve de Kah sairacaginiz Belge ve arastirmalar ile DOLU..

Bu web sitesinde, alti cizgili her baslikda Yakin tarihimize ISIK tutan DETAYLAR Mevcut.. Genis bir zamaninizda okumaniz dilegi ile,

Saygilarimla,

Bikmisbroker.


http://www.gallipoli1915.org/default.asp

bourbon 17-03-2006 15:49


bourbon 17-03-2006 15:51


bourbon 17-03-2006 15:52


bourbon 17-03-2006 15:57

her insanin gormesi gereken yerlerden biri Canakkale.
Inanin bazi yerlerde topraktan hayla mermi ,sarapnel parcalari cikiyor.
o imkansizliklarla destan yazan tum sehitlerimize Allah rahmet eylesin..

bikmisbroker 17-03-2006 16:10


18 Mart'tan Birkaç Sahne

Tarih 19 Şubat 1915
İngilizler, tarihinde hiç yenilmeyen ve Fransız desteğiyle daha da güçlenen donanmasıyla, boğazlardan geçme kararını uygulamaya koymuş ve Çanakkale Boğazı girişindeki tabyaları top ateşine tutmaya başlamıştı. Rumeli yakasında bulunan Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları ile Anadolu yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyaları bir ay boyunca ağır ateş altında kalmış ve Mart ayının ortalarına gelindiğinde düşman kuvvetleri boğaz girişini içerde yol alabilecek kadar zayıflatmıştı.

Tarih 06 Mart 1915
O gece Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, Mayın Grup Komutanı Yüzbaşı Nazmi Bey'e şunları söylüyordu: "Oğlum, sana çok önemli bir görev veriyorum. Vatanın selameti, bu görevin başarıyla yerine getirilmesine bağlıdır. Yarın akşam, Nusret ile son 26 mayınını şu gördüğün karanlık limanda kıyıya paralel olarak dökeceksin. Düşman hareketinizi seçer, size saldırıya kalkışırsa kıyı toplarımız önceden aldıkları talimata uygun olarak hareket edecek ve sizi himaye ateşiyle koruyacaklar. Kendinizi göstermemeye çaba harcayın. Allah yardımcınız olsun."

Tarih 07-08 Mart 1915
Nazmi Bey, Nusret mayın gemisi komutanlığı yapacak olan Tophaneli Yüzbaşı Hakkı'yı buldu. Her iki subayda çok iyi arkadaştılar. Yüzbaşı Hakkı Bey, iki gün önce kalp krizi geçirmişti. Cevat Paşa Nusret'in genç komutanına, sağlığı için yerine bir başkasını görevlendirmeyi önerdi. Fakat tüm ısrarlarına rağmen, Yüzbaşı Hakkı göreve gitmeyi tercih etti.

Nusret, 7 Mart'ı 8 Mart'a bağlayan gece yarısı demir alarak Çanakkale'den uzaklaştı. Bütün ışıklarını söndürüp kıvılcım atmasın diye ocaklarını bastırmış, daha önce döşenen mayın hatlarından geçiyor ve Karanlık Liman'a giriyordu. Uzaklarda dolaşan düşman devriye gemileri yanan fenerleri ile suyun yüzünü aydınlatmaktaydı. Daha yakınlarda devriyeye çıkmış düşman gemilerinin fenerleri zaman zaman Nusret'in olduğu kıyının karşısına vuruyorlardı.

Sonunda Anadolu yakasındaki Akyarlara, yeni mayın hattının hazırlanacağı noktalara geldiler. Nusret, sessizce elinde kalan son 26 eski tip mayını suya bırakmaya başladı. Birkaç dakika sonra tüm mayınlar belirlenen rota doğrultusunda dökülmüştü. Şimdi en az mayınların dökülüşü kadar tehlikeli olan geri dönüş yolculuğu başlamıştı. Daha önceki dökülen mayınlar ve düşman devriye gemileri Nusret'in yolu üzerinde kol geziyordu.

Bir an için Nusret'in çok yakınında bir karaltı ortaya çıktı. Büyük olasılıkla düşman zırhlıları geri dönmüşlerdi ve devriye görevine devam etmekteydiler. Ara verdikleri projektörle taramaya yeniden başladıkları zaman Nusret'i görecekler ve herşey bitecekti. Bütün mürettebattan buz gibi terler boşanıyordu. Nihayet korktukları başlarına geldi ve düşman gemisinin projektörleri yandı. Projektör ışığı az öteden, hızla, üzerlerine doğru, denizi tarayarak geliyordu. Işık tam Nusret'in böğrüne saplanacaktı ki bir mucize gerçekleşti.

Türk kıyısında uzun zamandır bozuk olan ama o anda birden bire yanan fener birkaç saniye içinde, düşman projektörünü deniz üstünde yakaladı. Ortalığı sise yakın yoğun bir beyazlık kapladı. Beklenmedik bu ışık kavgası Nusret'e kurtulma umudunu geri verdi. Nusret, bu bazen üstünde, bazen yanında süren ışık çarpışmasının altından sessizce sıyrıldı.

Tehlike geçmiş verilen görev büyük bir başarıyla yapılmıştı. Nazmi Bey büyük bir sevinçle kader arkadaşını tebrik etmek istedi. Ancak Hakkı Bey cevap veremedi. Hasta kalbi bu ışık savaşındaki heyecana dayanamamış, duruvermişti.

Tarih 18 Mart 1915
Sabahın erken saatleri
Havacılarımız erken saatlerde yaptıkları keşif raporunu vermişlerdi: "Bozcaada önünde, 40 düşman gemisi sayıldı. Bunlardan; 19'u ağır, 3'ü hafif olmak üzere 22'si kruvazör, diğerleri; şilep, destek gemisi ve uçak gemisidir. Sayıları tam olarak saptanamayan denizaltılar görülmüştür. 6 adet zırhlı İngiliz gemisi, muharebe düzeninde boğaza doğru ilerlemekte ve Fransız gemileri de demir almaktadır."

Üç tümenden oluşan düşman birlikleri, bir ay boyunca ağır hasar alan tabyaların arasından geçecek ve ileri hatta bulunan merkez tabyalarını ateşe tutacaklardı. Plana göre 3.Tümen önde, 1.Tümen arkada bir çizgi oluşturarak merkez tabyalarını zayıflayana kadar ateşe tutacak, tabyalar yeterince zayıfladığında 2.Tümen, 3.Tümenin yerini alacak ve son olarak mayın hatlarını savunan toplarımız da tahrip edilerek mayın taraması yapılıp donanmanın önü açılacaktı. Boğazı yenilmez donanmasıyla geçeceğini düşünen düşman, günün ilk saatlerinde yavaş yavaş boğazdan içeri girmeye başladı.

Saat 10:30
Queen Elizabeth'in de içinde bulunduğu en güçlü gemilerden oluşan 1.Tümen ve hemen arkasından 3.Tümen boğazdan içeri girdi ve boğaz girişindeki tabyaların zayıf ateşi altında ileri hattaki merkez tabyalara doğru yol almaya başladı. 3.Tümene ait iki gemi 1.Tümenin oluşturacağı çizginin sağ ve solunun biraz gerisinde kalacak, diğer gemiler de 1.Tümenin önünde bir çizgi oluşturacaktı.

Saat 11:30
Düşman gemileri belirlenen noktalarda yerlerini aldı ve merkez tabyalarını ağır top ateşine tutmaya başladılar. Düşmanın gerisinde kalan boğaz girişindeki Anadolu Kumkale tabyasından da düşmana yönelik ateş hala devam ediyordu.

Saat 12:00
İki tümenin yoğun ateşi sonucu Rumeli Hamidiye, Anadolu Hamidiye ve Çimenlik ateş almış, merkez tabyalarında yangınlar çıkmış, Rumeli Mecidiye tabyası, topçuların şehit olmasıyla karşılık veremez hale gelmişti.

Saat 14:00
2.Tümen 3.Tümenin yerini almadan önce, işin bittiğini düşünen düşmanın beklemediği şeyler olmaya başladı. Ön çizgideki dört düşman gemisinden, Anadolu Hamidiye tabyasının karşılık verdiği sağdaki iki gemi çizgiyi bozup hızla geri dönmeye başladı. Geriye dönen iki gemiden, arkadan gelen Fransız Bouvet gemisi, 1.Tümenin çizgisine ulaştığında patlamalar oldu ve Bouvet birkaç dakikada sulara gömüldü. Diğer gemiler, Bouvet'in kaybıyla şaşkına dönmüşlerdi. Arka çizginin solunda bulunan Queen Elizabeth ve Agamemnon dışındaki tüm gemiler susmuştu. İstimbotlar Bouvet'ten 20 kişiyi kurtarabilmişler, 603 kişi sulara gömülmüştü. Bouvet geri çekilirken, Yüzbaşı Hakkı'nın canıyla beraber bıraktığı mayınlara çarpmıştı.

Saat 14:30
Ön çizginin en solundaki Gaulois gemisine mermi isabet etti. Gaulois gemisi de aldığı ağır yarayla geri çekilmeye başladı. 2.Tümendeki gemiler, ön çizgide 3.Tümenin kaçan ve batan gemilerinin yerini aldılar ve merkez tabyalarına ateşe başladılar.

Saat 15:00
Önce Rumeli Hamidiye, daha sonra Namazgah tabyaları 2.Tümenin ateşiyle ağır şekilde tahrip edildiler ve karşılık veremez hale geldiler.

Saat 15:15
Bouvet'e ağır yaralar veren Anadolu Hamidiye tabyası ön çizgiye karşılık vermeye devam ediyordu. Ön çizginin soluna doğru yer tutan Irresistible gemisininin yanında büyük bir patlama oldu ve Irrestible geri çekilmeye başladı.
Rumeli Mecidiye tabyasında ayakta kalan tek top vardı ancak onun da mermi kaldırma vinci bozulmuştu. Seyit Onbaşı, büyük bir güçle 215 okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürdü ve bu kahramanlığı ile Ocean gemisi büyük bir yara aldı.

Saat 15:30
Arka çizginin en sağındaki Inflexible isimli gemi Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlardan birine çarptı.

Saat 16:15
Irrestible gemisi de geri çekilirken mayına çarptı ve büyük armada en iyi gemilerinden birini daha kaybetti.

Akşam saatleri
Karşılıklı ateşler bir müddet devam etti. Hiç hesapta olmayan kayıplarla beraber, gemilerin, Nusret mayın gemisinin bıraktığı mayınlara çarptığını gören donanma komutanı Amiral de Robeck 2.Tümenin geri çekilmesi emrini verdi. 2.Tümenin sağında bulunan Ocean gemisi de, saat 18.05'te geri çekilirken mayına çarptı. Güçlü top ateşine rağmen Ocean'ın mürettebatı muhripler tarafından boşaltıldı ve Ocean da sulara gömüldü.

Düşman ateşiyle yangın yerine dönen karargahından düşmanın sefil çekilişini izleyen Cevat Paşa:
"Gittiler!" diye haykırdı, "Geçemediler... Geçemeyecekler..."

bikmisbroker 17-03-2006 16:55

Muhtesem....
 
Çanakkale harbinde vucudunu siper eden binlerce şehid hatırasına.

Sesli dinleyiniz...


http://xthost.info/baykala/canakkale1.htm

bikmisbroker 17-03-2006 17:48

Nefis Bir Slayt Gosterisi..

http://rapidshare.de/files/15737374/Canakkale.rar.html

bikmisbroker 17-03-2006 18:07




bikmisbroker 17-03-2006 18:09





bikmisbroker 17-03-2006 18:10


aktie 18-03-2006 12:46

Sehitlerimizin ruhu saad olsun.


Çanakkale İçinde Vurdular Beni

http://www.discoverturkey.com/muzik/...urkuleri-6.mp3

horcan 18-03-2006 13:47

Şehitlerimizi anıyoruz...
 
Tüm şehitlerimizi saygıyla anıyorum..Ağlamaklı bir halde bakıyorum olanlara,ordaki dökülen emperyalist harekete ve şu an ki kayıtsız teslimiyetimize..Ne yazık değil mi??

Ramo 18-03-2006 16:50

Çanakkale Denİnce
 
Çanakkale denince aklıma
ne çanak gelir ne kale.
Yaşanarak yazılmış bir destan;
her evden şehitlerle…

Çanakkale denince aklıma
Burnundan kara dumanlar çıkaran,
Çelikten deniz atları gelir;
Truva’dan oyunların,
Sulara yansıması, bire bir…

Çanakkale denince aklıma,
Bıyığı terlememiş çocuklarla,
Yârinden uzaklarda gençler gelir;
Dört bir yanından Anadolu’nun,
Boğaza ölmeye seğirtir…

Çanakkale denince aklıma,
Yaşlanmış kız çocuklarıyla,
Oyundan çıkıp, (esastan) askere giden
Supyan çocuklar gelir…

Çanakkale denince,
Tüfeğinden küçük askerlerle,
Bedeninden büyük yürekler
Siperlerinde devleşir…

Çanakkale demeyin;
Bir kabre yirmi üç cansız beden
Bir metrekareye altı bin mermi;
Alnımdan vurulmuş anılarıyla,
Dedem aklıma gelir…

Çanakkale demeyin n’olur;
Gelinler ağlar,
Yasları duyulur yaşlı anaların,
Bebekler irkilir…

Çanakkale deyince Nusret,
Çanakkale deyince mayınlar,
Tek yürek olmuş seyir tepede insanlar,
İşte Atatürk; orada dikilir!

Çanakkale deyince gerilmiş bir yayla,
Yaya takılmış i kin göz;
Boy(n)una asılı dürbün(üyle) Atam,
Seyirtepe’de dikilir…



Çanakkale deyin ara sıra,
Her söz edilişte Çanakkale’den
Rüzgar serin eser,
Tüylerim ürperir…

Çanakkale deyince bir türkü duyulur uzaklardan,
Sesler gelir deniz diplerinden,
Dalgalar kudurur,
Toprak dirilir…

Çanakkale’dense söz,
Bir savaş; dişe diş, göze göz;
Vurulup, siperlere devrilip üst üste,
Koyun koyuna düşmanlarıyla şehitlere;
Uzaklardan ziyarete gelinir…

Çanakkale denince, akan kan,
Dağılmış beyinlerle,
Başı, kolu, bacağı, birbirine karışmış,
Bedenler aklıma gelir…

Çanakkale demeyin n’olur!
Yüreğim bir yerlerinden delinir…

Çanakkale denince; demeyin!
Türküsünü de duysam,
Öyküsünü de,
Boğazım düğümlenir…
Osman CAN

Yine Koca Yüreğüi ile koca koca laflar etmiş Osman hocam dillerine sağlık.Devamını Sayfasından Okuyun
DEVAMI:

http://www.osmancan.com.tr/default.asp?iId=148

bourbon 19-03-2006 00:56

her gectigimde ugrarim sehitlige,ve herseferinde zor tutarim kendimi.

beni dusunduren baska bir olay ise, bir kac defa gordugum vatan nasil savunuluru ogretmek icin Japon cocuklarinin orada gezdirilmesi idi.

tarihimize sahip cikalim,baskalari tarihimizden Canakkale den ders alirken,biz uzak kalmayalim ve cocuklarimiza unutturmayalim.
__________________

Ramo 19-03-2006 16:26

Sunu
 
Çok kez izledik belki,çok kez dinledik bu şiiri.Bu kahramanlar anısına bir kez daha izleyip Bir kez daha dinleyelim.

http://www.rmaden.somee.com/canakkale.pps

buena vista 18-03-2007 10:10

Canakkale Kahramanlari 1917 yili yemek listesi..
 
http://blog.haberturk.com/esra0755/y...D=16903&kID=44

Master 18-03-2007 10:23

57. Alay'ın komutanı Mustafa Kemal
 
‘‘Artık onlar da bizim evlatlarımızdır, dost topraklarda, bizim askerlerimizle birlikte kucak kucağa yatmaktadırlar’’. Mustafa Kemal Atatürk 1934

Hiç unutulmaması dileği ile...Allah Rahmetini esirgemesin...

bikmisbroker 18-03-2007 14:39

KEMALYERİ ADINI BEN KOYDUM



1915 yılı 25 Nisanında Gelibolu'daki Üçüncü Kolordu Kurmaybaşkanı olarak bulunuyordum. Kolordu Kumandanımız Esat Paşa idi. Sabah erken saatlerde kapım vuruldu. Kumandanın sesiydi bu:

- Başkan, kalkınız düşman çıkarma yapmaya başladı, Mustafa Kemal Bey telefonla bildiriyor, diyordu.

Yataktan nasıl sıçradım, nasıl giyindim bilmiyorum. Telefon başında kumandanla buluşup bütün karargâh vazife başına gelmiş bulunuyordu. Gerekli emirleri verdikten sonra Eceabat bölgesine gitmeye hazırlandık. Kumandan bir aralık, Ordu Kumandanı Liman Paşa’yı görmeye gitti. Dönüşünde biz de bir küçük vapura dolarak hareket ettik. Yarı yolda karşılaştığımız Barbaros zırhlısı işaretle bizi yanına çağırdı. Yanaşarak Süvari kulesine çıktık. Süvari bize:

- Az evvel bir düşman denizaltısıyla karşılaştık, çok dikkatli gidiniz, dedi. Demek düşman denizaltıları Boğazı da geçebilirmiş?... Ayrılarak yolumuza devam ettik. Bir saatlik tehlikeli bir yolculuktan sonra Maydos yakınlarında Kilya iskelesine çıktık.

Gelibolu yarımadasının batısında yükselmiş bir düşman balonu görünüyordu. Düşman gözetleme balonlarıyla bizim herşeyimizi, her yerimizi görüyor, böylece donanmasının ateşini düzenlemek imkânını buluyordu. Top ateşleri çok şiddetliydi. Kilya iskelesinden Maltepe'ye çıkarak karargâhımızı kurduk. Savaş olanca şiddetiyle devam ediyordu. Yarımadanın batısı Arıburnu ve Seddülbahir kıyıları iki yüzden fazla İngiliz, Fransız gemileriyle kaplanmış bir haldeydi. Arıburnu ve Seddülbahir'le telefon irtibatı kurmuştuk. Düşman karaya çıkmaya muvaffak olmuş, lâkin ilerlemesine meydan verilmiyor, ilk sokulmaya çalışanları geriye püskürtmeyi başarabiliyorduk. Yedek kuvvetler yetişince denize döküleceği kanısındaydık.

Yakınlarımızda 19. Tümenin yaralıları toplanmaya başlıyordu. Evvelâ yüzleri, sonra binleri bulan bu gaziler mütemadiyen geliyor, gelenler gittikçe artarak insana bu tabloyu seyretmek ayrı bir hüzün veriyordu. Ara sıra İngilizlerin meşhur zırhlısı 38,5 luklarını bulunduğumuz tepelere kadar savuruyor, Seddülbahir tarafından haberler daha üzücü, daha ezici oluyordu. Bir aralık 19. Tümenin bulunduğu yere gitmek, Kumandan Mustafa Kemal Bey’le görüşmek ve onlara ne gibi yardımlarda bulunabileceğimizi öğrenmek için Kolordu Kumandanından izin aldım. Yanımda bir subay vardı. Nerede olduklarını bilmiyordum. Yanlız, düşmanın yanı başında ve şiddetli ateş altında bir sel yarıntısı içindeki çalılıklar arasında bulunduklarını bildirmiştiler. Arazi çok fundalıktı. Hiçbir yol, hiçbir iz de yoktu. Nihayet ilk hattın arkasında bir dereye sokulduk. Atlardan indik. Sırta çıkar çıkmaz şiddetli bir makineli tüfek ateşine tutulduk. Pek ileri sokulduğumuzu anlayarak, hemen geriye sıyrıldık ve biraz daha sağa saptık, bir erin yardımıyla karargâhı bulmuştuk. Oraya kadar eğile eğile girdik. Fundalıklar arasında, düşmandan bin metre kadar uzakta iki metre kadar yükseklikte bir sarı toprak yığıntısı içinde bir telefon ve bir ayaklı dürbün... Dürbünün başında seferi kıyafetiyle Mustafa Kemal Bey, telefon başında da O’nun kurmayı İzzettin bey, yanında da bir kaç zabit ve er vardı. Kumandan Mustafa Kemal Bey beni görür görmez sarılarak öptüler:

- Aman, çok iyi zamanda geldiniz!... dürbünle bakınız, bizim kahramanlar düşmana nasıl atılıyorlar görünüz, dedi. Ben o anda gördüğüm manzarayı anlatamam. Kendilerine:

- Karargâhınız hep burada mı kalacaktır? diye sordum.

- Evet... Şimdilik öyle... cevabını verdiler.

- Burasının adı nedir? dedim.

- Sel yarıntısının adımı olur, cevabını verdiler. Gülüştük. Derhal beynimde bir şimşek çaktı, gazalarını tebrik ettim, ayrıldım.

Karargâhımıza geldiğim zaman 19. Tümene yazılacak bir emir müsveddesi getirdiler, baş tarafına şöyle yazdım: "Kemalyeri'nde 19. Tümen Kumandanlığına" Kumandan Esat Paşa bunu görünce gülümsedi:

- Güzel bir isim buldunuz Fahrettin bey, dedi. Kâğıdın cevabı derhal geldi. İmza yeri şöyle yazılmıştı:

"Kemalyeri'nde 19. Tümen Kumandanı Mustafa Kemal".

Yer kemalini bulmuştu, benim koyduğum isim bu kahraman tümen kumandanı tarafından kabul edilmişti. Bu olaydan nice yıllar sonra O, Çanakkale'de vatanı kurtardığı gibi asıl Kurtuluş Savaşı’nın sonunda da yepyeni bir Türkiye kuracak ve ben hem Kurtuluş Savaşı’nda ve hem de O’nun hayatı boyunca ve Ordu Kumandanlığında hizmet görecektim.



KURMAY ALBAY FAHRETTİN ALTAY

İhsan Ilgar_ Çanakkale 1915


sevgiyle...

bikmisbroker 18-03-2007 14:40

HABER - TARIH : KINALI ALI






Kinali Ali ve Canakkale Zaferi

Üstegmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor bir taraftanda onlarla lafliyordu nerelisin gibi sorular soruyordu.
Bir ara sacinin ortasi sararmis bir cocuk gordu.
Merakla `adin ne senin evladim` der.

Çocuk `Ali` diye cevap verir. Nerelisin? der.
Ali Tokat Zilede` nim der.

`Peki evladim bu kafanin hali ne?`

Ali `anam cepheye gelirken kina yakti komutanim der.

Neden? der komutan. Ali `bilmiyorum komutanim` der: Peki gidebilirsin Kinali Ali` der.

O gunden sonra herkes ona Kinali Ali der.
Herkes kafasindaki kinayla dalga gecer.
Kisa surede cana yakin ve cesur tavirlariyla tum arkadaslarinin sevgisini kazanir

Bir gun ailesine mektup yazmak ister. Ali`nin okuma yazmasi da yoktur arkadaslarindan yardim ister ve hep beraber baslarlar yazmaya. Ali soyler arkadaslari yazar

"sevgili anne babacim ellerinizden operim ben burda cok iyiyim beni merak etmeyin` diye baslar. Kiz kardesini kendinden bir kucuk erkek kardesini sorar koyundekilerin burnunda tuttgunu yazdirir. Kendilerini merak
etmemesini kendileri var oldukca dusmanin bir adim bile ilerleyemeyecegini yazdirir.

Gururla mektubu bitirir neden sonra aklina gelir ve yazinin sonuna anasina NOT duser:
Alinin kendisinden hemen sonra askere gelicek bir
kardesi daha vardir.
"Anacagim kafama kina yaktin burda komutanlarim
ve arkadaslarim benle hep dalga gectiler sakin kardesim Ahmete de yakma onlada dalga gecmesinler der ellerinden optum` diye bitirir.

Aradan zaman gecer. Ingilizler kati netice almak icin tum gucleriyle Gelibolu`ya yuklenirler. Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker sehit dusmuslerdi.
Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetlerde yeterli
olmamis onlarin sayilarida epey azalmisti gelibolu dusmek uzereydi kinali alinin komutani da olayi gorup yerinde duramiyordu.

Kendisinin bolugu henuz sicak sicak temasa hazir degildi. Onlar yeni gelmisti onlari insan bedeninin sungu ve
mermilerle orak gibi bicildigi bu yere dua ediyordu Komutanlarin bu dusunceli hali goren ve durumun vehametini bilen Kinali Ali ve arkadaslari komutanlarina yalvar yakar oraya gitmek istediklerini soylerler.
komutanlari onlari olume gonderdigini bile bile caresiz gonderir.


Kinali Ali`nin bolugunden kimse sag kalmaz hepsi sehit
olmustur. Aradan zaman gecer. Kinali Ali`nin ailesine yazdigi mektubun cevabi gelir.
Komutanlari buruk ve gozleri dolu dolu mektubu acip
okumaya karar verirler. (bu mektubun asli Çanakkale muzesinde sergilenmektedir)


Babasi anlatir Ali` nin. `oglum ali nasilsin iyimisin gozlerinden operim selam ederim dedikten sonra okuzu sattik paranin yarisini sana yarisinida cepheye gidecek kardesine veriyoruz simdi okuzun yerine tarlayi ben suruyorum zaten artik zahireyede fazla ihtiyacimiz olmadigi icin yorulmuyorumda siz sakin bizi merak etmeyin bizi dusunmeyin der ,koyu akrabalarini anlatir
ve mektubu bitirir.
Ali ananinda sana diyecegi bir sey var :

"Anasi anlatir: ` oglum ali yazmissinki kafamdaki
kinayla dalga gectiler kardesimede yakma demissin
kardesine de yaktim komutanlarina ve arkadaslarina
soyle senle dalga gecmesinler bizde 3 seye kina yakarlar

1- gelinlik kiza, gitsin ailesine cocuklarina kurban
olsun diye.

2- kurbanlik koc a ,ALLAHA kurban olsun diye

3- askere giden yigitlerimize, vatana kurban olsun diye.....

gozlerinden oper selam ederim ALLAHA emanet olun`
Mektubu okuyan Alinin komutani ve digerleri hickira hickira aglamaktadirlar...

bikmisbroker 18-03-2007 14:41

NUSRET VE BİRKAÇ MAYIN



Son haçlı saldırısı, Çanakkalemizdeki,

O zaferin sebebi, Nusret idi inan ki;



Düşman donanmaları dahil oldu boğaza,

Tabya tesislerimiz düşürüldü çapraza.



Son hareket yeriydi, geniş karanlık liman,

Kaplıyordu yurdumu, koyu siyah bir duman.



Kıyamet kopacaktı, biri karıştı işe,

Sanki Ulu Peygamber, el koydu bu gidişe.



Cevat, Hakkı ve Nazmi, beraber verdi karar

Döşenecekti elde kalan eski mayınlar.



Tarihe geçen gemi, hem ismi de Nusret’ti,

Allah belki Nusret’i bu göreve hasretti.



Bismillah demir aldı, bir avuç serdengeçti,

Nusret düşman gözlerin, tam da önünden geçti.



Kıyı boyu döşendi, eski mayınlar tek tek,

Her birinde sessizce, besmele çekilerek.



Onsekiz Mart’ta bunlar koparttı kıyameti,

Mayınlarla Nusret’ti, zaferin alameti.



Çokları zanneder ki, bu ancak bir tesadüf,

İnsan böyle düşünür, mevcutsa beyninde küf.



Vefanın zerresi yok, vay bize yazık bize!

Hiç sahip çıkmamışız, böyle bir gemimize.



Kahramanlarımız da silinir bu gidişle,

Nasıl unutulmuşsa, öylece Çanakkale.



Bahtı hep açık olsun, bu Başkan’ın hizmeti,

Onarıp halka açtı, terkedilmiş Nusret’i.



Vefakarlık örneği çok önemli bir husus;

Ona ev sahipliği yapıyor şimdi Tarsus...



Türk gençleri! Öğrenin gerçeklerden kaçmayın!

Tarihi yönlendirdi, Nusret ve birkaç mayın...



Ekrem Şama

SAYIN EKREM SAMA'NIN BU SIIRINE BEN DE NUSRET MAYIN GEMISININ TARIHCESINI SUNUYORUM.


NUSRET'in HİKAYESİ...


18 Mart 1915 deniz zaferi, top ve mayın silahlarının müşterek çalışma mahsulü olup bunda mayın başrolü oynamıştır. Mayınların dahice boğaza yerleştirilmesiyle, o tarihin en kuvvetli donanmasını Türk azmi ve cesareti, hayretlere bırakacak şekilde alt etmiş ve boğazı düşman gemilerine kapamıştı.

Dönemin Fransa başbakanı; Çanakkale için "Türkler boğazı kapamakla savaşın iki yıl uzamasına ve müttefiklerin milyonlara varan insan gücü ve yüzlerce milyarlık maddi kayba uğramasına sebep olmuşlardır." demiştir.

Peki o gizemli mayınları kim ne zaman oraya dökmüştür.? Nusret Mayın Gemisi 3 Eylül 1914'te Çanakkale'ye gelmişti. Almanya'da özel şekilde mayın dökme gemisi olarak inşa edilmiş bu tekne dar alanlarda kolayca manevra yapabiliyor ve az su çektiğinden mayın alanları üzerinde güvenle dolaşabiliyordu. Ancak Osmanlı Devleti'nin mali sorunları ona boğazı mayınlayabilmesi için gerektiği miktarda mayın bulamıyordu. Çanakkale boğazında zaten önceden boğazı kesecek şekilde döşenmiş mayın hatları bulunmaktaydı. Ancak, düşman zırhlılarının devamlı şekilde hareketlerinin incelenmesiyle akıllara hayret verecek bir gerçekle karşılaşılmıştı.

6 Mart gecesi Cevat Bey, mayın grup komutanı Hafız Nazmi Bey'e "Oğlum, diyordu. Sana çok önemli bir görev veriyorum. Vatanın selameti bu görevin başarıyla yerine getirilmesine bağlıdır. Yarın akşam, Nusrat'le son 26 mayınını şu gördüğün karanlık limanda kıyıya paralel olarak dökeceksin. Düşman hareketinizi seçer, size saldırıya kalkışırsa kıyı toplarımız önceden aldıkları talimata uygun olarak hareket edecek ve sizi himaye ateşiyle koruyacaklar. Kendinizi göstermemeye çaba harcayın. Allah yardımcınız olsun."

Evet. Bu sefer mayınların boğazı kesecek şekilde değilde kıyıya paralel olarak Karanlık Limanına dökülmesi fikri, mayın uzmanlarının ince bir çalışmayla ortaya çıkardıkları mükemmel bir fikirdi. Çünkü düşman zırhlıları boğaza gurup gurup giriyor ve görevini tamamlayan grup ikmal yapmak için geriye dönerken arkadaki grupların yollarını kesmemek için boğazın en geniş yerlerinden biri olan Karanlık Liman'da manevra yapıyordu. İşte mayınlar da bu manevra sahasına kıyıya paralel ancak manevra hattına dik olarak yerleştirilecekti. Fakat bu işin sonu her ne kadar büyük bir zaferi getirebilecek olsa da bir o kadar zordu.

Nazmi Bey, ertesi gün Nusret mayın gemisi komutanlığı yapacak olan Tophaneli Yüzbaşı Hakkı'yı buldu. Her iki subayda çok iyi arkadaştılar. İki gün önce kalp krizi geçiren Nusret'ın genç komutanı Yüzbaşı Hakkı Bey, sağlığı için yerine bir başkasını görevlendirmeyi önceden Çanakkale müstahkem mevki komutanı Cevat Bey'in ısrarlarına rağmen, savaşın ve ülkenin sorumluluğunu omuzlarında duyarak görevi kabul etti.

7 Mart'ı 8'e bağlayan gece yarısı Nusret demir alarak Çanakkale'den uzaklaştı. Bütün ışıklarını söndürüp kıvılcım atmasın diye ocaklarını bastırmış, maskeli ışıklar altında rota izleyerek hedefine doğru ilerliyordu. Gemi daha önce döşenen mayın hatlarından geçiyor ve Karanlık Liman'a giriyordu. Deniz sakin, hava simsiyah, zifiri karanlıktı. Uzaklarda dolaşan düşman devriye gemileri pırıl pırıl yanan projektörleri ile suyun yüzünü aydınlatmaktaydı. Bir an, suyun yüzüne değen ışık silindirler hemen ardından denizi yalayarak, havaya kalkıp yeniden denizin yüzeyinde başka bir noktayı aydınlatıp derinlere inmekte ardından yine uzaklara gitmekteydi. Daha yakınlarda devriyeye çıkmış düşman gemilerinin projektör ve ışıldakları zaman zaman Nusret'in olduğu kıyının karşısını noktalamaktaydı. Son kontroller bittikten sonra ilk mayın platforma alınmış ve atış anı beklenmeye başlamıştı. Heyecan son haddindeydi. Vatanın selameti için gerekli olan zafer kilidi, Nusret'in elindeydi. Onu mutlaka sessizce yerine bırakmalıydı.

Sonunda Anadolu yakasındaki Akyarlara, yeni mayın hattını hazırlanacağı noktalara geldiler. Teker teker sessizce elinde kalan son 26 eski tip mayını suya bırakmaya başladı. Suya düşen her mayın belli bir sıra halinde kendisini asılı tutacak ağırlığın gerdiği teller üzerinde yeralmaya başladılar. Birkaç dakika sonra tüm mayınlar belirlenen rota doğrultusunda dökülmüştü. Makinalar tekrar ulaşabilecekleri en yüksek devirde çok hızlı tempoda çalıştırılmıştı. Şimdi en az mayınlar dökülüşü kadar tehlikeli olan geri dönüş yolculuğu başlamıştı. Daha önceki dökülen mayınlar ve düşman devriye gemileri Nusret'in yolu üzerinde kol geziyordu.

Bir an için Nusret'in çok yakınında bir karaltı ortaya çıktı. Düşman gemisi olmalıydı bu. Büyük olasılıkla düşman zırhlıları geri dönmüşlerdi ve devriye görevine devam etmekteydiler. Ara verdikleri projektörle taramaya yeniden başladıkları zaman Nusret'i görecekler ve herşey bitecekti. Bütün personelden buz gibi terler boşanıyordu. Nihayet korktukları başlarına geldi ve düşman gemisinin projektörleri yandı. Karalığı yaran projektör ışığı az öteden, hızla, üzerlerine doğru, denizi tarayarak geliyordu. Işık dalgası kıyıları, dalgaları taraya taraya, arada bir durarak, arada bir gerileyerek ağır ağır üzerlerine geliyordu. Bu ışık silindiri ölüm kılıcına dönüşmüş, Nusret'in böğrüne saplanacaktı ki bir mucize gerçekleşti.Ölüm ve ışık dalgasını içine girmelerine saniye kala, Türk kıyılarında yanan projektör bir mucize yarattı.

Bizim kıyıda birden bire yana projektörümüz birkaç saniye içinde, düşman projektörünü deniz üstünde yakaladı. İki projektör şimdi gözgözeydiler. Ortalığı sise yakın yoğun bir beyazlık kapladı. Beklenmedik bu ışık kavgası Nusret'e yaşam umudunu geri verdi. Şimdi karşıyaşan iki projektör, iki düşman göz birbirinden kurtulmak için olağanüstü bir savaşa başladılar. Düşman projektör, kurtulmak için yoğun çaba harcıyor, bir türlü başaramıyordu. Nusret, bu bazen üstünde, bazen yanında süren ışık çarpışmasının altından sessizce sıyrıldı. Olanca islim üstünde, Çanakkale yönünde yolalmaya başladı.

Tehlike geçmiş verilen görev büyük bir başarıyla yapılmıştı. Nazmi Bey büyük bir sevinçle kader arkadaşını tebrik etmek istedi. Ancak Hakkı Bey cevap veremedi. Nusret mayın gemisinin başkomutanının hasta kalbi bu ışık savaşındaki heyecan dayanamamış, heyecan kasırgası içinde duruvermişti.

Bu olaydan on gün sonra müttefik donanması saldırıya geçmişti. Savaş tam istediği şekilde, kontrollü olarak devam etmekteydi ki, birden ikmal için geri dönen gemilerde büyük patlamalar meydana gelmişti. Bunların nedeni, 7-8 mart gecesinde dökülmüş ve bundan sonrada gerek düşman pilotlarının fark edemediği gerekse 17-18 Mart gecesi mayın gemilerinin yaptığı mayın kontrolünde bulunamayan Nusret'in mayınlarıydı.

Düşmanın yüzen kaleleri birer birer batmaya başlamıştı. Önce Bouve 639 kişilik mürettebatı ile denizin derinliklerine gömüldü. Bu andan itibaren herşey ters gitmeye başlamıştı. Bouve'in battığı yerin yakınında manevra yapmakta olan Inflexible bir mayına çarpıştığını rapor etti ve çok tehlikeli bir şekilde yan yatmaya başladı ve üç dakika sonrada Irrestible'nda yana yatmakta olduğu ve sancak tarafından mayına çarpıştığını bildiren yeşil flamanın sancak seren cundasında dalgalandığı görüldü. Daha sonra da mürettebatı kurtarılan gemi boğazın sularına gömüldü.

Muhteşem armada üç büyük gemisini (Irrestible, Ocean, Bouve) kaybetmiş, üç tanesi de (Inflexible, Golva, Suffen) ağır yaralanmış şekilde eldeki gücün üçte biri yitirilmişti. Nusret'in yapmış olduğu görev tarihi değiştirmişti.

Müttefik donanması 18 Mart günündeki başarısızlıklarından çok şey öğrendiler. İngilizler bu yenilginin tüm faturasını son keşfini yapıp mayın yoktur raporunu veren pilota çıkardılar ve onu idam ettiler. Nusret'in 7-8 Mart gecesi bir şehit vermek uğruna yaptığı iş ve Türk topçusunun başarısı, bir vatanın selametini sağlamış ve düşman donanmasının Marmara'ya bayraklarını dalgalandırarak girmesine izin vermemişti.

YABANCI GÖZÜYLE 18 MART İngiliz general Oglander'in, "Çanakkale-Gelibolu Askeri Harekatı" adlı eserinin birinci cildinde: "Pek uygun başlamış olan gün bu meçhul mayın hattının o olağanüstü ve ortalığı kırıp geçiren başarısı yüzünden, tam bir başarısızlıkla sona erdi. Bu yirmi mayının seferin talihi üzerindeki etkisi ölçülemez."

Sir Ccolyen Corbet'in, "Harekatı Bahriye" adlı eserinin ikinci cildinden: "Felaketlerin hakiki sebebi keşif ve tayin olununcaya kadar çok geçmedi. Hakikat şu idi ki, 8 Mart gecesinde Türkler, haberimiz olmadan Erenköy Koyuna paralel olarak 20 mayın dökmüşler ve balıkçı gemilerimiz, aramaları esnasında bunlara rastlamamışlardı. Türkler bu mayınları özel amaçla manevra sahamıza koymuşlar, gösterdiğimiz bütün ihtiyat ve sağgörüye rağmen baş döndürücü bir zafer kazanmışlardır."

Bahriye Nazırı Churchill 1 Ağustos 1930 tarihli "La Revue de Paris" dergisinde şöyle der: "Nusrat Gemisinin gizlice döktüğü 20 demir kap, İngilizler tarafından başarı ile başlanmış olan Çanakkale Harekatını durduran bir takım pisikolojik karışıklıklar doğurdu. Yalnız başına bu engeldir ki, Türkiye'yi bir bozgundan kurtardı ve harbi uzattı. Bu yüzden mağluplar kadar muzaffer Avrupa'da sarsıldı. Kendilerini Fransa, Polonya, Galiçya, Balkanlar, Filistin, Suriye ve Kuzey Italya topraklarının örttüğü 6-7 milyon insan, düşmanlarının kurşun ve gülleleri ile değil, 18 Mart sabahı Çanakkale'nin kuvvetli akıntısı altında, ağırlıklarına bağlı bulundukları tel halatları üzerinde gerili duran 20 demir kap yüzünden yok olup gitti."

KAYNAK: Destanlaşan Gemiler/Erol MÜTERCİMLER/1987/Kastaş A.Ş. Yayınları Istanbul Gelibolu Günlüğü/Ian HAMILTON/1972/Hürriyet Yayınları Çanakkale Savaşı/Prof.Dr.İsmail KAYABALI/Ankara/1975

bikmisbroker 18-03-2007 14:42

18 Mart'tan Birkaç Sahne

Tarih 19 Şubat 1915
İngilizler, tarihinde hiç yenilmeyen ve Fransız desteğiyle daha da güçlenen donanmasıyla, boğazlardan geçme kararını uygulamaya koymuş ve Çanakkale Boğazı girişindeki tabyaları top ateşine tutmaya başlamıştı. Rumeli yakasında bulunan Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları ile Anadolu yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyaları bir ay boyunca ağır ateş altında kalmış ve Mart ayının ortalarına gelindiğinde düşman kuvvetleri boğaz girişini içerde yol alabilecek kadar zayıflatmıştı.

Tarih 06 Mart 1915
O gece Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa, Mayın Grup Komutanı Yüzbaşı Nazmi Bey'e şunları söylüyordu: "Oğlum, sana çok önemli bir görev veriyorum. Vatanın selameti, bu görevin başarıyla yerine getirilmesine bağlıdır. Yarın akşam, Nusret ile son 26 mayınını şu gördüğün karanlık limanda kıyıya paralel olarak dökeceksin. Düşman hareketinizi seçer, size saldırıya kalkışırsa kıyı toplarımız önceden aldıkları talimata uygun olarak hareket edecek ve sizi himaye ateşiyle koruyacaklar. Kendinizi göstermemeye çaba harcayın. Allah yardımcınız olsun."

Tarih 07-08 Mart 1915
Nazmi Bey, Nusret mayın gemisi komutanlığı yapacak olan Tophaneli Yüzbaşı Hakkı'yı buldu. Her iki subayda çok iyi arkadaştılar. Yüzbaşı Hakkı Bey, iki gün önce kalp krizi geçirmişti. Cevat Paşa Nusret'in genç komutanına, sağlığı için yerine bir başkasını görevlendirmeyi önerdi. Fakat tüm ısrarlarına rağmen, Yüzbaşı Hakkı göreve gitmeyi tercih etti.

Nusret, 7 Mart'ı 8 Mart'a bağlayan gece yarısı demir alarak Çanakkale'den uzaklaştı. Bütün ışıklarını söndürüp kıvılcım atmasın diye ocaklarını bastırmış, daha önce döşenen mayın hatlarından geçiyor ve Karanlık Liman'a giriyordu. Uzaklarda dolaşan düşman devriye gemileri yanan fenerleri ile suyun yüzünü aydınlatmaktaydı. Daha yakınlarda devriyeye çıkmış düşman gemilerinin fenerleri zaman zaman Nusret'in olduğu kıyının karşısına vuruyorlardı.

Sonunda Anadolu yakasındaki Akyarlara, yeni mayın hattının hazırlanacağı noktalara geldiler. Nusret, sessizce elinde kalan son 26 eski tip mayını suya bırakmaya başladı. Birkaç dakika sonra tüm mayınlar belirlenen rota doğrultusunda dökülmüştü. Şimdi en az mayınların dökülüşü kadar tehlikeli olan geri dönüş yolculuğu başlamıştı. Daha önceki dökülen mayınlar ve düşman devriye gemileri Nusret'in yolu üzerinde kol geziyordu.

Bir an için Nusret'in çok yakınında bir karaltı ortaya çıktı. Büyük olasılıkla düşman zırhlıları geri dönmüşlerdi ve devriye görevine devam etmekteydiler. Ara verdikleri projektörle taramaya yeniden başladıkları zaman Nusret'i görecekler ve herşey bitecekti. Bütün mürettebattan buz gibi terler boşanıyordu. Nihayet korktukları başlarına geldi ve düşman gemisinin projektörleri yandı. Projektör ışığı az öteden, hızla, üzerlerine doğru, denizi tarayarak geliyordu. Işık tam Nusret'in böğrüne saplanacaktı ki bir mucize gerçekleşti.

Türk kıyısında uzun zamandır bozuk olan ama o anda birden bire yanan fener birkaç saniye içinde, düşman projektörünü deniz üstünde yakaladı. Ortalığı sise yakın yoğun bir beyazlık kapladı. Beklenmedik bu ışık kavgası Nusret'e kurtulma umudunu geri verdi. Nusret, bu bazen üstünde, bazen yanında süren ışık çarpışmasının altından sessizce sıyrıldı.

Tehlike geçmiş verilen görev büyük bir başarıyla yapılmıştı. Nazmi Bey büyük bir sevinçle kader arkadaşını tebrik etmek istedi. Ancak Hakkı Bey cevap veremedi. Hasta kalbi bu ışık savaşındaki heyecana dayanamamış, duruvermişti.

Tarih 18 Mart 1915
Sabahın erken saatleri
Havacılarımız erken saatlerde yaptıkları keşif raporunu vermişlerdi: "Bozcaada önünde, 40 düşman gemisi sayıldı. Bunlardan; 19'u ağır, 3'ü hafif olmak üzere 22'si kruvazör, diğerleri; şilep, destek gemisi ve uçak gemisidir. Sayıları tam olarak saptanamayan denizaltılar görülmüştür. 6 adet zırhlı İngiliz gemisi, muharebe düzeninde boğaza doğru ilerlemekte ve Fransız gemileri de demir almaktadır."

Üç tümenden oluşan düşman birlikleri, bir ay boyunca ağır hasar alan tabyaların arasından geçecek ve ileri hatta bulunan merkez tabyalarını ateşe tutacaklardı. Plana göre 3.Tümen önde, 1.Tümen arkada bir çizgi oluşturarak merkez tabyalarını zayıflayana kadar ateşe tutacak, tabyalar yeterince zayıfladığında 2.Tümen, 3.Tümenin yerini alacak ve son olarak mayın hatlarını savunan toplarımız da tahrip edilerek mayın taraması yapılıp donanmanın önü açılacaktı. Boğazı yenilmez donanmasıyla geçeceğini düşünen düşman, günün ilk saatlerinde yavaş yavaş boğazdan içeri girmeye başladı.

Saat 10:30
Queen Elizabeth'in de içinde bulunduğu en güçlü gemilerden oluşan 1.Tümen ve hemen arkasından 3.Tümen boğazdan içeri girdi ve boğaz girişindeki tabyaların zayıf ateşi altında ileri hattaki merkez tabyalara doğru yol almaya başladı. 3.Tümene ait iki gemi 1.Tümenin oluşturacağı çizginin sağ ve solunun biraz gerisinde kalacak, diğer gemiler de 1.Tümenin önünde bir çizgi oluşturacaktı.

Saat 11:30
Düşman gemileri belirlenen noktalarda yerlerini aldı ve merkez tabyalarını ağır top ateşine tutmaya başladılar. Düşmanın gerisinde kalan boğaz girişindeki Anadolu Kumkale tabyasından da düşmana yönelik ateş hala devam ediyordu.

Saat 12:00
İki tümenin yoğun ateşi sonucu Rumeli Hamidiye, Anadolu Hamidiye ve Çimenlik ateş almış, merkez tabyalarında yangınlar çıkmış, Rumeli Mecidiye tabyası, topçuların şehit olmasıyla karşılık veremez hale gelmişti.

Saat 14:00
2.Tümen 3.Tümenin yerini almadan önce, işin bittiğini düşünen düşmanın beklemediği şeyler olmaya başladı. Ön çizgideki dört düşman gemisinden, Anadolu Hamidiye tabyasının karşılık verdiği sağdaki iki gemi çizgiyi bozup hızla geri dönmeye başladı. Geriye dönen iki gemiden, arkadan gelen Fransız Bouvet gemisi, 1.Tümenin çizgisine ulaştığında patlamalar oldu ve Bouvet birkaç dakikada sulara gömüldü. Diğer gemiler, Bouvet'in kaybıyla şaşkına dönmüşlerdi. Arka çizginin solunda bulunan Queen Elizabeth ve Agamemnon dışındaki tüm gemiler susmuştu. İstimbotlar Bouvet'ten 20 kişiyi kurtarabilmişler, 603 kişi sulara gömülmüştü. Bouvet geri çekilirken, Yüzbaşı Hakkı'nın canıyla beraber bıraktığı mayınlara çarpmıştı.

Saat 14:30
Ön çizginin en solundaki Gaulois gemisine mermi isabet etti. Gaulois gemisi de aldığı ağır yarayla geri çekilmeye başladı. 2.Tümendeki gemiler, ön çizgide 3.Tümenin kaçan ve batan gemilerinin yerini aldılar ve merkez tabyalarına ateşe başladılar.

Saat 15:00
Önce Rumeli Hamidiye, daha sonra Namazgah tabyaları 2.Tümenin ateşiyle ağır şekilde tahrip edildiler ve karşılık veremez hale geldiler.

Saat 15:15
Bouvet'e ağır yaralar veren Anadolu Hamidiye tabyası ön çizgiye karşılık vermeye devam ediyordu. Ön çizginin soluna doğru yer tutan Irresistible gemisininin yanında büyük bir patlama oldu ve Irrestible geri çekilmeye başladı.
Rumeli Mecidiye tabyasında ayakta kalan tek top vardı ancak onun da mermi kaldırma vinci bozulmuştu. Seyit Onbaşı, büyük bir güçle 215 okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürdü ve bu kahramanlığı ile Ocean gemisi büyük bir yara aldı.

Saat 15:30
Arka çizginin en sağındaki Inflexible isimli gemi Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlardan birine çarptı.

Saat 16:15
Irrestible gemisi de geri çekilirken mayına çarptı ve büyük armada en iyi gemilerinden birini daha kaybetti.

Akşam saatleri
Karşılıklı ateşler bir müddet devam etti. Hiç hesapta olmayan kayıplarla beraber, gemilerin, Nusret mayın gemisinin bıraktığı mayınlara çarptığını gören donanma komutanı Amiral de Robeck 2.Tümenin geri çekilmesi emrini verdi. 2.Tümenin sağında bulunan Ocean gemisi de, saat 18.05'te geri çekilirken mayına çarptı. Güçlü top ateşine rağmen Ocean'ın mürettebatı muhripler tarafından boşaltıldı ve Ocean da sulara gömüldü.

Düşman ateşiyle yangın yerine dönen karargahından düşmanın sefil çekilişini izleyen Cevat Paşa:
"Gittiler!" diye haykırdı, "Geçemediler... Geçemeyecekler..."

bikmisbroker 18-03-2007 14:42

http://www.canakkalesehitleri.org/

bikmisbroker 18-03-2007 14:43

http://www.gallipoli1915.org/harpmecmuasi.htm

meraklı 18-03-2007 15:15

bugün 18 mart pazar (!)
 
Sadece hatırladığım, bugüne kadar üç kere gidişim ve ordan çıkar çıkmaz da hemen truva atına koşuşum olur...Tenim ürpermiş, ruhum yangın yeri, bedenim titrerken ayakta kalmaya çalışmanın yersiz mecburiyeti ile.....

truva atının hikayesi malumunuzdur.. İçten fetihle ilgili, bir savasın bir toprak parcasının ele geçirilişi..
Ama Çanakkale de bir destan...bir tarih yaşar...

Sıralı onca verilen şehitlerin şimdi kalmayan kemikleri ne kadar sızlar...Boğaza tepeden bakan, gitmeyen ruhların, kalmamış bedenlerinde o muzaffer gurur ve bugüne bakan tınılarında yaşayan o acı...

bir Atatürk daha çıkar mı, milyonlarca beden tek yürek yine atar mı, yaşanılmaz ülke Türkiye diye açılan konu başlığında kim yine bu yoğunluğu hissedip tek adım atar.....bilemem.....Kaybecek ülkemse, zaten hiçbirseyim yok demektir...bakınız israiloğulları....peyderpey satın alıp ülke yarattılar....Ben ise mevcut olanı, yaşanmış ve yaratılmış bir destanı bile koruyamadıktan sonra şehitlerim yerlerinde ters durmazlar mı...canları yanmaz mı.....

ruhları şaad olsun, allah bu uğurda birseyleri yapabilecek bir güç versin.....

dohol 18-03-2007 18:42

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

MEHMET AKİF ERSOY

Master 18-03-2009 18:04

Anlam manayı aşınca
 
Tüm Şehitlere ve Kayıplara Allah rahmetini eksiltecek ortam vermesin....

Master 19-03-2009 05:36

Anlam Manayı aşınca....Demiştim...
 
Yılmaz Özdil
yozdil@hurriyet.com.tr




Aynalı çarşı!


İngiliz bankası HSBC’nin kredi kartıyla, İngiliz Aviva’dan sigortalı arabama, Hopa’da petrol arayan İngiliz BP’den benzin aldım, Çanakkale’ye gidiyorum...


Hava şahane, üstümde İngiliz Marks and Spencer’dan tişörtüm var, İngiliz Cadbury’nin Falım sakızını çiğneyerek, radyoda BBC Türkçe’yi dinliyorum... Gelibolu’dan alınan toprak İngiltere Kraliçesi’nin şövalye nişanı taktığı Cumhurbaşkanımıza verilecekmiş Çankaya Köşkü’nde; ne güzel... Ekonomiden Sorumlu İngiliz vatandaşı Bakanımıza da Anafartalar toprağı verilecek mi acaba diye bekliyorum ama, o konuda bi bilgi yok... Kanal değiştiriyorum... Milli manevi değerlerimize önem verdikleri için, televizyonlarını dedesi Çanakkale’de gazetecilik yapmış olan Anzak Murdoch’a satan TGRT FM’e geçiyorum... "Can you feel the rhythm in my heart, the beats going düm tek tek" diyor Hadise... Crazy for you be... Susadım bu arada, İngiliz Tesco’nun satın aldığı Kipa’da duruyorum, İngiliz gazozu Schweppes alıyorum. Bi tane de İngiliz dondurması Algida... Dürülül dürülül, İngiliz Vodafone’um çalıyor... Mustafa Kemal için "millici mahluk" diye yazan Ali Kemal’in torunu Londra Belediye Başkanı törenlere gelecek mi diye sormuştum, çocuklar gelmeyeceğini söylüyor... Kederleniyorum, Tekel’i sattığımız British American Tobacco’nun Samsun’unu tellendiriyorum.

*

Ve, Çanakkale’deyim.

*

Marşlar filan çalıyor.

Başbakan kürsüde...

"Geçilmez" diyor.

*

Yunan bankasının atm’sinden para çekip, İngiliz Shell’den depoyu full’luyorum, İstanbul’a dönüyorum.

hargallipoli 08-12-2010 18:51

çanakkale - Gelibolu savaşlarini anlatan en güzel cümleleri Ulu Önder M. Kemal Atatürk'ün

1934 ANZAK KUTLAMALARI SEBEBİYLE GÖNDERDİĞİ MESAJ:

Bu Memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır

TTG Truzim olarak son yıllarda tekrar hatırlanan ve bu ülkenin yaşayan fertlerin tekrar eskiye olan saygı ve tarihine olan merakı arttıkça bizde kurum olarak http://www.toursingallipoli.com siz tarih severlere hem gelibolu yu gerekse çanakkale savaşı anlatan profesyonel tur rehberlerimiz eşliginde sizi yeniden çanakkale ve geliboluyu keşfetmeye ve anlamaya cağırıyoruz. saygılarımızla.

Master 18-03-2012 17:15

Anlam manayı aşınca... neymiş ??
 
Alıntı:

Master´isimli üyeden Alıntı
Tüm Şehitlere ve Kayıplara Allah rahmetini eksiltecek ortam vermesin....

18 Mart günü, 1915 Çanakkale Deniz Zaferi'nin yıldönümüdür , 2002 yılından itibaren, "Şehitler Günü" olarak kabul edilmiştir...

ORHAN AFACAN 18-03-2012 20:49

Metre Kareye Altı Bin Mermi
 
:carate:

Bir metre kareye altı bin mermi
Çanakkale Olmak böyle bedel mi?
Üç bin mermiyle zırh giymiş her beden
Türklük ve Müslümanlık tek bir neden.

Gökten, yerden, dört yandan bir afat
Savaş yeri değil sanki Arafat.
Yedi ülke düşman, Mehmet bir ülke
Dünyaya yeter Mehmet teki ilke&

Yürekler bir top, bakışlar süngü
Düşmanın kudret, kısır bir döngü
Alçak gibi, kalleş gibi geldiler
İnsanlığı, mertliği öğrendiler&

Çanakkale sen Uhut'sun, Bedir'sin.
İstanbul için tarihi kilitsin.
İstanbul yönünde Çan'ın ibresi
Ne müthiştir Muhammed'in hadisi..

Farklı yerden gelmiş her birisi
Kimi efendi, kimi sömürgesi.
Kol yerinden, baş gövdeden kopacak
Taşı sıksan su değil, kan akacak.

Bekir Çavuş, Bekir Çavuş olacak
Gözcü Baba'ya top mermi yığacak.
Şahadet şerbeti tasla içilmez&.
Çanakkale asla,asla geçilmez..

Orhan AFACAN

dentist 19-03-2012 09:50

Onlar bu vatan için canlarını verdiler..siz sadece uyanın yeter! Çanakkale şehitlerini saygıyla anıyorum.

Master 17-03-2013 07:28

Tüm Şehitlere ve Kayıplara Allah rahmetini eksiltecek ortam vermesin....18-03-2009
 
Çanakkale geçilir

Yarın 18 Mart. Deniz Zaferi.

Deniz kuvvetleri komutanları, oramiraller içerde... Deniz kuvvetleri kurmay başkanlarından birini fuhuşçu-casus diye tutukladılar, birini suikastçı diye tutukladılar. Donanma komutanı istifa etti. Donanma kurmay başkanına 18 sene giydirdiler.

Kuzey deniz saha komutanı.
Hasdal’dan Silivri’ye.
Güney deniz saha komutanı.
Şimdilik Hasdal’da.

Muharip gemilerin bağlı olduğu...
Kuzey görev grup komutanı.
Güney görev grup komutanı.
Batı görev grup komutanı.
Harp filo komutanı, hapiste.

Denizaltı filo komutanı?
E tabii.

Bir savaş gemisi 3 senede inşa ediliyor; buna kumanda edecek subay 15 sene, komodor 20, amiral 25 senede yetişiyor. Donanmanın gözbebekleri, Oruçreis, Gelibolu, Yıldırım, Gökova, Gemlik, Yavuz, Gediz, Salihreis firkateynlerinin komutanları, benim değerli arkadaşlarım, Maltepe’de yatıyor.

Milli gemi Milgem’i Milgem yapan en seçkin mühendis-subaylar, tersane komutanlarıyla beraber içerde.

Gölcük, Aksaz, Foça, İskenderun deniz üssü komutanları içerde... Boğaz komutanı, içerde... Çıkarma gemileri komutanı da içerde, mayın gemilerinin komutanları da içerde.

Sat’ları nerelerinden tutuklayacaklarını şaşırdılar... Kimisini casusluktan, kimisini suikastçılıktan, kimisini darbecilikten, kimisini fuhuşçuluktan içeri attılar. Kardeşim, kimdir bu başıboş zodyağın sahibi diye seslensen... Ya Hasdal’dadır, ya Hadımköy’de ya da Buca’da.

Deniz harp okulu komutanı istifa etti, deniz lisesi komutanı tutuklu.

Hukuk, karaya oturdu!

Deniz Zaferi diye buna derim.
Cümleten hayırlı zaferler dilerim. Yılmaz Özdil

detan 18-03-2017 10:17

ATATÜRK ZİHNİYETİ YAŞATILDIĞI SÜRECE ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!!!

Çanakkale zaferinin 102. yılında, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bugün varlığımızı borçlu olduğumuz tüm şehit ve gazilerimizi şükran ve rahmetle anıyoruz.


Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:42 .

Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka & Bahce