Güzelleme (Şiir)
Sarı Etek
Etek sarı sen etekten sarısan Kurban olam Beydağı’nın karısan Sordum sual ettim kimin yarısan Ben sormadan dolu gibi dökülür Bir köynek diktirdim kolu düğmeli Herkes kaderine boyun eğmeli Deli gönlüm çirkine bel bağlama Sevdiğin yar Malatya'yı değmeli Bir köynek diktirdim hasa bezinden Alem düşman oldu senin yüzünden Eğer gurbet ele gider dönersem Ahdım vardır öpeceğim yüzünden Meraklısına, Gönül Yarası Filmindeki Söylenişi ile, Etek Sarı Etek sarı sen etekten sarısan,sarısan.. Kurban olam Beydağı'nın karısan, karısan vay... Sordum soruşturdum kimin yarisen, yarisen.. Sordum sual ettim kimin yarisen, yarisen.. Ben sormadan dolu gibi dökili, dökili.. Ben sordukça gözlerinden yaş geli, lele yaş geli.. Bir gömlek diktirdim kolu, düğmeli, düğmeli.. Herkes kaderine boyun eğmeli..lele..eğmeli.. Deli gönül çirkine bel bağlama, bağlama.. Soyka gönlüm çirkine bel bağlama, bağlama.. Sevdiğim yar MALATYA'ya değmeli, değmeli.. Sevdiğim yar Arguvan'a değmeli..lele..değmeli.. |
SEVGI VE TAKSI SURUCUSU.. Gecen gun Istanbul' da bir arkadasimla birlikte taksiye bindik. Inerken arkadasim surucuye ''Bu yolculuk icin tesekkur ederim.Arabayi cok iyi kullandiniz.'' dedi. Taksi surucusu kisa bir saskinlik anindan sonra, ''Sen bilge filan gibi bir sey misin?'' diye sordu. ''Hayir, sevgili dostum ve seninle dalga da gecmiyorum.Yogun trafikte sakin kalmani takdirle karsiliyorum.'' Surucu ona ''Sag ol'' dedi ve yoluna devam etti. ''Tum bunlar ne demek oluyor?'' diye sordum. Arkadasim ''Istanbul' a sevgi vermeye calisiyorum. Sehri kurtarabilecek tek seyin bu olduguna inaniyorum.'' cevabini verdi. ''Insan tek basina Istanbul' u nasil kurtarabilir?'' ''Tek basima degilim ki. Simdi surucunun gunune renk kattigima inaniyorum.Varsayalim ki yirmi musteri olacak.Surucu bu yirmi musteriye iyi davranacak, cunku biri ona iyi davrandi.Bu musteriler de kendi elemanlarina, tezgahtarlara , garsonlara ve hatta kendi ailelerine iyi davranacaklar.Sonucta benim iyi niyetim en az 1000 kisiye yayilabilir.Hic de fena degil, ne dersin?'' ''Peki bu surucunun senin iyi niyetini baskalarina gecirecegini nereden biliyorsun?'' ''Bilmiyorum.Sistemin hatasiz olmadigini bildigim icin, bugun 10 kisiden ucunu mutlu edebilirsem, sonucta 3000 kisinin tavirlarini dolayli olarak etkileyebilirim.'' ''Kuramsal olarak iyi bir fikir gibi gorunuyor, ama uygulamada ise yaradigindan emin degilim.'' ''Yaramazsa da yitirecegim bir sey yok. Surucuye iyi bir is yaptigin soylemek zamanimi almadi.Ona cok ya da az bahsis de vermedim.Soylediklerim bir kulagindan girip oburunden cikmis olsa ne olur ki? Yarin bir baska taksi surucusunu mutlu etmeye calisabilirim.'' ''Sen delisin''dedim. ''Bu senin ahlaki degerler konusunda ne kadar supheci oldugunu gosteriyor.Bunu arastirdim. Posta calisanlarinin, paranin yani sira ihtiyaclari olan bir sey, onlara, ne kadar iyi calistiklarinin soylenmesi.'' ''Ama iyi calismiyorlar ki!'' ''Iyi calismiyorlar, cunku iyi calisip calismadiklarini kimsenin umursamadigini dusunuyorlar. Neden kimse onlara guzel bir sey soylemiyor?'' Bu sirada insa halindeki bir binanin yanindan geciyorduk ve ogle yemeklerini yiyen bes isci gorduk.Arkadasim adamlarin yaninda durup onlara ''Harika bir is yapiyorsunuz.Isiniz cok zor ve tehlikeli olmali.''dedi. Bes isci arkadasima suphe ile bakti. ''Bina ne zaman bitecek?'' Adamlardan biri homurdanarak ''Haziran'da'' dedi. ''Bu gercekten cok guzel.Kendinizle gurur duymalisiniz.'' Iscilerin yanindan uzaklasirken arkadasima ''Senin gibilere ancak filmlerde rastlanir.''dedim. ''O adamlar sozlerimi sindirdikleri zamani kendilerini daha iyi hissedecekler.Sehir de bir bicimde onlarin mutluluklarindan nasibini alacak.'' ''Ama bunu tek basina yapamazsin ki!''diye itiraz ettim.''Tek basinasin!'' ''En onemli sey, cesaretini yitirmemek.Sehirdeki insanlarin tekrar kibar olmalarini saglamak kolay is degil, ama eger baska insanlarin da kampanyama katilmalarini saglayabilirsem... Adem Altay '' |
Asil Fiora;
Yine yeşillikler ekip,çiçekler dikmeye, gülüşler sunmaya,duygu yüklemeye başladığını görmek çook güzel. Teşekkürlerimle |
Mart gelir
Erol Güney'in kedisinin hamileliğini
Anlatır şiirdir. Çıkar mısın bahar günü sokağa, İşte böyle olursun. Böyle yattığın yerde Düşünür düşünür, Durursun. ORHAN VELİ |
HoŞ Geldİn
Hoş geldin!
Kesilmiş bir kol gibi omuz başımızdaydı boşluğun... Hoş geldin! Ayrılık uzun sürdü. Özledik. Gözledik... Hoş geldin! Biz bıraktığın gibiyiz. Ustalaştık biraz daha taşı kırmakta, dostu düşmandan ayırmakta... Hoş geldin. Yerin hazır. Hoş geldin. Nazım Hikmet RAN |
Benden Muhammed Mustafa`ya saygi ve selam
Deyin ki,hos görünürse,bir sey soracak Hayyam: Neden Yüce Efendimizin buyruklarinda Eksi ayran helal da güzelim sarap haram? Her gün tövbe eder bozariz biz; Sani serefi de bosariz biz Kusur islersek ayiplamayin Sarhos dogduk,sarhos yasariz biz. Sevenlerinden yer yok ben garibe Derdine düsenlerle basim dertte Sarmislar seni kum bulutu gibi Gül yüzünden isik mi düser bize.. Ö.HAYYAM |
Denizlerimiz var, günes içinde;
Agaçlarimiz var, yaprak içinde; Sabah aksam gider gider geliriz, Denizlerimizle agaçlarimiz arasinda, Yokluk içinde. Orhan Veli Kanik |
Arhaveli İsmail'in hikayesi
Arhaveli İsmail'in Hikayesi
Ateşi ve ihaneti gördük. Düşman ordusu yine başladı yürümeğe. Akhisar, Karacabey, Bursa ve Bursa'nın doğusunda Aksu, çarpışarak çekildik... 920'nin 29 Ağustos'u Uşak düştü. Yaralı ve dehşetli kızgın fakat toprağımızdan emin, Dumlupınar sırtlarındayız. Nazilli düştü... Ateşi ve ihaneti gördük. Dayandık dayanmaktayız... Ve çok uzak, çok uzaklardaki İstanbul limanında, gecenin bu geç vakitlerinde, kaçak silah ve asker ceketi yükleyen laz takaları hürriyet ve ümit, su ve rüzgârdılar. Onlar, suda ve rüzgarda ilk deniz yolculuğundan beri vardılar. Tekneleri kestane ağacındandı, üç tondan on tona kadardılar ve lâkin yelkenlerinin altında fındık ve tütün getirip şeker ve zeytinyağı götürürlerdi. Şimdi, büyük sırlarını götürüyorlardı. Şimdi, denizde bir insan sesinin ve demirli şileplerin kederlerini ve Kabataş açıklarında sallanan saman kayıklarının fenerlerini peşlerinde bırakıp ve karanlık suda Amerikan taretlerinin önünden akıp küçük, kurnaz ve mağrur gidiyorlardı Karadeniz'e. Dümende ve başaltlarında insanları vardı ki bunlar uzun eğri burunlu ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı ki sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için hiç kimseden hiçbir şey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler... Karanlıkta kurşunîi derisi kırmızıya boyanan baltabaş gemi İngiliz torpidosudur. Ve dalgaların üstünde sallanarak alev alev yanan, Şaban Reisin beş tonluk takası. Kerempe Fenerinin yirmi mil açığında, gecenin karanlığında, dalgalar minare boyundaydılar ve başları bembeyaz parçalanıp dağılıyordu. Rüzgar, yıldız poyraz. Esirlerini bordasına alıp kayboldu İngiliz torpidosu. Şaban Reisin teknesi ateşten direğiyle gömüldü suya... Arheveli İsmail bu ölen teknedendi. Ve şimdi Kerempe Fenerinin açığında, batan teknenin kayığında emanetiyle tek başınadır, fakat yalnız değil rüzgârın, bulutların ve dalgaların kalabalığı, İsmail'in etrafında hep bir ağızdan konuşuyordu. Arheveli İsmail kendi kendine sordu: Emanetimizle varabilecek miyiz.. Kendine cevap verdi Varmamış olmaz... Gece, Tophane rıhtımında Kamacı ustası Bekir Usta ona: Evlâdım İsmail, dedi, hiç kimseye değil, dedi, bu, sana emanettir. Ve Kerempe Fenerinde düşman projektörü dolaşınca takanın yelkenlerinde, İsmail, reisinden izin isteyip, Şaban Reis, deyip, emaneti yerine götürmeliyiz, deyip atladı takanın patalyasına, açıldı. Allah büyük ama kayık küçük, demiş Yahudi. İsmail bodoslamadan bir sağnak yedi, bir sağnak daha, peşinden üç kardeşler. Ve denizi bıçak atmak kadar iyi bilmeseydi eğer alabora olacaktı... Rüzgâr tam kerte yıldıza dönüyor. Ta karşıda bir kırmızı damla ışık görünüyor Sıvastopol'a giden bir geminin sancak feneri. Elleri kanayarak çekiyor İsmail kürekleri. İsmail rahattır. Kavgadan ve emanetinden başka her şeyin haricinde, İsmail kavgasının içinde. Emanet bir ağır makineli tüfektir. Ve İsmail'in gözü tutmazsa liman reislerini ta Ankara'ya kadar gidip onu kendi eliyle teslim edecektir. Rüzgâr bocalıyor. Belki karayel gösterecek. En azdan on beş mil uzaktır en yakın sahil. Fakat İsmail ellerine güvenir. O eller ekmeği, küreklerin sapını, dümenin yekesini ve Kemeraltı'nda Fotika'nın memesini aynı emniyetle tutarlar. Rüzgâr karayel göstermedi. Yüz kerte birden atlayıp rüzgâr bir anda bütün ipleri bıçakla kesilmiş gibi düştü. İsmail beklemiyordu bunu. Dalgalar bir müddet daha yuvarlandılar teknenin altında sonra deniz dümdüz ve simsiyah durdu. İsmail şaşırıp bıraktı kürekleri. Ne korkunçtur düşmek kavganın haricine. Bir ürperme geldi İsmail'in içine. Ve bir balık gibi ürkerek, bir sandal bir çift kürek ve durgun ölü bir deniz şeklinde gördü yalnızlığı. Ve birdenbire öyle kahrolup duydu ki insansızlığı yıldı elleri, yüklendi küreklere, kırıldı kürekler. Sular tekneyi açığa sürüklüyor. Artık hiçbir şey mümkün değil. Kaldı ölü bir denizin ortasında kanayan elleri ve emanetiyle İsmail. İlkönce küfretti. Sonra, «elham» okumak geldi içinden. Sonra, güldü, eğilip okşadı mübarek emaneti. Sonra... Sonra, malûm olmadı insanlara Arhaveli İsmail'in âkıbeti.... Nazım Hikmet Ran (Kuvayi Milliye Destanı) |
Sustum... Tam sevdamı haykıracaktım ki O sana has an geldi...Sustum. Tam sevdamın üstüne yüreğimi Zaptetmeyip salacaktım ki Ne yüreğim ne sevdam Bende değil...Yine Sustum. Dostlar "haydi tam sırası haykır" dediler Düşündüm uzun süre.. Şimdi kendi rızamla...Sustum İbrahim Ethem Bingül |
Özlemek
Birden özleyiveriyorsunuz... Çoktan unuttugunuzu sandiginiz ya da yalnizca bir kere karsilastiginiz ve özlemek için yeteri kadar tanimadiginiz birini bir sabah çilginca özleyerek uyaniyorsunuz. Rüyalariniz, içinizdeki o gizli, esrarini ele vermez büyücü, siz çarsaflarinizin arasinda, bütün tehlikelerden uzak, güvenle yattiginizi sandiginiz bir anda, usulca ruhunuza sokulup, sizden habersiz oralara yigilmis cephanelikleri birer birer atesleyiveriyor. Infilaklarla sarsilarak uyaniyorsunuz. Hayatinizda olmayan birini hayatiniza almak, ona dokunmak, onun sesini duymak için kivranirken buluveriyorsunuz kendinizi... Özlemek, o yakici istek, bilinen herseyi ve önem sirasini degistiriveriyor. Özlediginiz ise çok uzaklarda... Yaninda olmasini istediginiz halde yaninizda olmayan bir tek kisi, yaniniza bile yaklasmadan, hatta onu özlediginizden ve onu istediginizden haberdar bile olmadan, bütün hayati, bütün görüntüleri eritip baska kiliklara sokuyor... Ahmet Altan |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +2 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 13:10 . |
Telif Hakları vBulletin v3.5.4 © 2000-2024, ve
Jelsoft Enterprises Ltd.'e Aittir.
Tercüme ve Tasarım : Arka &
Bahce